GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ulusal Sürücü Belgelerinin/Sürüş Ehliyetlerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Değişimi Anlaşmasında Değişiklik Yapılmasına Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:11
Tarih:05.07.2023

YEŞİL SOL PARTİ GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, birazdan gelir milletvekillerimiz.

Ben bugün size, 14 Mayısta seçildiğim ilin, Erzurum'un şöyle bir resmini çizmek isterim: Sorunları nedir hakikaten? İddia edildiği gibi her şey güllük gülistanlık, hiçbir sorun yok, orada herkes iktidardan yana yani vatandaşların memnuniyeti had safhada; böyle bir heyula var, böyle bir dolaşım var Türkiye'de. Aslında öyle değil, sizleri biraz Kafdağı'nın arkasına götürmek istiyorum. Hani, iktidarın iddia ettiği gibi dünya bizi kıskanıyor, yollarımız duble duble, hayat çok güzel, her şey yolunda... Güllük gülistanlık gösteriyorlar ya, hiç de öyle değil, Erzurum'da hayat öyle değil. Kadim bir kent tabii ki Erzurum; tarihi, doğası, verimli toprakları ve yüz yıllardan beri özellikle geçiş güzergâhlarında olduğu için jeopolitik önemde bir kent olma statüsünde; en eski üniversitelerden birine sahip bir kent ama gelin görün ki devasa sorunlarla baş başa bırakılmış koca bir kent var ortada.

Şimdi, duble yollardan başlayayım. Ben yaklaşık bir hafta Erzurum'da dolaştım dağ taş, köy, mezra, ilçeleri. Güney ilçelerine gittim öncelikle. "Niye?" diyeceksiniz çünkü bizim maalesef Türkiye bölündüğü gibi -hani ortadan ikiye bölündü ya- kentler de ortadan ikiye bölünmüş durumda; en çok oy aldığımız ilçeler olduğu için teşekkür ziyaretlerine oradan başladım ve hepinizin bildiği üzere bir kaza geçirdim, ağır bir kaza, belimde sorun var, ameliyat edildim yani özel bir şey diye açıklamıyorum. O yollarda -ben geldiğimden beri günde 2-3 iğne yaptırıyorum çünkü- o sarsıntıyla inanılmaz bir şey hâli var, yolculuk yapmak mümkün değil. "Hangi ilçeler?" diyeceksiniz. Tekman, Hınıs, Karayazı ve Karaçoban. Onlarca köye gittim ve "duble yol" diyorlar ama binlerce, on binlerce yurttaşın yaşadığı köylerde yol yok. Diyeceksiniz ki: "Niye yok?" Çünkü oralarda yüzde 90'ın üzerinde Kürt yurttaşları yaşıyor. Çünkü Erzurum bilindiği ya da iddia edildiği gibi bir Türk şehri değil -tırnak içinde söylüyorum- hani sadece Türklerin yaşadığı, başka kimliklerin olmadığı, tek renkli bir il değil. Orada yüz binlerce Kürt yaşıyor tıpkı dadaş yurttaşlarımız gibi, Türk yurttaşlarımız gibi; geçmişte de Ermenilerin -biliyorsunuz- tarihî olarak illerinden bir tanesiydi. Bununla ilgili yani ben bizzat gördüğüm için çok vahim olduğunu söyleyebilirim.

