| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 102'nci yıl dönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın kutlanması ile günün anlam ve öneminin belirtilmesi görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 85 |
| Tarih: | 23.04.2022 |
İYİ PARTİ MECLİS GRUBU BAŞKANI İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, aziz milletimiz; İYİ Parti adına hepinizi saygıyla selamlarım.
Yaklaşık yüzyıl önce bu ülkenin istiklal mücadelesine karar verenler işe bir ordu kurarak başlamadılar, işe bir Meclis açarak başladılar. Yüzyıl önce bu mücadeleyi yürütenler, özgürlük mücadelesini millî egemenliğe dayandırdılar, hukukun müdafaası çizgisine taşıdılar ve meşruiyeti ve ahlaki üstünlüğü bu mücadelenin ön koşulu olarak kabul ettiler. İmparatorluğumuzun kurmayları olan İstiklal Savaşı'mızın bu kahramanları ve aynı zamanda cumhuriyetimizin yüksek vizyonlu kadroları o şartlar altında bile ilkesel duruşlarını göstermeyi bilmişlerdir. 19'uncu ve 20'nci yüzyıl... Çünkü 19'uncu ve 20'nci yüzyıl millî egemenliğe dayanmayan, hukuku öncelemeyen onlarca bağımsızlık hareketinden ortaya çıkan insani dramlara şahitlik etmiştir. Millî egemenliğe dayanmayan bağımsızlık hareketlerinin büyük kısmı ülkeleri savuran diktatöryal rejimlere savrulmuş ve insani dram hikâyeleriyle dolmuştur. Bu vesileyle, bu yüksek vizyonlu kadroya ve bu aziz milletimize bir defa daha teşekkür ederiz, saygılar sunarız ve geçmişleri rahmetle ve minnetle anıyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, bizim kurucu değerlerimiz böyledir, işgal altındayken dahi millî egemenlikten ve hukuktan, müzakereden ve istişareden vazgeçmemektir, yegâne meşruiyet kaynağı olarak milleti görmek ve yalnızca millete dayanmaktır; Türk devleti böyle kurulmuştur, evveli de budur, ahiri de budur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, millî egemenlik kitaplara konu olsun diye değil, hayatın akışına yön versin diye önemsenir. Yasama ve yargı organlarının bağımsızlığı devletin bağımsızlığı demektir ve millî egemenliğimizin temelidir. Liyakat, millî egemenliğimizin vazgeçilmez bir unsurudur; Parlamento ve yargı, kararlarını millet adına verir. Bütün parlamentolar yalnızca "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözünü yaşatmakla yükümlüdürler fakat bugünlerde olduğu gibi, âdeta bir kuvvetler birliği şartlarının dayatılması; hâkimiyetin, milletin Meclisinden saraylara taşınması ve atanmış dar bir kadroya sığdırılması; adaletin ve liyakatin ezilmesi; millî egemenliğin, yalnızca metinlerde kalarak hayatın akışında bir alan bulamamasıdır. Bu da inanç hürriyeti, ifade hürriyeti, teşebbüs hürriyeti kısıtlanmış, kendini ifade edemeyen bir toplum demektir.
Değerli milletvekilleri, 1889, bu toprakların ilk siyasi partiyle tanıştığı zaman dilimidir. Türkiye, 1889'dan bu yana, son beş yılki kadar siyasetin daraldığı alanı çok az görmüştür; siyaset ancak çok ender bu kadar daraltılmıştır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu partili Cumhurbaşkanlığının yarattığı siyasi atmosfer, gerçekten, daraltılmış ve toplumun kısıtlanmış böyle bir dönemini izah etmektedir. Bakın, bugünkü dönemi biraz geriye götürelim, 12 Eylüle götürelim, bundan kırk yıl öncesine taşıyalım, "Kanun da biziz, devlet de biziz." diyen bir dil, işçileri, memurları zorla siyasi mitinglere taşıyan bir yapı, özgürlüğü toplumsal bir sıkıntı olarak gören bir zihniyet, medya ve yargıyı tekelinde tutan bir anlayış, bugünkü atmosfer buna mı yakın yoksa cezaevinde dahi demokratik parlamenter rejimi koruma gayretinde olan Süleyman Demirel'e, Necmettin Erbakan'a, Alparslan Türkeş'e mi yakın? Bu yakınlığı iyi ölçmemiz ve tartmamız lazım.
Yine bugünkü hâkim olan yönetimi bugünkü atmosfere hâkim olan yönetim anlayışını 28 Şubata taşıyalım, apoletleriyle brifing veren paşaların ve cübbeleriyle bu toplantılara katılan hâkimlerin, yapılan tüm zulümlere alkış tutan üniversite yöneticilerinin hukuku ezen zihniyetine mi yakındır yoksa inandıkları gibi kendilerini toplumda ifade etmek isteyen, bu yüzden itilip kakılan, yarına yönelik hayal kuramayan gençlerin, kadınların yanına mı yakındır?
