GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:34
Tarih:10.12.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 6 Aralık tarihli birleşiminde AK PARTİ Bursa Milletvekili Zafer Işık'ın Milletvekilimiz Hüseyin Örs'e yönelik şiddet eylemini kınadığımı ifade ederek başlamak istiyorum. Bu saldırı, Türk demokrasisine yapılmıştır ve yüce Meclisimizin saygınlığına yakışmayan bir olay olarak Parlamento tarihine geçmiştir. Bilinmelidir ki hiçbir ahlaksız yumruk bizi hakkın ve hakikatin yolundan ayırmayacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Ben Sayın Bakana sormak istiyorum, Sayın Sağlık Bakanına: Sağlık Bakanı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaşanan böyle bir hadisede gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi revirindeki ilk müdahaleyi yapan personelden gerek gittiğimiz hastanenin yönetiminden bilgi aldınız mı? Eğer aradı ve aldıysanız, "ventriküler taşikardi" denilen ve müdahale edilmezse dakikalar içinde kişinin hayatını kaybedeceği bir hadiseyi öğrendiyseniz neden bir açıklama yapmadınız ve bizim açıklamamızı "Yalan." diye duyuran bu saldırının sahibinin beyanının doğru olmadığını kamuoyuyla neden paylaşmadınız? Eğer hastaneyi aramadıysanız ve bilgi almadıysanız, şimdi öğrendiyseniz kardiyoversiyonun ne denli hayati bir müdahale olduğunu, hadisenin oluştuğu bu yüce kurumda -tam da olduğu bu yerde- sağlığın en yetkili kişisi olarak Türkiye Cumhuriyeti'nde, biraz sonra buradaki konuşmanızda açıklamanızı bekliyorum, bunu millet adına bekliyorum; haysiyetsiz açıklamalarla enfekte olunmuşluktan yüce Meclisimizi kurtarmanız için bekliyorum; ettiğiniz Hipokrat Yemini adına hekimlik mesleğimizin saygınlığını korumak için bekliyorum.

Bir diğer konu, insanlığımdan utandığım ve sözlerin, haykırmaların kifayetsiz kaldığı bir konu; 6 yaşında bir küçük kızın kör vicdanların dahi kahrolduğu hikâyesi. Bu alçaklığa sebep olan insanlık müsveddesi bedenlere, olanlara kılıf bulmaya çalışan vicdan yoksunlarına, sorumlu bedenlerine zırh örenlere ve hukuk devleti Türkiye'nin yemin etmiş ahlaklı savcılarına, vicdanını satmamış kudretli yargıçlarına sesleniyorum: Bu alçaklık, vahşet son bulmalıdır ve bulacaktır da yalnız, şunu belirtmek lazım: "Kenarıdicle'de bir kurt kapsa koyunu/Gelir de adliilahi Ömer'den sorar onu." Evet, sorulmalıdır da. Ben millet adına soruyorum, babasının öpmeye kıyamadığı ana kuzusu kızlarımız adına soruyorum, yavuklusuyla yuva kurmayı hayal eden genç kızlarımız adına soruyorum: 6 yaşında bir beden kaldırır mı bu zalimliği Sayın Bakan? Bir hekim olarak soruyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Siz, Sağlık Bakanısınız, gelin buraya, bugün burada, 6 yaşındaki kızın ırzına geçmek nedir, bir hekim olarak burada anlatın Sayın Bakan, siz anlatın, Türkiye Cumhuriyeti'nde sağlığın en tepesindeki kişi olarak anlatın bunu. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

6 yaş, 12 yaş, 15 yaş fark eder mi? Çocuk bedenler kaldırmaz, hangisi olsa kaldırmaz; gelin, anlatın bunu burada Sayın Bakan. Eğer konuşmanız, bugün burada yapacağınız konuşmanız sizin son konuşmanız olacaksa bile göze alın ve ettiğiniz yemin adına, gelin, bunu yapın Sayın Bakan. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Siz bunu yapın ki biz Türk kadınları olarak, siz bunu yapın ki biz Türk hekimleri olarak bir ömür alkışlayalım sizi.

Ve Sayın Aile Bakanı, daha evvel sizi eleştirdik zaman zaman. Bir kadın olmanızdan dolayı, kadın kimliğimle çok sert eleştiriler yapmamaya özellikle gayret ettiğim hemcinsimsiniz siz ama "Tolere edilebilir." filan dediğiniz zamanlarda kadına şiddet...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Cep telefonuyla oynuyor Sayın Bakan, cep telefonuyla oynuyor.

