| Konu: | On İkinci Kalkınma Planının (2024-2028) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 31.10.2023 |
SEMA SİLKİN ÜN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; On İkinci Kalkınma Planı'nın "Eğitim" başlığı altında Saadet-Gelecek Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğal kaynakları sınırlı ülkemiz için insan kaynağımızdan daha önemli ve kalıcı bir gücümüz yok, insan kaynağımızı dünyayla rekabet edebilir bir donanıma kavuşturmaktan başka şansımız yok, o donanıma sahip gençlerimizin geleceklerini yurt dışında aramalarına sebep olma lüksümüz ise hiç ama hiç yok. Eğitim en temel insan haklarından biri. Bunun için de eğitimi kalkınmamızın odağına yerleştirmek zorundayız. Eğitim başlığının, ülkenin ekonomik büyümesinin ve istihdamının temel lokomotifi olduğu için kalkınma planlarında öncelikli gelişim alanlarına alınmasını teklif ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, "Eğitimde hâlimiz nicedir?" diye sorsak burada günlerce tartışırız. Türkiye'de birçok konuda olduğu gibi eğitim konusunda da geniş müzakerelerin yapılamaması, katılımcılığın benimsenmemesi, her önemli kararın merkezden alınması, istisnai uygulamaların teamül hâline gelmesi nedeniyle gerçek anlamda bir sistem inşa edilememesinin sonuçlarını maalesef bağımsız kuruluşların yaptığı derecelendirmelerde görüyoruz. OECD tarafından yapılan PISA değerlendirmeleri ülke ortalamamızın uluslararası ortalamaların çok gerisinde olduğunu gösteriyor. En son verisi 2018 yılında açıklanan PISA raporuna göre, ülkemiz 79 ülkeden okuma becerilerinde 40'ıncı, matematik okuryazarlığında 42'nci sırada. Hemen arkamızdan gelen ülkeler Slovakya, Yunanistan, Şili, Malta, Ukrayna, Sırbistan. PISA sonuçlarının bir uyarısı da eğitimde fırsat eşitliği karnemiz hakkında veriliyor. Toplumsal barış için tüm kesimlerin adil koşullarda eğitim sistemine dâhil olmaları önemlidir. Bu fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik adil yaklaşım yakalanamadığı için PISA okuma becerilerinde ekonomik durumu iyi olanların yüzde 9'unun, yoksulların ise sadece yüzde 1'inin yüksek performansı yakalayabildiğini gösteriyor.
Yabana bakmayalım, kendi yerli ve millî istatistiklerimize bakalım. ÖSYM sınavlarında görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir nitelik sorunumuz var. 2023 yılı istatistiklerinde 100 binin üzerinde adayın 1 değil, sadece 0,5 net bile çıkaramadığı için puanları hesaplanamadı yani 100 binden fazla gencimiz sıfırı çekti. Bu dramatik sorunun çözümü ise millî gelirden ayrılan payı azaltmak asla değildir.
Kısa bir değerlendirme de üniversitelerimizle ilgili yapalım: Kaliteli bir yükseköğretim sisteminin tesisi için işe akademik özgürlüklerin garanti altına alınmasından başlamak gerek. Buna giden ilk yol, 12 Eylül askerî darbesinin ürünü YÖK'ün denetleme işlevini kaldırıp organize etme işlevinin sağlanmasından geçmektedir. Şeffaf, topluma hesap verebilir yeni bir yükseköğretim sistemi tesis edilmeli, YÖK bir rejim meselesi olmaktan çıkarılmalıdır. Bu mesele, üniversitelerimizin uluslararası sıralamalardaki yerini etkileyici sonuçlar doğurduğu için öncelikli bir meseledir. Akademik itibar, işveren itibarı gibi 6 kategoriyi baz alan QS Dünya Üniversite Sıralamalarında 2015 yılında 399'uncu sırada olan Boğaziçi Üniversitesi 2023 yılında 701-750 bandına inmiştir. Bu sonucun müsebbibi üniversitenin içine çekildiği siyasi çekişmelerdir. Uluslararası başarı endekslerindeki yerini yok etmek pahasına ülkemizin en nitelikli üniversitelerinden Şehir Üniversitesini haksızca kapatan bir iktidar için önceliğin ilim, önceliğin nitelik olduğuna inanmak hayli güçtür.
Bir önceki kalkınma planının tek somut verisi olan hedefe baktım: "2023 yılı itibarıyla dünya akademik başarı sıralamasında en az 2 üniversitemizin ilk 100'e, en az 5 üniversitemizin de ilk 500'e girmesi sağlanacaktır." denilmiş. Peki, biz bugün bu hedefin neresindeyiz? İlk 500'e giren sadece 3 üniversitemiz var, onlar da vakıf üniversitesi; devlet üniversitelerimiz artık o yerlerini koruyamıyorlar. İlk 100'e giren bir üniversitemiz kesinlikle yok. Şimdi, yeni hedefte ilk 100 zaten hedeflenmemiş ama ilk 500'e 10 üniversitenin gireceği ümit edilmiş. Buna, geçmiş hedefleri yakalayamamış bir iktidar için bu hedefe ulaşmanın hayli güç olduğunu itiraf etmemiz gerekiyor.
Ezcümle, değerli milletvekillerimiz, özgürlükler olmadan üniversitelerimiz yükselmez, üniversitelerimiz yükselmeden de bir kalkınma asla yaşanamaz. (Saadet Partisi sıraların alkışlar)