GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2021 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:30
Tarih:06.12.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Adalet Bakanlığının 2023 yılı bütçesi hakkında konuşmak için partim adına söz aldım.

Sayın Bakan Komisyon konuşmasında temel hak ve hürriyetlerin korunması, demokrasi standartlarının yükseltilmesi, hukuk devletinin tahkim edilmesi, yargının tarafsızlığının ve bağımsızlığının güçlendirilmesi gibi hususlara sıkça vurgu yapmıştır.

Yine, kadınlar için pozitif ayrımcılık ve şiddete sıfır toleranstan söz edilirken milletlerarası anlaşmaların esas alındığı hükmün Anayasa'ya konulmasının önemli bir reform olduğundan bahsedilmiştir.

Yeni bir anayasanın hayata geçirilmesi isteği ile daha birçok başlık ayrıntılı olarak Sayın Bakanın sunumlarında yer almıştır. Benzer ifadeler neredeyse her bütçe konuşmalarında tekrarlanmıştır. Bu söylemin kısmen doğru olabileceği dönem 2002 sonrası beğenmediğiniz parlamenter sistem yılları için söz konusu olabilir. Cumhurbaşkanının "acemilik dönemi" olarak tanımladığı dönemdir. O yıllar da liyakatin henüz geçerli olduğu ve AKP iktidarının yol arkadaşlarıyla birlikte ortak akla başvurdukları dönemdir. İktidarın kısmen de olsa sorgulanabildiği, yargının görevini yapabildiği dönemdir. O dönemde -belki unutmuş olabilirsiniz- 2002 yılı seçim beyannamenizde özetle şöyle diyordunuz: "AK PARTİ yenilikçi ve çağdaştır. Partimiz ülkemizin Avrupa Birliğine tam üyeliğini modernleşme sürecimizin doğal sonucu olarak görmektedir. AB kriterlerinin ekonomik ve siyasi hükümlerinin hayata geçirilmesi devlet ve toplum olarak birlikte çağdaşlaşmamız yönünde atılacak önemli bir adımdır. Demokratik rejimlerde siyasi iktidarların ve bürokratik yapıların temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına müdahale edemeyeceğini, uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin eksiksiz olarak hayata geçirilmesini savunan partimiz temel hak ve özgürlükleri ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde, özellikle Kopenhag Kriterleri'nde belirtilen seviyeye yükseltmek için Anayasa ve yasalarda gerekli değişiklikler yapılacaktır."

Partinizin beyanları, kadrosu ve güven veren hukuk söylemleri başta Batı olmak üzere dünyayı ve global sermayeyi etkilemişti. 2002-2004 yılları arasında AB'ye uyum kapsamında 8 uyum paketi kabul edilmiş, bu çerçevede 2 Anayasa paketi de TBMM'de onaylanmıştı. Ardından, tam üyelik müzakerelerine başlanması kararı alınmıştı. 13 fasıl müzakereye açılmış, Türkiye'ye duyulan güven sonucu 71,5 milyar dolar yatırım gelmişti. Ciddi ve olumlu ekonomik gelişmeler yaşanmıştı. Parlamenter sistemde, hem de acemilik döneminizde, öyle ya da böyle bir başarı hikâyesi yazılmıştı.

