GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına İlişkin Nahçıvan Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Protokol'ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:2
Birleşim:2
Tarih:03.10.2023

İİYİ PARTİ GRUBU ADINA KÜRŞAD ZORLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 Ekim Türk Devletleri İşbirliği Günü'nde bu iş birliğine zemin oluşturan Nahçıvan Anlaşması'nda değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun Teklifi hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Elbette bu mesele ülkemiz için çok önemli, milletimiz de bu meseleyi elbette önemsiyor ama onun öncesinde haklı bir çağrıyı ve feryadı burada gündeme getirmek zorundaydım. Buraya çıkmadan önce özellikle emekli vatandaşlarımızın... Biliyorsunuz, onların feryadı başta sizlere çünkü bakın, şu anda, eylül ayında açlık sınırı 13.334 lira olmuş. Haziran ayında neydi biliyor musunuz? 10.400 TL. Haziran ayında emekli maaşı yine 7.500 TL'ydi, şimdi yine 7.500 TL. Bu feryat asla geri çevrilemez ve bu kürsüden sözünüzü tutmanız çağrısında bulunuyorum. Yaklaşık 8 milyon emeklimiz maalesef bu açlık koşullarının altında yaşamaya mahkûm edilmiş durumda. Bir gün bile vakit kaybına tahammülümüz yok. Meclise getirecektiniz, getirin o düzenlemeyi. Neyi bekliyoruz, neyin ve kimin lütfetmesini bekliyoruz? Bu anlaşılabilir bir şey değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi gündemine hâkim ve belirlemek durumundadır. Biz bu Parlamentonun üyeleri olarak, milletin temsilcileri olarak bu düzenlemeyi yapma hakkına sahipsek getirin, yapalım, biz de İYİ Parti olarak elbette bu getirilen teklifin yanında olacağız.

Değerli milletvekilleri, tabii, Türk dünyası bizim için -İYİ Parti Grubu adına- çok büyük bir anlam taşıyor. Bu büyük sorumluluk içerisinde, bütün üyeleriyle ömürlerini bu davaya vermiş çok seçkin bir grubumuz var ve bu duygular içerisinde Fransız tarihçisi Albert Sorel'in çok önemli bir sözünü hatırlatmak istiyorum: "Dünyada henüz keşfedilmemiş iki şey var: Coğrafyada kutuplar, tarihte ise Türkler." Gerçekten binlerce yıllık tarihimizin, o büyük medeniyetimizin içerisindeki bilinmeyenleri, keşfedilmeyenleri, bugün bizi bir arada tutacak o büyük hazineyi hep birlikte daha fazla irdeleyerek çıkarmak mecburiyetindeyiz. Çok şükür, şöyle bir değişiklik de oldu, ben bu kronolojiyi çok iyi hatırlıyorum: Bundan, çok değil, on yıl önce, hatta altı, yedi yıl da olabilir, "bin yıllık tarihimiz" şeklinde başlayan cümleler "binlerce yıllık tarihimiz"e dönüştü; şimdi orada, tabii, bir dönüşüm oldu; bundan memnuniyet duyuyoruz elbette. Çünkü Türk dünyası demek Attila, Mete Han, Tomris Han, Bilge Kaan, Sultan Alparslan, Fatih Sultan Mehmet ve nihayet Mustafa Kemal Atatürk demektir. Türk tarihi demek Hoca Ahmet Yesevi, Bilge Tonyukuk, Hacı Bektaş Veli demektir. Türk dünyası Bektaşilik demektir, Türkmen kültürü demektir ve Altay'dan Akdeniz'e kadar kadim bir coğrafyanın adıdır Türk dünyası. Karabağ'da, Balkanlarda, Kafkaslarda, büyük bozkırda, işte, o büyük Türk medeniyetinin tasarrufundan ve bugün bize bıraktığı bu mirastan söz ediyoruz.

