GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ahıska Türklerinin sürgün edilişinin 79'uncu yıl dönümüne, Nuri Demirağ'ın vefatının yıl dönümüne, Filistin ve Gazze konusunda tavırlarının çok net olduğuna, Kars Milletvekili İnan Akgün Alp'in yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile İstanbul Milletvekili Gökhan Günaydın'ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ve yeni anayasaya ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:2
Birleşim:20
Tarih:14.11.2023

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum. Ben de bu haftanın verimli ve faydalı bir çalışma haftası olmasını -tüm milletvekillerimize ve Başkanlık Divanına da- temenni ediyorum.

Bugün Ahıska Türklerinin sürgün edilişinin 79'uncu yıl dönümündeyiz. 1930'lu yılların sonlarına doğru tarih boyunca birçok halk gibi Ahıska Türkleri de kendi topraklarında yaşama hakkını kaybetmiş, zorlu bir sürecin içerisine sürüklenmiştir. 14 Kasım 1944 tarihinde Ahıska Türkleri, Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği tarafından ana vatanlarından zorla sürüldüler. 1944'te sürgün edilen Kafkas halklarından hiçbir şekilde yurtlarına dönüş yapamayanlar ise Ahıskalılar oldular. Vatanlarından koparılan Ahıska Türklerinin kalbinde sürgünün acısı ve vatan hasreti ilk günkü gibi tazeliğini koruyor; evlerinden, topraklarından ve köklerinden koparılarak Orta Asya'nın uzak bölgelerine sürülen Ahıska Türkleri hayatta kalma mücadelesi verdiler.

Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra, 1991 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Orta Asya'daki cumhuriyetleri ilk tanıyan Türkiye Cumhuriyeti devleti oldu. Orta Asya'da yaşayan Ahıskalılar da ülkelerinin bağımsızlıkları sayesinde yüz altmış iki yıl sonra ana vatan olarak bildiği Anadolu topraklarını ziyaret etmeye başladılar.

Dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Ahıska Türkleriyle yakından ilgilenmesi sonucu, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan Ahıska Türklerinin Türkiye'ye Kabulü ve İskanına Dair Kanun gereğince, bir grup Ahıska Türkü 1991'de Türkiye'nin Iğdır şehrine de yerleştirildi. Bu ilk yerleştirmenin ardından Ahıskalılar; İstanbul, Bursa, Ankara, İzmir, Denizli, Kocaeli, Eskişehir ve Antalya gibi şehirleri de tercih ettiler.

Biz, tekrar, bu sürgünün yıl dönümünde, Ahıska Türklerinin unutulmayan acılarını ve hatırlanan direnişleriyle hafızalarımızda olduklarını belirterek sürgünün 79'uncu yıl dönümünde hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, soydaşlarımızın acısını da yürekten paylaşıyoruz.

Bugün 14 Kasım, ancak dün, 13 Kasım tarihi yine Nuri Demirağ'ın vefatının yıl dönümüydü. Bu ismi de bugün bu vesileyle rahmetle anmak istiyorum. Nuri Demirağ'ın bu ülkede girişimciliğin, bu ülkede üretmenin, bu ülkeye değer katmanın, katma değer üretmenin bir sembolü olduğunu hatırlatarak, ülkemizde atılan her türlü devrim ve adımda kendisinin hatırlanması gerektiğini özellikle hatırlatmak istiyorum.

Evet, Filistin ve Gazze'de yaşanan soykırım, maalesef tüm hızıyla devam ediyor. İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırılar sebebiyle ölenlerin sayısı 11 bini aştı; 198 sağlık çalışanı, 49 gazeteci, 20 sivil savunma görevlisi hayatını kaybederken 41 binin üzerindeki konut tamamen yıkıldı. 7 Ekimden bu yana Gazze'de hayatını kaybeden çocuk sayısı 4.609, her dakika da artmaya devam ediyor maalesef, kadın sayısıysa 3.100 ancak bu rakam da biz konuşurken her dakika artmaya devam ediyor. Bu saldırıların ve soykırımın bir an önce bitmesi için tek bir çözümün olduğunu ve iki devletli çözümün bütün dünyaca kabul edilerek bunun için bir adım atılması gerektiğini her fırsatta söylüyoruz ve bunun için, aslında, ilk adımı 2009 yılında Davos'ta bütün dünya susmuşken, bütün dünya liderleri görmezden gelirken "one minute" çıkışıyla, ilk defa, Filistin halkıyla birlikte ne kadar yürekten ve gönülden bağlı olduğunu gösteren Türkiye ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmuştur.