Şimdi size şeyi aktaracağım, köy yolları niye yapılmıyor? Köy yolları... İktidar adına orada işte Büyükşehir Belediye Başkanı var, Mehmet Sekmen ve ilçe belediye başkanları var, ayrıca kayyumlar var yani Tekman'da kayyum atanmış, irade gasbedilmiş... Pardon, şey olmuş, KHK'li olduğu için belediye başkanımız 2'nci sıraya verilmiş, bu da bir kayyum tabii ki. Karayazı'da da kayyum atanmış. Tekman merkezde normal bir yolculuk yapamazsınız sokak aralarında. Yollar böyle şey gibi, hani ne derler, âdeta pistteymişsiniz gibi; şoför arkadaşlar yolları böyle oradan buradan bölerek geçiyorlar. Hatta bir video çektim "İşte kayyum kenti." diye, bunu özellikle ifade ettim. Şimdi, bu yollar kötü olunca özellikle eğitim ve sağlık açısından vatandaşlar çok zor durumda, ulaşamıyorlar yani bir hastalık hâlinde bir mezradan ilçe merkezine gitmek, köye gitmek hakikaten imkânsız. Yayla yolları gördüğüm kadarıyla hemen hemen hiç yapılmamış. Bir tane yayla yoluna gittim, Karayazı'nın bir köyünün yayla yolunu bir görmek istedim. Orada zaten hayvanların bakımı... Erzurum bir hayvancılık kenti tabii ki tarım kenti olduğu kadar ve hayvancılık çok önemli bir çıtada devam ediyor. Mesela birkaç köy ismi vereyim, bizzat gittiklerim Çakmak, Kosan, İsmail, Akbayır köyleri; Çiyagevr bölgesi, Akdağ bölgesi. Burada 9 köy varmış, ağırlıklı olarak Yeşil Sol Partiye oy vermişler ve burada yol yok diyeyim, hani çok kötü yollar var. Kayyum idaresindeki Karayazı'da Göksu köyünü Elmalıdere'ye bağlayan köylerin durumunda ayrıca bir şey var; bizzat bir şey gözlemledim, bunu yine paylaşmıştım: Bir köye gittik, girişte şöyle devasa mıcırlar böyle dağ gibi. "Nedir bu mıcırlar, niye burada bekliyor?" dedim. Dediler ki: "Seçimden önce ihale yapıldı." Yani köy yolları yapılacaktı. Bu hangi bölge? Göksu köyünü Elmalıdere'ye bağlayan bir hat var, 9 köy var yol üstünde, 35 kilometreymiş. Seçimde iktidar partisi yeterince oy almadığı için, ister inanın ister inanmayın ihale iptal edilmiş. "Siz, bize oy vermediniz, biz sizin köy yolunuzu yapmayacağız." demişler. Yani bununla ilgili olarak yazık diyorum, çok yazık hakikaten. Yani insanlar oy vermediği zaman hizmet görmeyecek mi? Bu ülkede yüzde 50 vergi vermiyor mu, asgari yüzde 50 vergi vermiyor mu? Vergi veriyoruz hepimiz, yurttaşız. Biz muhalefetiz, siz iktidar; olabilir, baş göz üzerine, buna bir itirazımız yok ama iktidarın görevi, zaten, hiçbir ayrım yapmadan, oya göre ayrım yapmadan, hiçbir şeye göre ayırım yapmadan -kimliğe, inanca, dile, AK PARTİ'li olup olmamasına vesaireye göre- hizmet götürmek zorunda. Bu, eşitliğin, hukuk devleti olmanın temel kriterlerinden bir tanesi.

Yani mesela, Tekman'da -Tekman'dan Erzurum'a giden var mı bilmiyorum- saydım 56 viraj var, 56 viraj; bizzat saydım, keskin böyle. Kaza yapanların ödü kopuyor, benim de koptu böyle ve 76 kilometre. Tekman'da tünel yapımı ne zaman başlamış biliyor musunuz? Yani 1994 yılında başlayan bir yol çalışması varmış -tamamlananların mühendislik hataları var- zikzaklı, rampa, hele kışın o yolda gitmek mümkün değil, projeden öteye gidememiş. Her seçim öncesi -arşivi de taradım- iktidar partisi, işte, "Tekman-Erzurum arasında tünel yapacağız." diyor, söz veriyor, diğer birçok sözde olduğu gibi, seçim bitince tabii ki o sözler unutuluyor. Ama diyeceksiniz ki "İktidarın olanakları mı yok, acaba ekonomi mi yetersiz?" Hayır, değil. İstedikleri yere istedikleri kadar yatırım yapıyorlar, bunu görüyoruz. Mesela, orada bir vatandaştan aldığım bilgi -bunu bizzat gözlemlemedim, onun ayrıntılarına bakacağım kaynaklardan- Erzurum-Bingöl arası yol yapımı yedi yıldır devam ediyormuş. Tünel yapımı da devam ediyormuş ama bitmeyen bir yol, bitmeyen bir tünel. Fakat Yusufeli'nin başlangıcından Hopa'ya kadar yol boyu tünel var, 49 tünel Sayın Oktay, 49. Bu ülkede Karadenizli olmak varmış, gerçekten yaşıyorlar. İsterseniz tünel, isterseniz... Her şey güllük gülistanlık çünkü iktidar Karadenizli. Yani böyle bir şey olabilir mi? Erzurum ve Karadeniz bitişik ya, bitişik. 49 tünel olacak, neredeyse gökyüzünü görmüyorsunuz, o kadar rahat yollar ama Tekman-Erzurum arasına bir tünel yapılamıyor, her yıl onlarca kaza oluyor ya da başka bir bölgede, Bingöl-Erzurum arasına doğru düzgün bir yol yapılamıyor. İşte, Karadenizli olmak, hakikaten, mutluluk için iyi bir gerekçe çünkü oranın yolları -"yağ gibi" derler ya eskiler- yağ gibi ve şu anda... Ben geçen dönem Siirt'in Vekiliydim, Siirt Valisi Trabzonluydu. Çok gülmüştüm, hatta AK PARTİ'li arkadaşlar da vardı, Siirt'te hamsi festivali yaptılar ya, tonlarca hamsi getirdiler. Gittiğimde önce inanmadım ya, dedim Siirt ve hamsi! Hani, büryan festivali deseniz anlarım çünkü Siirt büryanıyla bilinir; fıstık festivali deseniz bunu da anlarım, Siirt fıstığıyla ünlü. Şimdi, tonlarca hamsi getirmişler Siirt'e, Siirtliler de hamsiyi sevmiyor olabilir, et seviyorlar, onlar çürüdü, gitti. Şimdi, Karadenizli olmak böyle bir şey.

