GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: On İkinci Kalkınma Planının (2024-2028) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:14
Tarih:30.10.2023

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin 2053 vizyonu doğrultusunda hazırlanan On İkinci Kalkınma Planı'nın geneli hakkında İstanbul Milletvekilimiz Sayın Selim Temurci ilk bölümde grubumuz adına genel değerlendirmelerde bulunmuştu. Dolayısıyla burada tüm yönleriyle bu planı yeniden değerlendirmeyi gereksiz buluyoruz ama bazı konulara da temas etmekten de geri duramamış olacağız.

Öncelikle bu plan sözde pembe tablolar çizse de cumhuriyetimizin 100'üncü yılında ülkemizin potansiyelini harekete geçirerek sürdürülebilir, kapsayıcı ve uygulanabilir bir plan olmaktan uzak olduğunu ifade etmeliyiz. Zira, AK PARTİ iktidarının yirmi iki yıllık siyasi süreci bize şunu net bir şekilde göstermiştir ki: Söyledikleri ile yaptıkları birbirinden fersah fersah uzak olan bir iktidarla karşı karşıyayız. İktidarın icraatlarını eleştirmek için çoğu zaman bizim söz söylememize bile gerek kalmamakta, iktidarın söylediği sözlerin kendi icraatlarıyla çelişmesini örnek olarak vermek bile başlı başına yetmekte, başka bir söze hacet kalmamaktadır.

Çok gerilere gitmeye gerek yok; on iki yıl önce, 2011 Genel Seçimlerine giderken bu iktidar seçim beyannamesinde bazı hedefler ortaya koydu; hedef de "Türkiye hazır, hedef 2023" başlığını taşıyordu. Bu hedefler cumhuriyetimizin 100'üncü yılında ülkemizi hak ettiği noktalara taşıyacak büyük vaatlerdi ancak bu hedeflere ulaşma çabası ise büyük bir hayal kırıklığıydı. Şimdi, on iki yıllık bu hedeflere ulaşma çabası tam bir fiyaskoyla sonuçlanmışken On İkinci Kalkınma Planı'yla birlikte 2053 hedeflerinin milletimizin önüne koyulduğunu görüyoruz ancak bu yeni hedeflerle aslında millete otuz yıl daha hayal satılmaya, duyguları istismar edilmeye çalışılmaktadır.

Evet, yirmi iki yıllık bir AK PARTİ iktidarının pratiğinden bahsetmiştim. Bu iktidar semboller üzerinden konuşmayı çok seviyor ama maalesef içerikle ilgili ise uzaktan yakından bir ilgisi bulunmuyor. Evet, hamaseti çok seviyor ama maalesef icraat kısmıyla hiç ilgilenmiyor. 2023 sizin için bir içeriksel hedef değil, sadece bir semboldü; şimdi de güya İstanbul'un 1453 yılında fethedilmiş olmasından ilham alarak 2053 sembolünü ortaya atıyorsunuz. "Cumhuriyetin 100'üncü yılında olmadı, ağabeyime İstanbul'un fethinin 600'üncü yılındaki yeni hedefleri vereyim." anlayışıyla pembe tablolar çizmeye devam ediyorsunuz. Bu planın akıbeti de çok kısa bir süre sonra önceki planlarınız gibi olacaktır çünkü pratikleriniz bunu gösteriyor. Bu sefer de çok kısa bir zamanda -ara ara zeminlerini de yokluyorsunuz- 2071 yılında Malazgirt Zaferi'nin bininci yılını bahane ederek bu sefer "2071 hedefleri" ortaya atacaksınız. Maşallah, sembol bulmada üzerinize yok ama icraata gelince ise icraat yapmama hususunda yine üzerinize kimse yok. Sembollerin içeriğinde koca bir hayal kırıklığına ulaştırıyorsunuz ve bu hayal kırıklıklarına yenisini eklemekten de maalesef çekinmiyorsunuz.

Elbette On İkinci Kalkınma Planı'nın sunduğu projeksiyon ve tahminler ülkemizin geleceği için bir vizyon sunmaktadır ancak bu vizyonun gerçekliği ve uygulanabilirliği üzerinde ise derinlemesine düşünmemiz, tereddüt etmemiz için çok haklı sebeplerimiz var. Özellikle son dönemde yaşadığımız ekonomik darboğaz, işsizlik sorunu ve enflasyon gibi zorluklar kısa vadeli hedeflerinize ulaşmada ne kadar başarısız olduğunuzu göstermektedir. Bu kısa hedeflere bile ulaşamayan bir iktidarın daha uzun soluklu hedeflere ulaşabilmesi ise sadece boş ve kuru bir hayal satmaktan öteye geçememektedir. On İkinci Kalkınma Planı'nın bir vizyon sunması elbette önemlidir ama bunun gerçekçi, uygulanabilir ve somut adımlarla desteklenmesi gerekir. Aksi takdirde bu plan da önceki planlarınız gibi sadece güzel sözlerden ibaret kalacak ve ülkenin sorunlarını çözmekten uzak kalacaktır.

