| Konu: | Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 640 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 26.01.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
395 sıra sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce Türk milletinin ve Türk İslam âleminin mübarek üç aylarını ve Regaip Kandili'ni tebrik ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanunla Kooperatifler Kanunu'nda Temmuz 2001'den bu tarafa 4 kez, Serbest Bölgeler Kanunu'nda 2 kez, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu'nda 3 kez, Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'da 2022 yılında 2 kez değişiklik yapılmıştır. Yani bir veya iki yıl içerisinde hangi kanunu getirirseniz onun arkasından her seferinde yeni bir düzenlemeyi tekraren getiriyorsunuz. Aynı şey, İhale Kanunu 180 kez değişti. Burada hep şunu söylüyoruz: Gelin, bu işleri mutabakatla hep beraber yapalım.
Yine, bu kapsamda ikinci bölümde yer alan düzenlemelerden biri de esnaf ve sanatkâr odalarının olağanüstü genel kurul toplantıları hakkında yapılan düzenlemedir. Düzenleme kapsamında olağanüstü genel kurul toplantısı için dörtte 1 olan gerekli imza sayısı ve çoğunluk beşte 2 çoğunluğa çıkarılmak istenmektedir. Ayrıca, bu düzenlemeyle olağanüstü genel kurul yapılması zorlaştırılmak istenmektedir. Hâlbuki siz de bugün biliyorsunuz ki özellikle bu kurum ve kuruluşların başında otuz yıllık, kırk yıllık oda başkanları var, kooperatif başkanları var. Yani bunları değiştirmek zaten çok zor, bunu daha bir zorlaştırınca herhâlde otuz kırk yıldır bu müesseselerin başında olan insanlar ölene kadar bu işin başında duracaklar gibi duruyor. Hâlbuki, demokratik sistemlerde, bence Meclis de dâhil, bugün İYİ Partinin tüzüğünde de vardır, ancak 3 dönem kuralı geçerli; aynı şekilde, sizin tüzüğünüzde de var, AK PARTİ'nin tüzüğünde de var... Bu odalar, borsalar, ticaret odaları, buralarda da en az belli bir süreyle kesinlikle sınırlı olmalı diye düşünüyoruz. Kaldı ki siz bu teklifle bunu daha bir zorlaştırıyorsunuz, her biri herhâlde ölene kadar odaların başında duracak gibi görünüyor. Hâlbuki, buralar esnafa, sanatkâra hizmet etme yerleri, buralar hiçbir zaman bu kadar uzun vadeli işgal edilmemeli diye düşünüyoruz.
Bugün esnaf ve sanâtkarımızın, odalarımızın çok ciddi problemleri var -sizler de geziyorsunuz, dolaşıyorsunuz- özellikle elektrik faturaları, doğal gaz faturaları, yüksek kira sorunu, yine buna paralel EYT düzenlemeleri. Bugün, sigortalı çalışanlar 7200 günle emekli olurken maalesef esnafımız 9000 iş günü üzerinden ancak emekli olabilmektedir. Eskiden, bir yer kiralanırken elektrik, su, doğal gaz faturaları çok fazla ciddiye alınmaz idi ama son dönemde elektrik, doğal gaz ve su giderleri kira giderlerinin 2-2,5 katına çıktı. Dolayısıyla bugün esnafımız çok ciddi problemlerle karşı karşıya. Dün burada söyledik, özellikle Halk Bankasının birinci görevi esnaf ve sanatkârı desteklemek ama maalesef kullandırdığı krediler üzerindeki payı yüzde 17-18'ler civarında. Keşke kendi amacına hizmet eden, esnafa, sanatkâra hizmet eden kredi genişlemesini istediğimiz seviyede yapsa. Bu da bizim en büyük dileğimiz.
Yine, buna paralel olarak diğer bir konu, kanunla kiraların uzatılması, özellikle bu toptancı hallerinde süreler 12'nci ayın 31'i 2023 tarihinde sona ermektedir, diyorsunuz ki: "Bunu 2029 yılına kadar altı yıl süreyle erteleyelim." Bakın, bunu limanlarda da yaptınız. Bunu daha önce günü belli, saati belli, zamanı belli; döndünüz, süreleri dolmadan bunların sürelerini kırk dokuz yıla kadar uzattınız. Burada da belki burayı kiralayacak insanlar, daha yüksek ücret verecekler. Kaldı ki bunun muhatabı belediyeler. Oturup belediyelerle bunları görüşmeniz, anlaşmanız lazım ama siz yine bir emrivakiyle bunu gündeme getiriyorsunuz. Bununla bir yere varılamayacağını hepimiz biliyoruz. Bırakın, belediyeler kendi aralarında bununla ilgili çözüm üretsinler, açık ihaleye çıksınlar, rekabet ortamı oluşsun; kim yüksek bedeli veriyorsa, içinde bulunan kiracı veriyorsa o devam etsin ama vermiyorsa yeni kiracılarla belediyelerimiz muhatap olsun.