16 Nisan 2017 referandumundan sonra ise taraflı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini yaşıyoruz. Söylenenlerin aksine, bize özgü değildir çünkü ülkemizde neredeyse yüz elli yıllık parlamenter sistem deneyimi yaşanmıştı. Aksayan yerleri revize edilebilecekken tamamen bize yabancı, yabancı bir rejimin dayatılması faciasını yaşamaktayız. Öyle ki hiçbir gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkede örneği yoktur. Türkiye, bir maceraya sürüklenmiştir. Milletler, yüzlerce yıl ciddi bedeller ödeyerek iktidarların yetkilerini kısıtlamak, hesap sormak, kendi özgürlük alanlarını genişletmek için mücadele vermişlerdir. 1215 tarihli Magna Carta, İngiltere'de kralın yetkilerinin sınırlanması ve halkın bütçe denetim yetkisini elde etmesi nedeniyle ilk anayasa deneyimi sayılmaktadır. Bizde ise tarihî süreçteki gelişmelerin aksine, yetkiler tek kişilik bir iktidara teslim edilmiştir. Artık sorgulamak bir yana, iktidar, halkını sorgular hâle gelmiştir. Anayasa'da mevcut olan temel hak ve özgürlükler kullanılamaz durumdadır. "Basına sansür yasası" diye anılan yasayla düşüncenin açıklanması, bilginin paylaşımı, sosyal medyanın bile kullanımına hapis cezalarıyla set çekilmiştir. Baroların, öğretmenlerin, sağlık çalışanlarının, son olarak cemevleri konusunda Alevilerin gösteri ve yürüyüş hakkı engellenmiş, düşünce ve görüş açıklamaları yasaklanmıştır.

"Kadına şiddete sıfır tolerans" denilirken Cumhurbaşkanın tek başına iradesiyle Meclis kararı yok sayılarak İstanbul Sözleşmesi sona erdirilmiştir. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını tanımayan hâkim ve savcılar Cumhurbaşkanınca terfi ettirilmiştir.

Liyakatsiz, bilime dayalı olmayan ekonomi politikaları yüzünden dünyanın en yüksek enflasyonu ülkemizde yaşanır hâle gelmiştir. 156 ülke arasında "Sefalet Endeksi" olarak bilinen derin yoksullukta dünyada ilk sıraya gelmiş bulunuyoruz. İcra iflas dairelerinde 30 milyona yaklaşan dosya sayısı yoksulluğun önemli bir göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın sunumunda ileri sürülen "hukuk devleti" söylemi yirmi yıllık iktidarınızın ilk dönemi için doğru sayılabilir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ise yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar getirdiğini, kamu kurumlarının ve çevrenin tahribine neden olduğunu görmemek mümkün olabilir mi?

Dış politikadaki liyakatsizlik ve bilgisizlik, yetişmiş diplomatları "monşer" diyerek dışlamak, iç siyasete malzeme yapmak adına düşmanlıklar yaratıp beka sorununu köpürtmek çevremizdeki ülkelerle ve dış dünyayla ilişkilerin bozulmasına neden olmuştur. Cumhurbaşkanının "Biliyorsunuz ki siyasette küslük olmaz." diyerek kıvrak U dönüş hamleleri de yarar sağlamaktan uzaktır. Dış dünyayla ve komşularımızla yaşadığımız gerilim ve husumetin büyük maliyetleri nasıl ödenecektir? Milyonlarca göçmenin maliyeti nasıl karşılanacaktır? Cumhurbaşkanı belli ki üzerine almayacak ama halk ve gelecek nesiller bu faturayı ödemek zorunda kalacaktır.

Siz sorgulanmadınız, denetlenmediniz ama sorgulayıcı ve cezalandırıcı oldunuz; on binleri, yüz binleri sorguladınız. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'yu ve İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ı yıllarca cezaevinde tuttunuz ama beraat ettiler. İş insanı Osman Kavala'nın beraat etmesine ve AİHM kararlarına rağmen yıllardır özgürlüğü elinden alındı ve inatla hukuksuzluğu sürdürüyorsunuz. Göz göre göre hukuku yok saydığınıza göre, tanınan tanınmayan binlerce yurttaşımızın da aynı kaderi yaşadıklarından hiç kuşkum yoktur. Ülkemizde 396 adet cezaevi var; 2023'te 20 adet, 2028'de de 18 yeni cezaevi yapmak hedeflenmiştir. 2025 yılına kadar, Cumhurbaşkanlığı tarafından, 419'a çıkarılması için kararname imzalanmıştır; Resmî Gazete'de yayınlanmıştır. Oysa buna karşılık 183 yeni okul binasının yapımı, maliyet artışları nedeniyle iptal edilmiştir. Avrupa Konseyi Space 2021 Raporu'na göre, 47 üye ülke arasında en çok mahkûmun olduğu Rusya'dan sonra 2'nci ülkedir. Yine, cezaevi kapasitesi yüzde 100, tam dolu tek ülkedir. 19.850 başvuruyla AİHM'de en çok başvuru yapan 1'inci ülkeyiz. En fazla hak ihlali kararı verilen ülke Türkiye'dir. Adaletsizliğin hâkim olduğu ülkemizde yurttaşımız başka mecralarda hak aramak zorunda kalmıştır.

