GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in bugün bir "tweet"le açıkladığı ekonomi programına, AKP iktidarının kendisine oy vermeyenleri her türlü yöntemle cezalandırmaya devam ettiğine, Kobani davasında ara kararın verildiğine, Selahattin Demirtaş'ın tahliye edilmeme gerekçesine, siyasi soykırım operasyonlarının devam ettiğine ve Brezilyalı çocukların Birleşmiş Milletlerin ve INTERPOL'ün gündeminde olduğuna ilişkin açıklaması
Yasama Yılı:1
Birleşim:12
Tarih:06.07.2023

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bugün bir tweet atmış, ekonomi programlarının 3 temel bileşeni olduğunu ifade etmiş. Neymiş bu 3 bileşen: Mali disiplin ve Maastricht kriterleri, enflasyonun orta vadede tek haneye düşürülmesi ve finansal istikrar ile yapısal reformlar. Yeni Hazine Bakanı Mehmet Şimşek daha önce de ilk, gelir gelmez "Rasyonel zemine geçeceğiz." demişti, daha önceki zeminin irrasyonel olduğunu aslında ilk elden ifade etmişti, bu bağlamda bunu söyledi. Şimdi, bu açıklama da hiç rasyonel değil, onu anlatmak istiyorum çünkü gerçekçi değil. Denklemi yanlış yerden kuruyorsunuz Sayın Bakan, ekonomideki sorunların nedenlerini yanlış analiz ediyorsunuz. Çözüm olarak sunduklarınız da doğal olarak yanlış oluyor. Bu yaratılan devasa bütçe açığının, yüksek enflasyonun ve ekonomik yıkımın nedenini de çözümünü de yanlış yerlerde arıyorsunuz. Avrupa Birliğinin kurucu metinlerinden olan Maastricht Kriterleri ve Sözleşmesi'nden söz ediyorsunuz ama bir şeyi -bilerek mi, bilmeyerek mi bilmiyorum- atlıyorsunuz. Maastricht Kriterleri tek başına bir şey ifade etmiyor çünkü Kopenhag Kriterleriyle birlikte almak zorundasınız. Bu 2 sözleşme ikiz sözleşmedir, işler piyasa ekonomisinin işleyişini ifade eden Maastricht Sözleşmesi, siyasi özgürlükleri güvence altına alan Kopenhag Sözleşmesi'yle tamamlanmak zorundadır. İşte, AKP-MHP iktidarının yanıldığı nokta tam da budur. Demokrasi yoksa ekonomi de düzlüğe çıkmaz, özgürlükler yoksa ekonomi de olmaz. Siz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin kararlarını kabul etmeyin, yirmi sekiz aydır tecrit altında tutulan Sayın Öcalan'ın müebbet hapis cezasına ilişkin verdiği 18 Mart 2014 tarihli kararı uygulamayın, mutlak tecrit uygulayın ve sevgili arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı, sevgili Selahattin Demirtaş'ı AİHM'in kararlarına rağmen siyasi rehine olarak tutmaya devam edin, sonra "Maastricht Kriterleri" deyin, "ekonomi" deyin; bu tutarsızlıktır. Ayrıca demokrasi alakart bir menü de değildir. İşime geleni seçer, alırım; işime gelmeyeni almam diyemezsiniz. Demokrasiyi, özgürlükleri ve en temel insan haklarını rafa kaldırarak mali disiplini sağlayamazsınız, enflasyonu tek haneye indiremezsiniz, finansal istikrarı sağlayamazsınız. Buradan Maliye Bakanına bunları ifade ediyoruz ve yanıt bekliyoruz.

Şimdi, AKP iktidarı kendisine oy vermeyenleri her türlü yöntemle cezalandırmaya devam ediyor. Erzurum'un Karayazı, Karaçoban, Tekman ve Hınıs ilçelerinde seçimden hemen sonraki gün kaymakamlıkların ve Sosyal Yardım Vakfının kurulları acilen toplanmış -bu içeriden, çok ayrıntılı bilgi aldım- ve binlerce insanın aldığı sosyal yardımlar kesilmiş. Ya, buna ne denir ya! Bu büyük bir vicdansızlık ve siyasi ahlaka sığmaz, hiçbir inanca da sığmaz. Yüzlercesiyle bire bir görüştüm, telefon açtılar yani ayda 2 bin lira, 3 bin lira, bin lira engellilere verilen maaşı köylere göre analiz ederek -mesela sadece Karayazı'da 955 kişinin- sosyal yardımı kesilmiş. Neymiş? O köylerde iktidara yetirince oy verilmemiş. Lütfen, bu vicdansızlıktan, bu siyasi ahlaktan yoksun yaklaşımınızdan vazgeçin. İktidar bir cezalandırma yeri değil, hizmet etme yeridir ve siz yardım almaya muhtaç insanları bile ayırarak ne kadar kötü bir iktidar olduğunuzu, kötülük yaptığınızı aslında bütün dünyaya ilan ediyorsunuz.