2024 yılına ulaştığımız bugünlerde kısa vadeli hedeflere ulaşmak yerine yeni vaatler ve hedeflerle 2053'e dikkat çekmek âdeta var olan bir başarısızlığı örtme gayretinden öteye gidememektedir. En iyi yaptığınız iş söz vermek, nitekim 2023 hedeflerine ulaşmak için verilen sözleriniz de sadece teoride kaldı. Bir latife olarak hatırlatmak gerekirse Lozan'ın 100'üncü yılı da geride kaldı, artık önünüzde icraat yapmak için hiçbir bahaneniz kalmamış olsa gerek. Sözleriniz ile icraatlarınızı değerlendirdiğimizde...

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜLENT KAYA (Devamla) - Oradan laf atmanıza gerek yok. İcraatlarınız burada. Tek tek örnek veriyorum, yanlış bir beyan varsa söz alır, gelir düzeltirsiniz, her zamanki gibi sadece laf kalabalığı yapıyorsunuz. Kürsü size de açık, bir yanlış beyan varsa düzeltme hakkınız var. Sataşma varsa da Sayın Grup Başkan Vekiliniz sözlerimi düzeltir. Öyle oradan laf atarak hakikatleri değiştiremezsiniz. Oturun, söz dinleyin, saygılı olun, hatibi dinleyin lütfen.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri...

MEHMET BAYKAN (Konya) - 2071'den niye rahatsız oluyorsunuz?

BÜLENT KAYA (Devamla) - Başkanım, siz mi müdahale edersiniz arkadaşlara, ben mi uyarayım?

MEHMET BAYKAN (Konya) - Başkanın işine karışma, konuşmanı yap!

BÜLENT KAYA (Devamla) - Başkanım, arkadaşları ben mi uyarayım, siz mi uyarırsınız?

MEHMET BAYKAN (Konya) - 2071'den rahatsız oluyorsun.

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, lütfen, hatibi dinleyelim, meramın anlaşılması için dinlemek lazım.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; hedefleri ve açık rakamları ortaya koyuyorum. Bu rakamlarla ilgili itirazı olan elbette gelir, bu kürsüden bunların yanlış olduğunu ifade eder, biz de sözlerimizi geri alma konusunda bir erdemi her zaman ortaya koyarız ama eğer burada size ağır eleştirileri yöneltiyorsak dönün, kendinize bakın. Bu kadar ağır eleştirilecek icraatları niçin yapıyorsunuz, bunları sorgularsanız, eminim, bu memlekete de kendinize de daha büyük iyilikler yapmış olursunuz.

Şimdi, gelelim on iki yıllık hedeflerinize. Büyük ekonomi hayaliniz vardı, Türkiye 2011'de 17'nci en büyük ekonomiydi. Neydi 2023 hedefiniz? İlk 10. Laf atan arkadaşlara söylüyorum: Bugün Türkiye ilk 10 ülke arasında mı yer alıyor yoksa daha geri sıralara mı düştü? Bu hedefleriniz ortadayken 2053'teki ilk 10 hedefinize nasıl inanalım?

Enflasyon yüzde 10,45'ti 2011'de, tek haneyi hedefliyordunuz 2023'te. Nedir şu anki rakam? Yüzde 61,53. Bu yetmezmiş gibi, 2028'de "yüzde 4,7" diyorsunuz. Bu mu yanlış bir rakam?

İşsizlik yüzde 9,8'di, yüzde 5'i hedeflediniz. Eğer yüzde 5'e gelmişsek buyurun "Yanlış." deyin.

Gayrisafi yurt içi hasıla 772 milyarken hedefiniz 2023'te 2 trilyon dolardı, bugün 1 trilyon dolara ancak ulaştınız; bu mu yanlış olan bir şey? Kişi başı millî gelir hedefiniz 10.444 dolarken 25 bin dolar hedefi koymuştunuz bu ülkenin önüne 2023'te; bugün 25 bin dolara ulaştınız da biz mi yalan söylüyoruz? İhracat hedefiniz 500 milyar dolardı 135 milyarken 2011'de, şu an 255 milyar; 500 milyara ulaştınız da biz mi yalan söylüyoruz? Otoyol hedefiniz 7.500 kilometreydi, şu an 3.633; 7.500'e ulaştınız da biz mi yalan söylüyoruz?

MEHMET BAYKAN (Konya) - Yalan söylüyorsunuz, yalan!

