GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) No.lu Bartın'ın Amasra İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazasının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Kazaların Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:6
Birleşim:9
Tarih:19.10.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, 19 Ekim Muhtarlar Günü'nü başta Samsun muhtarlarımız ve Türkiye muhtarlarımız olmak üzere ayrı ayrı tebrik ediyorum.

14 Ekimde Bartın'da yaşanan maden kazası hepimizi derinden üzdü. 17 Mayıs 2010'da Zonguldak'ta 30 canımızı yitirdik, 13 Mayıs 2014'te Soma'da tarihin en büyük maden faciasını yaşadık, 301 maden şehidi verdik, yine 28 Ekim 2014'te Ermenek'te 18 kardeşimizi kaybettik, daha bugün de maalesef 41 maden şehidimizin acısıyla kavrulduk; 41 evlat, baba, eş. Şehit olan madencilerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine sabır, aziz milletimize başsağlığı, bu elim kazada yaralanan madencilerimize de acil şifalar diliyorum.

Ne zaman memlekette bir felaket olsa, gerek deprem gerek sel felaketi gerekse bu tür büyük kazalar, her seferinde kürsüye çıkıyoruz, diyoruz ki: "Yaralar sarılacak, devlet gerekeni yapacak." Ama maalesef bunların hiçbir tanesi bu olaylarda bize bir ders olmuyor, yine aynı kazaları her seferinde tekrar ediyoruz. Biz muhalefet olarak diyoruz ki değerli arkadaşlar: Bunları konuşmak yerine... Gayet tabii ki devlet büyüktür, gayet tabii ki devlet yaraları saracaktır. Buna hiçbirimizin bir itirazı yok, olamaz da ama bu sorunları irdelemezsek, bu problemleri irdelemezsek, bunların üzerine gitmediğimiz takdirde, tarih tekerrürden ibaret, bunları bol miktarda yaşayacağız.

Gelişmiş ülkelere baktığımız zaman bu tür kazalar olmuyor. İşte, yüz binde 53 Türkiye'de kayıplarımız var, Almanya'da 10 olduğunu söylüyorlar, bize yakın Portekiz'de 25 diyorlar yani bilim ve teknolojiyle bu işlerin üstesinden gelinebilir. Bunu nerede görüyoruz? Bakın, aynı zamanda deprem kuşağındayız; 6,5-7 şiddetindeki depremlerde ülke maalesef can kayıplarına muhatap oluyor. Bugün gelişmiş ülkelerde, Japonya'da 6,5-7 şiddetinde depremlerde insanlar dışarı bile çıkma gereği duymuyor. Neden? Çünkü bilime, teknolojiye uygun olarak bina sistemlerini geliştirdikleri için.

Peki, bunlar yapılamaz mı? Gayet tabii ki yapılabilir bunlar ama bugün biz diyoruz ki: Baştan aşağı bu son olsun. Bununla ilgili komisyon da kuruluyor. Bu komisyonlar gerçekten... Parlamentoda gerek araştırma gerek soruşturma komisyonunda ben de bulundum, en son depremle ilgili komisyonda da bulundum. Bu konuyla ilgili çok ciddi bilim adamlarımız var, bu konuyu çok iyi çalışan arkadaşlarımız var, sivil toplum kuruluşları var, bunların duygu ve düşünceleri var. Zaten komisyonların sonuç raporlarında da neler yapılması lazım geldiğine dair bilgiler, bunlar burada yer alıyor ama sadece yer alıyor. Hâlbuki bunun muhakkak uygulamaya dönmesi lazım, muhakkak fiile dönmesi lazım.

