GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Ülkede yaşanan su sorununa ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:2
Birleşim:20
Tarih:14.11.2023

EVRİM RIZVANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama sizlere bir soru sorarak başlamak istiyorum: Bu ülkede Hükûmet neden sorunları ancak krize döndükten sonra gündemine alır? Önlem yoktur, kriz olur ve doğal olarak artık çok geç olduğu için çözüm bulunmaz ve canımız yanar; biz bunu depremlerde yaşadık, orman yangınlarında yaşadık, sellerde yaşadık, şimdi de kuraklık krizinde yaşıyoruz maalesef.

Evet, kapımızda çok ciddi bir sorun var; su krizi, arkadaşlar, su krizi. Bugün göllerimiz kuruyor, göllerimiz kuruduğu gibi derelerimiz kuruyor, nehirlerimiz kuruyor. Seçim bölgem İstanbul'dan örnek vermek istiyorum: barajlardaki su oranı son on yılın en düşük seviyesinde hatta bu sabah baktığımda, doluluk oranı sadece yüzde 17'lerde, yüzde 17'lere kadar düşmüş durumda. Artık bu yağışların kurtaracağı bir durum da yok maalesef; İstanbul'da gün boyu yağmur yağsa da su bir türlü birikemiyor; her yer beton, yağmur baraj göllerine ulaşamıyor; susuzluğun eli kulağında. Hani son yıllarda popüler bir kavram var, beka sorunu. Vatandaşın suya muhtaç kalmasından daha büyük bir beka sorunu olabilir mi? Bir devletin vatandaşına su götürememesi tam da egemenlik krizi değil mi?

İnanın, hiçbir şey evde musluktan su akmamasından daha önemli değil; hiçbir şey tarım alanlarının susuz kalmasından yani soframızdaki aşımızdan, ocaktaki yemeğimizden daha önemli değil ve tüm bunların iklim değişikliğiyle fena bir ilişkisi var. Bunu bir zincirleme trafik kazası olarak düşünelim; iklim değişikliği sıcaklıkların artmasına, artan sıcaklıklar orman yangınlarına, orman yangınları ormansızlaşmaya, ormansızlaşma yağmurların yağmamasına, yağmursuzluk susuzluğa, susuzluk az üretmeye, az üretim gıda enflasyonuna, gıda enflasyonu bir annenin çocuğuna su içirememesine, süt içirememesine, et yedirememesine sebep oluyor ve tüm bunlar da sosyal sorunlara yol açıyor ve biz hâlâ iklim değişikliğini gündemimize almıyoruz, alamıyoruz. Dün bir haberde gördüm, geçmişte Devlet Su İşlerinde çalışmış bir yetkili konuşuyordu, diyor ki: "İstanbul'daki su krizi en çok Büyükçekmece'yi, Beylikdüzü'nü, Esenyurt'u, Avcılar'ı, Başakşehir'i, Çatalca'yı ve Silivri'yi etkileyecek." Şimdi, tüm bu ilçelerdeki toplam nüfus 3 milyon. Bu ne demek biliyor musunuz? Bosna Hersek nüfusu kadar demek, Arnavutluk nüfusu kadar insandan bahsediyoruz. Peki, çözüm ne? Melen Barajı mı? Ocak 2015'te 7 Aralık 2016'da 14.59'da biteceğini söylemiştiniz. Aradan kaç saat geçti, biliyor musunuz? Altmış bin saat geçti, biz hâlâ Melen Barajı'nı konuşuyoruz.

Değerli milletvekilleri, İstanbul'u konuşuyoruz ama mesele sadece İstanbul değil; bu, İstanbul'un da derdi, Muğla'nın da derdi, Van Gölü'nün de derdi, Uzungöl'ün de derdi, Konya Ovası'nın da derdi, Fırat'ın da derdi, Dicle'nin de derdi.

Değerli milletvekilleri, bizim "Sayıştay" diye bir kurumumuz var; madem var, onu ciddiye alalım. Bu seneki raporunda Marmara havzasında Sayıştay diyor ki: "Rezerv miktarının neredeyse 2 katından fazla su tahsisi yapılmış." Acaba şehirlerimizi susuzluktan, kuraklıktan koruyacak yeterli tedbirler alındı mı yoksa suyumuzu böyle hoyratça kullanmaya devam mı edeceksiniz? Burada çok da basit bir mesele yok değerli milletvekilleri. Çünkü bakın, savaşların yaşandığı bir 21'inci yüzyılın ilk çeyreğindeyiz, gelecekte su savaşlarının çıkabileceği söyleniyor; "su mültecileri" "iklim mültecileri" gibi kavramları daha sık duyar hâle geleceğiz. Biz ise cumhuriyetimizin 100'üncü yılını kutluyoruz ve hâlen bir su kanunumuz yok, bu yasayı bir an evvel çıkarmamız gerekiyor. Suyu havza bazında yönetecek, su kaynağının yetersiz olduğu havzalarda yapılaşmaya son verecek, yağmur sularını hasat edecek, hatta sektörlerin kendi suyunu arıtıp tekrar kullanmasını sağlayacak bir sistem kurmalıyız. Yani yapacak çok şey var, yeter ki susuzluk riskini bir memleket meselesi hâline getirelim. "Biz elimizden gelen katkıyı vermeye hazırız, yeter ki gökten inen her damla rahmeti yer üstünde ve yer altında takip edip halkımızın ve vatanımızın istifadesine arz edelim." Bu sözler bana ait değil, bu sözler bundan tam altmış sekiz yıl evvel Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne atanan, bir ömür boyu suyun peşinden koşan 9'uncu Cumhurbaşkanımız rahmetli Süleyman Demirel'e ait. Bu değerli temenniyi paylaşıyorum, Genel Kurulumuzu DEVA Partisi adına saygıyla selamlıyorum.