NURETTİN ALAN (İstanbul) - Balık tüketimini artırmak lazım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Gidiyorsunuz, yazı işleri müdürü Trabzonlu, sekreteri Giresunlu, diğeri bilmem şey. Yani bunu, hakikaten, bir ironi olarak söylemiyorum, gerçek bunlar.

Şimdi, bu yol meselesinde bir de çok acı bir şey var, Büyükşehir Belediye Başkanına üzgünüm ama sataşmak zorundayım. Kendisi burada yok -cevap hakkı var, basın üzerinden cevap verebilir- ama temsilcileri var burada. Ben ilk Erzurum'a vekil adayı olduğumda benimle ilgili bir konuşma yapmış, ben dinledim, gülümsedim gerçekten. Demiş ki: "Mazıdağılı mıdır, Mardinli midir, ne idiği belirsiz -ne idiği belirsiz- birini getirmişler, burada aday yapmışlar." Arkasından da saymış... Sayın Sekmen, sen Büyükşehir Belediye Başkanısın, doğru ama ben de bir partinin merkezinden oraya aday oldum. Siz hangi hakla, hangi hadle benim doğum yerimden yaşadığım ile kadar sataşırsınız, bu kadar ağır sözler söylersiniz? O ilin vekiliysem siz aynı zamanda benim de o ilin vekili olarak Belediye Başkanım olacaksınız. Biz yeri geldiğinde görüşeceğiz, yeri geldiğinde sizden hizmet talep edeceğiz, yeri geldiğinde siz bizden bir şey isteyeceksiniz. Beni daha görmeden, tanımadan böyle bir söylem nasıl bir -ağır bir şey söylemek istemiyorum- izansızlıktır yani bunu anlamıyorum, isterse cevap versin.

Tabii, Sekmen'in şeyleri bunlarla bitmiyor -bizzat isteyen AK PARTİ'li arkadaşlara verebilirim köy isimlerini, görüştüğü isimleri- seçimde dolaşıyor, doğal, Büyükşehir Belediye Başkanı; hani valiler gidince eleştiriyoruz ama onlar zaten çalışıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı bence çok çalışkan, köyleri gezmiş -cümlelerini bulmaya çalışıyorum, kendi cümleleri çünkü- bir yerde gitmiş, oy istemiş, onlar da "Oyumuzu kendimize vereceğiz." demişler yani kendi cümlelerini de söylüyorlar. O da demiş ki: "Yüzde 60-70 oranında buradan oy istiyorum -emir kipiyle- şayet oy vermezseniz size hizmet yok, yola döktüğüm betonu da kaldırıp alıp götüreceğim." O köyde de biraz asfalt varmış; şimdi, köylüler bekliyorlar, gelip Büyükşehir Belediye Başkanı o asfaltı söksün. Vallahi ihaleyi iptal eden Belediye Başkanı asfaltı da söker, hiç şüphem yok yani bu konuda güvenirim kendisine. Tabii "3 kuruşa 5 köfte olmaz." gibi, böyle benim düzey olarak kabul etmeyeceğim cümleler de sarf etmiş. Nedir bu ya yani insanlar oy vermek zorunda mı size? Kendi iradesi doğrultusunda oy veremeyecek mi? Siz niye tehdit ediyorsunuz insanları? Ayrıca, oradan oy almadığınız için siz toplumun yüzde 50'sini böldünüz; şimdi ilçeleri, illeri de bölmeye devam ediyorsunuz. Tabii, bu, bir tehdit aynı zamanda; bu, bir şantaj; bu, siyaset ahlakında asla yer bulamayacak bir şey çünkü o insanlar da bu ülkenin yurttaşları. Tek farkları var: Kürtler, Kürtçe konuşuyorlar, kültürleri yani doğal olarak orada devam ediyor. Erzurum'un genelinde bu var mı? Diğer ilçelerin bir kısmını gezdim, Erzurum vekilleri buradaysa söyleyebilir, oralarda gözlemlerim, bu kadar büyük sorunlar yok ama başka sorunlar var; işsizlik var, işte gitgide geriye düşme var ekonomik olarak, üniversite eski cazibesini yitirmiş, iş kazalarında tabii ki ölenler var, biz onların tümünü yeri geldiğinde burada söyleyeceğiz ama şunu söyleyeyim: Bu ayrımcılık sadece Erzurum'un ilçelerinde yok; Çat -Çat da bunlardan biri- Tekman, Hınıs, Karayazı ve Karaçoban değil, Türkiye'nin her tarafında var.