Bakın, dinleyin, dinleyin.

AİLE VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI DERYA YANIK - Senden daha iyi dinliyorum, merak etme.

AYLİN CESUR (Devamla) - Biz, tabii, siyaseten gereğini yaptık ve eleştirdik ama bu başka, Sayın Bakan; bu, vahşet. Şimdi, siz çıkmış, bu vahşete "İnsani ve maalesef her zeminde karşılaşılabilecek meseleler." demişsiniz ya dün, hani "Siyasete malzeme yapmayın." demişsiniz ya dün; ben sırf bu yüzden siyaset yapıyorum Sayın Bakan. Benim siyasete girme nedenim, Türkiye Cumhuriyeti'nin kızları, kadınları cumhuriyetin kendilerine verdiği olanakları eşit olarak kullanabilsinler diye. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Aylin Hanım, bize söyle ya.

AYLİN CESUR (Devamla) - Her köyden çıksınlar; her yerde eşit imkânlar bulsunlar; tecavüze uğramadan, özgürce yaşasınlar, birey olsunlar diye. Benim siyaset yapma nedenim bu Sayın Bakan. Hangi makam ve hangi koltuk bir insana bunları söyletebilir, neden söyleyebilir bir kadın bunları, ben tahayyül edemiyorum.

Bugüne kadar yaptığınız, bizim tolere edemediğimiz açıklamalarınızın hepsini bir kenara koyuyorum da bu açıklamanız, eğer yanlış bir şekilde ağzınızdan çıkmadıysa, sadece bu açıklamanız o koltukta oturmanıza engel. O yüzden sizden şunu rica ediyorum: Bugün, burada yapacağınız konuşmanızda, kürsüye çıktığınızda -buraya gelin- tüm kadınlara, kızlara "Yanlış anlaşıldım, bu siyasetin konusudur, biz bunu çözeceğiz." deyin. Siyasetle değil, kadına şiddetle mücadele edelim Sayın Bakan. Bunu yapacaksınız, mücadelenin gereğini yapacaksınız; "lakin"siz, "ama"sız, "fakat"sız başaracaksınız bunu, bunun başka yolu yok Sayın Bakan. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, benim Sağlık Bakanlığı bütçesine dönmem lazım çünkü orada bir enkaz var. Her sene buradan uyarıyoruz ama çoğu dikkate alınmıyor. Sosyal devletin adalet, güvenlik ve eğitimin yanında en büyük görevi vatandaşların ve toplum sağlığının korunması. Bunun 4 evrensel standardı olması gerekiyor:

1) Sağlığın herkes tarafından karşılanabilir olması.

2) Sağlık hizmetlerine bütün vatandaşların ulaşabilir olması.

3) Yeterli ilgi ve alakanın tüm vatandaşlara gösterilmesi.

4) Sağlık çalışanlarının insani ve yeterli şartlarda çalışabilmesi.

Bu 4'ünün olduğu yerde işler kılacak bir devlet kapasitesi inşası da gerekli, bunun için de 3 tane önemli özellik var: Uzun vadeli bir devlet planlaması, toplum sağlığı stratejisi ve krizlere hazırlıklı olmayla mümkün bu. Bu 7 alanda da bunu net olarak söyleyebiliriz ki iktidarınız başarısız olmuştur. Sağlık sistemimiz 2010'lardan itibaren performans sistemi ve kontrolsüzce özelleştirmeyle dinamitlendi aslında. Her zaman söylüyorum, bu sadece sizin değil, sizden önce başlamış olan sağlıkta dönüşümün aslında getirdiği bir durum. Siz o koltuğa geldiğinizde aslında zaten bir enkaz devralmıştınız, şahsınız üzerine alınmamanızı da rica ediyorum.

Şimdi, kimse randevu alamaz oldu, sevk sistemi çöktü; üniversite hastanelerimiz ihmal edildi, nitelikli hekim yetiştirme, araştırma misyonları yerine getirilemez oldu. Koşulları daha iyi diye özel hastanelere, özel muayenehanelere yönelindi ve ihtiyacımızdan fazla sağlık çalışanı sağlık okullarında yetiştirildi. Yıllarca eğitim veren sağlıkçılarımız atanamadı ve 2017'den beri girişilen şehir hastaneleri rant programıyla Sağlık Bakanlığı bütçesi sakat bırakıldı.