Tarafsızlık yemini eden Cumhurbaşkanı ve başında olduğu sistem sadece sorgulamakla kalmıyor, farklı düşünenleri susturmak ve tecrit etmekten de geri durmuyor. Muhalif kişi ve kurumları "terörist" "illet" "zillet" gibi temelsiz iddia ve isnatlarla suçlayabiliyor. Anayasa'daki gösteri ve yürüyüş hakkını kullanmak isteyen yurttaşlarımıza hakaret ve sövgü sayılabilecek ifadeler kullanabiliyor.

Terör Türkiye'nin yıllardır çektiği en yakıcı sorunudur. Akılcı bir siyaset ile kolluğumuzun canı pahasına mücadelesi ve savaş yeteneğiyle birleştiğinde çözülebilecekken muhalifleri siyaseten suçlamak, yerli yersiz kullanılan "iç ve dış düşman" söylemi maalesef siyaset ayağında zaaf yaratmaktadır.

Kimseyi kolayca suçlamak itiyadım olmamasına rağmen, yaşanan süreçte iktidarın terörle iltisaklı olduğunu söylemek yanlış değildir. 10 Temmuz 2014 tarihli çözüm sürecine ilişkin 6551 sayılı Kanun o yıllarda terörle kurulan ilişkinin soruşturmadan muaf tutulmasına ilişkindi. Bir nevi dokunulmazlık sağlanmış, suç ve cezadan korunmuşlardı ancak iktidar dışındaki kişilere bu korunma kalkanının pek fayda sağladığı söylenemez.

Diğer bir terör örgütüyle ise iktidar resmen yol yürümüştür. Devletin en mahrem kurumları teslim edilmiştir. Partili Cumhurbaşkanının kendisini ve partililerini korumak adına "17-25 Aralık 2013 tarihi milattır, öncesi sorgulanmasın." sözleri yargı tarafından talimat kabul edilmiş, sorgulama ve kovuşturma dışında bırakılması sağlanmıştı. O nedenledir ki terörün siyasi ayağı bulunamamıştı. Anayasa'nın 138'inci maddesinin "Hiçbir makam ve kişi, yargıya emir ve talimat hatta tavsiye ve telkinde dahi bulunamaz." hükmü ihlal edilmiştir. Yargımız, siyasetin baskısı altında görevini yapamaz hâle gelmiştir. Hukuksuz yaşamı dayatan iktidarın bir de yeni anayasa heves ve iradesinden söz etmesine şaşırmamak elde değildir. İktidarınız döneminde, Anayasa'da 12 kez ve 177 maddenin 134 hükmünde değişiklik yapılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Anayasa, iktidarınızın imzasını taşımaktadır ve yaşadığımız süreçte Anayasa'daki temel hak ve özgürlükler neredeyse kullanılamaz hâle gelmiştir. Bu ucube sistemin tek yararı olmuştur, ortak dayanışmayı topluma hatırlatmıştır, adalet ve özgürlük özlenir olmuştur. Bu sistemden yakında kurtulacağız. Kamplaştırılan milletimizle dayanışma içinde, demokratik bir ortamda yaşamanın hazzını yeniden yaşayacağız; az kaldı.

Sözlerime son verirken, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)