Diğer bir konu da özellikle üretici, tedarikçi, perakendeci işletmeler arasındaki ilişkilerdeki haksız ticareti önlemeye yönelik yapılan düzenlemelerdir. Bunlar sipariş iptalleri, prim ve bedel talepleri, kampanyalı mal ve hizmet talepleri, sözleşme içerikleri, maliyet ve giderleri yansıtmaktadır. Özellikle, üretici ile tüketici arasındaki makası minimuma düşürmeye çalışmalısınız. Yani bugün Kumluca'daki toptancı halinden çıkan mal Ankara'da Esat Pazarı'na ulaştığı anda rakamlar arasında bir uçurum oluşuyor. Bu işten ne üretici memnun ne de satıcı memnun ama en fazla perişan olan da doğal olarak bizim tüketicilerimiz. Bunların girdilerini aşağıya çekebilirseniz; mazot fiyatlarını, gübre fiyatlarını... Özellikle nakliye fiyatları bu işte önemli bir etken. Üreticilere yönelik indirimli mazotu verirseniz, otomatikman fiyatlar aşağıya doğru gelir.
Siz her seferinde "İşte, 254 milyar dolar ihracat yaptık." diyorsunuz ama hemen onun yanında 364 milyar dolar yaptığınız ithalattan hiç bahsetmiyorsunuz. Bugün özellikle dış ticaret açığı 110,2 milyar dolara ulaştı. Bu şartlar ve izlenen politikalar karşısında üretim, tedarik ve perakende zincirinde yaşanılan sorunların çözülmesi mümkün değil. Her seferinde söylüyoruz, katma değeri yüksek ürünlere bu ülkenin yatırım yapması lazım diyoruz; işte, üreticinin desteklenmesi lazım diyoruz ama siz tersten gidiyorsunuz; zabıtayla, kolluk güçleriyle, işte, "Şu toptancılarla veyahut da şu 3 harfli marketlerle sözleşmeler yaptık, anlaşmalar yaptık, şu kadar süreyle fiyatı sabit tuttuk, yukarı gitmedi, aşağı gelmedi." deyip duruyorsunuz. Polisiye tedbirlerle fiyatları zapturapt altına almanız mümkün değil. Problemi, sorunu kaynağında çözün ki buralara kadar bu problemler yaşanmasın.
Aynı şekilde, özellikle bozulmaya yönelik ürünlerle ilgili ödeme takvimi koymuşsunuz, işte kırk beş gündü, bunu otuz güne düşürelim diyorsunuz. Yine, aynı şekilde... Peki, diğeriyle ilgili, bozulmayan ürünlerle ilgili de bir altmış gün süre var. Bence alıcı ile satıcı arasında karşılıklı yapılan anlaşmalar konusunda devletin muhakkak orta yerde durmasını gerektirecek bir şey yok. Ancak dışarıdan düzenleyici ve denetleyici bir kurum olarak bunu takip etmesi, organize etmesi mümkün. Bunun yerine, bu fiyatların üzerinde baskı kurmak yerine -tekraren söylüyoruz- özellikle üretici birliklerine, üretim maliyetlerine, daha işin kaynağında, bunlara gerekli desteği ve yardımı sağlayarak otomatik olarak fiyatları aşağı çekmeniz mümkün. Özellikle bu işteki nakliye sektörü, girdileri en fazla bir yere getiren rakam nakliye. Nakliyede en büyük etken bugün akaryakıt fiyatları, özellikle tarımsal üretime yönelik gerek nakliye birim fiyatlarında gerekse üretim esnasında kullanılan mazotla ilgili özel fiyat uygulayabilirsiniz ama bu saatten sonra sizin bu işleri uygulayacağınıza dair hiçbir veri de yok, gösterge de yok. Verdiğiniz hiçbir rakamın tuttuğunu da görmedik. İşte "Tarımsal alanda üretimimizi şuradan şuraya getirdik." diyorsunuz, belli rakamlar ifade ediyorsunuz ama bunlar ülkenin gerçekleriyle maalesef uyuşmuyor. E, bu şartlar altında, zaten seçim de yaklaştı, göreceksiniz Türkiye'de sözle değil, icraatla nelerin değiştiğini hep beraber görme fırsatımız olacak.
Ben, çok az kaldı diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)