GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 126 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:85
Tarih:05.04.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yarın tarihimizin en büyük deprem yıkımının üzerinden iki ay geçmiş olacak. Maalesef, geride kalan altmış gün içinde acılar katlandı; yıkımdan sağ çıkanlar yaslarını dahi tutamadılar, depremin binbir çeşit ağır travması yetmiyormuş gibi bir de en temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan âciz bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıya kaldılar. Yakınlarının, sevdiklerinin, komşularının ve hemşehrilerinin enkazlardan yükselen feryatlarını bazı yerlerde kırk sekiz, bazı yerlerde yetmiş iki saat boyunca çaresizlik içinde dinlemek zorunda kalanlar, yerleri yanlış belirlenmiş çadır kentlerde su baskınına, sele maruz kaldılar, depremzedeyken bir de selzede oldular; üstüne üstlük susuzlukla hâlâ boğuşuyorlar, yıkanmak bir yana, hastaları dahi içecek sağlıklı suya ulaşamıyor. "Depremde, AKP devleti, en çok enkaz altında kalan bir kazazede durumunda; millet, enkazın altından sadece canlarını değil, iktidardaki zihniyetin yirmi bir yılda kurumsal yıkıma uğrattığı devleti de çıkardı." demiştik ancak hâlihazırdaki manzara maalesef hiç de bu izlenimi vermiyor; devlet, altmış günün ardından felç olmuş görüntüsüyle iktidarın seçim kampanyasına hizmet etsin diye tasarlanmış inşaat ihalelerine alet ediliyor.

Değerli arkadaşlar, milletimize bahar umudunu ve sevincini yaşatacak seçimlere sadece otuz dokuz gün kaldı. Otuz dokuz gün sonra, Türkiye'yi bütün istatistiklerde en dibe çeken bu otokratik tek adam iktidarı, bu süre içinde kendini mutlak bir kuvvetler birliği rejiminin her türlü bağlayıcı kanun ve hatta Anayasa'nın üstünde gören tek adam, çok ağır yıkımı malum fırsatçılığıyla kullanmaya yani bu depremi de seçim kampanyasının aleti hâline getirmeye çalışıyor. Depremde yerle bir olmuş şehirlerimiz üzerinden bir seçim kampanyası ilerletmeye karar verdikleri anlaşılıyor. Felaketin muazzam boyutları ve yıkımı tam olarak ortaya çıkmadan afetin vurduğu tüm yerleşim birimlerinde yüz binlerce konutun bir yıl içinde inşa edileceğini ilan etti. Keşke bu yapılabilse... Şüphesiz, depremde çok ağır bir yıkıma uğrayan şehir merkezlerinin yeniden inşa edilmesi gerekiyor, hem de olabilecek en kısa sürede ve yapılabilecek en sağlam şekilde. Bu, devletimizin depremzede vatandaşlarımıza karşı en temel yükümlülüklerinin başında geliyor ama olabilecek en kısa süre şartı nedir, neyi kastetmektedir Sayın Cumhurbaşkanı? Eğer bir yılı kastediyorsa bu tam bir aldatmaca, yüz binlerce felaketzedenin vicdansız istismarından başka hiçbir şey değil çünkü çok daha küçük boyuttaki bir yıkımda... Biliyorsunuz, 30 Ekim 2020'de İzmir'de Sisam Adası merkezli 7,0 büyüklüğünde bir deprem oldu. Bu depremde 17 bina yerle bir oldu, 506 bina çok ve ağır hasar aldı, 511 bina da orta hasar aldı. Depremde yıkılan çok katlı 17 binanın enkazında 116 vatandaşımız hayatını kaybetti. Neticede, depremde evleri yıkılan veya ağır hasar gören vatandaşlarımız için TOKİ 5.061 konutun inşasına başladı. Şimdi sıkı durun, inşasına girişilen 5.061 konutun 2.245'i depremden ancak iki yıl sonra, 27 Ekim 2022'de tamamlandı yani İzmir'deki depremin yaralarının kapatılması iki buçuk yıl sürdü. 2.816 konutun iskânı ve hak sahiplerine teslim işlemleri ise henüz bitmekte.

