GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:38
Tarih:14.12.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelir bütçesinin 4'üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Savunma sanayimizin tarihini ve bizzat yaşadığım son otuz yılını kısaca anlatmak istiyorum. Şöyle bir soruyla başlayalım: Osmanlı neden yükseldi, neden geriledi? Cevap çok kolay: Zamanın silah teknolojisine sahipken yükseldi, sahip değilken geriledi. İstanbul'un fethinde barut ve top yapımında Avrupa'nın en iyisiydi. Daha sonra, İnebahtı'da yakılan donanmayı kısa sürede tekrar inşa edebilecek yeteneğe sahipti ama maalesef, iş orada durdu.

Cumhuriyet dönemiyle savunma sanayisi, topyekûn sanayileşme ve kalkınma hareketinin önemli bir parçası olarak kabul edilmiş ve bu doğrultuda, ilk planlı dönemde savunma sanayisinin geliştirilmesi öngörülmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında ulusal savunma sanayisi bakımından temel oluşturacak nitelikte bazı yatırımlar yapılmış; başta, 1921 yılında, bugün Makine Kimya olarak bildiğimiz Askerî Fabrikalar Genel Müdürlüğünün kuruluşu olmak üzere, özellikle silah, mühimmat ve havacılık sektörlerinde önemli girişimlerde bulunulmuştur. 1924 yılında Ankara'da hafif silah ve top tamir atölyeleri ile fişek fabrikaları, yine aynı yıl Yavuz Zırhlısının bakımı amacıyla Gölcük Tersanesi kurulmuştur. Mustafa Kemal Atatürk'ün "İstikbal göklerdedir." sözleriyle 1925 yılında Türk Tayyare Cemiyeti -bugünkü adıyla Türk Hava Kurumu- ve 1935'te Türkkuşu Uçuş Okulu açılmış, Tayyare ve Motor Türk AŞ kurulmuştur.

1952 yılında NATO üyeliğiyle birlikte, NATO'nun askerî silah, araç ve gereç yardımı, Türkiye'yi aynı zamanda rehavete de sürüklemeye sebep olmuş, bu durgunluk ve rehavet durumu, 1963 Kıbrıs olaylarının başlaması ve 1974 Kıbrıs Harekâtı'na kadar sürmüştür. 1963 yılında Kıbrıs'a müdahale edilmek istenmiş, uçağımız düşürülmüş ve sonucunda da çıkarma gemimizin olmadığı acı gerçeğiyle karşılaşılmıştır. Yerli ve millî savunma sanayisi ihtiyacı tam olarak kendini göstermiş ve dolayısıyla, 1970'lerin başında Türk Silahlı Kuvvetlerince kurulan vakıflarla savunma sanayisi hamlesi başlatılmıştır.

Hava Kuvvetleri Vakfı, 1970'lerde yerli uçak üretmek üzere Türk Uçak Sanayii (TUSAŞ)'ı, Kara Kuvvetleri Vakfı ise 1975'te Askerî Elektronik Sanayii (ASELSAN)'ı kurmuştur. 1986 yılında kabul edilen 3238 sayılı Savunma Sanayii Müsteşarlığının kuruluş kanunu, modern bir savunma sanayisinin geliştirilmesi ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonunun yerli imkânları geliştirerek sağlanmasını amaç almış ve bu hedeflere ulaşmak için de bütçe dışında önemli miktarda gelirleri olan Savunma Sanayii Destekleme Fonu kurulmuştur.

Başbakan Turgut Özal, savunma sanayisinin kendi başına değil, yabancı sermayeyle ortak üretimle sağlanabileceğine inanmıştı. O nedenle, örneğin, F-16'ları Türk-Amerikan ortaklığı olan TAI'de; zırhlı araçları FMC-NUROL ortaklığında; F-16 elektronik harp sistemlerini LORAL-Kavala ortaklığında -evet, Osman Kavala'nın şirketi- MİKES'te imal ettirmek için kurdurdu. Başka birçok yabancı savunma sanayisi firması da Türkiye'de üretim yapmaya başladı. ASELSAN 1975-1985 arasında ağırlıklı olarak millî telsiz yapımıyla ilgilendi; 1985'ten sonra ise üretim çok çeşitlendi.

Bir örnek olarak, topçu sisteminden neşet eden yeni savunma sistemlerinin gelişmelerini bilgilerinize sunmak isterim. İlk olarak Makine ve Kimya tarafından üretilen mermiler kullanan topçu sistemine atış kontrol sistemleri ilave edildi. "ADOP" adı verilen Atış Destek Otomasyon Projesi'yle çeşitli radyo sistemleri, bilgisayarlar, yazılımlar topçu sistemine entegre edildi. Bu arada 1990'larda önemli bir fırsat Türkiye'nin eline geçti. Amerika'nın geliştirdiği Stinger sisteminin Almanya, Hollanda'yla birlikte Türkiye'de üretimi kararı alındı. ASELSAN ve bu amaçla kurulan ROKETSAN Stinger üretiminde rol aldılar.

Daha sonra, ASELSAN'ın atış destek otomasyonu tecrübesiyle omuzdan kullanılan Stinger sisteminin kaideye monteli hâle getirilmesi gerçekleştirildi. Bu konuda Amerikan Hughes, Fransız Thomson üreticileriyle ön fizibilite çalışmaları yapıldı. Gelişen ihtiyaçlara cevap olarak, Akyurt'ta lazer ve optik sistemler üzerine ayrı tesis oluşturuldu. Daha sonra, bu optik tesislerde gece görüş sistemleri, navigasyon sistemleri, optik arayıcı başlık gibi pek çok cihaz geliştirildi. Bunların bir kısmı da "stinger" sisteminin otomasyonunda kullanıldı.

