| Konu: | Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 6 |
| Birleşim: | 44 |
| Tarih: | 03.01.2023 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 369 sıra sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi hakkında konuşmak için partim adına söz aldım.
Antalya Diplomasi Forumu, 2019 yılında Büyükelçiler Konferansı'nda Dışişleri Bakanlığınca öngörülmüş, pandemi salgınından sonra ilk defa "Yeni Dönem Yeni Yaklaşımlar" ana temasıyla 18-20 Haziran 2021 tarihinde düzenlenmiş, 11 devlet ve hükûmet başkanı, 45'i de bakan seviyesinde konuk katılmıştır. 11-13 Mart 2022 tarihinde "Yeniden Kurgulamak" ana temasıyla 17 devlet başkanı ve hükûmet başkanı, 80 bakan seviyesinde olmak üzere 75 ülkeden konuk katılımıyla başarılı bir kongre gerçekleşmiştir. Rusya-Ukrayna savaşının başlamış olması ve bu kongreye Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanlarının katılarak müzakere imkânı bulması, kongrenin tüm dünyanın ilgisini çeken geniş katılımlı bir kongre olmasını sağlamıştır. 28-30 Nisan 2023 tarihinde yapılması düşünülen 3'üncü forumu da Rusya-Ukrayna savaşının sonlandığı, barış anlaşmalarının yapıldığı kongre olmasını dileriz, şehrimizde yapılmasından da gurur duyarız.
Kongrelerin barışa ve insanlığa katkı sağlaması her türlü tanıtımdan daha önemlidir. 28 ila 30 Nisan tarihlerinde yapılması planlanan 3'üncü forumun seçimlere çok yakın tarihte olması nedeniyle cumhuriyetin 100'üncü yılında kritik bir seçime girecek olan taraflı Cumhurbaşkanının tamamıyla yetki ve inisiyatifiyle kurulması planlanan vakfın hem yapılanması hem de Cumhurbaşkanınca atanacak Mütevelli Heyetin beş yıllık süreyle görevlendirilecek olması, zamanlama itibarıyla kurulması düşünülen vakfın yoğun siyasi gündem nedeniyle kurumsallaşması konusunda kuşku yaratmaktadır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birçok kurum ve kuruluşun zayıfladığı, görevini yapamaz hâle geldiği bilinen gerçektir. Gerçekten, ülkemiz ve şehrimiz Antalya için önemi büyük olan uluslararası toplantılar ve bu çerçevede kurulması düşünülen vakfa Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin siyasi sicilindeki istikrarsızlığı nedeniyle kuşkuyla bakmamak mümkün değildir.
Kanun teklifinin genel gerekçesi incelendiğinde iktidardan duymaya alışmadığımız sözlere ve prensiplere yer verildiğini görmek hayli şaşırtıcı olmuştur. Gerekçede "Türkiye'yi diplomasi ve dış ilişkiler veçhesiyle tanıtma, Türkiye'nin diğer ülkelerle dostluğunu ve iş birliğini geliştirmeye matuf çalışmalar yürütme, bu bağlamda yurt içinde ve dışındaki üniversite ve sivil toplum örgütleri ile ilgili diğer gerçek ve tüzel kişilerle ortak projeler yürütme, yazılı ve görsel medyada süreli veya süresiz yayınlar yapma veya yaptırma" gibi hususlar yer alıyor ve devam ediyor. Gerekçenin en başında bu cümleler varken "İktidarın üniversiteler ve sivil toplum örgütleri ve medyayla iş birliği içinde, birlikte proje yapmaya ne zaman ilgisi olmuş?" diye düşünmeden geçemiyoruz.
"Üniversitelerle iş birliği" denilince ilk Boğaziçi akla geliyor ve "Ne olmuş Boğaziçine?" konusunun ayrıntısına girmeye gerek duymuyorum çünkü hepimizin malumudur. "Basına sansür yasası" olarak adlandırılan yasa görüşmeleri sırasında ve sonrasında çıkan yasa ve hapis cezalarıyla medya ilişkilerinizin hangi noktada olduğu da ortadadır. Doktorlar, öğretmenler, öğrenciler, emekçiler ve baroların yürüyüş ve gösteri haklarını kullanırken ve görüşlerini açıklamaları sırasında neler yaşandığı hâlâ hafızalarda, unutulmadı. Geçtiğimiz günlerde cemeviyle ilgili düzenleme yapılırken yine Alevi derneklerinin konuşturulmadığını biliyoruz yani sivil toplumla ilişkileriniz dip noktadadır.
