| Konu: | 6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 12.07.2023 |
YEŞİL SOL PARTİ GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, yine söz verdikleri hâlde tekrar bir torba yasayı Meclise getirdi AKP iktidarı. Demek ki bu döneme de yine torba yasalarla devam edecekler. Şimdi gelen torba yasanın adı "Millî Dayanışma Paketi" bize göreyse depremi Allah'ın lütfu olarak görüp millî talan paketi getirdiler. Bizce bu millî dayanışma paketinin anlamı ve ismi budur.
Evet, ilk bölüm üzerine söz aldım, ek vergilerle başlayacağım. Bu torba yasada yine deprem bahane edilerek yurttaşın sırtına ek vergiler bindiriliyor. Yurttaş aç, yurttaş yoksul, yurttaş... Zaten depremden önce bu ülkede yaşanan ağır ekonomik krizi, açlığı ve yoksulluğu bu Parlamentoda her gün defalarca dile getiriyorduk. Şimdiyse "Depremin yaralarını saracağız." bahanesiyle tekrar topluma dönüyorsunuz, tekrar yoksul yurttaşa dönüyorsunuz. Yoksul yurttaş deprem döneminde toplumsal dayanışma ağlarıyla zaten dayanışmasını sağladı, yaptı depremzedelerle. Depremzedelerin yaralarını sarmayan, dayanışmayı göstermeyen bizatihi bu iktidarın ta kendisiydi ve tekrar, şimdi dönüyor ki yoksul yurttaşın sırtına ek vergilerle yük bindirmeye kalkıyor; bunu kabul etmemiz mümkün değil. Zaten vergi sistemi bu ülkede yoksulu daha fazla yoksullaştıran bir sistemdir, asla bunu kabul etmiyoruz ve diyoruz ki: Temel zaruri mallarda KDV ve ÖTV kesinlikle sıfırlanmalıdır; azdan az, çoktan çok vergi alınacak bir sistem kurulmalıdır ki az da olsa adaleti yakalayabilelim.
Kamu emekçileri zammı propaganda edildi, günlerdir "Kamu emekçilerine en az, en düşük ücret 22 bin, 22 bin." diye ana akım medyada, yandaş medyada pompaladılar; sanki bu torba kanunun temellerinden biri buymuş gibi anlatıldı. Oysa, TÜİK verilerinin sarayda hazırlanmış rakamlarına göre artırılan ücretler gerçek enflasyonu karşılamadığı için, açlık ve yoksulluk sınırının altında verdiğiniz zamlar zam değildir ve gerçek ücreti yansıtmamaktadır. Bakın, TÜRK-İŞ'in haziran ayında yoksulluk sınırıyla ilgili yaptığı açıklama 33.750 TL'dir, oysa memurun, kamu emekçisinin maaşı 22.017 lira olacak. Ayrıca da şöyle bir sorun var; bunu KESK, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu defaatle dile getirdi: Bundan sonraki zamlar kök maaş üzerinden yani 13.870 lira üzerinden -kök ücret kabul edildiği için- bu ücret üzerinden yapılacak. Yani, kamuoyu yanıltılıyor yani emekçilerin hakları üzerinden bir algı yaratılmak isteniyor; bunu kabul etmemiz mümkün değil.
Gelelim emekli maaşlarına. Emekli maaşı bu pakette yok, emekli maaşlarına zam bu pakette yok. 7.500 lirayla, Allah aşkına, kim geçinir? Emekliler bu ülkenin bütün yükünü sırtlamış, yıllar boyu hizmet etmiş, eli öpülesi insanlar. Bu insanların bu pakette olmaması vicdanlarınızı sızlatmıyor mu? Buradan tekrar dile getiriyoruz, emekliler maaşlarına zam istiyor ve bizler onların bu mücadelelerinin yanında olacağız, olmaya da devam edeceğiz.
Yine bu pakette Cumhurbaşkanının borçlanma yetkisi Anayasa'ya aykırı bir biçimde 3 katı arttırılmak isteniyor. Ki 2021'de benzer bir artırım söz konusu olmuştu ve bununla ilgili Anayasa Mahkemesine gidildiği için Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmişti. Yani Anayasa'ya aykırı olduğu biline biline yine Cumhurbaşkanına borçlanma yetkisi veriliyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Sarayın elektrik faturasını yoksul halk ödemeyecek. Depremzedelerin ihtiyacı varken saraya bu ödeneğin ayrılmasını asla kabul etmiyoruz ve bunun karşısındayız.
Yine aynı kanunda her şeyi birbirine karıştırıyorlar ya, elma, armut, yumurta hepsi bir torbaya atıldığı için aslında Adalet Komisyonunda görüşülmesi gereken bir teklif de -15'inci madde- yine bu torba yasanın içine atılmış durumda. Neydi o? 14 Nisan 2020'de 5275 sayılı bir Kanun çıkmıştı. Bu kanunda Covid sebebiyle cezaevindeki yaşlı ve hasta tutsaklardan belli bir yatarı olanların dışarı çıkarılması yani tahliye edilmesi. Fakat bu, o zaman bile, bu kanun çıktığında taraflı çıktı ve bu kanun siyasi tutsakları kapsamaktan uzaktı. Mehmet Emin Özkan 84 yaşında. Adana'da duruşmasına katıldım, SEGBİS odasına bile gelemeyecek kadar yaşlı ve hasta bir insan ama sanki o Covid olmazmış gibi, Covid siyasi tutsakları etkilemezmiş gibi, o dönem bu yasa uygulanmadığı gibi yine, şimdi, aynı şekilde bu kapsam içine alınmadı; bu ayrımcılığı kabul etmemiz mümkün değildir. Bu, aynı zamanda bile isteye insan hakları ihlalidir, apaçık bir ayrımcılıktır. Siyasi tutsakların bu konuda görülmesi zorunludur.
