GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:96
Tarih:31.05.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

İhracat, bir ülke ekonomisi için oldukça önemli bir unsurdur, kalkınmanın anahtarlarından biri ihracattır. İhracattan elde edilen gelirin artırılmasını her zaman önemsiyoruz ancak bunun yolu ihraç edilen ürünün niceliğinden çok niteliğidir. Türkiye'nin son yıllarda ihraç ettiği ürünlerin kilogram fiyatı 1,3 dolar civarında. Bu rakam en az 3 dolar seviyelerine çıkarılmalıdır ki ihracatımız yıllık 500 milyar dolara yükselsin. Bunu sağlamak için de katma değersiz ürün satışının önüne geçilmeli, yüksek teknolojili ürün imal ve ihraç edilmelidir. Yüksek teknolojili ürün ihracatıyla ilgili rakamlara bakıldığı zaman toplam ihracatın yüzde 90'ından fazlasını oluşturan imalat sanayisinde bu yıl ocak-mart döneminde yüksek teknolojili ürünler yalnızca yüzde 2,8'lik bir kısmı teşkil ediyor. Diğer ülkelerle kıyaslandığında ihracatta yüksek teknolojimizin ne kadar düşük olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, İsrail'in ihracatının yüzde 10'una yüksek teknolojili ürünler denk gelirken bu rakam, Güney Kore'de yüzde 21 civarında. Bu ülkeler bu rakamlara tesadüfen ulaşmış da değiller. Bakın, Türkiye gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 1'inden azını AR-GE'ye ayırırken bu rakam, OECD ülkelerinde yüzde 2,5, Güney Kore'de 4,5, İsrail'de ise yüzde 5 civarında.

Bize göre iktidar ihracatımızda büyük hatalar yapıyor, bunlardan biri maden ihracatı. Hatırlarsınız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Fatih Dönmez 2022 yılının başlarında yaptığı açıklamada "2021'de cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak 5 milyar 930 milyon dolarlık maden ihracatı yaptık." demişti. İstanbul Maden İhracatçıları Birliğinin verilerine göre 2021 yılında 35 milyon tondan fazla maden ihraç edilmiş yani maden ihracatımızın kilosu 16 sent civarında, hedefimiz olan 3 doların yaklaşık yirmide 1'i. Neden bu kadar düşük? Çünkü maden ihracatımızın büyük çoğunluğunu maden cevheri teşkil etmektedir. 2020'de madencilik sektörü alanında en fazla ihraç edilen ürünün bakır cevherleri ve konsantreleri olmasının yanı sıra, ilk 10 madencilik ürün grubunun 6'sı cevher madenlerdir. Bu ürünler, bugün, işlenmeden, katma değeri olmadan satışa sunuluyor. Bunların ekonomimize yeterince katkı sunmadığı aşikâr ancak buna rağmen satılıyor. Bu ne demek biliyor musunuz arkadaşlar? Çocuklarımızın, torunlarımızın, gelecek nesillerin işleyip kazanabileceği ürünler, bugün, yabancı ülkeler kazansın diye satılıyor. Kimlere satılıyor bu ürünler? En başta Çin'e satılıyor. Bakan Dönmez'in ifadesine göre yüzde 28'le Çin en büyük maden alıcımız, daha sonra Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, Bulgaristan ve Belçika geliyor.

Madenlerin ham hâliyle satılması meselesi uzun yılların konusu aslında. Uzun yıllardır Türk milleti, Türk milletinin aydınları madenlerin ham hâliyle satılmasına karşı çıkmakta; tersine, mamul ürün olarak ihraç edilmesini desteklemektedir. Bunun karşısında da bazı yabancı devletler, uluslararası örgütler, uluslararası şirketler Türkiye'nin ham maden ihracatını artırmasını istemektedirler. Bakın, 1 Eylül 1970 tarihinde, Bilimsel Madencilik Dergisi'nde Maden Yüksek Mühendisi Hüsnü Kale tarafından yayımlanan bir makalenin başlangıcında, Milletlerarası Para Fonu ve Dünya Bankasının Türk hükûmetine bir rapor verdiğine değinilmiş ve buna göre de Türkiye'nin işlenmemiş maden ihracatını geniş ölçüde artırmasının talep edildiği söylenmektedir. Kale, makalesini "Hükûmetin kısa vadeli dış borçlarını ödemek veya kısa devrede bazı açmazlardan çıkmak üzere Dünya Bankası ve Milletlerarası Para Fonu gibi kendi çıkar gruplarını kollayan kuruluşların oyununa gelmemesini dileriz." diyerek bitirmiştir. Geçen elli iki senede bu konuda maalesef bir değişiklik olmadığı görülmektedir. Aynı sözler bugün için de geçerliliğini korumaktadır. Biz de Hükûmete, kısa vadeli dış borçlarını ödemek veya kısa devrede açmazlardan çıkmak için cevher hâlinde maden satmayı bırakmasını öneriyoruz.

Değerli arkadaşlar, evet, ihracat önemli bir kalemdir. İhracata yarayacağına inandığımız, ülke ekonomisine katkı sağlayacak bütün eylemlerine bütün samimiyetimizle destek vermekteyiz, vereceğiz de ancak maden ürünlerinin bugün, işlenmeden, katma değer sağlamadan ihraç edilmesine karşıyız. Bu ürünleri, bugün işleme imkânımız yoksa bırakalım, gelecek nesiller çıkartsın, onlar işlesin, onlar satsın.