RIDVAN UZ (Çanakkale) - Gemileri ne yapacağız, gemileri?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - O günden bugüne kadar hiçbir zaman ikiyüzlü bir tavrımız olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır; Filistin ve Gazze konusundaki tavrımız çok nettir. Şu anda Gazze'de bir soykırım yaşanmakta ve bu soykırım bir an önce ateşkesle, iki devletin anlaşmasıyla kesinlikle çözüme kavuşturulmalıdır ve bu çözümde tek bir aktörün Recep Tayyip Erdoğan ve dünya lideri olabilecek ülkenin Türkiye olduğunu herkes bilmektedir. Bunun için Sayın Cumhurbaşkanımız, 30'un üzerinde telefonla ve bire bir, yüz yüze yaptığı diplomasi trafiğiyle birlikte çözümün sağlanması için canla başla çalışmaktadır.

Bir hatibimizin konuşmasında Türkiye'yi, siyasetini, politikasını Netanyahu'ya benzetmesi kadar anlaşılamayacak, akılla, izanla tutuşmayacak bir mantığı mantıksızlık olarak değerlendiriyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin Sayın Usta.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Türkiye hiçbir zaman zalimden yana olmamıştır, her zaman için mazlumdan yana olmuş ve mazlum coğrafyaların yanında olmuştur.

Filistinliler de bu dünyada ateşkesi sağlayabilecek tek bir gücün Türkiye ve tek bir liderin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu çok iyi bilerek bu konudaki girişimlerimizin sonunu kadar yanındalar. Hepimizin ortak bir derdi var; bu bir savaş değil, bu bir savaş suçu. Savaş ordular arasında yapılır, masum insanlar ölmez, ölen bir tek asker görmezken ölen sivilleri ve çocukları görüyorsak bu bir katliamdır ve bu katliama karşı da hiçbir zaman sessiz kalmadığımız gibi bundan sonra da sessiz kalmayacağız ama çözümün odağının da biz olduğumuz bilinciyle ve sorumluluğuyla bu sorunda ateşkesin sağlanması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Evet, ülkede bütün Türkiye'nin gözü ve kalbi olan Türkiye Büyük Millet Meclisindeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, devam edin Sayın Usta.

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay üzerinden yürütülen tartışmalarda Meclise düşen aslında Türkiye'nin ihtiyacı olan sivil bir anayasayı yapabilmektir. Bugüne kadar yapılan her anayasamızın hiçbir zaman olağan şartlarda değil, hep olağanüstü şartlarda yapıldığını bir kere daha bu yüce Meclise hatırlatmak istiyorum. Bu irade bizde var; bir yetki karmaşası, bir yetki kavgası varsa bunu çözebilecek kurum da Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bunun çözüm yolu da yeni anayasamızı hep birlikte oturarak istişareyle, -muhalefetle- toplumsal uzlaşıyla yapmaktır. Bunun yolu da Meclisten geçer çünkü anayasa yapma yetkisi sadece Meclistedir, tek bir kurumdadır.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Uygulama yetkisi de Yargıtayda mıdır Sayın Grup Başkan Vekili?

LEYLA ŞAHİN USTA (Ankara) - Anayasa'dan bahsedenlere Anayasa'nın 104'üncü maddesini de hatırlatmak gerekir diye düşünüyorum. Madde şunu söyler: "Cumhurbaşkanı ülkede tüm kurumların başıdır ve bu kurumların uyum içerisinde çalışması noktasında görevlidir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Bitirelim lütfen.

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - "3'üncü kez aday olamaz." da diyor aynı Anayasa.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Yargıda hakem olamaz, öyle bir şey yok.

LEYLA ŞAHİN USTA (ANKARA) - Sayın Cumhurbaşkanımız da bu vesileyle, hakemlik görevini yerine getirmek için... Az önce Sayın Gökhan Günaydın "Hakemlik görevi yapacak." dediği için Anayasa'nın 104'üncü maddesini onun için hatırlatmak istiyoruz.

"Kriz, kriz" söylemleriyle ülkeyi hep bir çıkmaza sokma çabasında olan muhalefet siyasetinden artık Türkiye bıkmıştır. Türkiye artık sorunlarla değil, Türkiye artık projeleriyle, geleceğiyle, gençliğiyle, kadınıyla, yaşlısıyla önüne bakan bir ülke hâline gelmiştir. Vesayet odağı hâline gelen her türlü odağı bitiren iktidarımız ve yönetimimiz, emin olun, yeni anayasayla -eğer muhalefet de katkı verir ve yaparsak- bu tip sorunların çözümünde en büyük ve en doğru adımı atmış olacaktır.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)