Şimdi size bir tablo söyleyeceğim, bu tabloda bu söylediğim ilçeler kaçıncı sırada? Türkiye'de 973 ilçe var, 973 ilçe. Bunu ben söylemiyorum, bunu kim söylüyor? Resmî rakamlar söylüyor. Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırmaları'nın (SEGE) 2022 yılında yaptığı çalışmaya göre Çat 955'inci sırada, kuzey ilçesi ama yine en gerilerde. Karaçoban, 952; Köprüköy, 954; Karayazı, 966; Tekman, 969. Yani 4 ilçe var arkasında gelişmişlikte; en sonda gelişmişlik düzeyi. Bunu devletin resmî kaynakları buraya yazmış, ben de bunu söylüyorum; hani, bu gelişmişliği ben ölçmüyorum çünkü ve zaten gidip gördüğünüzde bunu siz de gözlerinizle göreceksiniz. Yollar böyle, bu yolları yapın. Yazıktır ya! Ne inançta ne siyasette ne ahlakta bunun yeri yoktur. İnsan, evlatları arasında -mecazen söylüyorum- ayırım yapar mı ya? Bu ülkenin yurttaşlarına hizmet etmek için oy alıyorsunuz. Siz, Kürtleri, Tekman'ı, Hınıs'ı ayırarak, Narman'a Oltu'ya ya da Olur'a ya da başka bir ilçeye ayırımcılık yaparak asıl siz bölüyorsunuz; bu ülkeyi bölüyorsunuz, burada bölüyorsunuz. Beyinde bölüyorsunuz, birleştiremezsiniz ve bizim amacımız hakikaten orada herkesin vekili olmak, sadece Kürtlerin değil. İlk gittiğimde de söyledim, kimin ne sorunu varsa baş göz üzerine; gelsin, elimizden gelen bir şey varsa tabii ki yaparız.

Söylemez Barajı'na ilişkin bir şey var yani yıllardır "Yapılacak." deniliyor. Bu konuda ekolojik yıkım, kırım, Hasankeyf'ten tutalım, Siirt ve Batman'a, birçok Kürt iline, Dersim'e kadar o barajlar doğayı mahvetmiş ya, sit alanlarını, millî parkları... Yani yeter, bu barajları bu kadar büyük bir iştahla yapmanızın sebebi nedir? En güzel doğal alanlara yapmanızın sebebi nedir? Daha yol yakınken Söylemez Barajı'na ilişkin adımlarınızı atmayın demek istiyorum ve hakikaten bugünlere kadar bu iktidarın kurduğu 1.500 civarında barajla en az 400 bin insanı doğrudan göç ettiren bir pratik var önümüzde ve bir o kadar da yaşam kaynaklarını ellerinden aldı bu insanların. Yani bu, önümüzde bir realite olarak duruyor. Söylemez Barajı ise olası etkileri hakkında yani o kadar ciddi bir sıkıntı olacak ki bu konuda, bir ile ilişkin bu tasarrufları yapmadan önce lütfen bir kere daha düşünün derim.