BÜLENT KAYA (Devamla) - Bölünmüş yol hedefiniz 36.500 kilometreydi, bugün 29.139; bu mu yalan yoksa yerinizden kuru ve hamasetle itiraz etmeniz mi boş bir hayal? Demir yolu ağı 22 bin kilometreyken 14 bin kilometre; bu mu yalan? Hızlı tren ağınız 10 bin kilometreyken 2.251...

MEHMET BAYKAN (Konya) - "Sivas'a hızlı trene ne gerek var." diye kim dedi?

BÜLENT KAYA (Devamla) - Boşuna laf atmayın, gelin burada rakamlarla konuşun, rakamlarla konuşun beyefendi; otur yerine, gel rakamlarla konuş.

BAŞKAN - Sayın Hatip, lütfen Genel Kurula hitap edelim.

Lütfen yerimizden de sataşmayalım, lütfen.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Başkanım, Genel Kurula hitap etmeye çalışıyorum ama sözüm kesildiği için müdahale etmek...

BAŞKAN - Ama siz Genel Kurula meramınızı anlatın, onu zaten kimse duymuyor.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Meramımı anlatmama müsaade edilmediği zaman müdahale etmek zorunda kalıyorum, keşke herkes meramımı anlatmayla ilgili hususa saygı gösterse.

Şimdi, geliyorum birkaç spesifik hedefinize, bir tanesi yerel yönetimler. Ne diyorsunuz? "Yerel yönetimler vatandaş memnuniyetini gözeten, etkin, hızlı ve kaliteli hizmet sunabilen, afetlere hazırlıklı, katılımcı, şeffaf, hesap verebilir, mali sürdürülebilirliği sağlayan bir şey..." Peki, bunu borç batağındaki belediyelerinizle mi yapacaksınız? 1994'te kazandığımız bütün belediyelere "Rüşvet alan da veren de melundur." tabelasını asmışken bugün neredeyse her belediyede rüşvet alanın da verenin de memnun olduğu belediyecilik anlayışıyla mı bunu yapacaksınız? 2016 yılında başta Ankara, İstanbul, Balıkesir ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlarınızı görevden aldınız. İki sebebi olabilir beş yılını tamamlamadan bu Büyükşehir Belediye Başkanlarını görevden almış olmanızın: Ya FETÖ terör örgütüyle bir bağlantısı vardır -ki o dönemin en önemli konusu oydu- ya da hırsızlık ve yolsuzlukları vardır. Peki, bu 4 Büyükşehir Belediye Başkanı yüksek oylarla, halkın iradesiyle seçilmişken bunlarla ilgili herhangi bir FETÖ soruşturması başlattınız mı ya da İçişleri Bakanınız bunların yolsuzluklarıyla ilgili herhangi bir idari soruşturma başlattı mı? Ama aradan geçen yedi yılda görüyoruz ki bunlarla ilgili ne bir terör soruşturması ne de bir yolsuzluk soruşturması başlattınız. O hâlde, söz konusu olan terör ya da söz konusu olan hırsızlık olduğunda, sizin belediyeleriniz olduğunda üstünü örtecek misiniz? Böyle mi 2023, 2028, 2053 hedeflerine ulaşmış olacaksınız?

Bir diğer husus: 2016 yılından bu yana belli bir bölgede kayyum belediyeciliği uyguluyorsunuz. Anayasa'nın 127'nci maddesi der ki: "Mahallî idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir." Anayasa bir belediye başkanının ancak görev suçu sebebiyle görevden alınabileceğini açıkça ortaya koymuşken siz 2016 yılında bir normal demokrasi bir de "ancak demokrasisi" ve "ama demokrasisi" icat ettiniz. Neydi bu normal demokrasi? Bir belediye başkanı, dönemini aşacak şekilde kamu hizmetinden yasaklanmışsa ya da istifa etmişse valinin başkanlığında bir araya gelinir ve bir belediye başkanı seçilirdi ya da bir belediye başkanı geçici olarak görevinden uzaklaştırılmış ya da tutuklanmışsa onun yerine meclis üyeleri bir başkan vekili seçerdi. Ama siz ne yaptınız? Bir "amma demokrasisi" icat ettiniz, bir "ancak demokrasisi" icat ettiniz ve ek bir fıkra eklediniz, Anayasa'ya açıkça aykırı olmasına rağmen dediniz ki: "Ancak belediye başkanı veya başkan vekili ya da meclis üyelerinin terör veya örgütlerine yardım ve yataklık suçları sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması ya da kamu hizmetinden yasaklanması veya başkanlık sıfatı veya meclis üyeliğinin sona ermesi hâlinde, 46'ncı maddedeki makamlarca belediye başkanı ve belediye başkan vekili ya da meclis üyeleri görevlendirilir." Kim? İçişleri Bakanı iller için, ilçeler için kaymakamlar görevden alır. Peki, olabilir. Herhangi bir belediye başkanı terör örgütüyle ilişki içerisinde de olabilir, mahkemeler tutukladığı zaman yerine meclis üyeleri içerisinden bir seçimle atama yaparsınız. Peki, meclis üyeleri dururken ve onlar hakkında herhangi bir soruşturma yürütülmemişken niçin İçişleri Bakanı veya valiler tarafından belediye başkanları atayıp bu görevi devam ettiriyorsunuz? Önceki kanun hükmümüz buna uygundu; bir belediye başkanı terör örgütüne yardım ve yataklık etmişse Belediye Kanunu'muzun 45'inci maddesi onun tutuklanmasını... Belediye imkânlarını terör örgütüne peşkeş çekiyorsa İçişleri Bakanı soruşturma yaparak görev suçuyla onu zaten görevden alabilirdi ama siz bir "ancak demokrasisi" icat ettiniz; yetmedi, 31 Mart tarihinde seçilmiş belediye başkanlarıyla 1 Nisan tarihinde soruşturma başlattınız, belediye başkanı seçildikten sadece bir gün sonra başlatılmış soruşturmalarla bu belediye başkanlarını görevden aldınız. İfade ediyorum: Ne milletvekilliği ne bakanlık ne de belediye başkanlığı insanlara suç işleme ya da terör örgütlerine arka çıkma hakkı vermez ama kanunlarımız buna elverişliyken niçin bir "amma demokrasisi" icat etme ihtiyacı hissediyorsunuz ve yedi yıldır bu Anayasa'ya aykırı uygulamalarınızı bu beş yıllık kalkınma hedefinde ortadan kaldırmayı düşünüyor musunuz? Onun için, bu millete demokrasiyi çok görmeyin; terörün, bayrağın ve dinin arkasına saklayarak bu milleti temel hak ve hürriyetlerinden mahrum kılmayın diyorum.

