| Konu: | Dünya Ticaret Örgütünü Kuran Marakeş Anlaşmasını Tadil Eden Protokol ve Protokolün Eki Balıkçılık Sübvansiyonları Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 04.10.2023 |
CHP GRUBU ADINA CUMHUR UZUN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen tüm yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Fiilen dünden itibaren yeni yasama yılına girmiş bulunuyoruz. Yasama yılımızın sizlere, ülkemize, yurttaşlarımıza hayırlı olmasını ve bizlerden beklenen ülke sorunlarının çözülmesine dair beklentileri karşılayan bir dönem olmasını yürekten diliyorum.
Sözlerime başlamadan önce, 1 Ekim günü Meclisimizin tam karşısında bulunan Emniyet Genel Müdürlüğünün binası önünde gerçekleşen hain terör saldırısını şiddetle kınıyor ve lanetliyorum. Terör her nereden gelirse gelsin bir insanlık suçudur ve asla kabul edilemez. Saldırıda yaralanan kahraman polislerimize acil şifalar dilerken, tüm ülkemize ve İçişleri Bakanlığımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bu saldırıda kullanılan aracın gasbı sırasında Kayseri'de şehit edilen veteriner kardeşimize Allah'tan rahmet, ülkemize ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Biz bugüne kadarki Meclis çalışmalarımızın tamamında ülkemizin ve yurttaşlarımızın yararına, ülkemizin millî menfaatlerinin yararına yapılan her çalışmanın içinde bulunduk, destekleyici olduk ve olmaya da devam ediyoruz. Üzerinde görüşmeler yapmakta olduğumuz uluslararası sözleşmeleri de ülkemizin ve yurttaşlarımızın menfaatine, millî çıkarlarımızı koruyan unsurlar barındırıyor olmaları koşuluyla yine desteklemeye devam edeceğiz.
Dün saat 23.58'e kadar, uluslararası bir sözleşmenin uygun bulunmasına dair çalışmalarda bulunduk. Hepimiz gece geç saatlere kadar uluslararası bir sözleşmenin ülkemiz ve yurttaşlarımız için, millî menfaatlerimiz için uygunluğunu tartışıp Gazi Meclisimizce uygun bulma yasasıyla yürürlüğe girmesini sağladık. Yapılan bunca mesai ve harcanan emekle Gazi Meclisimizce uygun bulunan uluslararası sözleşmeler, yaratılan ve dünyada eşi benzeri bulunmayan ve adını "Türk tipi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" diye isimlendirmeye çalıştığınız bir sistem sonucu, aslında hiç de hukuki olmayan gerekçelerle idare hukukunun "yetki ve usulde paralellik" ilkesi gibi tüm dünyada kabul gören evrensel ilkesinin bile yok sayıldığı, tek bir kişinin iradesiyle yürürlükten kaldırılabilen, kaldırılabileceğine inanmamızın istendiği bir olgu yaratılarak sona erdirilebilmektedir.
Değerli milletvekilleri "İstanbul Sözleşmesi" ismiyle anılan sözleşmede tam da bu durum yaşanmış ve tıpkı dün, bugün ve daha önceki günlerde olduğu gibi, yoğun bir mesai ve emekle uygun bulma yasasıyla Gazi Meclisimizce kabul edilen İstanbul Sözleşmesi Cumhurbaşkanının yürütmenin başı sıfatıyla, bir gecede ansızın ve tek bir iradeyle ortadan kaldırmasıyla sona erdirilmiştir.
Değerli milletvekilleri, şimdi, sizlere sormak istiyorum, eğer tek bir kişinin iradesiyle bir uluslararası sözleşmeden çıkılabilecekse, tek bir kişinin iradesi Meclisin buna harcadığı mesai ve iradesinin üstünde sayılabilecek ve bunu da hukuken doğru kabul edeceksek bunca çalışmaya, bunca emeğe ve sizlerin bunca gayretlerine, milletimizin size verdiği yetkilendirmeye ne gerek var diye sormak istiyorum. Belki aslında, anlatıldığı zaman tam da anlaşılması mümkün olmamış ya da olamayacak bu durumun şimdi bu çalışmalar sırasında ne denli önemli olduğunun, Meclis çalışma ve iradesinin nasıl bir anda ve tek bir kişi iradesiyle ortadan kaldırıldığının canlı uygulamasını yaşıyoruz. Eğer bu salonda yazıldığı gibi hâkimiyet, egemenlik kayıtsız şartsız milletin ise -ki öyledir ve öyle olmak zorundadır- Meclis iradesiyle ortaya konulan kabulün yine ve ancak Meclis iradesiyle ortadan kaldırılması gerekli değil midir? Bu çarpık durumun bir daha yaşanmamasını, bu konuda da hukuka ve Anayasa'ya bağlı kalınmasını bekliyor ve milletimiz adına talep ediyorum.
