GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:57
Tarih:01.02.2023

MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 403 sıra sayılı Yükseköğretim Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Yükseköğretim Kurumu, ülkemiz için çok büyük bir öneme sahip olup gençlerimizi yetiştiren ve ülke geleceğinin şekillenmesinin en temel kurumlarındandır. Üniversitelerimizde yapılan akademik çalışmalar, bilimsel gelişmeler ve bilimsel üretim, ülkenin gelişmesine katkı sağlamanın yanında geleceğe güvenle bakmanın teminatıdır. Gençlerimizin geleceğini şekillendirirken meslek sahibi olmalarının yanında sosyal yönden de gençlerimizin gelişimini sağlayan kurumlardır.

Genç akademisyenlerin çalışmalarını desteklemek ve çalışmalarını geliştirebilmek, bilim insanı yetişmesini sağlamak açısından 50/d'den 33/a'ya geçirilmesi oldukça yerinde bir karardır fakat akademisyenlerin bilimsel çalışmaları ve faaliyetlerini denetlemek, desteklemek ve geliştirmek de gerekmektedir. Daimî kadroya geçmeleriyle rehavetin ortaya çıkmasının da önüne geçilmelidir.

Ayrıca, yurt dışında yapılan "citation index"lere giren yayınların Türkçe olarak da yayınlanmasını sağlamak, gençlerimizin bu yayınlara ulaşmasını kolaylaştırmak ve bilimsel Türkçe dokümantasyon altyapısının da oluşturulmasını sağlamak acil bir zorunluluktur. Daimî kadroya alınacak bilim insanlarının doktora danışmanları, jürileri ve tezleri titizlikle incelenmeli; FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleriyle irtibatlı olanlar var ise ayıklanmalıdır. Bunun yanında hem akademik hem de öğrenci disiplin soruşturmaları YÖK tarafından denetlenmeli, yargı yoluna gitmeden önce YÖK denetimi sağlanarak mahkemelerin yükü de azaltılmalı, keyfî uygulama yapan soruşturmacı ve amirlere de yaptırım getirilmelidir. Bu sayede hem adil uygulamalar yapılması sağlanır hem keyfî uygulamaların önüne geçilir hem de kurumsal bir yaklaşımın oluşumuna katkı sağlanır.

Bu uygulamaların benzerini daha önce Ege Üniversitesinde Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun şehadetine giden süreçte net olarak görmüş durumdayız. O günkü yönetim ve disiplin kurulu, kampüs dışında olan olaylarda kendi yetki alanlarının dışına çıkarak ve tabi oldukları yasal mevzuat hükümlerinin sınırlarını aşarak Fırat Yılmaz Çakıroğlu'na soruşturma açmış ve tamamen hukuksuz ve keyfî uygulama ortaya koymuştur. O gün bu işlemleri yapanların bir kısmı hakkında hukuki süreç devam ederken o evraklara imza atanların bir kısmı bugün hâlen üniversite yönetimlerinde göreve devam etmektedir.

Bunun yanında, bazı üniversitelerde idarenin gücünü kullanarak öğretim üyelerine mobbing uygulanmakta, hatta vefatları durumunda bile bu mobbing işlemlerinin öğretim üyelerinin varisleri üzerinden de devam ettirilmesi sağlanmaktadır. Hatta, kurum değiştirmeleri hâlinde bile gittikleri kurumda, ayrıldıkları üniversitenin kendilerine mobbing uygulamaya çalıştığı da görülmekte ve bu örnekler de mevcut durumdadır. Bunun yanında, iftira atmaktan veya çeşitli sebeplerle ceza almış öğretim üyelerinin de üst mahkemelere başvuru süreçleri sürse dahi idari görev yapmaları da engellenmelidir. Bu durumlar YÖK'ün denetiminden kaçmamalı ve FETÖ kalıntısı uygulamaların devamının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu kanunla getirilen disiplin uygulamaları yerindedir fakat denetimin ve adaletin tam sağlanması zorunludur. Üniversitelerimizde kişilerin keyfî uygulamalarının önüne geçilmesinin en etkin yolu tüm üniversitelerde kurumsal yapının ve denetimin tam sağlanmasından geçmektedir. FETÖ terör örgütü ülkemize birçok yönden zarar vermiştir ve hâlen üniversitelerde FETÖ yöntemlerinin uygulandığı da zaman zaman görülmektedir. Bu uygulamalar ve kripto FETÖ yapılanmaları titizlikle takip edilmelidir.