Sayın Başkan, dün Kobani davasında, kumpas davasında ara karar verildi, arkadaşlarımızın tutukluluk hâlinin devamına karar verildi. Aralarında Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu bazı arkadaşların tahliye talepleri reddedilirken "yeni deliller" demişler ve "Kaçma eğilimleri artacaktır." demişler. Utanmıyorlar gerçekten. Ne kaçması ya! İsteselerdi kaçarlardı zaten. Eş Genel Başkanlarımızdan söz ediyoruz burada.

Yine, Demirtaş'ı tahliye etmeme gerekçesini bütün Meclisin ve Türkiye yurttaşlarının ve dünyanın takdirine sunmak istiyorum. Hakikaten yani yirmi beş yıl avukatlık yaptım, böyle bir gerekçe görmedim. Demiş ki: "Sanığın tahliye olması hâlinde kaçma tehlikesi olması bir tarafa, serbest bırakıldıktan sonra adaletin iyi idaresine zarar verecek tarzda önlemler alabilecek olma tehlikesi mevcut olduğu değerlendirilmiştir."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Cümleyi aynen okudum, kim anladı bilmiyorum ama ben tercüme ettim "Serbest bırakıldıktan sonra adalete zarar verebilir Demirtaş." Ya, bu kadar zorlamayın kendinizi, bunun hukukla bir alakası yok. "Gözünüzün üzerinde kaşınız var." deyin. "Biz, sizi bırakmıyoruz." deyin. "Siyasi talimat var." deyin. "Cumhurbaşkanı, AKP yönetimi izin vermiyor." deyin. Yani bunu bütün dünya biliyor, böyle garip, ucube bir gerekçe hiçbir mahkeme kararı olarak kabul edilemez.

Diğer yandan, savcının 5.267 sayfalık esas hakkındaki mütalaasına yirmi yedi günlük cevap süresi verilmiş. Hukuksuzluğun sınırlarını anlatmaya dilim varmıyor ama bu ileride sizin... Şimdiden dolanmış, göreceksiniz; bunu söyleyeyim.

Tabii, siyasi soykırım operasyonları da bu arada devam ediyor. Esenyurt'ta ya, polisler gece gidip kapıyı kırıp arama yapmışlar; gece, bir siyasi partinin ilçe binasına... Ve sabah gittiklerinde "Biz elektrik kaçağını araştırmaya geldik." dediniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Hani, Sayın Akbaşoğlu diyor ya: "Hukuk devletiyiz." Hukuk devletinde bir siyasi partinin ilçe binasına gece kapı kırılıp içeri girilebilir mi? Bu çete yöntemidir ya, bu mafya yöntemidir. Burası nasıl bir hukuk devletidir? Biz partiyiz, bize parti gibi yaklaşacaksınız ama bunlarla bizi bitiremezsiniz ya. Milyonlarca insanı tutuklayın; eğer varsa gerçekten böyle bir suç milyonlarca insanı tutuklayın, biz de kurtulalım, siz de kurtulun; bunun dışında başka bir sözüm yok.

Sayın Başkan, son olarak Brezilyalı çocuklar Birleşmiş Milletler ve INTERPOL'ün gündeminde. Türkiye böyle bir gündemle tartışılıyor. Neymiş? Brezilya'da faaliyet gösteren Abdülhakim Tokdemir ve ekibi Brezilya'nın Amazon bölgesinde yaşayan yoksul ailelerin çocuklarını bölgede yatılı dinî eğitim verdikten sonra Türkiye'ye getirip dinî eğitim verilecek tarikat yurtlarına yerleştirmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Türkiye'ye geçen yıl gelen çocuklar 13 ile 17 yaş aralığında ve bunlar eğitim vizesi almışlar -aldığımız bilgilere göre, haberlere göre- Tarsus'ta ve Kütahya'da Süleymancılara ait olduğu iddia edilen yurtlara yerleştirmişler. Ya, hangi izin belgesiyle geldiler? Yasal geçerlilik var mı? Bu çocuklar iki yıldır hangi yasal dayanakla Türkiye'de tutuluyor? Ve geldiğimiz nokta çok vahim INTERPOL olayı "uluslararası insan ticareti" olarak değerlendiriyor, Birleşmiş Milletler de konuyu gündemine almış. Bu işte Adalet ve Kalkınma Partisinin büyük mahareti gerçekten yani INTERPOL gündemine ve Birleşmiş Milletler gündemine böyle bir vakayla girmiş olması. Her gün neredeyse cemaat yurtlarında intihar eden gençler, istismara uğrayan çocuk haberleriyle güne uyanıyoruz maalesef.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Son cümlelerinizi alalım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - İşte, devlet aklına ve çıkarına yakın tarikat ve cemaatler bu şekilde korunuyor, usulüne uygun faaliyet göstermelerine dair bir çerçeve çizilmiyor. Bu suçlara ilişkin de yeterince bir soruşturma yapılmıyor, istismar ve şiddetin üstü örtülüyor. Nerede olursa olsun, tarikat ya da başka bir kurum ya da başka bir dernek, başka bir vakıf, bizim yaklaşımımız çok net. Çocukların istismarına ve bu şekilde kullanılmasına karşıyız. Bunun karşısında çocukların yaşamı ve varlığını savunmaya devam edeceğiz.

Çok teşekkür ediyorum Başkan.