| Konu: | 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü'ne, yirmi bir yıllık iktidarın başkanı olarak Cumhurbaşkanının söyleyen değil yapan olması gerektiğine ve Filistin'le ilgili vermiş oldukları Meclis araştırması önergesinin reddedilme gerekçesine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 24.10.2023 |
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Bugün 24 Ekim. 24 Ekim 1945'te Birleşmiş Milletler kuruldu. 24 Ekimin yıl dönümü olan 1947 yılında ise Birleşmiş Milletler Günü olarak ilan edilmişti. Tabii, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan Birleşmiş Milletler, kendisini dünya barışını ve güvenliğini korumak, uluslar arasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliğini oluşturmak için kurulan bir küresel örgüt olarak kendisini lanse etmişti ve kendi metinlerinde de kendisini adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslar arasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş olarak tanımlamıştı. Yalnız Birleşmiş Milletlerin kurulduğu günden bu yana dünya barışına katkı sunmaktan ziyade Güvenlik Konseyinin daimî üyesi olan 5 üyenin ve daimî veto hakkına sahip olan bu 5 üyenin çıkarlarını koruduğu izahtan vareste bir şekilde ortadadır. Elbette bu Birleşmiş Milletlerin dünya barışına katkı sağlamak üzere harekete geçmiş olması kıymetliydi ama bu fonksiyonunu icra etmemiş olan bir Birleşmiş Milletlerin varlığı da ortadaydı. Dolayısıyla bu konudaki uluslararası ilişkilerde uzman olanların, akademisyenlerin, siyasetçilerin Birleşmiş Milletlerin bu tavrını tartışmaya açmış olması ve bu fonksiyonunu icra etmediğine dair eleştirileri ortaya koymuş olması son derece kıymetli ve değerliydi. Bu kapsamda da Sayın Cumhurbaşkanımızın "Dünya 5'ten büyüktür." sözü elbette söz olarak anlamlı ve kıymetliydi.
Yalnız Sayın Cumhurbaşkanımızın yirmi iki yıllık bir iktidarın başkanı olarak hâlihazırda görev aldığını hatırlatarak kendisine olumlu bir örnekten bahsederek ne yapması gerektiği hususunda daha önceki bir devlet adamından bir örnek vermek istiyorum. Rahmetli Profesör Doktor Erbakan 28 Haziran 1996'da bir hükûmet kurdu. Kendisi bu hükûmeti kurduğu zaman gazetecilerin bir tanesi bir sual sordu, dedi ki: "Sayın Erbakan, muhalefetteyken birçok söz söylediniz; şimdi iktidara geldiniz, ne yapacaksınız?" Yani burada şunu izah etmeye çalışıyordu: "Siz muhalefetteyken söylersiniz ama icraattayken bunlardan vazgeçersiniz." gibi bir imada bulunmak istiyordu. "Kaç Erbakan var?" dedi, "İktidardaki Erbakan mı, muhalefetteki Erbakan mı?" Rahmetli Erbakan bütün devlet adamlarına örnek olacak bir cevap vermişti. "Tek bir Erbakan var, muhalefetteyken söyler, iktidardayken yapar." Dolayısıyla biz de Sayın Cumhurbaşkanımıza diyoruz ki elbette muhalefet partisiyken ya da fikir olarak bir şeyi söylemeniz kıymetli ama tek bir kişilik olmak istiyorsanız icraatayken söyleyen değil, yapan olun. 28 Haziran 1996'da hükûmet kurulduktan sonra sadece "Dünya 5'ten büyüktür." demekle kalmadı Erbakan, 22 Ekim 1996'da hemen hükûmeti kurduktan sadece üç ay sonra kalkınmada iş birliği konferansları başlattı ve bir dizi toplantıdan sonra da 15 Haziran 1997'de yani hükûmetinin kuruluşundan henüz bir yıl dahi geçmemişken Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya, Pakistan ve Türkiye'nin yer aldığı 8 ülkeyi en azından kısmen bölgesel barışa, daha sonra da dünya barışına hizmet etmek üzere bu örgütü, bu uluslararası kuruluşu harekete geçirdi. Bu uluslararası kuruluşun çok önemli 6 ilkesi vardı. Hani Birleşmiş Milletleri yeniden dizayn etme hayali olan siyasetçiler için söylüyorum. Birinci ilke neydi; savaş değil, barış; ikinci ilke, çatışma değil, diyalog; üçüncü ilke, çifte standart değil, adalet; dördüncü ilke, üstünlük değil, eşitlik; beşinci ilke, sömürü değil, adil düzen; altıncı ilke ise baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi. Yani bu sekiz ülkeyi önce ekonomik olarak, daha sonra sosyal olarak, daha sonra siyasal olarak bu ilkeler etrafında bir araya getirdi. Hiçbir ülkenin bir ülkeye üstünlüğü olmayacak şekilde ve herhangi birinin veto yetkisi olmayacak şekilde bu birliği harekete geçirdi.
Onun için biz de buradan Sayın Cumhurbaşkanına diyoruz ki: İnsanlara tanınan iktidar süreleri -nihayetinde süresi belli olan hususlar- bir yıl da olsa, yirmi yıl da olsa, elli yıl da olsa geçici süreler! İktidarların ömrü için yirmi iki yıl bir iktidara nasip olmayacak çok uzun bir süre. Onun için sadece on bir ayda, işbaşına gelir gelmez hemen hazırlıklarına başlayıp, bir yıl sonra harekete geçirdiği, bu dünya barışıyla ilgili attığı adımları siz de örnek alın, işin sadece edebiyatını yapmayın.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sizin söylediğinizi yaptık, beş artı bir; beş bitti.
Buyurun.
BÜLENT KAYA (İstanbul) - Sadece bir dakikayla toparlayacağım.
Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Dolayısıyla siz iktidardasınız artık; hayal kurmak, fikir ileri sürmek kıymetlidir; hiçbir itirazımız yok ama lütfen bir devlet başkanı olarak artık bunların sadece söylemlerini dile getiren bir kişi olmadığınızı, icraata geçirmek istediğinizi, sizin de örnek aldığınız rahmetli Erbakan Hocadan örnek alın ve artık bunu hayata geçirin.
Bir diğer husus, biz, Filistin'de meydana gelen insan hakları ihlallerini yerinde tespit etmek üzere bir Meclis araştırması önergesi vermiştik. AK PARTİ'li arkadaşlarımız bunu "Biz yasama organıyız, sivil toplum kuruluşu değiliz." diyerek reddetmişlerdi. Oysa, şimdi, az evvel toplanan İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sayın Derya Yanık yaşanan insan hakları ihlallerini yerinde incelemek üzere Filistin'in Gazze bölgesi için ziyaret çalışmaları başlattığını söylemişti. Peki, İnsan Hakları Komisyonu bir sivil toplum kuruluşu mu yoksa bu yasama organının bir parçası mı? Bunu da Genel Kurulun saygıyla dikkatine sunmak istiyorum.
Teşekkür ederim.