Hepinizin bildiği gibi son günlerde yeni bir anayasa yapılması isteği dillendiriliyor, Sayın Cumhurbaşkanı "Gelin, sivil bir anayasayı hep birlikte yapalım." diyor. Bu söylem çok uygun, kabul edilebilir ve hatta kabul edilmelidir şeklinde bir değerlendirmeye uygun ifadeler olarak görülebilir. Ancak bu söylemle sonuncusu 2017 yılında olmak üzere, bugüne kadar birçok kez Anayasa değişikliği yaptık. Son yapılan Anayasa değişikliğiyle Anayasa'mızda bulunan 78 maddede doğrudan ya da dolaylı olarak değişikliğe gittik. Darbecilerin yaptığı anayasa zamanında Anayasa'mızda bulunmayan "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" gibi bir sistem Anayasa'nın neredeyse tümüne etki yaratacak şekilde yeniden düzenlendi. 2017 yılında yapılan değişiklikler sırasında da mevcut Anayasa'mızı sivil anayasa yapmak iddiasıyla ve Anayasa'yı darbe anayasası olarak nitelendiren söylemler üzerinden değiştirdik. Halkımız "Sivil anayasa yapalım." söyleminize güvenerek 2017 yılı değişikliklerine "Evet." dedi. Siz de o gün bu Anayasa'ya "Evet." denilmesi için Anayasa'nın sivilleştiğini herkese duyurdunuz. Bizzat kendi ifadenizle sivilleştiğini iddia ettiğiniz şimdiki Anayasa'mızda ne oldu da bugün yine sivil bir anayasa yapmamız gerekiyor noktasına geri dönüldü? Yapılan değişikliklerle sivilleştiğini iddia ettiğiniz ve onun için halkımızdan referandumda "Evet." denilmesini talep ederek kabul ettirdiğiniz Anayasa'da bugün ne oldu da sivil olmaktan çıkan bir anayasa olduğunu iddia eden hâle geldiniz? Yirmi iki yıllık iktidarınız sırasında halkımız yararına ne yapmak istediniz de bu Anayasa size engel oldu ve o nedenle bugün değiştirilmesini istiyorsunuz?
Değerli milletvekilleri, 2017 yılında yapılan referandum sonrası yürürlüğe giren Anayasa'mız bugün yasamayı da yargıyı da yürütmenin vesayeti altına almış bulunmaktadır. "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen ve dünyada eşi benzeri bulunmayan bu sistemde yürütme tek başına bütün erklerin, yasamanın da yargının da üzerinde kendisini tek yetkili ve muktedir tayin etmiş bulunmaktadır. Bu denli geniş yetki veren ve salt bu nedenle dahi demokratik olmadığı tartışmasına zemin hazırlayan mevcut Anayasa'mıza rağmen, iktidar ve yürütme tarafından bu Anayasa'ya bile uygun olmayan uygulamaları ülkemizde sıklıkla gördük. Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı olmayı sürdürdüğü için ve söylendiği hâlde seçim kanunlarında gerekli değişiklikler yapılmadığı için, kendi partisinin tüm milletvekillerini belirleyerek Parlamentonun yapısını yani yasamayı belirlemekte, gerek Anayasa Mahkemesini gerekse Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerini de kendisi belirleyerek kendisine tabi bir yargı kurgulamaktadır. Bir ülkede yasama ve yürütme tek elde toplanmışsa o ülkenin anayasasında demokratik ve evrensel hukuka uygun hükümlerin olduğundan bahsedilemez. Olsa bile bunların uygulanabilirliğinden bahsedilemez. Tüm bunlara rağmen anayasalar, içerdikleri hükümlere uyulması ve ülke yönetiminin buna göre yapılması için toplumun bu hükümler üzerinde uzlaştığı teoremine dayalı olarak yapılır ve katıksız uygulanmak zorundadır. Oysa mevcut Anayasa'mızda yer alan hükümlere rağmen iktidar anayasal zorunlulukları bir kenara bırakmakta, uymakla zorunlu olduğu ve hatta uymak konusunda sizlerin ve yüce Meclisin huzurunda yemin ederek söz verdiği Anayasa hükümlerini bir kenara bırakmaktadır. Hepiniz yakından bildiği için belirtmek isterim ki Anayasa'mıza göre seçilmiş bir milletvekilinin tutuklu olması mümkün değilken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Vekilim, sözlerinizi lütfen tamamlayın.
CUMHUR UZUN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Hepiniz yakından bildiği için belirtmek isterim ki Anayasa'mıza göre seçilmiş bir milletvekilinin tutuklu olması mümkün değilken bugün hâlâ, Hatay Milletvekili Can Atalay aramızda değildir. Hani Anayasa hükmü, nerede kaldı Anayasa hükmü?
Anayasa Mahkemesinin 1 üyesinin Yargıtayın kendi üyeleri arasından seçileceği Anayasa'mızın amir hükmü olduğu hâlde salt Cumhurbaşkanı öyle istiyor diye İrfan Fidan önce Yargıtay üyeliğine, oradan, daha bir dosya incelemeden, bir karara imza dahi atmadan, sözüm ona seçimle Anayasa Mahkemesine üye gönderilmedi mi? Değerli milletvekilleri, hukukta bunun adına "kanuna karşı hile" denir ve hukuk kanuna karşı hileyi korumaz. Bizim ülkemizde yeni bir anayasadan önce mevcut Anayasa'yı hakkaniyetle uygulayacak demokratik bir zihniyet sorunu var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim, çok sağ olun.
CUMHUR UZUN (Devamla) - Ben teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)