| Konu: | (10/462, 1737, 1908, 2372, 4832, 5448, 7097, 7098, 7099, 7100, 7101, 7102, 7103) No.lu Balıkçılık ve Su Ürünleri Sektöründe Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına Dair Önergelerin Ön Görüşmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 75 |
| Tarih: | 20.03.2023 |
MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; su ürünleri sektörünün problemleri hakkında Meclis araştırması komisyonu kurulmasıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
Ülkemiz, 3 tarafı denizlerle çevrili, birçok göl ve gölete sahip coğrafi özellikleriyle su ürünleri açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Aynı zamanda, su ürünlerinin üretim alanı ülkemizdeki toplam tarım alanlarına yakın bir değere sahiptir. "Mavi vatan" olarak ele aldığımız bu alanın büyüklüğüne rağmen sektörün ekonomiye katkısı henüz yeterli düzeyde olmamıştır. Ekolojik olarak sahip olduğu uygun koşullar nedeniyle birçok türe sahip olan denizlerimiz ve iç sularımız, avcılık ve yetiştiricilik açısından zengin kaynaklar durumundadır.
Mevcut durum böyleyken küresel ısınma ve iklim değişikliği sebebiyle denizlerimizdeki sıcaklık ve tuzluluk değişimlerinden dolayı balıkçılık sektörü olumsuz etkilenmektedir; aynı zamanda, diğer su ürünlerinde de bu etki görülmektedir. Mevcut aşırı avcılık baskısı, iklim değişikliği ve kirlilik gibi stoklar üzerindeki etkiler son yıllarda daha da belirgin bir hâle gelmiştir. İç sularda, özellikle durgun sularda ısınma sebebiyle yeşil alglerin aşırı çoğalmasının sıklığı artış göstermiştir; bu alanlarda özellikle ötrofikasyonlar gözlenmeye başlanmıştır. Ayrıca, kuraklıktan dolayı su miktarında azalmalar ve kirlenme iç su balıkçılığında büyük sorunlara sebep olacaktır.
Ülkemizin su ürünleri avcılık üretimi yıllar itibarıyla dalgalı bir yapı sergilerken yetiştiricilikte sürekli bir artış eğilimi görülmektedir. Ülkemizde su ürünleri üretimi, 2019 yılında 836.524 tonluk üretimle rekor bir üretim miktarına ulaşmıştır. Bu üretimin 463.168 tonluk kısmı avcılık yoluyla elde edilirken 373.356 tonluk kısmı ise yetiştiricilik yoluyla elde edilmiştir.
Avcılık potansiyelini denizlerdeki tür ve miktar çokluğuyla birlikte avcılık kapasitesini belirleyen balıkçı gemileridir. Avrupa Birliği üye ülkeleri ile ülkemizin balıkçı gemi sayılarını karşılaştırdığımızda, ülkemizin av filosunun rekabet açısından kısmen iyi olduğu söylenebilir. Fakat gemi sayısının yanında, gemilerin boy ve avcılık kapasitesi oldukça önemlidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, ülkemizin toplam av filosundaki gemilerin çoğunluğu 12 metrenin altındaki gemilerden oluşmaktadır ki bu da yüzde 89 civarına denk gelir. Bu filo genel avcılık açısından değerlendirildiğinde geniş ve uzak sahalarda avcılık yapan gemi sayısının daha az olması, kıyı şeridine yakın alanlarda av baskısı oluşturmaktadır. Bu durum kıyı balıkçılığı açısından önemli bir durum olsa da toplam üretim açısından 12 metreden büyük gemilerin üretim katkısını sağlaması mümkün değildir.
Su ürünleri yetiştiriciliğinde üretim miktarını tesislerin fiziki kapasiteleri belirlemektedir; toplam üretimdeki payı ise yüzde 39,87 oranındadır. Yıllık toplam üretimi sürekli artış eğiliminde olan yetiştiriciliğin ana unsuru olan tesislerin kapasite artırımının sağlanması ve yeni kurulacak tesislerde ise üretim kapasitelerinin 50 ton üzeri olması toplam üretimin artırılması için oldukça önemlidir. 2019 yılında toplam üretim, 2010 yılındaki toplam üretimle karşılaştırıldığında -bu sektörde- yüzde 123 artış göstermiştir. Bu durum, genel olarak ülkemizin yetiştiricilik açısından gösterdiği gelişimin ekonomik açıdan da önemli bir hacme sahip olduğunu ifade etmektedir. Bölgelere göre üretim oranlarına bakıldığında, yüzde 66'lık oranla en fazla Ege Bölgesi'nde görülürken Akdeniz'de yüzde 10, Karadeniz'de yüzde 9, Doğu Anadolu'da yüzde 8, Güneydoğu Anadolu'da yüzde 3, İç Anadolu ve Marmara Bölgelerinde ise yüzde 2'lik bir paya sahiptir.