Covid-19 pandemisi, küresel ekonomik daralma, Rusya-Ukrayna savaşı ve beraberinde getirdiği gıda ve enerji krizi, iklim değişikliği gibi sorunlar karşısında ülkeler uyguladıkları politikaları gözden geçirdiler ve iktidar, yanlış politikalarıyla Türkiye'yi küresel krizin etkilerine daha kırılgan bir hâle getirdi maalesef. Yüksek enflasyon, Türk parasının değer kaybı ve hayat pahalılığıyla halk kitleleri çok derin yoksulluğa düştü.

Çocuklarımız okula aç gidiyorlar, yeterli beslenemiyorlar, sağlıklı değiller. İYİ Parti olarak bizim iki yıldır Rüzgârgülü Projemiz var. Sayın Genel Başkanımızın evlere giderek bizzat tespit ettiği ve çok önemsediği bu projeyi defalarca duyurduk, çocuklarımıza okulda yemek verelim dedik, hatta Antalya'da bir ilçe belediyemiz bunu üstlendi ama bunu da yasakladınız. Ben, neden böyle olduk diyorum, bütün bunların düzeltilmesi gerektiğini önemsiyorum çünkü beslenme çok önemli çocuklarda.

İktidarın Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla devletin sağlık hizmetlerindeki payının azaldığını, özel sektörün ağırlığının kamu kaynaklarıyla artırılmasının bunun önemli bir faktörü olduğunu, kamu-özel ortaklığı modeliyle şehir hastanelerinin kurulmasının ve çalışanların, emekli performans sistemiyle piyasa kurallara göre belirlenmesinin yani sağlığın taşeronlaştırılmasının bunun sebebi olduğunu net olarak söyleyebiliriz.

Şimdi, eski sistemde olmayan ilave ücret, ilaç farkı gibi katılım payları getirildi hastalara. İnsanlar zaten yoksul, ekmek alacak parası yok ama hastanelere gittiği zaman müthiş ücretlerle karşılaşmak zorunda, daha doğru eczanelerde tahsil ediliyor bu paralar ve işte sağlık şu hâle geldi: İyi bir sağlık hizmetine ulaşım, artık parası olanın ulaşacağı bir hâle geldi maalesef. 2020'de SGK'nin sağlık harcamaları içindeki payı yüzde 51, 2021'de yüzde 47'ye düştü bu; cepten sağlık harcaması 2021'de bir önceki yıla göre yüzde 40,5 arttı; düşünebiliyor musunuz, yüzde 40 cebinizden veriyorsunuz, nasıl karşılasın vatandaş?

Şimdi, kişi başına en az doktor düşen ülke Türkiye -hani rakamlarla övünüyoruz ya, rakamlara boğuyoruz ya insanları, hiç de öyle değil; bunlar dünyanın verdiği istatistikler- ve doktor başına en çok hasta düşen ülke de yine Türkiye. Niye gidiyor doktorlar, anlıyor musunuz.

Şimdi, 2002-2019 yıllarında Türkiye'de Sağlık Bakanlığı hastaneleri yüzde 15,6; üniversite hastaneleri yüzde 36 ama özel hastaneler yüzde 112 arttı. Hastane yatak sayılarına bakınca Sağlık Bakanlığında yüzde 33, özel hastanelerde yüzde 313 artış var. Neden? Neden böyle oldu? Çünkü vatandaş muayene, tetkik, ameliyatlar için MHRS sisteminden randevu alamıyor da o yüzden. Aylar sonraya... Daha dün bana 2 vatandaş başvurdu "Çocukları için Hacettepeden ancak mayısa randevu veriliyor." diye. O zamana kadar kaybederiz çocuğu, böyle bir sağlık sistemi olur mu? Maalesef Bakanlığa bağlı hastanelerin de durumu bu.

Şimdi, döviz kurundaki artış ilaç fiyatlarını artırdı, vatandaşın ilaç ücret farkı arttı ve Sağlık Bakanlığı bütçesi, sağlığı koruma hedefinden bir işletme mantığına döndü yirmi yıllık AK PARTİ iktidarıyla. Yıllardır "Genel bütçenin en az yüzde 10'u olmalı." diyoruz, kulaklar tıkalı ve bütçe içindeki payı 2022'de 6,63'ken bu sene maalesef 6,56'ya düştü. Koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan pay da 33'ten 28'lere düştü, tedavi edici hizmetlere ayrılan paysa 64'ten 69'a çıktı; hastalıkları önlemek yerine insanları hastalanınca tedavi etmeyi tercih ediyorsunuz Sayın Bakan.

Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Devlet mal ve parasının kullanılmasını gerektiren her iş ve hizmette kamu yararı zorunludur." Ama Sağlık Bakanlığı bütçesinden şehir hastanelerine aktarılan pay yüzde 15,9 ve 46 milyar 662 milyon lirayı bulmuş. Hani nerede kamu yararı? Bunu özelleştirmişsiniz ve kapitülasyonlar gibi gidiyor paralar; milletin vergileri, burada konuştuğumuz bütçe aktarılıyor oraya. Şehir hastanelerine aktardığınız bu kaynakla oysaki 1'i 2,5 milyon dolar ortalamalı 187 SMA'lı hastayı tedavi edebilirdiniz, 157 tane devlet hastanesi yapabilirdiniz, 728 bin sağlık çalışanının gelirinde her ay 5.341 liralık bir artış yapabilirdiniz. İngiltere "tam vurgunculuk" dedi, bu işten vazgeçti. Çünkü daha evvel de söyledim burada, tokluk sınırı olmayan bir iktidarla karşı karşıyayız.

Bilkent Şehir Hastanesi için Numune başta, 6 tane hastaneyi kapattınız Sayın Bakan. Emin olun, Ankaralılar ve Türkiye'nin her yerinden oralara gelip tedavi olan hastalar, Türk milleti sizi affetmeyecek bundan dolayı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Gelelim Etlik Şehir Hastanesine; önce dediniz ki: "Onkoloji, Zübeyde Hanım, Sami Ulus, Dışkapı ve Ulucanlar Göz Hastanesini kapatacağız." tepki oldu "Kapatmayacağız." dediniz. "Hastaneleri kapatmayacağız." dediniz de bu hastanelerin hekimlerinin, çalışanlarının, alet edevatının dörtte 3'ünü Etlik Şehir Hastanesine götürdünüz. Şu anda yüz altmış gün sonraya ultrason randevusu alınabiliyor. Yüz altmış gün sonra hasta ne olur Sayın Bakan? Hekimiz biz. Şimdi, bunu kısa zamanda çözeceksiniz diye umut ediyorum. Cerrahi aletler eksik, üstelik Dışkapının aletleriyle idare ediyorlar. Dışkapı da dörtte 1'e inen personeli ve alet edevatıyla neredeyse eskisine yakın, 4.500'e yakın hasta bakıyor; daha önce 7 binmiş. Yani dörtte 1'e inmiş her şey ama neredeyse dörtte 3'ü kadar hasta bakıyor. Ne oluyor? Doktorlar isyanda, çalışanlar isyanda; bunu bir an önce çözmek gerekiyor.

Bilkent, Dışkapının 5 katı yatak kapasitesinde ve hekim sayısı da öyle ama Dışkapı, Bilkent kadar hasta bakıyor. 130 ambulans geliyor günlük, Bilkente de 130 ambulans geliyor. Tamamı eğitim ve araştırma hastanesi ama asistan hekimlerin kadrosunu Etlike aldınız, aylardır programlı bir asistan eğitimi de yok. Şimdi, az kişiyle çok iş yaptıkları için kalan personel isyanda ve randevu alamayan hastalar ayrı isyanda. Sözleşmeye göre 2017'de açılacaktı, 28 Eylül 2022'de ancak açılabildi ve anahtar teslimdi şehir hastaneleri. Hani, nerede? Alet edevatı gene devlet karşılıyor, olmaz ki. Maaşları, şehir hastanelerine ayrılan yüzde 23'ü çıkarınca 85 milyar lira kalıyor halkımıza ve bu kişi başına bin lira demek. Bin liranın nesiyle bir yıl boyunca kişinin sağlığını koruyacaksınız? Bir aşı almaya kalktığınız vakit 250 lira, geri kalanı da işte sağlık hizmetlerine bir yıl boyunca ayrılan pay; yani korumaktan vazgeçmişiz "Başımıza gelirse bakarız." demişiz. Plan ve Bütçede de söyledim, dipsiz bir kuyu ve bir talan bu, sağlık kapitülasyonu bu; talan ve soygun iktidarı hâline gelmiş AK PARTİ iktidarının gereçlerinden biri yapıldı insan sağlığı maalesef ve milletin sağlığından kestiniz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sizden evvel yapıldı Sayın Bakan, siz ilk iş, acil hastaya kardiyoversiyon yapar gibi derhâl sözleşmelerini tazminat falan ödemeden iptal edin, şehir hastanelerinin sözleşmelerini feshedin derhâl.

