GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:68
Tarih:02.03.2023

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

393 sıra sayılı Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi üzerinde İYİ Parti Grubunun görüşlerini anlatmak üzere huzurlarınızdayım.

Evet, kanun teklifiyle ilgili arkadaşlarımız gerekli konuşmaları yaptı, Komisyonda da gerekli uyarılarımızı yaptık. Tabii, burada "kültürel miras" "Türk Arkeoloji" deyince, "Türk" kelimesini duyunca aklıma hemen Andımız geldi. Hepiniz yakinen biliyorsunuz, Andımız'la ilgili 2013 yılında, bir PKK talebi olarak sözde çözüm, bizce ihanet sürecinde Andımız'ın okullarımızda okutulması, çocuklarımızın "Ne mutlu Türk'üm diyene!" diye haykırması AK PARTİ iktidarınca yasaklanmıştı. O tarihte davalar açıldı, ben de şahsım adına bir dava açtım, 2018 yılında davayı kazandım ama siyasi baskılarla maalesef Danıştay İDDK verdiği kararı değiştirdi, bozdu ve Millî Eğitim Bakanlığının, dolayısıyla AK PARTİ'nin olumsuz görüşüne uygun bir karar verdi; 2018. O günden bugüne bir sürü itirazım oldu, en son kararı İDDK verdi, en son kararı verdi. Tabii, İDDK'nin bazı üyeleri tarihe not düşme adına şerh koydular; gerçekten çok güzel karşı görüş ifade ettiler ama 11 üyeden 9'unun "kabul" oyuyla biz Danıştay sürecini kapatmış olduk. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener de Andımız konusunu yakından takip ediyor. Geçenlerde konuyu Anayasa Mahkemesine taşıdım; en son aşamadayız şu anda, en son aşamadayız. Hani bu "Türk arkeoloji, kültürel miras" filan sözünü duyunca da böyle "Türklük" filan çok önemsediğiniz kavramlar gibi geldiği için Mecliste bilhassa AK PARTİ milletvekillerine bu bilgileri verme ihtiyacı duydum. Sayın AK PARTİ milletvekilleri, Andımız'ın okullarımızda çocuklarımıza okutturulması hâlen yasak, hâlen yasak. Böyle Türklük vurgusu vurgulayarak bunları gizleyebilmek, kapatabilmek mümkün değildir. İnşallah Anayasa Mahkemesi Andımız'la ilgili milletimiz adına doğru bir karar verir umuyorum, bu kararın da İYİ Parti olarak takipçisiyiz.

Değerli milletvekilleri, bilim adamları tarafından sürekli açıklamalar yapılıyor. İşte bir bilim adamı açıklıyor "Adanalılar tereddüt etmesin canım, yüzde 90 deprem tehlikesi yok." diyor. Bir başka bilim adamı "İşte bu deprem kırığı Adana'ya doğru yürüyor." diyor. İşte "Bingöl'e doğru yürüyor." diyen var. "İzmir tehdit altında." diyen var. Hatay, Kahramanmaraş bölgesi için yeni tehditler olduğu ifade ediliyor yani millet âdeta ateş üstünde, insanlar korkuyor.

Ben, geçen, Adana'da, bilhassa depremin yoğun olarak yaşandığı Süleyman Demirel Bulvarı'ndan gece vakti geçtim, o koca koca binalarda bir iki ışık gördüm, yanan bir iki lamba gördüm; kapkaranlık âdeta, kapkaranlık. Bizim köyden teyzemin oğlu geçen arıyor, diyor ki: "Teyze oğlu, ya, Belediye Başkanıyla görüşün de buraya masa sandalye göndersin. Köyde kahvehanede oturacak sandalye bulamıyoruz." Herkes köye kaçmış; denizevi olan denizevine, yaylaevi olan yaylaevine. Öyle mi Tamer Bey? Kozan da öyledir.

Şimdi burada ne yapacağız ya? Bu milletin endişesini gerçekten... Bu insanlar 4 tane deprem yaşadı art arda, 4 büyük deprem yaşadı artçıları da saydığımızda. O 5'leri falan saymıyorum artık yani 5'i depremden saymaz olduk. Ne yapacak? Adana'da eğitim öğretime 13 Mart tarihine kadar ara verildi. Ben, 13 Mart tarihinden sonra da Adana'da birçok insanın çocuğunu okula filan göndereceğini düşünmüyorum. Öğretmenlerimiz endişe içerisinde, bilhassa deprem bölgesinde yaşayan öğretmenlerimiz, memurlarımız, kamu görevlileri, kamu personeli endişe içerisinde.