Elde edilen otomasyon sistemleri, hava sistemlerine HERİKKS yani Hava Savunma Erken İkaz Komuta Kontrol Sistemi projesiyle uyarlandı; ardından benzer sistemler, deniz platformlarına da uygulandı. Silah sistemleri için deniz koşullarında stabilize edilmiş sistemler geliştirildi. Alçak ve orta hava savunması dediğimiz HİSAR projesi, ASELSAN ve ROKETSAN'la ortak geliştirildi ve şu anda üretim yapılmaktadır.

Akıllı mühimmat kullanan, kundağı motorlu top projesi olan KORKUT da ASELSAN'ın önemli başarılarından biridir. Uzun menzil için de yurt dışı tedarik kararı verildi. Amerikan Patriot, Rus S-300, Avrupa Samp-T ve Çin firmaları teklif verdiler ve 2013 yılında en çok ortak üretim ve teknoloji transferi öneren Çin firmasına karar verildi ancak bu karar bir türlü onaylanmadı.

Radar konusunda da benzer gelişmeler oldu. ASKARAD kara gözetleme radarıyla başlandı; ardından KALKAN, ardından Çok Amaçlı Faz Dizinli Radar (ÇAFRAD), Milimetrik Dalga Radarı(MİLDAR), Sentetik Açıklık Radarı (SAR) gibi projeler gerçekleştirildi.

Mevcut durumda ise 450 kilometre menzilli tespit takip radar sistemi olan EİRS üzerinde çalışılıyor. Füze sistemlerinde en büyük sorun, test alanının oluşturulması. Uzun menzilli füzeyi nerede deneyeceksiniz? Karadeniz 300 kilometre. Ayrıca test sırasında yörüngeden çıkan füzenin nereye düşebileceği belirsiz. Bu konuda Savunma Sanayii Başkanlığı, Kazakistan gibi dost ülkelerle ortak çalışma yapabilir.

2003-2013 yılları savunma sanayisinin parlak yıllarıydı. Pek çok radar, uydu projeleri, zırhlı araç yapımı, çok değişik silah sistemleri projeleri başlatıldı. Savunma sanayisinde 2013 yılından sonra ise esas olarak başlanmış projeler devam ettirildi. TUSAŞ'la başlayan insansız hava araçları, BAYKAR'ın atılımlarıyla sadece ülkemizde değil, tüm dünyada ses getirdi. Azerbaycan-Ermenistan ve Ukrayna-Rusya savaşında Bayraktarların başarısı sahada kanıtlandı. Bunların dışında, yeni projelerin bazılarında sorunlar yaşandı. Yeni versiyon ATAK helikopteri, ALTAY tankı, Millî Muharip Uçak gibi bazı projeler hâlen tamamlanmayı bekliyor. Artık bu projelerin iyi yönetilmesinin sağlanması ve bir an önce bitirilmesi gerekiyor.

2016 yılında aniden alınmasına karar verilen S-400 sistemi hâlen kullanılamıyor. S-400 konusunda kamuoyunda doğru bilinen 4 yanlıştan bahsetmek istiyorum. Birinci doğru bilinen yanlış: "Yunanistan, S-300 satın aldı; Amerika, ona itiraz etmedi." Doğrusu: Yunanistan satın almadı, Güney Kıbrıs satın aldı; Türkiye itiraz edince Girit Adası'na konuldu. İkinci doğru bilinen yanlış: "Amerika, bize Patriot satmadı." Doğrusu: Amerika, 2013 yılındaki ihalede Patriot sistemi teklifi verdi. Hem pahalı bulduk hem de ortak üretim ve teknoloji transferinde anlaşamadık. Üçüncü doğru bilinen yanlış: "Rusya'dan S-400 alımıyla bize uzun menzilli savunma sistemi teknolojisi gelecek." Doğrusu: Aldığımız pakette teknoloji transferi veya ortak üretim yok. Dördüncü doğru bilinen yanlış: "Biz uzun menzilli hava savunma sistemi yapamayız, dışarıdan almak zorundayız." Doğrusu: Savunma sanayisi firmalarımız ve insan kaynağımız, bugün bu sistemi yapmaya muktedirdir.

Sonuç olarak, nereye varmak istiyorum? Savunma sanayisi, bir cumhuriyet projesidir; adım adım, aşama aşama yol alınmıştır. NATO üyeliği, 1975'e kadar savunma sanayimizi geliştirmemizde rehavete yol açmıştır. Ancak NATO ve Batı ittifakının içinde yer almamız, bize 1975'ten sonra teknolojik olarak çok faydalar da sağlamıştır. S-400 olayı kamuoyuna tam yansıtılmamıştır; şu an akıbeti meçhuldür. Yaklaşık on beş yıl teknolojik ömrü olan bu sistem, beş yıldır kullanılmadan yaşlanmaktadır. Ukrayna savaşında da performansları göz dolduramamıştır. Rusya'daki S-400 sistemi, Ukrayna'nın Amerika'dan aldığı HIMARS füzelerinin bir kısmını yakalayamamıştır.

Savunma sanayisi, beyin göçünden en çok etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. Vakıf şirketlerindeki tecrübeli mühendisler; yüksek enflasyon yanında adaletin, fırsat eşitliğinin olmamasını, özgürlüklerin kısıtlanmasını, kariyerlerini geliştirip yükselmelerini sağlayacak yönetim eksikliğini buna neden olarak gösteriyorlar. Bu beyin göçü, sektör için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. İki gün önce de söylemiştim, sadece 4 sanayi firmamızdan ayrılıp Hollanda, Almanya, İngiltere veya Amerika'ya giden uzman mühendis sayısı 4 binden fazla.

Son olarak, kamu mühendislerimizin özlük hakları sorunlarını tekrar dile getirmek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)