Bugün kömürde de, kömür kazalarında da durum farklı değil. Türkiye Taşkömürü İşletmeleri zarar eden bir kurum, yine maalesef Varlık Fonuna devredilen bir kurum. Yani bunların önüne geçmek için yeterli finansmanları yok, yeterli paraları yok. Hâlbuki biz KİT Komisyonunda -burada olan arkadaşlarımız da var- onlarla da görüşürken diyoruz ki: "Arkadaşlar, ne lazım geliyorsa biz de size katkı sağlayalım, ilave finansman mı, bunun adı her neyse ama bunlar yapılsın, bunları bir daha konuşmayalım, bir daha 'Eyvah!' demeyelim." Ne oluyor? Türkiye'de zaten bir KİT Özelleştirme Kurumuna devredilmişse "Kesin bu, ülkenin elinden çıkacak." diyoruz. Peki, bunu neye göre söylüyoruz? Bakın, SEKA'larda böyle olmadı mı, çimento fabrikalarında böyle olmadı mı, şeker fabrikalarında... Bakın, bugün, yine özel sektöre... Yüzde 25'ini sadece biz üretiyoruz, gerisi özel sektörde; bugün şekerin tonunun nereden nereye çıktığını hepimiz görüyoruz. Niye? Özelleştirme kapsamına devredildi, artık yatırım yapılmıyor. Yatırım yapılmadığı zaman, eğer biz bu sistemi, bu tesisleri güncelleyemez isek, gelişen ve değişen teknolojilere göre yenileyemez isek hepimiz biliyoruz ki bunun adı artık kader değil, katliam olur. Gayet tabii ki hepimiz kadere inanıyoruz, bu salonda kadere inanmayan bir insan olur mu ama takdir var, önce tedbiri alacağız, sonra takdir diyeceğiz. Bu manada inşallah bu son kez felaketler üzerine konuştuğumuz komisyon olur, son kez bunları burada irdelemiş oluruz. Onun için toplumun her kesimiyle konuşalım; sendikalarla konuşalım, sivil toplum kuruluşlarıyla konuşalım. Türkiye madenciliğinin, özellikle Türkiye Taşkömürü İşletmelerinin çok ciddi de bir geçmişi var, çok ciddi de bir birikimi var. Tamam, işte, bu şehitlerimize on sekiz saatte ulaştık. Belki deprem bölgelerinde de bu tür çalışmalarda çok ciddi katkı veriyorlar; biz bunu özellikle Komisyon toplantılarında da söyledik ama ellerinde yeterli teknoloji olmadığı takdirde, o madene indirdiğimiz insanlarla ilgili gerekli tedbirleri almadığımız sürece, uyarı sistemlerinden tutun, neden bahsederseniz edin, sonuç şu: Şimdi, iktidar diyor ki: "İşte, biz her türlü tedbiri aldık." Sizin dalgalı denizlerde gemiyi ne kadar ustalıkla kullandığınızın hiçbir önemi yok; sağ salim limana ulaştınız mı, ulaşmadınız mı? Bizler sonuçlarla ilgileniyoruz. Ama bu yaşadığımız kazaların sonucunda, maalesef, bu tedbirlerin alınmadığını görüyoruz.

Şunu da söyleyeyim: Aslında, bugün, özellikle Türkiye Taşkömürü İşletmeleri bu konuda en iyi olanlar; yani Amasra da dâhil, Kozlu da dâhil, diğer maden alanları da dâhil, özellikle iş güvenliği açısından, üretim açısından çok ciddi denetimleri olan bir kurum. Peki, burada böyle oluyorsa siz bu kömür işletmelerinin önemli bir kısmını da redevansla özel sektöre devrettiniz, vay milletin hâline; bakın, ben bu kürsüden uyarıyorum, vay milletin hâline.

Biz Komisyonda diyorduk ki: "Siz Türkiye Taşkömürü İşletmelerinde özel bir yapı gibi bir model oluşturun, bu model diğer üreticilere de örnek olsun. Siz, bu konuda bir model oluşturun." Ama model çöktü yani referans diye gösterdiğimiz sistem çöktü. Bunun üzerinde çok ciddi düşünmemiz lazım.

