| Konu: | Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 10.05.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.
Sayın milletvekilleri, yine bugün AK PARTİ iktidarının bir başka günü kurtarma çalışmasıyla karşı karşıyayız. Kadın STK'lerinin fikirlerinin alınmadığı, baroların görüşlerinin sorulmadığı, üniversitelerin ilgili bölümlerinden görüşlerin alınmadığı, KEFEK komisyonunun tali komisyon yapıldığı bir kanun teklifiyle baş başayız. Kadına şiddeti, kadınların öldürülmeleri sonrası olarak değerlendiren kanun teklifi sahipleri, önleyici hiçbir tedbiri gündeme getirmeyerek vatandaşlarımızda "Büyük işler yapıyoruz." izlenimi uyandırmaya çalışmaktadır. Ancak apaçık görüyoruz ki kanun teklifi ekseriyetle kadına yönelik şiddeti önlemenin felsefesi ve ruhuyla ters düşmektedir.
Hatırlatmakta fayda var; yaklaşık bir yıl önce, bir gecede tek bir adamın kararıyla İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuz bir şekilde çıkıldığı açıklanmıştı. Bu durum, aslında, iktidarın, kadına yönelik artan şiddete ve kadın cinayetlerine bakış açısını özetlemektedir. Genel Başkanımızın ve daha birçok kişinin, kadın derneklerinin ve siyasetçinin Danıştaya başvurmasıyla İstanbul Sözleşmesi mütalaası, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayladığı sözleşme, Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilemez yönündedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ön yargıları sebebiyle İstanbul Sözleşmesi'nden çekilen iktidar şimdi yine ve yeniden kadına şiddeti önleme adına içinde herhangi bir unsur barındırmayan, pansuman görevi bile görmeyen ve hatta yaraları derinleştirecek beyhude bir çaba içindedir. İktidarın alışkın olduğumuz göz boyama taktiğini bir kez daha bu kanun teklifiyle görmekteyiz.
Sayın milletvekilleri, bu teklifle hem kadına hem de sağlık çalışanlarına yönelik işlenen şiddet suçlarının cezaları Türk Ceza Kanunu'nda artırılmaktadır. Burada iktidar yetkililerine şunu sormak isterim: Kadına ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet uygulayanlar cezaların azlığına güvenerek mi bu suçları işliyorlardı, yoksa cezaların infazları etkin olmadığı için mi buna cüret ediyorlardı? Biliyoruz ki Türk Ceza Kanunu'nda tehdit, hakaret, şantaj, kasten yaralama, eziyet gibi birçok suç düzenlenmiş durumdadır ama bu suçların düzenlenmiş olması etkin bir şekilde uygulanmalarını sağlamamaktadır. İnfaz düzenlemeleri nedeniyle hükmedilen ceza ve infaz edilen ceza arasında ciddi farklar oluşmaktadır, hükmedilen cezaların önemli bir oranı infaz edilememektedir. Kamuoyunda, maalesef, kadınlara karşı şiddet fiillerine ilişkin bir cezasızlık algısı oluşmuştur. Bu cezaların caydırıcı olabilmelerinin tek yolu cezaları artırmaktan ziyade cezaların etkin infazı olacaktır.
Sayın milletvekilleri, hatırlar mısınız, İnfaz Kanunu'yla 2020 yılında bir af çıkmıştı. Bu af kapsamında her gün cezaevlerinden birileri salındı, hâlen de devam ediyor, 31 Mayısa kadar... İzin adı altında, adli kontrolle, pandemi sebebiyle bu süreler devamlı uzatıldı. Ne oldu biliyorsunuz herhâlde sayın milletvekilleri. 22 Mart 2021 tarihinde Antalya'da cezaevinden çıkan kişi boşanma aşamasındaki eşini öldürdü. Bir taraftan cezaları artırırken öbür taraftan çeşitli sebeplerle failleri afla salmanın mantıkla izahı nedir? Her fırsatta İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmenize bir bahane olarak sunduğunuz 6284'teki koruyucu ve önleyici tedbirler uygulanmamaktadır sayın milletvekilleri. Ülkemizde birçok hukuk fakültesinde birçok hukukçu yetiştiriyoruz ama zihinsel dönüşüm burada çok önemli. Bizim önceliğimiz zihinsel dönüşümü, toplumda ve yargıçlarda zihinsel dönüşümü gerçekleştirmek olmalıdır. Kamuoyuna yansıyan bu ve benzeri kadın cinayetlerinde olduğu gibi toplumu derinden etkileyen, kamusal tartışmalara neden olan bir şiddet vakası yaşandığında yeni bir hukuk düzenlemesi yapılacağı AKP iktidarı tarafından ortaya konulmaktadır. Ancak ülkemizde kadınlara karşı işlenen suçları önlemek, şiddeti ortadan kaldırmak, etkili bir hukuk mekanizması ve bu mekanizmanın erişilebilirliğini sağlamak için düzenleme yapmak ve zihinsel dönüşümü gerçekleştirmek yerine toplumu yatıştırmak, sakinleştirmek için kanun teklifleri hazırlar hâle geldik.
