GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: On İkinci Kalkınma Planının (2024-2028) Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:14
Tarih:30.10.2023

ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan On İkinci Kalkınma Planı hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum, bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle 2'nci yüzyılın yaşanabilir bir Türkiye, yeniden büyük Türkiye ve yeni bir dünyanın kurulmasına vesile olması temennisiyle, bağımsızlığımızın nişanesi cumhuriyetin 100'üncü yılını kutluyorum. Nice yüzyıllara inşallah diye de dua ediyorum.

Bir diğer husus, işgal rejimi İsrail'in bütün dünyanın gözü önünde devam eden soykırımını ve bu soykırıma sessiz kalan bütün otoriteleri de telin ediyorum. İslam ülkeleri en azından yardım tırlarının Gazze'ye ulaşabilmesini temin etmek zorundadır. Ancak ne hazindir ki bunu bile yapmaktan aciz olduklarını görüyorum. Zulüm ebedi olamaz, kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır. Yaşasın özgür ve bağımsız Filistin!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kalkınma planları bir devletin bütün dünyaya karşı gövde gösterisi, amaç ve hedeflerinin açıklandığı bir manifesto hükmündedir. Kalkınma planları, en başta tutarlı olmak zorundadır, aksi takdirde birer hamasi metinden ibaret kalırlar. Tutarlılığı sağlayabilmek için de önceyi ve sonrayı bütüncül olarak değerlendirmek ve gerekli öz eleştirileri yaparak işe başlamak gerekir diye düşünüyorum.

Bakınız, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz Komisyon sürecinde ve nihayet Genel Kurulumuzda On İkinci Kalkınma Planı'nı açıklarken ciddi bir eksikle sunumuna başlamıştır; bu eksik sizlerin de takdir edeceği gibi öz eleştiridir. Hâlihazırda, kalkınmaya dair 2023 hedeflerini tutturamamış bir iktidar varken, bu hedeflerin neden tutturulamadığına dair kapsamlı bir öz eleştiri yapılmadan 2028 ve hatta 2053 hedeflerinden bahsetmek tutarlı bir yaklaşım olmasa gerek diye düşünüyorum.

2023 için 2 trilyon dolar olan millî gelir hedefi 1 trilyon dolarda kalmış, 25 bin dolar olan kişi başı gelir hedefi bu rakamın yarısına bile gelememiştir. Yine "tek haneli işsizlik oranı" hedefi varken hâlihazırdaki işsizlik oranı bu hedeften çok uzak; "tek haneli enflasyon" hedefi varken enflasyonun neredeyse 3 haneli oranlara ulaştığına şahit oluyoruz.

Baktığınızda, daha önce belirlenmiş hedeflere ulaşmak bir yana bu hedeflere yaklaşılmamış bile. Bu hedeflere neden ulaşılamadığına dair kapsamlı bir özeleştiri bekliyoruz ancak siz "salgın hastalık, Rusya-Ukrayna savaşı, 6 Şubat depremleri" diyerek geçiştiriyorsunuz. Depremlerden önce Türkiye'de enflasyon TÜİK'in açıklamasıyla Ocak 2023'te yüzde 57 olarak gerçekleşmiştir. Bakın, ortada henüz deprem yokken ve üstelik yeni Ekonomi Bakanımızın ifadesiyle, ekonomide rasyonel politikalar henüz uygulanmıyorkenki rakamlar bunlar. O sırada Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Ocak 2023'te enflasyonu yüzde 121,62 olarak açıklamıştı. Aynı salgın hastalıkla muhatap olan ve bizzat savaşta olan ülkelerde bile enflasyon 3 haneli oranlara yükselmemiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'miz bir tarım ülkesidir ancak On İkinci Kalkınma Planı'na baktığımızda bu gerçek es geçilmiş gibi görünüyor. Bugün tarıma elverişli iklimi ve verimli arazileri dolayısıyla tarımsal üretimde dünyanın bir numarası olması gereken ülkemizde vatandaşlarımız temel gıdaya ulaşamıyor. Tarım sektörünün gıda ve canlı hayvan ihracatı bu yılın ilk sekiz ayında yüzde 5,8 oranında artmışken buna karşılık aynı dönemde gıda ve canlı hayvan ithalatı yüzde 25,1 oranında artış göstermiştir. Bu veriler göstermektedir ki gün geçtikçe tarım ve hayvancılık sektörümüz dışarıya bağımlı hâle getirilmektedir. Salgın döneminde önemi iyice anlaşılmış olan tarımsal üretime kalkınma planında geniş yer verilmeliydi ancak ne hazin ki bunu göremiyoruz. Baktığımızda, 2023'te katma değerin sektörel dağılımında tarım yüzde 6,9'luk oranda yer alırken bu oran 2028 planlamasında 6,2'ye düşürülmüştür. Böyle bir planlama açıkça tarım ve hayvancılığın önemsenmediğinin itirafı konumundadır.