Değerli milletvekilleri, bu nedenle bugün demokrasi adına verdiğimiz mücadele, aynı zamanda tarih nezdinde yürüttüğümüz bir itibar mücadelesidir; bu, bir millî egemenlik mücadelesidir. Sayın Genel Başkan Meral Akşener'in dediği gibi millî egemenliğin varlığında devletin sahibi 84 milyondur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Devlet, milletin tamamına aittir ve bu nüfus kâğıdı devletin tapusudur, herkes 84 milyonda 1 hissedardır. Hilal'inki de Bilal'inki de eşittir; İsmet Yılmaz'ınki de İsmail Tatlıoğlu'nunki de eşittir; Recep Tayyip Erdoğan'ınki de Kemal Kılıçdaroğlu'nunki de Devlet Bahçeli'ninki de Meral Akşener'inki de eşittir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu bağlamda şunu söylemek lazım: Bunun dışında bir referans aranması millî egemenlik gasbıdır, hak gasbıdır. Bugün 90 puanla kadroya giremeyen 60 puanla girenlerin bulunduğu bir ülkede ve bugün "Herkes eşittir ama iktidar mensupları daha eşittir." sözünü hayata geçiren yeni düzene baktığımızda Türkiye'de bir millî egemenlik gasbının varlığını çok canlı bir şekilde görmemiz gerekir.
Çok değerli milletvekilleri, özgür ve eşit bir Parlamentonun hukuku ve bu çerçevede Parlamento hukuku milletin bu hakkının gasbedilmesini önleyecek tek mercidir. Toplumun hiçbir sorununu bu Parlamentonun hukukuna aykırı davranarak, toplumu ayrıştırarak ve de siyaseti kompartımanlar hâlinde yapıları ve organizasyonları muhatap kılarak çözemeyiz. Türkiye'de her türlü sorunun çözüm mercisi alandaki vatandaştır. Biz Türkiye'deki sorunları siyasi kompartımanlarla çözemeyiz; bu, bir siyasi feodalitedir ve dünya bunu böyle çözememiştir.
Değerli milletvekilleri, toplumun bu bağlamda beklentisi gerçekten yüksektir. İstanbul'u fetheden iradenin de bu Meclisi açmış, sonrasında cumhuriyeti kurmuş iradenin de temel arzusu birdir; bu topraklarda yaşayan insanları mutlu ve huzurlu kılmak, onlara dünyanın en ileri şartları ve standartlarını sunmak, onlar için özgür ve refah içinde yaşayacakları, birinci sınıf hissedecekleri bir ülke yaratmaktır. Zaman zaman tökezlese de bu amacın hilafına yollara sapılsa da Türkiye bu arzuyu yitirmemiştir ve yitiremeyiz. O nedenle, İYİ Parti olarak biz bu arzunun sahibiyiz. Tek adam ceketine sığmayan bu milletle birlikte 21'inci yüzyılın koşusuna talibiz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
İYİ PARTİ MECLİS GRUBU BAŞKANI İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - ...yükselen bir Türkiye'ye talibiz, özgür bir Türkiye'ye talibiz. Bilmekteyiz ki bir toprağı vatan yapan, özgürlüktür ve biz bu özgürlüğe talibiz, adil bir Türkiye'ye talibiz, zengin bir Türkiye'ye talibiz. Güçlendirilmiş Parlamento mücadelesini yapmamızın gerçek nedeni de budur.
Bu çerçevede, yüz iki yıl önce Ankara'da milletin kayıtsız şartsız egemenliğini ilan ederek Türkiye Büyük Millet Meclisini açan Gazi Meclisimizin ilk Başkanı, İstiklal Savaşı'nın Başkumandanı Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi, kurucu kadrolardan bugüne bu kutsal çatı altında görev yapmış tüm parlamenterleri saygıyla ve ahirete irtihal edenleri rahmetle anıyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İYİ PARTİ MECLİS GRUBU BAŞKANI İSMAİL TATLIOĞLU (Devamla) - Üniversite verilerine göre, 7,5 milyon çocuğun yeterince beslenemediği ve ısınamadığı bir dönemde milletimizin bu bayramı gerektiği kadar kutlayamadığının farkındayız ama aziz milletimizin bununla beraber bayramını kutlarız. Yine, aziz milletimizin önümüzdeki haftaki Kadir Gecesi'ni ve Ramazan Bayramı'nı kutlarız.
Hepinize saygılar sunarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)