Askerî sağlık sistemi hızla TSK'ye verilmeli; dünyada konusunda en iyisi.

Covid-19 gibi afetlere hazırlıklar yapılmalı, "twindemi" "tripledemi" riskleri var; RSV, influenza yaygın. Dünya Sağlık Örgütü "Salgın bitti." demedi ama Türkiye veri toplamıyor, sürveyans yok ve Dünya Sağlık Örgütüne günlük veri vermiyor; iki haftalık 13 Kasım civarında verildi, ondan sonra yok. "6 dalgada bitti." dendi daha önce ama yenisi geldi ve ölüm sayısı 101K'nin 3 katı. Sayın Bakana ben sormak istiyorum: 2021 ve 2022'de TÜİK ölüm istatistiklerini neden açıklamadı? Sizden bunu istirham ediyoruz.

Aşı olma işi tavsadı, toplum bağışıklığı oranı belirsiz. "Anımsatma dozunu yaptırın." çağrısı artık anlamsızlaştı. İnsanların kafası karışık "5'inci doz mu, 6'ncı doz mu, 7'nci doz mu; ne yapacağız, olursak ne oluruz?" filan diye. Sağlık Bakanı olarak sizin bu kaostan çıkarmanızı ve doğru duyuruları ve açıklamaları eskisi gibi yapmanızı arzu ediyoruz.

Turkovac konusunda da bir bilgilenme rica ediyoruz, bilimsel standartları sağlayamadığına yönelik açıklamalar var; Turkovacla ilgili sizden burada ben resmî veriler istiyorum.

Anayasa maddesi 135 kapsamında sendikalar meslek örgütü olarak engellenmemeli ve desteklenmeli.

Nüfus artışını teşvikten kaçınmalıyız. En büyük sorunlarımızdan bir tanesi bu. 2827 sayılı Nüfus Planlaması Yasası'nı uygulamalıyız.

Bir de korkunç bir yoksullaştırma sonucu halk sağlığı kötüleşti; beslenme, barınma, ısınma, moral, umutsuzluk, terör... Şimdi, bütün bunlardan sonra yıllara göre Almanya'ya 2012'de 59, 2017'de 482 doktor gitmiş buradan. 2018'de birden 802'ye çıkmış, geçen sene 1.405 ve 2022 Kasım ayına kadar 2.417 doktor gitmiş. Almanya'da yaklaşık 15 bin doktor açığı var ve 10 bin tane doktor Türkiye'den gitmiş.

Şimdi, Almanların doktor yetiştirme masrafından yaptıkları tasarruf, bir yılda 4 milyar euroyu aşmış. Ben Sayın Bakana sormak istiyorum: Bizim buradan göçen giden doktorlar için, bir hekim ne kadara mal oluyor Türkiye Cumhuriyeti devletine, ne kadara yetişiyor ve biz nasıl kaçırıyoruz bunları?

Şimdi, aşı konusu var Sayın Bakan; çocuk felci, hepatit, verem aşılarının bulunmadığı konusu dile getiriliyor. Bu, aşı takvimi yok demektir ve bir an önce çözülmesi gerekir.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü 2011'de Hükûmetin kapatmış olmasının bunda çok büyük bir payı var; yeniden açacağınızı öğrendik Komisyonda ve bunun için teşekkür ediyorum ben size. Adının da tekrar "Refik Saydam" olarak verilmesini yeniden istirham ediyorum.

Türkiye, OECD üyelerinden hava kirliliğine en fazla maruz 2'nci ülke; halkın yüzde 27'si maruz kalıyor buna, OECD ülkelerinde bu yüzde 14. Kalp ve akciğer hastalıklarına bağlı ölümler artıyor. 45 bin ölüm olmuş; Sağlık Bakanlığı bu konuda diğer bakanlıklarla entegre mi ve uyarıyor mu hava kirliliğine karşı, ölümlere sebep olduğuna yönelik? Bunları duymak istiyoruz sizden, vizyoner yaklaşımlar duymak istiyoruz.