Hayvancılık konusunda, dünyanın en önemli sektörü hayvancılık, Erzurum Türkiye'de hayvancılığın merkezi. Zaten gezdiğinizde de görüyorsunuz, çok yaygın ancak büyük oranda bugün, Türkiye hayvan ithalatı yapıyor. Çünkü hayvancılığı teşvik eden -hakikaten bu enflasyon karşısında- hayvanları beslemek için temel malzemelerde onlara gerekli destek yapılmadığı için, kazanç elde edilemediği için hayvancılık çürüyor ve iktidarın en önemli iddialarında hayvancılık kentinde bile hayvansal ürünlerde markalaşmış hâlâ bir ürünü yok Erzurum'un çünkü destek yok çünkü teşvik yok bu konuda.

Diğer yandan, tabii, bir de işsizlik var, her ilde olduğu gibi işsizlik var. Ben bizzat taradım yani yeni oy kullanan gençler ve göç edenler, on binlerce insan, genç bu dediğim 4 ilçeden Avrupa'ya göç etmiş ve birçok ilde vardır bu. Yani iş bulamıyor, okuyamıyor; ayırımcılık var, ötekileştirme var, diğer bölgelerde asimilasyon var. Ne oluyor böyle olunca? "Ben gideyim, Avrupa'da bir nefes alayım, orada iş bulayım." diye tıpkı işte bu doktorların, sağlıkçıların göçü gibi bütün illerde de Türkiye boşalıyor. Sonra gelip diyorlar ki: "Yurt dışından niye Suriyeliler geliyor? İşte, bizim yerimiz kalmadı." Vallahi, yer öyle bir boşaltılıyor ki buradakiler yaşayamıyor bile yani bu anlamda,

Şimdi, çok mesele var "kayyum" dedim, evet, kayyum, bu iktidarın ne bu dünyada ne öbür dünyada hesap veremeyeceği bir uygulamadır, asla hesap veremeyeceksiniz. Siz bir halkı vatandaşlıktan çıkarıyorsunuz ya, bir toplumun, yüz binlerce insanın, Kürt'ün oyunu yok sayıyorsunuz, onları vatandaş yerine koymuyorsunuz. Bunun hesabını veremezsiniz, öbür dünyada da bu dünyada da veremezsiniz. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı şu anda Edirne'de. Daha ilk gün, 31 Martta Vali kayyum için yazı yazmış ya, ilk gün! Sayın Soylu da "Sayın Cumhurbaşkanımız istedi, biz de hemen kayyum atadık." diye açıkladı. Bu kadar basit. Diyarbakır 2 milyon nüfuslu bir büyükşehir, kent; efendim, Cumhurbaşkanı istedi, İçişleri Bakanı uyguladı; bu kadar basit mi ya? O insanlar iradeleriyle, duruşlarıyla, talepleriyle sonuçta bu ülkenin yurttaşları ve siz ayrımcılıkla bu ülkeyi hakikaten bitiriyorsunuz, bu ülkeyi bitiriyorsunuz, duyguda bitiriyorsunuz, bunu yapmayın. Duyguda bölünmüşlük başlarsa bunun önünü alamayız çünkü bizim Yeşil Sol Parti olarak ve geldiğim parti HDP olarak bütün mücadelemiz, bütün çabamız bu ülkede herkesin kendini eşit hissetmesi, Kürtçe konuştuğu için ayrımcılığa uğramaması, cemevine gittiği için dışlanmaması ya da Hristiyan olduğu için bayramını kutlayabilmesi, dışlanmaması ya da kadın olduğu için sokakta şiddete uğramaması içindir. Biz bütün bunları savunurken bizim karşımızda, işte, Erzurum gibi bir ilde -İşte, iktidarın kaç milletvekili var?- iktidar ortaklarının 5 milletvekili var, 1 de biz varız, 6 milletvekili.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ya, 5 milletvekilinin olduğu bir ilin bir bölgesine -diğer bölgelerde de var, onu ileride anlatacağım- bu ayrımcılığı yapıyorsanız sizin iktidar anlayışınız iflas etmiştir çünkü siz insanlara eşit muamele yapmayarak, ayırımcılık yaparak, ötekileştirerek aslında kendi iddialarımızın da ne kadar boş olduğunu, sadece söylemde olduğunu ifade ediyorsunuz.

Ben buradan bütün Erzurumlulara ve tabii ki Türkiye'deki yurttaşlara selam ve sevgilerimi gönderiyorum ama şunu da söyleyeyim tekrar: Erzurum'da bu ayrımcılığa karşı duracağız, her yönüyle karşı duracağız, buna geçit vermeyeceğiz. Erzurum sadece bir Türk şehri değildir; Erzurum Kürt-Türk dadaşların ortak şehridir.

Teşekkür ediyorum. (Yeşil Sol Parti sıralarından alkışlar)