Millî Eğitim Bakanlığı bir tayin hakkı verdi. Kime verdi? Depremde eşini ya da çocuğunu kaybedenlere tayin hakkı verdi, bir de sağlık özrü sebebiyle tayin hakkı verdi. Ama evi tamamen göçmüş, ağır hasarlı öğretmenlere, memurlara bir tayin hakkı yok. Geçenlerde Twitter'da bir açıklama gördüm, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının şartsız tayin hakkı verdiğine dair bir açıklama. Bu hak Maraş, Hatay, Malatya, Adıyaman gibi illerimizde çalışan memurlara ve öğretmenlere verilebilir mi? En azından, böyle bir hak verdiğimizde "Kaç kişi bu hakkı kullanmak ister?" diye Millî Eğitim Bakanlığının, diğer bakanlıklarımızın bir çalışması olabilir mi? Yani bir talep toplayalım ya, bir talep toplayalım, bakalım bunun altından kalkabilecek miyiz? Yani "Bu bölge tamamen boşalsın." diyebilmemiz mümkün değil; bakın, bu yanlış anlaşılmasın. "Bu bölge boşalsın, bütün öğretmenler, bütün sağlıkçılar başka illere gitsin." Böyle bir şey demiyorum ama bir talep toplayalım. Bakalım kaç sağlıkçı tayin isteyecek, kaç öğretmen, kaç memur, kaç kamu görevlisi tayin isteyecek, yer değiştirme hakkı isteyecek? Bunları tolere edebilir miyiz? Bunlara bir bakalım, inceleyelim, bir sıraya koyalım. Ya, şimdi, evi tamamen yıkılmış bir kamu çalışanına "Sen bu bölgede çalışmaya devam edeceksin." deme hakkına sahip olduğumuzu düşünmüyorum. Evi çökmüş, malı mülkü gitmiş, belki de biriktirmiş olduğu parası, mücevheratı falan da evde vardı bilmiyoruz. Bunları düşünmemiz gerekir yani bu faciayı -işte, binalar vesaireler, onlar ayrı mesele- seyredemeyiz, birçok tedbir almak lazım. Mesela, bu bölgedeki bu tayin meselesini çözdükten sonra bu bölgede çalışmayı özendirmemiz lazım. Çift maaş uygulamasına geçmeliyiz. Yani Hatay'da çalışan bir memuru hiç deprem tehlikesi olmayan bir başka ildeki memurla bir tutmaya bundan sonra hakkınız yok değerli milletvekilleri, yok; çift maaş uygulamasını getirmek zorundasınız, seyredemezsiniz. Desteklemeliyiz bunları, bu bölgede çalışmak isteyenleri desteklemeliyiz. Geçici görevlendirmeyle bu bölgelerde çalışmak isteyen memurları da çift maaşla ödüllendirmeliyiz, en azından bunu birkaç yıl devam ettirmeliyiz.

Bakın, bu bölgede evi olan, bir düzeni olan, belki de başka geliri olmayan insanlar iyi kötü idare ediyordu. Evi gitti, malı mülkü gitti, maaşı da yok bu insanların; bu insanlara ne yapmayı düşünüyorsunuz? Hiçbir geliri kalmadı bunların. Evi gitti, hadi, evindeyken bulgur pilavıyla, makarnayla idare ediyordu. Bunlara, bu tür insanlara bir maaş bağlamayı -biz kanun teklifi verdik İYİ Parti olarak- düşündünüz mü? Bugüne kadar duymadık. Hani, devlet ayakta... Devlet ayakta, güzel, biz devletimizden yanayız, sıkıntı yok; iktidardan değil tabii, devletimizden yanayız. Devlet dediğimiz mekanizma, bütün insanların her türlü acısını, ekonomik, sosyal her türlü acısını dindirmek adına tedbirler alan organizenin adıdır. Yoksa vatandaş acı yaşarken, ızdırap yaşarken bir sürü palavrayla falan devlet yönetmek olmaz değerli milletvekilleri.

Şimdi, bakın, bir konuyu daha burada açıklayacağım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

İSMAİL KONCUK (Devamla) - Birçok konuda iktidar söz verdi, mesela 3600 ek gösterge konusunda. Çalışma Bakanımız Sayın Vedat Bilgin burada, bu kürsüde benim konuşmam üzerine çıktı "Çalışacağız." dedi, hâlen çalışılmadı 3600 ek gösterge. Bunu çözün diye söylemiyorum, bunu çözme hakkını siz kaybettiniz. Allah nasip ederse 14 Mayısta seçim var, biz bunları çözeceğiz. Bunu ben kamuoyu duysun diye söylüyorum. Ek gösterge yönüyle kamuda bozulan bu hiyerarşiyi inşallah biz düzelteceğiz. Taşeron mevzusunu çözeceğiz, belediyelerde çalışan, sözde kadroya geçen işçilerimizin problemlerini çözeceğiz. İnşallah ülkemize hem ekonomik, sosyal huzuru hem de her alanda güvenliği biz sağlayacağız diyorum.

Hepinizi saygıyla tekrar selamlıyorum.