Değerli milletvekilleri, üniversitelerde kadro talepleri konusunda bir standardizasyon olmalı ve birçok orijinal çalışmayla kadrolara atanamayan öğretim üyelerinin yanında çok az sayıda yayımla hızlı bir şekilde kadroya atanan öğretim üyelerinin olması durumu bir an önce tespit edilip sonlandırılmalıdır. İlgisi olmayan alanlara yapılan atamalar tespit edilerek bir an önce önlem alınmalı ve bu uygulamayı yapan yöneticiler hakkında da işlem yapılmalıdır. Üniversitelere bırakılan doçent atamalarında standardizasyon sağlanmalıdır. Bazı üniversiteler profesör atamalarında doçentlik şartlarını tekrar isterken bazı üniversiteler süre doldurma şartıyla üniversitelerde atama yapmaktadır. Bazı üniversitelerin de kendi atama kriterlerini çeşitli yollarla, yöntemlerle ihlal ettiği görülmektedir. Kadro işlemleri yöneticilerin insafına bırakılmadan adaleti sağlayacak şekilde planlanmalıdır, ihtiyaç ve bilimsel çalışmalara göre atamaların yapılması gerekmektedir. Şikâyetlerde FETÖ taktikleriyle yapılan isimsiz ihbarlara itibar edilmemelidir. Öğretim üyelerine iftira söz konusu olduğu belirlendiğinde üniversite yönetimi bu konuyla ilgili suç duyurusunda bulunmalıdır. YÖK tarafından bu uygulamaların sıkı şekilde takip edilmesi, gerekli hassasiyetin gösterilmesi gerekmektedir. Burada eksikliğini dile getirdiklerimiz genelleştirilerek tüm üniversitelere haksızlık yapma durumu da ortaya çıkmasın; çok güzel çalışmalar yürüten üniversitelerimizin olduğunu da buradan belirtmem gerekiyor.

Üniversitelerde rektör atama kriterleri bellidir. Atamalara öğrencilerin direnmeleri, rektör araçlarına saldırmaları, eğitim öğretimi engelleyecek davranışlarda bulunmaları ve eylem yapmalarının bilimsel yaklaşımla bir alakası yoktur. Rektörlerin varlığı yönetimle alakalıdır ve bu yönetimden kaynaklı hatalar eğitim öğretimi ve akademik çalışmaları engelleyecek düzeyde ise bunun da şikâyet mercileri bellidir. Bazı üniversitelerin kendilerine göre özel yapı oluşturması, kendilerini diğer üniversitelerden ayrıcalıklı görmesi, bir siyasal yapının hâkim olduğu ve siyasal yapıdan oluşan kültürün o üniversiteyi şekillendirmesi kabul edilemez. Bu sebeple üniversitelerin ayrıcalıkları ve oluşturacakları kültür bilimsel çalışmalarla oluşan kültür olmalıdır. Devletten aldıkları destekler ve kuruluş tarihleri göz önüne alındığında bu üniversitelerin desteklerinin diğer üniversitelere verilmesi hâlinde akademik çalışmaların ve bilimsel üretimin ne düzeye çıkabileceği birçok Anadolu üniversitesi tarafından net olarak ortaya konulmuştur. YÖK'ün sağlaması gereken, standardizasyon ve üniversitelerde adaletli bir yapının ortaya konması ve bilimsel çalışmaları teşvik etmektir.

Kıymetli milletvekilleri, günümüzde istihbarat bir meslek olmanın dışında diğer meslekler gibi bir disiplin özelliği taşımaktadır. İstihbarat yeni bir akademik disiplin olarak kabul edilmekte ve hem diğer disiplinlerle yakından ilişkili hem de diğer disiplinlerden doğrudan yararlanarak fonksiyonunu yerine getirmektedir. Dünyadaki askerî ve siyasi gelişmeler istihbaratın bir akademik disiplin olarak kabul edilmesinde önemli rol oynamıştır. İstihbaratın sadece meslek olarak kabul edilmesinin dışında zamanla disiplin özelliğini kazanmasıyla istihbarat alanında önemli gelişmeler de yaşanmıştır. Türkiye'de istihbarat alanında lisans ve lisansüstü eğitime yeterince ağırlık verildiği söylenemez. Dünyada istihbaratın bir disiplin olarak kabul görmesinin ardından istihbarat eğitimine ağırlık verilerek akademik düzeyde istihbarat personelinin yetiştirilmesi için yükseköğretim kurumları oluşturulmuş ve eğitim programları düzenlenmiştir. Gelişmeler, istihbarat disiplini alanında akademik düzeyde çalışmaların yapılmasını ve istihbarat personelinin eğitimsel sürecinin de planlanmasını beraberinde getirmiştir. Bu planlamayla eğitim öğretim faaliyetlerinin sistematik olarak dizayn edilmesinin zorunluluk hâline geldiği söylenebilir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde gelişen istihbarat eğitimi çalışmaları soğuk savaş döneminden sonra hem 11 Eylül saldırılarının ardından istihbarat eğitimine verilen önemin hızlı bir şekilde artmasına sebep olmuş, 2005 yılında hız kazanmış ve Amerika Birleşik Devletleri İstihbarat Topluluğunun Akademik Mükemmeliyet Merkezini kurmasıyla başlamıştır. Bu merkezin amacı, üniversitelerle iletişime geçerek istihbarat teşkilatlarınca ihtiyaç duyulacak olan insan kaynağının üniversitelerden sağlanmasıdır.

