GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:84
Tarih:04.04.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

434 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Bu teklifle, özellikle yeşil organize sanayi bölgeleri tanımlanmakta ve de desteklenmekte. Hepimiz biliyoruz ki 2050 yılında özellikle karbondioksit salımının sıfır olmasını hedefleyen bir Avrupa var, biz de ihracatımızın yaklaşık yüzde 60-65'ini Avrupa'ya yapıyoruz. Özellikle bu organize sanayi bölgelerinde üretilmeyen veyahut da yeşil enerji kullanılarak üretilmeyen ürünlerin Avrupa'ya girişi de yasaklanacak. Bu yönüyle biz organize sanayi bölgelerine ilişkin bu kanun teklifine olumlu bakıyoruz. Bir an önce bunların geliştirilmesini, özellikle karbondioksit salımının sıfırlanmasına yönelik faaliyetlerin tamamını destekliyoruz.

Tabii, bununla beraber, özellikle deprem bölgesindeki organize sanayi bölgelerine dikkat çekmek istiyoruz. Yine, organize sanayi bölgelerindeki tarım arazilerine yapılan tahribatı hep beraber gördük, yaşadık. Bugün, Türkiye ekonomisinin yaklaşık yüzde 9'u bu 11 tane ilimizin içerisinde bulunuyor. Özellikle buralardaki yer seçimiyle ilgili sorunları hep beraber bu gezilerimizde de müşahede ettik. Yani zemin etütleri dâhil, buna paralel, yer seçimleri dâhil, nerelerin konut olacağı, nerelerin sanayi bölgesi olacağı, nerelerin kamusal alan olacağı yönünde daha projenin en başında bu işlerin tespit edilmesi lazım. Bu tespitlere göre jeolojik etütleri yapılacak, sondajları yapılacak; planlamanın, programlamanın buna göre yapılması lazım.

Teoride güzel, biz de güzel güzel anlatıyoruz. Peki, uygulamada durum ne? Maalesef, uygulamada durum böyle değil. Bu bölgede 5.600'e yakın sanayi tesisi bulunuyor, bunların da bin küsur tanesi maalesef depremden etkilendi ve de zarar gördü. Önümüzde bizi bekleyen İstanbul depremi var. Sanayinin yüzde 65'i Marmara Bölgesi'nde. Burada deprem olma olasılığının da çok yüksek olduğunu hepimiz biliyoruz. Buraya gelip işte, efendim, deprem olduktan sonra "Devlet yaraları sarar. Devlet bunun altından kalkar." dememek için -çok da zamanınız kalmadı ama- bizim ilk yapacağımız işi ben bu kürsüden size söyleyeyim: Marmara Bölgesi'ndeki sanayiden başlamak üzere bu dönüşümü yapacağız. İlk yapacağımız işlerden biri bu. Eğer bu dönüşümün maliyeti bugün 10 liraysa felaketten sonra bunun maliyetinin 100 liradan aşağı olmayacağını da biz biliyoruz. Bugünden bu dönüşümlerin muhakkak yapılması lazım.

Tabii "deprem" demişken bugün oradaki iş adamlarını ziyaretimizde de belli problemleri gördük. Mesela, 4'üncü ayın 6'sı itibarıyla, şu ana kadar oradaki, bölgedeki çekler yazılamıyordu yani 6 Nisana kadar bölgede verilen, esnafın, tacirin, tüccarın çekleri yazılamıyor idi ama 6'sından itibaren bu yasak orta yerden kalkıyor. Bu şartlarda bölgede ticaretin nasıl döneceğini... Bunların sadece kendi çeklerinin yazılması değil, bunların verdiği çeklerin çoğu aynı zamanda diğer bölgelerde de teminat çeki olarak kullanılıyor. Bugün ticarette itibarın önemini buradaki arkadaşlarımızın tamamı biliyor. Özellikle deprem bölgesindeki yatırımcılarımızın çeklerinin kabul görmediğini, itibarsızlaştığını buradan bir kez daha, oradan gelen sorunları burada aktarmak açısından iletmek istiyorum. Buna behemehâl, bir an önce bir çözüm bulunmalı. Sorunları mümkün olduğunca kaynağında çözmemiz lazım. Yani üreticiyi, özellikle o bölgedeki istihdam sağlayan insanları kredi olarak destekleyebilirsek onlar da çeklerini öder ve piyasadaki ticaret de döner, çünkü bunların hepsi birbirine bağlı.

Yine, bugün o bölgedeki insanların en büyük problemlerinden biri de işçi problemi. Tamam, belki Antep'te çok fazla hasar olmadı ama Antep'e işçi açısından lojistik destek sağlayan hem İslâhiye hem de Nurdağı yerle bir olduğu için bugün o bölgede insanlar ciddi oranda eleman sıkıntısı yaşıyorlar; onu da buradan bir kez daha iletmiş olalım.