Ayrıca, cezaevlerinde yine bu dönemde başlayan uygulamalardan biri, cezasını yattığı hâlde, infazı tamamlandığı hâlde "iyi hâl" diye yeni bir şey çıkardılar ve insanları cezaevinde mülakata tabi tutuyorlar, otuz yıllıkları bile tahliye etmiyorlar. Niye? Biat edecek. Biat edecek ki öyle tahliye edelim; bu da hukuka aykırı olan konulardan bir tanesi; kabul etmemiz mümkün değil.
Evet, şimdi gelelim deprem meselesine. Bu torba kanun yine yandaş medya tarafından "Depremzedelerin yaralarını saracağız ama muhalefet buna muhalefet ediyor, kabul etmiyor depremin yaralarını saralım." diye de propaganda yapılıyor; bunu kabul etmemiz mümkün değil. Başta ifade ettiğim gibi, bu iktidar depremin yaralarını sarmadı, bu iktidar depremin yaralarını büyüttü. Bu iktidar -şimdi ihaleye verdiği- hem enkaz kaldırma hem yeni inşaatlaşmayla ilgili ihaleye çıktıkları zaman yüzlerce iş makinesi deprem bölgelerini doldurdu ama depremin ilk günlerinde bir iş makinesine dahi biz ihtiyaç duyduğumuz zaman da seferberlik yerine, toplumsal seferberlik yerine bu iktidar OHAL ilan etti. Ya, afet yaşanmış bir bölgede hangi akla hizmet ki OHAL ilan ediyorsunuz? Afet bölgesi ilan etmek zorundaydınız. Bu iş makineleri, 5'li çetenin, yandaşların iş makineleri o zaman gelecekti, o zaman gönderecektiniz, o zaman seferber edecektiniz o iş makinelerini, insanları enkaz altından kurtarmak için seferber edecektiniz. O zaman seferber etmediklerinizi şimdi, gelmiş, ihaleler için seferber ediyorsunuz ve bunun adına "depremzedelerin yaralarını sarmak" diyorsunuz. Bu hikâyeyi burada anlatmayın, bu hikâyeye inanacak hiç kimse yok burada.
Bakın, deprem vergisi toplandı 1999'da; "özel iletişim vergisi" adı altında 2003-2022 arasında 86 milyar 138 milyon lira deprem vergisi toplanmış. Bu vergilerle konut yapılmış olsaydı, 96 metrekarelik konutlardan 1 milyon 211 bin konut yapılırdı, biraz daha büyük konut yapılacak olsaydı yani 112 metrekare 1 milyon 38 bin konut yapılırdı ama konut yapılmadı. Ne yapıldı bunlar yerine? Dönemin yine Hazine Bakanı Şimşek'e "Bu paralar nereye gitti?" diye sorulduğunda "Yol yaptık, havaalanı yaptık. Bu, 74 milyon yurttaşımızın hakkıdır." deme cüretini gösterdi. Şimdi, aynı Bakan bize bu torba yasayla gelmiş ve bu torba yasada ayrılacak olan bütçenin yarısından azı deprem için kullanılacak, geri kalan paralar bu seçimde bütçede oluşan açıklarınızı, bu iktidarın açıklarını kapatmak için kullanılacak ama adı neymiş bu torba kanunun? Depremin yaralarını sarmak. Hadi buradan hangi depremin hangi yarasını sarıyorsunuz siz?
Bakın, burada, gerçekten depremin yaralarını saracaksak neler yapılmalı? Bir kere, toplanmış olan deprem vergileri; iki, yurt içi ve yurt dışından hesaplar dağıttınız ya, bir sürü para toplandı, toplanan paralarla, yine kamu kaynaklarından ayrılacak paralarla depremzedelere bedava konut yapılmak zorundadır. Gölcük depreminde olduğu gibi konutları yapıp yirmi sene geri ödemeli vermeniz satmanız demektir, siz burada deprem yarası falan sarmıyorsunuz. Hatay, Adıyaman, Maraş'ta iş yok, aş yok, dükkân kalmadı, insanlar üretimde değil, iş yaşamı bitmiş durumda. Bu insanlar hangi borcu nasıl ödeyecekler? O yüzden eğer burada gerçekten biz deprem yarası saracaksak yapılması gereken birinci şey, evlerin ve konutların ücretsiz bir şekilde depremzedelere dağıtılması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - İki, faturalar ertelenmişti, elektrik, su ve doğal gaz faturaları ve şimdi o faturalar birden depremzedelerin önüne geldi. Bu utanılacak bir şeydir, burada oturan her milletvekili bundan hicap duymalıdır. Bakın evi yıkılmamış olan insanlar evinin yanındaki 5-10 çadıra kendi evinden elektrik çektiler, verdiler ve bizzat bunun tanığıyım, kendi mahallemizde bunlar öyle oldu ve birçok mahallede aynısı oldu. Bu elektrik faturalarını kalkıp yurttaştan, depremzededen talep ediyorsunuz. Bu faturalar derhâl silinmelidir; elektrik, su ve doğal gaz faturaları erteleme değil, silinmelidir. Kredilerden bahsediliyor torba yasada, kredi değil, hibe olmalıdır. Depremzedelerin yaraları bu kadar ağır ve büyükken bizlerin yapacağı şey kredi vermek değil, hibe vermektir.
Teşekkür ederim. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)