Şimdi, elbette, bu söylediklerim bir çırpıda, on dakika içerisinde anlatılabilecek bir konu değil ama Türk Devletleri Teşkilatının bugün geldiği noktadaki bu kazanımları elbette önemsiyoruz ve gelinen noktayı, özellikle büyüme aşamasındaki Türk Devletleri Teşkilatının bu kapsayıcılığını da elbette memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak Sayın Genel Başkanımızın 3 Mayıs 2021'de ilan ettiği Türk Dünyası Vizyon Belgemizdeki bazı hususları ve kaygılarımızı sizinle paylaşmak istiyorum. 3 Mayısın anlamına da gelince elbette Türk milleti için şu hakkın da teslimini yapmak mecburiyetindeyiz. Bugün değişiklik yapacağımız kanun teklifinin içerisinde adıyla ilgili çok önemli bir değişim var esasında. Bakın, "Türk Dili Konuşan Ülkeler" ibaresinin "Türk Devletleri Teşkilatı" ve "Türk Devletleri" şeklinde değiştirilmesini amaçlıyoruz. 1944 yılında bu ülkenin vatanseverleri Nihal Atsız, Reha Oğuz Türkkan, Zeki Velidi Togan, Alparslan Türkeş ve diğer Türk dünyası sevdalıları bu kavrama, bu ideolojiye, bu inanca sahip oldukları için büyük bir haksızlığa maruz kaldılar, maalesef işkenceler gördüler; onları Türk milletinin huzurunda saygı ve rahmetle anmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, biz İYİ Parti olarak Türkiye'de Türk dünyası işbirliği bakanlığının kurulmasını seçimde ilan etmiş, milletine duyurmuş, taahhüt etmiş bir siyasi partiyiz ama bu sizin kurmanıza engel değil. Neden biliyor musunuz? Şu anda Türkiye'de Türk dünyasının iş birliğini esas alan pek çok kamu kuruluşu var. Bunların altında pek çok vakıf ve diğer sivil toplum kuruluşları var. Bunların daha koordineli, tek elden icrası bugün bize bu coğrafyanın yüklediği sorumlulukları daha hızlı, daha güçlü taşıyabilmemiz için gerçekten daha önemli bir imkân tanıyacaktır. Bunun mutlaka hayata geçirilmesini salık veriyoruz, inşallah bizim iktidarımızda bu kurulacak.

Ve Trans-Hazar Koridoru... Bu konuda çok netiz, onu söyleyeyim yani "Orta Koridor" dediğimiz Zengezur Koridoru'nun da bütünleşik bir hâl alacağı, bütün Türk dünyasının mal, hizmet ve insan taşımacılığında nihai olarak gümrüksüz seyahat edebileceği bu koridorun mutlaka hayata geçirilmesi gerekmektedir. Ancak bunun için Türkiye'nin dış politikasının zikzaklarla değil, belirli bir asimetrik ilişkiyle değil, nihayetinde Türk milletinin bu tarihsel birikimine yakışan bir olgunlukla ve çok yönlülük ilkesiyle geliştirilmesi ve sürdürülmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araya geliyoruz ve bu problemlere dikkat çekmeye çalışıyoruz. Göktürklerin tarihini iyi incelesinler. Binlerce yıl önce orada "istişare" dediğimiz bir kurultay, bir meclis vardı ve o ulu hakanın bile kararları gözden geçirilebiliyordu; böyle bir devlet geleneğine sahibiz.

Türk dünyasını konuştuğumuz zeminde, bakın, ekonomi elbette önemli, çok önemli, bunu artırmamız gerekiyor ama bugün Türk dünyası olarak demokraside, insan haklarında, özgürlüklerde, hak ettiğimiz seviyeye gelmek zorundayız. Bunun da öncülüğünü yapması gereken elbette Türkiye Cumhuriyeti devletidir, bize düşüyor bu sorumluluk ama bugün maalesef Türkiye'de bu konuda, bırakın ilerlemeyi, son derece geriye giden bir anlayışla karşı karşıyayız. Yürütemeyeceğimiz, otoriterleşme eğilimi taşıyan bir sistemle, şu anda, başta da ifade ettiğim gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin hak ve çıkarları, milletimize karşı sorumluluk alanlarımız maalesef bir yönüyle gasbediliyor.

Şimdi, bu duygular çerçevesinde özellikle son olarak şunu da söyleyeyim: Türk dünyası dil kurultayı, Bilim ve Teknoloji Kurultayı, Türk dünyası iktisat kongresinin toplanmasının da çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Büyük Atatürk'ün milliyetçilik anlayışının ana damarlarından bir tanesi Turancılıktır bakın, Türk dünyasının birlikteliğidir. Yani o gün Türkiye Cumhuriyeti'ni inşa eden o kültür zemininin en önemli taşıyıcısı Türk dünyasının yegâne bir iş birliğine kavuşmasıydı. Bu manada Türk Dil Kurumunun ve Türk Tarih Kurumunun yeniden asli işlevine kavuşturulması gerektiğine inanıyoruz ve lütfen, siyasetüstü bu konuyu Türkiye'mizin vilayetleri başta olmak üzere siyasetüstü tutmak zorundasınız.

Vaktim var mı bilmiyorum ama Sayın Başkanım, Yozgat'tan bir örnek vereceğim. Ben orada dekanlık görevi yürütürken Kazakistan'a gittiğim bir sırada o üniversiteden geldiğimi tespit eden bir medya mensubu beni "Bozok" adlı bir alana götürdü Astana şehrinin hemen yakınında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayalım.

Buyurun.

KÜRŞAD ZORLU (Devamla) - "İşte sizin şehrinizle benzer bir yer burası, ona inanıyoruz. Biz Yozgat'a gelmek istiyoruz." dedi. Ben o gün bir akademisyen olarak -çok acı bir gerçeği söylüyorum- devletimizin kurumlarını maalesef aşamadım ve bu iş birliğini sağlama noktasında bana imkân tanınmadı. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Türk dünyası asla siyasete alet edilemez, hepimizin ortak varlık sebebi, geleceğimizi ışıldatan, aydınlatan yegâne ortaklaşma merkezimizdir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)