| Konu: | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 71 |
| Tarih: | 09.03.2023 |
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Evet, Türkiye çok büyük bir afet yaşıyor. Kaybettiklerimize Yüce Allah'tan rahmet diliyorum. AK PARTİ Adıyaman Milletvekili Sayın Yakup Taş'a ve yine eski AK PARTİ Kahramanmaraş Milletvekili Sıtkı Güvenç'e de rahmet diliyor ve yakınlarına, AK PARTİ camiasına başsağlığı ve sabır dileklerimi iletiyorum.
Evet, nefes almakta zorlandığımız hatta yediğimiz bir lokmanın boğazımızdan geçmediği ve gerçekten bağrımızı çok yakan bir acıyla milletçe karşı karşıyayız ve bununla mücadele ediyoruz. Bir keder çöktü hepimizin üzerine. Milletçe kayıplarımıza çok üzgünüz ama biz burada milletin temsilcileriyiz ve üzülmek yetmiyor. Ondan dolayı, neden oldu, neler oldu, ne eksikti, tedbirler alınsaydı böyle olmaz mıydı? "Bir daha deprem olacak." diye bar bar bağıran, İstanbul'da olası bir depremin sinyallerini veren, anlatan bilim adamları var. Onlara rağmen, yirmi yılda, yirmi bir yılda neler dikkate alındı? Bunlara bakmamız gerekiyor.
1500'lü yıllardan itibaren farklı zamanlarda 7 ve üstü büyüklüğünde 25 tane depremle sarsıldı Türkiye. Bilinen 50 bine yakın vatandaşı bu depremde kaybettik, canlarımız enkaz altında kurtarılmayı beklediler ve milyonlarca kişi de kış şartlarında gerek enkazda gerek sokaklarda donmayla karşı karşıya kaldı. Hâlâ ulaşılamayan vatandaşlar var.
Ben Malatya'daydım, Malatya'da bölgede çalıştım, köy köy her yeri dolaştık. Doğanşehir çok kötü durumda özellikle ama köylerdeki vatandaşlar hâlâ perişan. Bakın, gittiğim bölgede geçen haftadan beri, dün yine "Ne oldu?" diye vatandaşlarla konuştuğumda hâlâ çok büyük eksikliklerden ve çok ciddi problemlerden bahsediyorlar. Evet, sorular uçuşuyor hepimizin aklında, beyninde. Depremzedeler "Kurtarma ekipleri ilk yirmi dört saatte gelseydi acaba yakınlarımızı kurtarır mıydık?" diyorlar. Dondurucu şartlarda yapayalnız, kendi çuvallarıyla çevirdikleri bir odunluğa sığınan 25 vatandaşın olduğu yine, Doğanşehir merkezde bir kadın bana dedi ki: "Bit olduk Vekilim. Kendimiz sığındık hâlâ daha yeni, bir gün önce çadır gelmişti." Gelmemişti, gidip merkezden alıp gelmişler. Dört aile aynı çadırda kalıyorlardı ve su yoktu. Sanitasyon inanılmaz büyük bir problem, doktor milletvekili olarak bu konuda uyarıyorum, çok ciddi hastalıklarla karşı karşıya kalabiliriz. O kadın bana dedi ki: "Yetmiş sene evvel bir deprem daha olmuş burada. Bizim bu topraklarda bu deprem tekrarlandığına göre, bu, belki bizim kaderimiz ama neden biz hâlâ bu kadere kurban ediliyoruz? Neden kurban ediliyoruz?"
Evet, anne-babasını kaybeden korumasız çocuklarımız var. Aile Bakanı "Refakatsiz hiçbir çocuğu derneğe, vakfa teslim etmemiz söz konusu değil." dedi. Ancak Sakarya'ya getirilen 9 yetim çocuğun Diyanet İşlerine bağlı Mekke Mescidi Hanife Akın Kur'an Kursuna yatılı verildiği ortaya çıktı ve Aile Bakanlığı "Geri aldık çocukları." dedi ancak vakıf görevlilerinden birisi çocukların Diyanete bağlı bir yere yerleştirildiğini iddia etti.