Bugün sonuçlarını ve büyük faturasını yine 2016 EXPO Antalya'da yaşadık. "Dünyanın en büyük organizasyonu." diye lansmanı yapılan çiçek ve çocuk temalı EXPO 2016 yatırımı Antalya Aksu'da 1.008 dönüm arazi üzerine milyonlarca dolar harcayarak inşa edildi. Bugün onca yatırımın yapıldığı salonlar, kapalı mekânlar ve 1.000 dönüme yakın tarım toprağı ve park alanı işlevsiz ve atıl hâlde çürümeye terk edilmiştir. İnşa edilirken sivil toplumun ileride Antalya'nın yararına sunulacak biçimde sürdürülebilir proje istekleri hiç dikkate alınmamıştı; bugün için o nedenle atıl vaziyettedir. 2019'da verdiğim soru önergesinde cevap olarak "EXPO 2016 Haziran 2017 tarihi itibarıyla Tarım ve Orman Bakanlığı Antalya İl Müdürlüğüne devredilerek ajansın tasfiyesi tamamlanmıştır." denilmiştir. "Ajans tasfiye olduğundan yönetim kurulu ve konseyin faaliyetleri sona ermiştir." şeklinde cevap geldi. Tabii, bu cevap, sorularımıza cevap değildir. Emek, yatırım, milyon dolarlar ve tarım toprakları heba edilmiş, plansız yapılmış ve büyük değer ifade eden bu alanımız, sivil toplumla iletişime geçilmediği için akıbeti belirsiz ve atıl vaziyette çürümeye terk edilmiştir.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığımız 90'lı yıllarda belediyemiz, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası, sivil toplum ve bazı girişimcilerle ANFAŞ adlı anonim şirketi kurmuş, uluslararası düzeyde Türkiye'nin en önemli fuar merkezini Antalya'ya kazandırmıştık. Bugün, her yıl yüz binlerce insanın ziyaret ettiği çok önemli bir fuar merkezi hâline gelmiştir. Yine aynı yıllarda 500 dönüm şehir merkezinde, deniz kenarındaki alanda yeşil alan, park, fuar ve sergi alanları, Cam Piramit Kongre Merkezi, kültür merkezi yapmak suretiyle hem bu alanı ranta karşı konmuş hem de ilk defa Antalya'da fuar, kongre ve kültür faaliyetlerinin başlamasını sağlamıştık. Bu iki yatırım alanı her bakımdan Antalya'nın en çok kullanılan EXPO fuar alanı, park ve kültür alanlarıdır.
Bir yatırımın sürdürülebilir olması için tam da gerekçenizde bahsettiğiniz ve yazdıklarınıza inanarak yaşama geçirilmesiyle ancak mümkündür; o da ortak aklın arandığı sistemlerde mümkün olabilir. Maalesef "Ben yaptım, oldu." anlayışıyla bu çağda bir yatırımı yaşatmak, sürdürmek kolay değildir.
Zamanım varken Antalya'nın son aylardaki en önemli sorunu olan konut fiyatlarının ve kiraların son yıllara göre kat kat artması, konut sahibi olmanın ya da kiralamanın kendi yurttaşımız için neredeyse ulaşılmaz hâle gelmesi konusuna değineceğim.
30 Haziran 2022 tarihinde verdiğim kanun teklifiyle... 400 bin dolar/TL karşılığında konut satın alan yabancılara vatandaşlık kazandırma yolunun açılması sadece Antalya'da değil, öncelikle turizm kentlerinde olmak üzere birçok kentimizde konut fiyatlarının büyük ölçüde artmasına neden olmuştur. Enflasyonun dizginlenemez boyutlarda yükselmesi, yurt dışından gelen yabancıların konut satın alarak veya kiralayarak yerleşmeye başlaması kendi insanımız için konut alma ve kira bedelini karşılamayı neredeyse imkânsız hâle getirmiştir. Bu konu Antalya'nın büyük bir sorunu olarak karşımızda bulunmaktadır. Kanun teklifimiz hâlâ İçişleri Komisyonunda beklemektedir. Bu sorun çözüm bulmak için aylardır İçişleri Komisyonunda kalmıştır. Yabancı şahsın para karşılığı vatandaşlık kazanmasına ihtiyaç varsa bunu konut satışıyla ilişkilendirmeden de çözmek mümkündür. Ayrıca, kamu personelinin barınabileceği konutlar üretmek Antalya gibi şehirlerimizde zorunluluk hâline gelmiştir.
Sayın vekiller, Türkiye demokrasiyi ve adaleti özlemiştir. Hani soruyorsunuz ya "Biz yapıyoruz, sizin vaadiniz nedir?" diye. Ortak aklı, iş birliğini, demokrasiyi önceleyen bir sistem, kamu kaynaklarının israf edilmediği bir sistem işin anahtarıdır; yatırımların halkın önceliklerine göre projelendirildiği bir sistemdir; insanlarımızın emeğinin, ekmeğinin, işinin aşının çalınmadığı, bütün ülke kaynaklarının, birikimlerinin denetlendiği bir sistemin adıdır; liyakat sahibi insanların, bilgi sahibi insanların birikimlerinden yararlanılan sistemdir. Kendi vatandaşı konut sahibi olamazken bu konutu vatandaşlık karşılığı yabancıya satan sistem adil ve demokratik bir sistem değildir, onun adı tek adam sistemidir, keyfî yöneten, otoriter bir sistemdir. Onun için her bakımdan adalet ve demokrasi özlenmiştir.
Az kaldı diyorum ve sözlerimi bitirirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)