Yine, buna paralel olarak, özellikle yetişmiş eleman konusunda bugün sanayi bölgelerinin, yatırımcılarımızın çok ciddi problemleri var. Bu konuyla ilgili de bizim de artık bundan sonra yapacaklarımızı anlatmak istiyorum. İlk yapacağımız iş nitelikli eleman yetiştirmek olacaktır. Bunun için ilkokul 5'inci sınıftan itibaren, gerçek manada işin ehli, sanatkâr insanlar yetiştirmek istiyoruz. Yani, özellikle ülkede, çalışanlar arasında beyaz yakalılar, mavi yakalılar gibi ayrım yapmadan, meslek erbabının, duayen meslek erbabı mantığıyla her mesleğin kendine özgü saygınlığını artıracağız. Yani bugün tornacı bir insan ile mühendis bir insan Türkiye'de neredeyse aynı kafeye gitmekten bile imtina ediyor. Hâlbuki mesleğinde duayen insanların bugün mühendislerle hiçbir farkının olmadığını da buradan ifade etmek istiyoruz.

Yine, dün Balıkçılık Komisyonuyla ilgili toplantıdaydık, organize sanayi bölgelerinin tahsisleriyle ilgili -burada Samsun Milletvekillerimiz var- Bafra Organize Sanayisi'nde 60 TL/metrekare olan fiyatın 600 TL/metrekare olduğunu söylüyorlar yani arsa bedelleri 10 katı artmış vaziyette. Hâlbuki, gelişmiş ülkelerde veya gelişmekte olan ülkelerde yatırımcıya bu araziler özellikle ücretsiz tahsis ediliyor. Sadece arazi tahsisi bir tarafa, bunun yanı sıra, özellikle organize sanayi bölgelerinde, gerek işletme kredisi açısından gerekse yatırım kredisi açısından muhakkak desteklenmeli diye düşünüyorum.

Bakıyorum, iktidar tarafı bizi dinlemiyor, hiç olmazsa muhalefet tarafına söyleyeyim de bundan sonraki hazırlıklarımızı bu çerçevede, bu kapsam üzerinden yaparız.

Özellikle organize sanayi bölgelerinde yapılacak yatırımlara her türlü katkıyı sağlamamız lazım. Siz mümkün olduğunca parayı tüketime harcadınız, biz parayı daha çok üretime harcamak istiyoruz.

Yine, bu bölgelerde ihracat değerleri, birim maliyete düşen katma değeri yüksek ürünler açısından özel ihtisas organize sanayi bölgeleri kurmak istiyoruz. Burada enerji üretimleri var. İşte, siz ortaya koyduğunuz en son genelgeyle "Ne kadar enerji tüketiyorsanız o kadar enerji üretebilirsiniz." gibi bir madde orta yere getirdiniz; misal, insanların 200 kW tüketime ihtiyacı varsa "En fazla 400 kW üretim yapabilirsiniz." diyorsunuz; hâlbuki onların, işletmelerini geliştirip daha büyük kapasitelere ulaşmak için daha yüksek enerji kaynaklarına ihtiyaçları var. Dolayısıyla, zaten Türkiye'de de belli oranda enerji sıkıntısı yaşadığımıza göre, bu manada herhangi bir fren koymanıza, baraj koymanıza kesinlikle gerek yok. Bırakın, insanlar istediği kadar, istediği miktarda enerjiyi üretsinler. Yani netice itibarıyla enerjinin alıcısı devlet, fiyatı tespit eden devlet, rakamları koyan devlet. Bu konuyla ilgili özellikle sanayicilerimizin, yatırımcıların teklifi var; neden buna engel oluyorsunuz, neden bununla ilgili sınırlama koyuyorsunuz? Bizim ilk geldiğimiz andan itibaren yapacağımız, tüketime yönelik istediği kapasitede, istediği miktarda -bağlantıları müsaitse, altyapısı müsaitse bu konuyla ilgili, herhangi bir sorun yok- istediği kadar üretim yapabilir; özellikle küçük işletmeler açısından söylüyorum, aile işletmeleri açısından söylüyorum.

Dün yaşadığımız bir olayı buradan anlatmak istiyorum. Balıkçılık Komisyonunda "Denetim için ayda 4 bin lira ödüyoruz." diyor. Denetim için... "Numuneler için 4 bin lira ödüyoruz, 8 bin lira; on ayda 80, on iki ayda 96 bin lira eder. Biz o kadar para kazanmıyoruz." Dolayısıyla gerek organize sanayilerinde gerekse küçük işletmelerde kesinlikle bunun devlet tarafından karşılanması, devletin bu manada katkı sağlaması lazım gelir diye düşünüyoruz. İnşallah, biz geldiğimiz zaman bu tür uygulamaları bir bir yapmak istiyoruz.

Ben, bu saatte beni dinlemediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Hepinize hayırlı ramazanlar diliyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)