| Konu: | Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 01.03.2023 |
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına 393 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Teklif maddesiyle kurulması öngörülen Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Vakfının faaliyetlerinden bazılarının vakıf bünyesinde kurulacak olan, merkezi Gaziantep'te bulunan Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü tarafından yürütüleceği belirtilmektedir ama hangi faaliyetlerin bu kapsamda olacağı muğlak bırakılmıştır. Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsünün daha önce Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi iş birliğiyle kurulduğu bilinmektedir. Bu enstitünün tüzel bir kişilik kazanması önünde de yasal bir engel bulunmamaktadır. Bu hususta, iktidar partisinin enstitüye tüzel kişilik kazandırmak ve güçlendirmek yerine neden vakıf kurarak bu yolu izlediği kafalarda soru işareti bırakmaktadır. Kaldı ki başka ülkelerdeki benzeri yapılara baktığımız zaman, oldukça köklü kurumsal mirasa sahip enstitüler göze çarpmaktadır. Örneğin, Alman Arkeoloji Enstitüsünün ve İngiliz Arkeoloji Enstitüsünün yüz yıldan fazla geçmişleri, tecrübe ve birikimleri mevcut. Ayrıca, bu enstitüler tüzel kişiliği haiz, uzman isimlerin yönetimde söz sahibi olduğu kurumlardır. Bunun karşısında siyasi olarak değerlendirilebilecek muğlak bir oluşumla bir vakfa bağlayacağımız enstitüyle çıkmak doğru bir yaklaşım değil, böyle bir enstitü kurulurken liyakata, uzmanlığa önem verilmelidir; yoksa, liyakatsiz yöneticiler yüzünden karşılaştığımız problemlerle burada da karşılaşma ihtimalimiz yüksek olacaktır.
Değerli arkadaşlar, bir akademisyen olarak biraz da üniversitelerimizin kapatılmasından bahsetmek istiyorum. Yaşadığımız elim deprem afeti sonrası üniversite öğrencilerinin barındığı KYK yurtlarını depremzedelere tahsis etme fikri ortaya çıktı. YÖK öğrencileri âdeta yurtlardan kovarak işe başladı. Hâlbuki bu yurtlar aileler için hem çok uygun değil hem de barınma imkânı için diğer kolay çözümler vardı. Daha sonra da YÖK uzaktan öğretime geçileceğini açıkladı. Doğal olarak, tıp, mimarlık, sanat, mühendislik gibi laboratuvar ve uygulama gerektiren alanlarda yüz yüze eğitime izin verdi, zaten olması gereken de buydu ancak aradan bir hafta geçmeden, YÖK tüm üniversiteleri tek tek arayarak tüm branşlarda, tüm derslerde yüz yüze eğitim olmayacağını, kısacası, öğrencilerin sınıfa girmelerini yasaklayan bir kararı tebliğ etti. Aslında, YÖK'ün bu kararı alma yetkisi yok. Anayasa'da bu tür idari kararların kanunla verileceği yazıyor. Kanunda ise bu kararlar üniversite yetkili kurullarına bırakılmış. Tabii, bugünün Türkiyesinde bu kararı içine sindiremediği hâlde boyun eğmeyen üniversite maalesef yok. Peki, bu kararın gerekçesi nedir diye sorduğumuzda gerekçe yok. KYK yurdu olmayan birçok üniversite var, onlara neden yüz yüze eğitim seçeneği vermiyorsunuz? Neden gençleri bir araya getirmekten korkuyorsunuz? Biliyorsunuz Amerikan üniversiteleri ağustos ayında eğitime başlar, mayıs başında da bitirirler. Bu uygulama ne zaman başlamış? 1960'lardaki öğrenci eylemleri sonrasında başlandığı söylenir. Öğrenciler sonbaharda okula yeni gelirler, birbirlerini tanımazlar, eylem için organize olamazlar, ilkbaharda birbirlerini tanırlar, havalar da güzel olur ama eylemler başlayamadan mayıs ayında akademik yıl bitirilir. FBI'ın tavsiyesi üzerine uygulamanın böyle olduğu iddia edilir ve umarım bizde de deprem bahanesiyle seçime kadar üniversiteleri kapalı tutmak amacınız yoktur. YÖK yöneticileri de çok iyi bilirler ki uzaktan bilgi dağıtırsınız, belki biraz öğretirsiniz ama eğitim yapamazsınız. Eğitim sadece sınıfta olmaz; ulusal ve uluslararası camiada gençlerin ve akademisyenlerin bir arada olacağı, tartışacağı, kütüphane kullanacağı, konferans ve seminerlere katılacağı, sosyal ve toplumsal duyarlılık aktivitelerinde yer alacağı ortamlar eğitimi tamamlarlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Yarının binalarını uzaktan öğretimle diploma almış mühendislere bırakmak yeni yıkımlara sebep olmak demektir. Ayrıca, tüm psikologlar deprem travmasını atlatmanın en iyi yolunun bir an önce rutinlere dönmek olduğunu söylüyorlar. Gençlere iyi bir eğitim ve güzel bir gelecek verilmek isteniyorsa YÖK'ün de bir an önce eğitimi normale döndürme görevi olmalıdır. Bir an önce üniversitelerin açılmasını talep ediyoruz.
Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.