Başka konularda da ekonomimiz için doğru adımlar atılmamaktadır. Mesela, ülkemizin verimli topraklarında değerli tarım ürünleri yetiştirmeliyiz ama aksine, tarım alanlarımız her geçen yıl küçülmektedir. İktidarın plansız ve keyfî uygulamaları sonucu ortaya çıkan ve ekonomide karşılığı olmayan "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur." gibi anlayışlarla girişilen yöntemler bugünkü ekonomik durumu meydana getirdi. İktidar bu süreçte kur korumalı mevduat hesabı, düşük faiz ısrarı, üretimden uzak, beton üzerine kurulu ekonomi gibi birçok hatalı politikaya imza attı. Bunların olumsuz yanları görünse de hâlâ vazgeçilmiş değil.

Hatalarınıza ve yanlış ekonomik yaklaşımlarınıza bir başka örnek vermek istiyorum: 27 Mayıs 2022'de 5615 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı'yla 400 bin ton şekerin ithal edilmesinin önü açıldı ve bu ithalattan da vergi alınmaması kararlaştırıldı. İthalat rejimi kararlarına göre, 2022 yılında şeker ithalatına uygulanacak vergi oranının yüzde 135 seviyelerinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda ŞEKER-İŞ'e göre bu ithalatın maliyeti 320 milyon doların üzerinde olacak.

Değerli arkadaşlar, 2018 yılında 4 şeker fabrikamız 1 milyar 763 milyon liraya yani dönemin kuruyla yaklaşık 400 milyon dolara özelleştirilmişti yani mevcut şeker açığını kapatmak için harcanan para bu 4 fabrikanın satış bedelinin yüzde 80'ine denk geliyor. Ülkemizin şeker ihtiyacı yıllık olarak, TÜRKŞEKER'in verilerine göre, yaklaşık 2,7 milyon tondur; Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde bulunan 33 pancar şekeri fabrikasının toplam üretim kapasitesi ise yılda 3,5 milyon tondur yani üretim kapasitemiz tüketimi karşılayacak durumda. Şeker ithal ederek sorunları yalnızca halının altına süpürüyoruz.

Özelleştirmeler bir sorundur ancak tek sorunun bu olmadığı da açıktır; çözmek istiyorsanız önce kurumları incelemeli, aksaklıkları tespit etmelisiniz. Ev geçindirmek için dahi daha tedbirli adımlar atmak gerekirken, ülkeyi yönetirken uygulamalarınızı istişareyle, etki ve sonuç analizleriyle uygulamanız gerekmekteydi. Bir yerde hata varsa onun analiz edilmesi ve kaynağının tespit edilmesi gerekir. Daha 6 Ekimde değişiklik yapılan İhracatçılar Hakkındaki Kanun'u bugün tekrar görüşüyoruz. Ayrıca yürütme ve yürürlük maddeleri hariç 11 madde olan bu teklif 5 farklı kanunda değişiklik öngörüyor.

Değerli milletvekilleri, birinci bölümdeki 3 madde üzerinde görüşlerimi açıklamak istiyorum: 1'inci maddedeki "Fuarların düzenlendiği iç alanlarda ilan ve reklamların vergiden muaf tutulması." gerekçeniz anlayışla karşılanabilir ancak böyle uygulamalarda belediyeleri de mağdur etmemek gerekir. Belediyeler temizlik hizmetlerinden tutun da oradaki altyapıya, trafiğe kadar birçok durumdan etkilenmekte ve bunun için de harcama yapmaktadır. Kaldı ki bu harcamalar başkanların cebinden değil, halkın vergisinden yapılmakta; bu yüzden belediyelerin buralarda verdiği hizmetin bedelini almasını sağlamalıyız.

Diğer bir husus, 4'üncü ve 6'ncı maddelerde öngörülen durumlarla ilgili. 4'üncü maddede ihracatçı birliklerinde boşalan ya da yeni ihdas edilen yönetim kadrolarına, 6'ncı maddede ise Türkiye İhracatçılar Meclisinin boşalan ve yeni ihdas edilen genel sekreter veya genel sekreter yardımcılığı kadrolarına otuz gün içinde Ticaret Bakanlığının olumlu görüşü alınarak atama yapılmaması hâlinde Bakanlığın resen atama yapabilmesi öngörülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Burada bazı durumlarda mağduriyet yaşandığını görüyoruz. Bu gibi bürokratik işlerin ivedi şekilde çözülmesi gerekli ancak bahsi geçen kurumlar özerk kurumlardır, Bakanlığa bağlı kuruluşlar değil, Bakanlık tarafından atama yapılması bu statüyü zedeleyecektir. Bizce bu kuruluşların bağımsız kalması, bu meslek örgütlerinin gelişimi ve bu mesleklerle iştigal eden vatandaşlarımızın faydası açısından büyük öneme sahiptir.

Bu hâliyle bu maddeleri kabul edemeyeceğimizi, bunların kurumların özerkliğine zeval getirmeyecek şekilde tekrar düzenlenmesini gerekli gördüğümüzü belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)