Açıkça belirtmek isterim ki tüm bu düzenlemelerin üzerinde öneriler içeren İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı alan iktidarın kadına karşı şiddetle mücadele konusunda samimiyeti tartışmaya açıktır. Bu kanun teklifiyle de kadına karşı şiddet suçu açıkça tanımlanmamıştır. Oysa Türk Ceza Kanunu'na eklenecek bir maddeyle kadına karşı şiddet suçu ayrı bir suç olarak düzenlenmelidir. Böyle olması gerekirken kasten adam öldürme, kasten adam yaralama gibi suçların kadına karşı işlenmesi hâlinde nitelikli hâlden cezalandırılacağı düzenlemesi getirilmiştir. Sayın vekilim, bu suçlarda mağdurun kadın olarak belirtilmesi tek başına kadına karşı şiddet suçunu önlemek bakımından yeterli olmayacaktır. Yine "mış" gibi yapılıyor iktidar yetkilileri tarafından.
Yine, kanun teklifinde, kadına karşı işlendiğinde nitelikli hâle gelen suçların failine yönelik bir açıklama getirilmemiştir. Kasten adam öldürme suçunun ya da kasten adam yaralama suçunun failin ve mağdurunun kadın olması hâlinde bir kadın başka bir kadına şiddet uygularsa onun cezası da arttırılacak mıdır? Böyle çelişkiler içermektedir. Yani bu teklife göre arttırılacaktır. Öyle ki bir kadının başka bir kadına karşı suç işlemesi söz konusu olduğunda "kadın şiddeti"yle tanımlayamayacağımız şekilde kabaca cezaları arttırarak kadın faile de bu hükümler uygulanacaktır. "Kadın cinayeti" "kadına yönelik şiddet" denildiğinde kadının cinsiyeti ve konumu nedeniyle uygulanan bir suç şeklinden bahsedilmektedir. Bunun için de buna "kadın cinayeti" "kadına şiddet" denilmektedir. Partimiz tarafından, İYİ Parti tarafından hazırlanan iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ilkelerinde kadına karşı şiddet suçunu açıkça ve net bir şekilde anlatmış olup Türk Ceza Kanunu'nda "kadına karşı şiddet" adı altında yeni bir suç olarak düzenleme yapılmasını öngörüyoruz ve bunu inşallah çok yakın bir zamanda gerçekleştireceğiz.
Sayın milletvekilleri, yine, kanun teklifinin 8'inci maddesiyle 5237 sayılı Kanun'da 123'üncü maddesinden sonra gelmek üzere "Israrlı takip" başlıklı yeni bir suç tanımlanmıştır. Evet, bu önemli bir konudur. Ama ısrarlı takip konusunun müstakil suç kapsamına alınmasını açık ve net bir şekilde ifade etmek isterim ki önemli buluyoruz. Bu, Türk Ceza Kanunu'nun mevcut hâliyle de cezalandırılabilecek bir suçtur ancak yıllardır konuyla ilgili 96'ncı madde yargı tarafından görmezden gelinmiştir. Israrlı takip mevzubahis olduğunda suçun nitelikli hâlinin şikâyete tabi tutulmuş olması eleştirilebilir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
ŞENOL SUNAT (Devamla) - Sayın milletvekilleri, ısrarlı takip mevzubahis olduğunda derhâl 6284 devreye girebilmelidir. Suçun nitelikli hâlinin şikâyete tabi tutulmuş olması eleştirilebilir bir husustur. Suçun çocuğa karşı işlenmesi hâlinde şikâyet aranmamalı ve resen soruşturulması gerekmektedir.
Evet, AK PARTİ iktidarının günü kurtarmak ve göz boyamak amacıyla Meclise getirdiği bu düzenlemeyle kadına şiddetin önlenmesi konusunda bir yol alınamayacağı da maalesef ortadadır. Komisyon görüşmelerinde verdiğimiz değişiklik önergelerinin iktidar tarafından kabul edilmemesinin mantıklı herhangi bir açıklaması yoktur. Bu yanlışlardan Genel Kurulda dönülmesini umuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)