Görüldüğü gibi, İzmir'in uğradığı yıkım 6 Şubat depremlerinin yol açtığı yıkım yanında çok hafif olmasına rağmen deprem konutu hak sahiplerine konutlarının teslim süresi en az iki yıl olmuştur. Oysa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un 18 Mart tarihli açıklamasına göre, 6 Şubat 2023 depremlerinden çok ağır biçimde etkilenen illerimizde 883 bin bağımsız birimi içeren 301 bin bina ya yıkılmış ya da çok ağır, orta hasarlı olarak değerlendirilse bile güvenle ikamet edilemeyecek kadar hasar almıştır. Şüphesiz, İzmir'deki 5.500 deprem konutu iki-iki buçuk yılda hak sahiplerine teslim edilmişse milyonlarca hak sahibini içeren 300 bini aşkın bina, kim bilir, bu iktidarın elinde kaç yılda bitirilecek. Ancak bu ağır görev ve sorumluluk belli ki Millet İttifakı'nın iktidarına kalacak. 14 Mayıs seçimlerinden sonra, inşallah, devleti 6 Şubatta enkaz altında bırakmış olan bu tek adam iktidarı değil, Türkiye'yi yönetecek olan Millet İttifakı bu inşaatları bitirecektir. Bu ucube sistemin alametifarikası olan betona dayalı gözü doymaz bir rant hırsı da böylece sona ermiş olacaktır. Bu öyle bir gözü dönmüş açgözlülük ki gerçek can kaybı sayısının dahi gizlendiği bir depremde TOKİ, Emlak Konut ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından açılan 106 ihalede iktidar yandaşı şaibeli inşaat şirketlerine 116 milyar liralık ihale verildi. Soruyorum: Bu ahlaksız acele neden? Seçim kampanyasında... Hayatta kalanlara, yakınlarına yetmiş iki saatte ulaşamadınız, onların dona dona ve yaralar içinde ölmesine yol açtınız, acele etmediniz de bu ihaleleri yapmakta aceleniz niye? İnsanlarımızın bu vicdansızlığı hissetmeyeceklerini mi sanıyorsunuz? Onların ne kalpleri ne de vicdanları sizin gibi nasır bağlamış değil.

Sizi uyarıyorum, önceliklerinizi karıştırıyorsunuz; siz iktidardan gidiyorsunuz, yolcu Abbas'sınız, yolcu Abbas gibi davranın. Mesela, 100 milyon tonu bulması beklenen enkazı çevreye zarar vermeyecek, tarım alanlarını ve yer altı sularını asbest gibi kanserojen kirleticilerle kirletmeyecek şekilde toplayın, döküm alanlarını deniz kıyılarından uzak noktalar olarak belirleyin. Mesela, demir gibi, ekonomik olarak yeniden değerlendirilebilecek unsurların ayrıştırılmasına önem verin. Maalesef, 14 Mayısa kadar odaklanmanız gereken bu asli işi hafife alıyorsunuz, üzerine ciddiyetle eğilmiyorsunuz; rantı önemsiz ama alışkanlıklarınıza ters düşüyor. Oysa vatandaşlarımız için enkazların sağlıklı bir şekilde kaldırılması ve bertaraf edilmesi hayati bir önem taşıyor. Sivil toplum kuruluşlarımız bunun için teyakkuzda, onlara kulak verin. Asbest ve tehlikeli kimyasal içeren hafriyatları bilimsel yöntemlerle ayrıştırın, bertaraf edin, hayat döngüsüne ve doğaya zarar vermeyecek biçimde depolanmasını sağlayın; giderayak memlekete bir faydanız dokunsun.

Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 1 Nisanda ne demiş? "Hatay'ın yüzde 80'i boş arsa olacak." Yıkımın büyüklüğünü hem çok acı verici hem de çok çarpıcı biçimde ortaya koyan bir benzetme. Ancak aynı zat, bugün ölüm sayısını 50.399 olarak açıkladı. Oysa gidin Hatay'ın bir ilçesine, mesela Kırıkhan'a, 120 bin nüfusa sahip Kırıkhan nasıl yerle bir olmuş bir görün; Kırıkhanlılarla bir konuşun, tam üç gün boyunca ulaşılamayan insanların enkaz altında önce çığlık ata ata, sonra inleye inleye can verdiklerini, Kırıkhan'da kaybın büyüklüğünü size nasıl anlatacaklarını görün ve duyun. Ardından İskenderun'a geçin, sayıların nasıl büyüdüğünü görün ve bunların verdikleri tüm resmî sayıların neden yanlış, neden hep çarpıtılmış olduğunu bir düşünelim. Maksatları ne? "Ölülerimiz mezarlardan kalkıp oy kullanmalı." diyen sapık bir zihniyetten feyzalmaları olmasın? Bu defa buna izin vermeyeceğiz, acılarını kalplerimize gömdüğümüz insanlarımızın kirli amaçlarla kullanılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Şimdi gidin ve bu kayıt işleri doğru dürüst, adam gibi yapın.

İhalelere gelince; 15 Mayıs millet baharı o konuda zaten gereğini yapacak, kendinizi boşuna yormayın; siyasi günahlarınıza günah, hukuki garabetlerinize de garabet eklemeyin.

Saygılar sunuyorum arkadaşlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)