Tabii, anlatıyor, işte "Şu saniyede, 06.05'te metan gazı 1,5; 06.09'dan itibaren karakutu..." Bunların bir önemi yok, sonuç, maalesef biz orada 41 canımızı kaybettik. Artık bundan sonra biz her türlü katkıyı vermeye, her türlü desteği vermeye hazırız. Bu olan hadiseler, bu vakalar, iş kazaları da dâhil, maden kazaları da dâhil, artık bu ülkenin kaderi olamaz; bu ülke, bunun altına sığınamaz. Yani problemleri halının altına süpürmekle bu işleri çözmemiz mümkün değil, bu üretimden de vazgeçemeyiz.

Bugün Türkiye Taşkömürü İşletmeleri de dâhil -işte şu anda Bütçede görüşmeleri de devam ediyor- en ciddi paraları neye ödüyoruz? Enerjiye ödüyoruz. Taşkömürü İşletmelerinin toplam üretimi Türkiye'nin ihtiyacının yüzde 10'unu bile karşılamıyor. O zaman demek ki üretimden vazgeçmemiz de mümkün değil. Zaten bu tür olayların arkasından hep şu olur: "İşçi çıkaralım, fabrikaları kapatalım." Öyle değil, inadına gerekli tedbirleri alalım ve üretime devam edelim.

Bakın, bugün Türkiye'deki kömür üretimi de düştü. 2002 yılı rakamlarının üçte 1'ini 2022 yılında ancak üretebiliyoruz. Buna inanılmaz ihtiyacımız var, bugün özellikle termik santrallerin çoğu ithal kömürle çalışıyor. Biz burada gerekli tedbiri alacağız, gerekli çalışmaları yapacağız, inşallah, bu ocaklar da üretimine devam edecek. En azından biz bu kürsülerde artık can kayıplarını konuşmak istemiyoruz; bu bir dönüm noktası olur, hep beraber bu işlerin altından kalkarız. Yoksa önümüzdeki günlerde biz... Bugün, işte, Almanya da dâhil, maden işletmelerini tekrar açtığını duyuyoruz, işitiyoruz. Zaten en fazla parayı da dediğimiz gibi bunlara ödüyoruz. Bununla ilgili son olsun; bu, son araştırma komisyonu olsun; artık canlarımızı kaybetmek istemiyoruz. Devlet, başta bu işletmelerin modernizasyonu dâhil çok ciddi rakamlar ayırmalıdır, yoksa bizim özellikle... Sayın Bakan "Amasra İşletmesine 70 milyon ödenek ayırdık." diyor. Kendisi burada yok ama siz iletirsiniz, Zonguldak milletvekillerimiz burada. Bu 70 milyonla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN - Buyurunuz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - O, güncel rakam değil, güncel değil; ta yirmi yıllık süreçte yani bugün güncellediğimiz zaman 700 milyon.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Neyse yani bu rakamlar rakam değil çünkü bunlar pahalı maliyetler, yüksek yatırım yapılması lazım, hem teknolojisine hem iş güvenliğine hem üretimine çok ciddi rakamlar yatırılması lazım. Yani bu 70 milyon rakamı bu sektör için devede kulak bile değil. Toplamında 700 milyondan bahsediyordu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Güncel değil, milyarı bulur yani güncelleseniz.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Onun için buradan tekrar uyarıyoruz: Kaybettiğimiz canların parasal karşılığı olmaz. "Şunu sağladık, bunu sağladık; ailelere şu bedeli ödedik, bu bedeli ödedik." Bu, çözüm değil. Yüce Türk milletinin hiçbir evladının karşılığını parayla pulla ölçemezsiniz. İktidarsınız, gereğini yapın ama gördüğümüz o ki pek de gereğini yapacak gibi durmuyorsunuz.

Az kaldı diyoruz, inşallah nasip olur, bu işlerin nasıl yapıldığını bizim de size gösterme fırsatımız olur diyor, Komisyona gerekli katkıyı vereceğimizi buradan bir kez daha ilan ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Çalışmaların hayırlı uğurlu olmasını Yüce Mevla'dan niyaz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)