Bir diğer husus da adalet hususuyla ilgili. Tarafsız yargı, öngörülebilirlik, hak ihlallerine karşın etkin bir mücadeleden bahsediyorsunuz. Peki, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına uymayan hâkimleri terfi ettirerek, onları bakan yardımcısı yaparak mı bu mücadeleyi ortaya koymuş olacaksınız? Ya da Anayasa'nın net bir kararı ortadayken, daha önce 2 milletvekiliyle ilgili emsal karar ortadayken, bugün 3'üncü emsalde hâlâ bu kararı uygulamakta direnen 13. Ağır Ceza Mahkemesinin üyeleriyle mi bu etkin mücadeleyi ortaya koymuş olacaksınız?

Yine, idarenin bütün faaliyetlerinin yargısal denetime açık olduğunu söylüyorsunuz. İdare olarak insanları görevden aldınız, ihraç ettiniz, onlar da mahkemelere müracaat ettiler; beraat edenler oldu, takipsizlik kararı alanlar oldu ya da hakkında hiçbir soruşturma olmayan kişiler oldu. Eğer sizin yaptığınız her işlem yargısal denetime açıksa, yargının sonucunda bu kişilerin suçsuz olduğu da ortadaysa, 2028 hedeflerine yargının bu kararlarını tanımayarak mı uymuş olacaksınız? Söz konusu olan kişi sizin bir yakınınızsa irtibat ve iltisaki dikkate almayacaksınız ama söz konusu olan fakir fukaraysa irtibat ve iltisaki dikkate alacaksınız. Söz konusu olan Zaman gazetesinin sahibiyse irtibat, iltisak ve terör üyeliği olmayacak; söz konusu olan Zaman gazetesinin abonesi olunca mı irtibat ve iltisaki dikkate almış olacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KAYA (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Evet, lütfen tamamlayalım.

BÜLENT KAYA (Devamla) - Söz konusu olan Bank Asyanın hâkim hissedarlarıysa irtibat, iltisak ve terör örgütünü dikkate almayacaksınız ama söz konusu olan Bank Asyada hesap bulundurmak zorunda olanlar olunca mı bunu dikkate almış olacaksınız? Bank Asyaya el konulduğu zaman Türk Hava Yolları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi birçok kamu kurumunun milyarlarca lira mevduatı Bank Asyada duruyordu. Peki, bu kamu yöneticileriniz sizin talimatınızla mı Bank Asyaya bu paraları yatırdı, yoksa gerçekten sadece bankacılık faaliyetleri sebebiyle Bank Asyayı daha kârlı gördükleri için mi yatırıldı? Bu ve benzeri yaklaşımlarınızın asla sorgulanmayacağını ve hesap sorulmayacağını mı zannediyorsunuz? Çünkü hukuk herkese lazım, hukuk herkese eşit olarak uygulanır. Dolayısıyla, amasız fakatsız bir demokrasi ve insan haklarının herkese uygulandığı bir Türkiye özlemiyle, On İkinci Kalkınma Planı'nın, bahsettiğimiz itirazlarla hedefleri gerçekleştirecek bir plan olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)