Bakın değerli arkadaşlar, dünyada gıda enflasyonunun en yüksek olduğu 4'üncü ülke konumundayız. Siz, tarımı önemsemeden bu sorunu nasıl ortadan kaldıracaksınız? Kaldıramazsınız. Daha önce birçok defa ifade ettik, tarım bir millî güvenlik meselesidir. Kalkınma planı hazırlarken tarımı ana başlıklardan biri olarak belirlemek zorundasınız. Siz eğer tarım ve hayvancılıkta ithalata dayalı, üretimi baltalayan politikaları uygulamaya devam ederseniz gıda enflasyonunu önleyemez, tarım ve hayvancılığı da ayağa kaldıramazsınız.

2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu'na göre her yıl millî gelirin en az yüzde 1'ini çiftçilerimize destek olarak ödemek kanuni zorunluluk iken iktidarın ödediği destekler hiçbir yılda bu orana ulaşamadı. Verilen destek her yıl millî gelirin ortalama sadece binde 3'ü oranında kaldı. Çiftçinin hakkı olan destekleri tam ve zamanında ödemezseniz tarımda kalkınmayı gerçekleştiremezsiniz. Planın bütününe baktığımızda özellikle de tarım ve hayvancılık alanında kayıp bir dönem geçeceğinin işaretlerini görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, kalkınma planında yeşil dönüşüm ve sürdürebilir çevre ana eksen olarak belirlenmiştir. Burada eğer ağacın yeşilini kastediyorsanız bunun inandırıcı olmadığını söylemek durumundayım. Zira Türkiye'de geçen yıl ormansızlaşma 2021 yılına göre 4 kat artmış. Belçika ülkesi büyüklüğündeki ormanlık alan bir yılda yok edilmiştir. Bu alanların yerine maden ocakları, oteller, betonarme binalar inşa edilmiştir. Söz yeşil dönüşüm ama fiiliyata baktığımızda betonarme dönüşüm gerçekleşmiştir.

Bir diğer ana eksen olan nitelikli insan, güçlü aile, sağlıklı toplum dikkat çekmektedir. Nitelikli insandan kastınız "Giderlerse gitsinler." dediğiniz doktorlarımız, yazılı sınavda başarılı olduğu hâlde mülakatlarda hakkı yenen ve nihayetinde yurt dışında yaşama hayali kuran gençlerimiz değilse kimdir nitelikli insan? Güçlü aile, açlık sınırının altındaki emekli maaşı ve asgari ücretle ay sonunu getirebilen aile midir? TV programlarıyla ahlaksızlığın özendirilmesine müsaade ettiğiniz güçlü aileden mi bahsediyorsunuz? Sağlıklı toplum, organik yerine nişasta bazlı şurup yedirdiğiniz, GDO'lu tohumlularla, genetiği değiştirilmiş gıdalarla beslenmek zorunda bırakılan, her an cinnet hâlinde olan, şiddetin bütün alanlarda boy gösterdiği toplum mu? İlkokul çağına kadar düşen uyuşturucu bağımlılığı pençesinde kıvranan çocuklarımız ve ailelerinden oluşan toplum mu bahsettiğiniz sağlıklı toplum?

Değerli milletvekilleri, sözlerimi toparlarken son olarak şunu ifade etmek istiyorum, On İkinci Kalkınma Planı diğer planlara göre heyecansız ve ruhsuz bir plandır, ufuk vadetmeyen bir plandır, sadece "-cek, -cak" edebiyatı yapılan bir plandır ancak lafla peynir gemisi yürümüyor, "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz." demiş büyüklerimiz.

En güzel kurumlarımızdan biri Devlet Planlama Teşkilatına olan ihtiyacı bugün çok daha net olarak görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, lütfen toparlayalım.

ŞERAFETTİN KILIÇ (Devamla) - Devlet Planlama Teşkilatı, önce, 2011'de Kalkınma Bakanlığına dönüştürüldü, ardından 2018 yılında ortadan kaldırıldı. Şu an, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığıyla Planlama Teşkilatının yeri doldurulmaya çalışılıyor ancak Planlama Teşkilatındaki kurum hafızası taşınmamış, bu kurumumuzda yetişmiş olan bürokratlar pasife alınmıştır. Hâlbuki devlette süreklilik esastır, siz eğer devlette sürekliliği sağlayacak tedbirler almazsanız, bugün ifade ettiğimiz problemler kaçınılmaz hâle gelir.

Değerli milletvekilleri, bugün, bu plan, bir virgülü, bir noktası, bir kelimesi dahi değiştirilmeden, inanıyorum ki geçecektir ama tüm olumsuzluklarına rağmen, görüşülmekte olan On İkinci Kalkınma Planı'nın hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum ve bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Saadet Partisi sıralarından alkışlar)