Günümüzde lisans ve lisansüstü düzeydeki istihbarat eğitimi, ilgili faaliyetleri gerçekleştiren istihbarat uzmanlarının yanı sıra akademik olarak güvenlik, istihbarat alanında çalışan kişilerce de genişleme ve derinleşme üzerine kuruludur. Özellikle askerî alanın bir alt kolu olarak görülen istihbarat çalışmalarının daha çok geniş kapsamlı kabul edilerek güvenlik çalışmaları kapsamında değerlendirilmesi ve askerî bir alanın dışında genel bir konsept içinde olması gerektiği düşünülmektedir. Bu düşüncenin ortaya çıkardığı sonuç ise istihbaratın akademikleşmesi olarak nitelendirilebilmektedir. İstihbarat eğitiminin sivilleşme sürecinde belirli sosyal bilimlerle de yapılan çalışmalar istihbarat disiplinine yeni bir ivme kazandırmıştır. Sosyal bilimlerin uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, hukuk, tarih bölümü mezunlarının istihbarat disiplininde belirli alanlara odaklanarak yaptıkları çalışmalarla bu sivilleşmede önemli rol oynadığı kabul edilmektedir.

Buradan hareketle, istihbarat eğitimi sürecinde üniversitelerin sosyal bilimler bölümlerinin içerikleri doğrultusunda istifade edilmeye çalışıldığı söylenebilir. Günümüzde, Amerika Birleşik Devletleri'nde Ulusal İstihbarat Üniversitesi hem sosyal bilimler hem de fen bilimleri alanında lisans ve lisansüstü eğitim vermektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nin yanında İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde lisans ve lisansüstü eğitim veren kurumların olduğu da bilinmektedir.

Türkiye'de Millî İstihbarat Teşkilatı bünyesinde doğrudan istihbarat eğitimi veren lisans ve lisansüstü düzeyde akademinin kurulması, lisans ve lisansüstü düzeyde sosyal bilimler ve fen bilimleri bazlı ihtiyaçlar doğrultusunda istihbaratın alt disiplinine yönelik bölümlerin açılması, iç tehdit unsurları, komşu devletler, Orta Doğu'ya ve diğer ilgi alanlarına yönelik küresel ölçekte eğitim programlarında derslerin konulması ve sayılarının arttırılması, alan ve bölge uzmanlarının yetiştirilmesi, ulusal güvenliği ilgilendiren tüm bilim alanlarında uzman yetiştirebilme kapasitesinde olması gerekmektedir. Ayrıca, terör, güvenlik ve askerî alanlarla ilgili konuların yanında çevresel güvenlik, küresel ısınma, iklim değişikliği, göç, siber istihbarat, uzay, yapay zekâ, ekonomi, tarım, gıda güvenliği, salgın hastalıklar ve KBRN alanında da uzmanların yetiştirilmesi gereklidir. Bu amaca yönelik olarak Millî İstihbarat Teşkilatının ihtiyaçlarına göre üniversitelerle, özellikle, Millî Savunma Üniversitesiyle iş birliği tabanının ve ağının da oluşturulması hayatidir. Bu sebeple, İstihbarat Akademisinin kurulması oldukça önemli ve memnuniyet vericidir.

İstihbarat eğitiminin kapsamının genişletilmesi, kapsamı genişleyen güvenlik yaklaşımlarıyla da uyumlu olmalıdır. Ulusal güvenlik her alanda önceden bilgi sahibi olmak üzere istihbarat yapılanmalarının en verimli ve hatasız olmasını gerektirmektedir. Bunu sağlayacak istihbarat sisteminin de ulusal gücün bütün paydaşlarına hizmet edecek ancak aynı zamanda onların katkısını alacak şekilde kendi yapısını güncellemesi gerekmektedir. Ulusal güvenlik ve istihbarat sistemi konusunda eğitim verecek eğitim kurumları kurmak ve yumuşak gücün yani düşünce kuruluşları başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının istihbarat sisteminin bir parçası olduğu yeniden düzenleme faydalı olacak. Bunu sürekli değişim ve gelişimle güçlendirmek de önemlidir. İstihbarat eğitiminin akademik bir disiplin içinde yapılması, millî tehditlerin tespit ve tahlilinde sunacağı katkı dolayısıyla takdire değerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

HASAN KALYONCU (Devamla) - İhtiyaca binaen lisans eğitimi de bu akademi kapsamında değerlendirilebilir.

Bu vesileyle Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)