Enkazdan kurtarıldığı bilinen kayıp çocuklar, ilk andan beri buna dikkat çekiyoruz. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener "İlk olarak uyardığımız, en önem verdiğimiz konu bu." diye kamuoyunda gündeme getirmişti, o günden beri takipteyiz. Dün Çocuk İstismarı Komisyonunda sorduk bu soruları. Yine, 6 yaşında bir çocuğumuz için kurulmuştu, biliyorsunuz, bir vakıfta tecavüze uğrayan bir çocuğumuz için bu Komisyon. Dün İçişleri Bakanlığı yetkilileri "Kimsesi bulunamayan 213 çocuk var." dedi, detaylı olarak da açıkladılar ancak Aile Bakanlığının sayfasında 79 olarak açıklanıyor ve kafalar bulanık. İşte biz o bulanıklık giderilinceye kadar tek bir çocuğumuzun dahi mağdur edilmesine izin vermeyeceğiz; bunun böyle bilinmesini isterim.
AFAD'ın 2022 yılında bütçesi 12 milyarken 2023'te neden 8 milyara indirildi mesela? Hem de AFAD'ın 23 Kasım 2022'de raporu var, "Eksikliklerle doluyuz." diyor Gölyaka depreminden sonra. Bırakın yirmi bir yılı, Kasım 2022'den beri ne yaptınız, bunu bize haber verin, bunu söyleyin bize.
En hayati öneme sahip yerler arasında sağlık kurumları var. 448 sağlık çalışanımızı, 201'i polis, 214 Emniyet mensubumuzu yitirdik. Diğer depremzede polislere, sağlık memurlarına kalacak yer verilmedi ve çalıştırılmaya devam ettiler son derece uygunsuz koşullarda, onlar da depremzedeydi.
Bakın, Kızılay, Malatya'da dünyanın en büyük konteyner üretim fabrikalarından birine sahip. Konteyner stoklamasını ekonomik gerekçelerle yapamadıklarını açıkladılar. Stokların yardım kuruluşlarına satılması konusuna hiç girmek istemiyorum, bu çok büyük bir utancımız ve Kızılayın bizden sonraki nesillerde böyle hatırlanmasını istemiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
AYLİN CESUR (Devamla) - Elbette bunların gereği yapılacak yani bunlar araştırılacak ve düzelecek, Kızılay -hak ettiği, o eski- güvendiğimiz, hepimizin onurla ve gururla çalışmalarını takip ettiği bir kurum hâline getirilecek.
Evet, krizlerin faturası var elbette ve Covid-19 salgınındaki gibi bu fatura yine üniversite öğrencilerine kesildi ve eğitim hakları alındı, bu da başka bir sorun. Yine, odalar, Jeoloji Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası bağırıyor ve diyorlar ki: "2013 yılında bizim denetleme hakkımız elimizden alındı." Evet, bunlar da düzeltilecek, bunların tamamı. Son üç yılda iptal edilen 300 güçlendirme ihalesi var, onları da soracağız. İskenderun Devlet Hastanesine "Depreme dayanıksız." denildiği hâlde neden devam edilmiş? Bütün bunların hepsini soracağız. Yine, bölgede, tarımsal ve hayvansal ekim yapan ve hayvan yetiştiren çok önemli bir nüfus var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) - Başkanım, bağlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayın.
AYLİN CESUR (Devamla) - Türkiye'nin neredeyse gıdasının yüzde 20'si buradan sağlanıyor. Bunların da muhakkak çok ciddi bir şekilde ele alınması gerekiyor. Bunları siz yapamayacaksınız, öyle görünüyor, biz yapacağız, çok çok önemli. Derhâl orada yaşayan köylülerin orada yaşama imkânları sağlanmalı ve ne varsa, devletseniz devlet tarafından karşılanmalı. Zaten çiftçi, köylü çok zor durumda son yıllardaki bütün bu kötü yönetimle. İmar afları; o da ayrı bir konu, bütün bunlar araştırılacak. Depremde giden binaların ne kadarı imar affından geçmiş ve internet neden kesilmiş depremin 3'üncü günü? Bütün bunların hepsini elbette araştıracağız. Japonya'da aynı şiddette depremler olurken bir tane çivi bile yerinden oynamazken neden bizde bu kadar can gitti? Elbette bunların hepsini tek tek çıkaracağız. Enkaz, 100 milyon ton Erciyes Dağı demek. Ancak burada asbest var, bununla ilgili uyarmak istiyorum ve diyorum ki: Görülüyor ki Türkiye büyük bir enkaz kaldırıyor ama bu sadece depremin enkazı değil, yirmi bir senelik bir enkaz, AK PARTİ enkazı bu; milletimiz kaldıracak bu enkazı 14 Mayısta ve biz hep birlikte iyileşeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.