GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İslam İşbirliği Teşkilatı Çalışma Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:23.11.2023

HEDEP GRUBU ADINA ADALET KAYA (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ataerkil kapitalist toplumlarda ücretli ücretsiz her türlü bakım yükümlülüğü, kadınların doğal görevi hatta kadınlara yakışan işler, hizmetler olarak görülüyor; kadınların hane içerisinde verdikleri bakım emeği karşılıksız bırakılıp değersizleştiriliyor. Bunun yanında, hane dışında ücretli bakım işleri hizmetleri de yine düşük ücretli ve güvencesiz işler olarak kadınların karşısına çıkıyor. Dolayısıyla bakım emeği, tüm yönleriyle toplumsal cinsiyet rollerini ve eşitsizlikleri en keskin biçimde yansıtan ve yeniden üreten bir alan olarak önümüzde durmakta. Kentleşme, kadınların eğitime ve istihdama katılımının artması, artık çekirdek ailelerde çocuk, yaşlı ve hasta bakımı yükünü üstlenecek güç bırakmadı. Buna karşın kamu hizmetleri yetersiz kalmakta. Kadınlar dışarıda ücretli bir işte çalışsa dahi ev içi bakım ve yeniden üretim faaliyetleri kadın ve erkek arasında eşit bölüşülmüyor. Bu sebeple, görünmeyen kadın emeğini görünür kılmak ve sorunu tüm boyutlarıyla tartışmak hepimizin görevi çünkü son dönemlerde art arda yaşadığımız pandemi, deprem, sel gibi doğal afetler sonrasında kadınların bakım ve ev içi emeğiyle ilgili yükümlülükleri hiç olmadığı kadar artmış durumda. Depremin ardından aylar geçmesine rağmen hâlâ konteyner kentlerde yaşayan insanlar, aileler var ve bu durum kadınlar açısından oldukça zor çünkü bunların suya, temiz suya, gıdaya ve barınmaya, barınma konusundaki ihtiyaçlara hâlâ erişimi çok güç ve kısıtlı. Dolayısıyla kadınlar temiz suya erişmek için bidonlarla su taşımak zorunda kalıyorlar, çocuklarını yıkamak için, bitlenmemeleri için suyu ateş yakarak ısıtmak zorunda kalıyorlar. Bütün bunların hepsi gerçekten çok yıldırıcı bir şekilde kadınların üzerinde duruyor.

Malatya'da tekstil işçisi depremzede bir kadın Evrensel gazetesine verdiği röportajda şöyle diyor: "Bütün bunları yaparken bir de erkeklerin şiddetine maruz kalıyoruz." Su almadın, ekmek getirmedin, yemek yapmadın gibi bahanelerle kadınları dövüyorlar ve gerçekten yaşamları çok zor bir durumda. Şiddet faili erkeklerin bu cüreti kadın düşmanı politikalardan aldığını zaten biliyoruz ve bu politikaları da ne yazık ki yönetim olarak her gün söylemlerle ve birtakım uygulamalarla yeniden üretiyorsunuz.

Geçtiğimiz günlerde sel felaketi yaşadık. Batman, Zonguldak ve Diyarbakır'da ne yazık ki eksik bırakılan altyapı hizmetlerinden kaynaklı olarak 9 yurttaşımız yaşamını kaybetti. Ben, hepsine Allah'tan rahmet diliyorum ve ailelerine başsağlığı dilemek istiyorum. Ve diliyorum ki bir daha böyle doğal afetler nedeniyle tek bir vatandaşımızın, tek bir yurttaşımızın zarar görmeyeceği güvenli, sağlıklı yaşam alanları yaratabilelim.

Sel sonrası evlerde oluşan hasar ve kirliliğin temizlenmesi, yine kadınların boynuna kaldı. Bugün Jin News'te Medine Mamedoğlu'nun yaptığı bir röportaj var, görüntüleri görmenizi isterdim. Kadınlar tam bir çamur deryasının içerisinde temizlik yapmaya uğraşıyorlar ve şunu söylediler: Kayyum işgali altındaki belediyeden tek bir destek almadıklarını, cenazelerini bile kendilerinin çıkardıklarını ifade ettiler ve o çamur deryasını temizlemeye çalışırken bir yandan da selde ıslanan eşyalarını güneşe çıkarıp kurutmaya çalıştılar.

Hem çalışma koşulları hem de bakım yükü en ağır olan yine başka bir kadın grubu da tarım işçisi kadınlar. Hem kendi topraklarında değil, başka topraklarda, başka memleketlerde çalışmak zorunda kalıyorlar hem de sabah beşte uyanıp gece on bire kadar devasa işler yaparak ağır bir yükü taşıyorlar ve buna rağmen asla paraları olmuyor, asla para kazanamıyorlar ve o parayı harcayamıyorlar. Bütün bunların hepsi ataerkil şiddetin toplumdaki yansımaları.

Bilindiği gibi, ülke nüfusunun en önemli meselelerinden biri de yaşlanma eğiliminde olan bir nüfusa sahip olmamız ve yaşlı bakımı da bugün ne yazık ki kamusal bir hizmet olarak yeteri kadar görülmediği için kadınların bir yükü olarak, yine devasa bir iş olarak ortada duruyor. Göçmen kadınlar bu kategorinin en zorluk yaşayanları çünkü bütün bu bakım emeği, çalışan kadınlar açısından da ucuz bir emek olarak göçmen kadınlara devrediliyor, ne yazık ki böyle bir sistem örülmüş durumda. Kadınlar, asırlardır bakım emeğine, kendilerine yüklenen bakım yüküne artık itiraz ediyorlar ve istemiyorlar. Yemek, çamaşır, temizlik, bunun yanında hasta, çoluk çocuk bakımı ve yaşlı bakımı kadınların omzunda ve bu, kamusal olarak devletin yerine getirmesi gereken bir hizmet. Konforu bozulan erkekler de asla bakım yükünü paylaşmıyorlar ve kadınların bu konudaki talepleri nedeniyle de kadınları daha çok şiddete maruz bırakıyorlar. Erkekler, kadınlarla eşit bir yaşam sürmeye ayak direttiği için kadına yönelik şiddet, boşanmalar artıyor ve kadın cinayetleri artıyor.

Biz kadınlar yaşamlarımızdan, haklarımızdan, özgürlüğümüzden vazgeçmeyeceğiz. Kadına yönelik şiddete karşı 25 Kasımda bir kez daha sokaklarda, meydanlarda, alanlarda "..."(*) sloganımızı haykıracağız. Ben, buradan hukuksuzca cezaevinde tutulan siyasetçi kadınlara ve TJA aktivistlerin hepsine saygı ve selamlarımı gönderiyorum.

Çok teşekkürler. (HEDEP sıralarından alkışlar)