Ve zoonotik hastalık olan Covid-19 tüm dünya ülkelerini pandemi karşısında çaresiz bıraktı, milyonlarca insan öldü. "One health" yaklaşımı başta dünya ülkelerinin gündeminde. Biz, bunu "one health" olarak değil de "hiç sağlık" olarak algıladık galiba çünkü son olanlara, az önce saydıklarıma bakınca maalesef veriler üzücü.

Dönüştürdüğünüz sağlık sisteminin büyük problemlerinden biri sevk zincirinin uygulanmaması. Cihaz başına düşen hasta sayısında; MR ve bilgisayarlı tomografi çekmede OECD ülkelerinde ilk 3'teyiz çünkü doktorlar beş dakikalık randevularla bunu yetiştiremedikleri için mecburen hemen tetkik isteyerek radyolojiyle tanı koymaya çalışıyorlar. Bu da bir kaos.

Ve randevu alamayan acile başvuruyor. Aciller günde 1.000-2.000 hasta bakıyor, bu da acillerde kaos demek. Neden? Çünkü 2011'de çıkardığınız kanunla sağlık ocaklarını özelleştirdiniz. Sağlık ocakları çalışanları çok şikâyetçiler; bir dükkân mantığında, dükkanlarda personel çalıştırmaya ve faturaları karşılamaya çalışıyorlar ve oranın çalışanları devlet kadrolarında olmak istiyorlar.

Ve aile hekimliği sisteminde çalışanlar "kamu" "kamu dışı" diye bölünmüş. 5 bine yakın aile sağlığı çalışanı; ebe, hemşire, aile hekimi, kadrosuz sözleşmeli personel kadro bekliyor. Hastalar şikâyetçi, herkes şikâyetçi, çalışanlar şikâyetçi. Bu şikâyetleri gidermiyorsanız bu koltuklarda ne işiniz var?

Şimdi, 1950'den beri Sağlık İstatistikleri Yıllığı yayınlanıyor. 2019 verileri 2021'de yayınlandı ama 2020'ye ait ölüm sayıları yok. Tabloda sıtma var, kızamık var, tüberküloz var ama Covid-19 yok, neden? Neden yok Covid-19? Hâlbuki bilim adamlarının çalışma yapmak için o verilere ihtiyaçları var.

Ve sağlıkta artan şiddete vaktim kalmadı ama burada defalarca konuştuk. Şiddet, mevcut sağlık politikalarınızın, hastanın hekimle ilişkilerini karşılıklı bir ticaret gibi gösteren bir çalışmanın sonucu olarak arttı Sayın Bakan; bunu önlemek gerekiyor. Her 4 sağlık çalışanından 1'i fiziksel şiddete uğruyor ve biz bunu kabul etmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

AYLİN CESUR (Devamla) - Sağ olun.

Ve ilaç krizi var. Maalesef, kronikleşen, acil önlem bekleyen yapısal sorunlardan biri ilaç yokluğu. Türk Eczacıları Birliği "Dörtte 1'i yok." diyor, eczanelerde kaos var. Plansız açılan eczacılık fakülteleri sebeplerden bir tanesi. İçleri boş, akademik kadroları olmayan 57 tane eczacılık fakültesi açılmış, her 2 eczaneden 1'i kapanıyor. Diş hekimliği için de aynı şey geçerli, kadrolar boş ve TUS kontenjanlarını artırmakla, daha çok tıp fakültesi açmakla bunu çözemezsiniz. Köklü bir sağlıkta dönüşüm projesiyle yeniden sağlığı ele alarak biz düzelteceğiz. Emekli hekimlerimize, çalışan hekimlerimize, çalışan personelimize, hastalarımıza çağdaş tıbbın imkânlarını sunacağız. Vizyonu olan, hedefleri olan, sağlık sistemimizin akut ve kronik sorunlarını çözecek bir bütçeyle geleceğiz seneye biz ve andımıza bağlı kalacağız. İYİ Parti iktidarında vatandaşlarımız iyi sağlık hizmetine ücretsiz ulaşacaklar. Hekimlerimizi ve sağlık personelimizi ezdirmeyeceğiz. Böyle bir bütçeyi seneye, önümüzdeki sene Türkiye Büyük Millet Meclisine biz sunacağız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Süreniz tamamlandı Sayın Cesur.

AYLİN CESUR (Devamla) - 2023 sağlık bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum ve her kuruşunun doğru yerde harcanmasını ben de gönülden, çok arzu ediyorum. İnşallah, Yüce Allah daha iyi bütçeleri yapmayı bize nasip eder.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)