Su ürünleri sektöründe, avcılık açısından en önemli maliyetin akaryakıt giderleri ve işçilik olduğu ortadadır. Özellikle, deniz balıkçılığı yapan gemilerin toplam giderlerinin ortalama olarak yüzde 36'sı akaryakıt, yüzde 30'u iş gücü giderleridir. Yetiştiricilikte ise girdi maliyetlerinde en önemli gider unsuru yemdir. Balık yemi, avcılığa bağımlı durumdadır ve ülkemizde avcılık yoluyla elde edilen üretimin yüzde 70'lik kısmının insan tüketimi için kullanılması ve yetiştiricilik ihtiyacını karşılayamamasından dolayı ithalata yönelmektedir.
Bu sorunların çözümüne yönelik çalışmaların yapılması ve balıkçılık sektörünün iklim değişikliği etkileriyle birlikte değerlendirilmesi ve geleceğe yönelik projeksiyonların oluşturulması gerekmektedir. Bunların yanında, orkinos avcılığıyla ilgili kotaların yeniden düzenlenerek AYKAT kurallarına uyulması üretimi artıracaktır. Balıkçı barınaklarının ve limanlarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Dalgıçların yoğun olarak çalıştığı bölgelerde hastanelerin hiperbarik tedavi yapacak bölümlerinin işler durumda tutulması, sağlık güvencesi olmayanların dalış yapmasının engellenmesi, dalış gemilerinde dalgıçların barınma donanımının sağlanması, limanlarda sosyal imkânların artırılması, dalgıçlığı engelleyecek suç ve cezaların yönetmeliklerde açıkça belirtilmesi ve düzenlenmesi, SUBİS sisteminin derneklerin denetimine açılması gerekmektedir. Avcılık yapılan alanların belirlenmesinde tüm faktörler göz önünde bulundurularak iki yılda bir yenilenmesi birçok sorunu çözebilecek durumdadır. Dalgıçların avcılık izinlerini ilçe tarım müdürlüklerinden alabilmesi için düzenlemeler de yapılmalıdır.
Kalkınma planlarında yer verilerek üzerinde durulan önemli bir konu olan su ürünleri yetiştiriciliği, Türkiye açısından ekonomik potansiyeli gereği genel bir politika olarak benimsenmiştir. Su ürünlerinde sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla doğal kaynakların etkin ve verimli kullanımı, yetiştiricilik ve açık deniz balıkçılığının geliştirilmesi konularını esas almaktadır. Su ürünleri ıslah ve yetiştiriciliği, kaynakların doğru kullanımı, üretimin arttırılması, su ürünleri arz talep dengesinin sağlanması, doğal su ürünleri stoklarının korunarak desteklenmesi, yeni istihdamların oluşturulması ve yüksek miktarda döviz girdisi sağlayacak şekilde su ürünleri ihracatının geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Başta Avrupa Birliği üye ülkeleri olmak üzere, komşu ülke pazarları potansiyelinden yararlanılarak ikili veya bölgesel ticari anlaşmalar vesilesiyle dış pazarların geliştirilmesi, sektörün gelişimi açısından son derece önemli bir konudur. Zira AB'ye ihraç edilmekte olan en önemli hayvansal ürün su ürünleridir. Sektörün ticari potansiyelinin gelişmesi açısından, üretim kadar yeni pazar alanlarının oluşturulması da çok önemlidir.
Sucul ekosistemlerin ve ilgili faaliyetlerin iklim değişikliğinin öngörülemeyen etkilerinden korunabilmesi amacıyla konunun stratejik yönden yaklaşılması doğrultusunda ele alınması, sektörel sürdürülebilirliğin sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle, tehdit altında olduğu kesin olan iç su ürünleri üretim faaliyetlerinin değişimlere uygun planlanması, denizlerimizde ve iç sularımızda istilacı türlerin mevcut ve gelecekteki durumlarının belirlenmesi ve sorunlarının çözümüne yönelik çalışmaların birincil paydaşların katılımı ve katkısıyla planlanması hayati önem taşımaktadır.
Su ürünleri sektörüne katkı sağlayacağını düşündüğümüz bu Araştırma Komisyonunun kurulmasını Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak desteklediğimizi bildirir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.