| Konu: | Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 08.06.2022 |
SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Avukatlara büyük bir müjde veriyormuş gibi Meclise sunulan yasa teklifi, aslında ihtiyaçlardan çok uzakta, baştan sakat doğmuş bir tekliftir. Bu teklif hazırlanırken, her zamanki gibi yine baroların görüşü alınmadı, yine meslektaşlarımızın fikri sorulmadı. Bu nedir baktığımızda? Daha doğrusu, bütün kanunlar böyle yapılıyor; bu hemen hemen her açıdan kibirdir, egodur "her şeyi ben bilirim" anlayışıdır ve bu anlayışla da nitelikli kanunlar yapmamız mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, kanun teklifine baktığımızda "Herhangi bir işte sigortalı çalışmak avukatlık stajına engel teşkil etmez." diyor. Her yıl 20 bin kişi hukuk fakültesinden mezun oluyor, bunlardan 15 bini staja başlıyor. Bu sayısal artışın getirdiği ekonomik sorunları bu maddeyle mi çözeceğiz? Tabii ki hayır. Bu madde sadece stajyer avukatların başka bir sömürü düzenine hizmet etmesini sağlar, bundan başka bir şey de sağlamaz. Tabii, kişiye özel, liyakatsiz üniversite kadrolarına, her ilde mantar gibi türeyen hukuk fakültelerine "Dur!" demeden bu sorunlara da çözüm olamayız.
Hâkim ve savcılar gibi, avukatlar da yargının bir parçası. Nasıl ki hâkim ve savcıların stajyerleri devletten maaş alıyorsa avukat stajyerleri de devletten maaş almalı ama siz "Avukatlar hem staj yapsın hem mesleği öğrensin hem de bu arada çalışsın." diyorsunuz ki bu zaten mümkün değil; bunu avukat olanlar bilir ama tabii, cübbesi, düğmesi olmayan avukatlar bilir.
Adli yardım ödeneğine bakarsak da barolar arasında pay edilmesine ilişkin bir husus var; bununla da etki altına alamadığınız barolara karşı örgütlediğiniz 2'nci baroları yani bu paralel yapıyı maddi anlamda da ihya etme anlayışı yani bir nevi kutuplaştırma, ayrıştırma projesi de devam etmiş oluyor.
Değerli milletvekilleri, gelelim başka önemli bir konuya. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin "Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik, bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyor." gibi itiraflarıyla aslında yarattıkları yoksulluktan hiç utanmadıklarını hep beraber görmüş olduk. Ücretli, çalışan, esnaf, çiftçi, memur her gün enflasyonun altında eziliyorken maalesef bir avuç kayrılan, bir avuç yandaş büyümeye devam ediyor. Şimdi, bu sistem şöyle: Yoksuldan alıp zengine veriyor. Biz bu sistemi kesinlikle kabul etmiyoruz. Ben dün bu konuşmaya bakarken dolar 16 liraydı, bugün baktığımızda 17 olmuş; altının gramı 1.000 lirayı geçmiş.
Şimdi, eğer ışıltılı hayatından vakit ayırabilirse -tabii, bugün itibarıyla konuşma yasağı da geldi Sayın Bakana- Sayın Nebati'ye üniversite yıllarında okuduğuna pek emin olmadığım bu "İktisada Giriş" kitabını hediye etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Hiç okumadıysa Sayın Bakan vah! Ama okuyup da bunları yapıyorsa vah ki vah! Hatta kendisinin mezun olduğu üniversitenin İktisat Anabilim Dalı Başkanının kitabı bu. Hakikaten eğer biraz zaman ayırıp, bu kitabı okuyup idrak ederse en azından görevinden affını isteyeceği süreye kadar hem kendisi açısından hem de devletimiz açısından yararı olur diye düşünüyorum, yarın da bunu kargoya vereceğim Sayın Bakana. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bir başka önemli konu var. AKP Genel Başkanı, biliyorsunuz, Gezi Parkı direnişine katılanlar hakkında ağza alınmayacak, benim burada zaten söyleyemeyeceğim sözler sarf etti. Gezi olaylarının olduğu dönem ben Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Sekreteriydim. Her ilde olduğu gibi İzmir'de de bu onurlu direniş devam ediyordu ve kolluk kuvvetleri orantısız güç uyguluyordu. Ben, o gün, kolluk kuvvetlerinin darbından kaçan gençlere İl Başkanlığının kapılarını açıp o darptan kurtardım, hatta yaka paça polislerin elinden alıp kapıdan içeri soktuğum gençler oldu. Karakolların önünde sıraya dizdiler gençleri, fıskiyeli sularla su fışkırttılar, copladılar; ben yine oradaydım ve üç gün boyunca evime gitmedim onları savunacağım diye; avukatlıklarını yaptım, davalarına da baktım. O yüzden, Gezi'yle ilgili söylenecek her şeyi biz üstümüze alınırız, Gezi'ye söylenecek her şeyin karşısında biz dururuz. Bu sebeple de bu kötü sözlerin sarf edildiğinin ertesi sabahı suç duyurusunda bulundum. Peki, ne mi oldu? Tabii ki ak troller hemen harekete geçtiler. Benimle ilgili hakaretlerin, küfürlerin, tehditlerin bini bir para. Şaşırdık mı? Şaşırmadık. Hani, bir söz vardır "Balık baştan kokar." diye, o yüzden hiç şaşırmadım ama ben buradan, bu onurlu direnişe katılanlara bir kez daha seslenmek istiyorum: Kimseden korkmadık, bundan sonra da korkmayacağız. O yüzden, herkesi suç duyurusunda bulunmaya, manevi tazminat davası açmaya davet ediyorum.
Bir söz vardır "Muhakkak kısa çöp, uzun çöpten hakkını alacaktır." diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Teşekkür ederim Başkanım.