GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:77
Tarih:07.04.2022

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına 322 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 8'inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle muhtar ödeneğinin net asgari ücret tutarının altında olmayacağı düzenlemektedir; biz bunu olumlu buluyoruz ama geç kalınmış ve bugünkü ekonomik koşullarda yetersiz bir çözüm olarak görüyoruz. Biliyoruz ki muhtarlar halkın devletle ilk buluşma noktasıdır. Dolayısıyla muhtarlarımızın sorunlarının araştırılması ve onlara çözüm bulunması devlet-millet birlikteliğinin iyi bir göstergesi olacaktır.

Değerli arkadaşlar, ben burada biraz üniversitelerimizin durumundan bahsetmek istiyorum. İktidar partisi maalesef üniversite mantığını pek kavrayamamıştır. Üniversiteler şubeleşen, dershane gibi bir oluşum mantığına oturtulamayan müesseselerdir; bunun aksini Sağlık Bilimleri Üniversitesinde görüyoruz. Rektörlüğü İstanbul'da bulunan Sağlık Bilimleri Üniversitesinin Adana'da, Bursa'da, Erzurum'da, Ankara'da, İzmir'de, Kayseri'de, Trabzon'da tıp fakülteleri var. Kanun teklifinin 9'uncu maddesinde de ihdas edilen yeni kadroların aslan payını bu üniversitemiz alıyor. YÖK, Sağlık Bilimleri Üniversitesine bu imtiyazları neden veriyor? Sadece yurt içinde de değil, yurt dışında Özbekistan ve Suriye'de tıp fakülteleri, Somali'de Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sudan'da Sağlık Bilimleri Enstitüsü var. Buralardan mezun olanlara da diploma verilecek yani Sağlık Bilimleri Üniversitesi diploması verilecek yani diploma denkliği otomatik verilmiş olacak. Türkiye'den ayrılan doktorlara "Varsın, gidiyorlarsa gitsinler." derken Özbekistan, Suriye ve Sudan'da bizim vergilerimizle doktor yetiştirip ülkemizde istihdam etmeyi planlıyorsunuz anlaşılan; arkadaşlar, bu vahim bir hatadır. YÖK, Türkiye'deki eğitimi doğru dürüst denetleyip değerlendiremezken Sudan'daki, Somali'deki eğitimi nasıl denetleyecek?

Değerli milletvekilleri, bu milletin parasıyla "Yurt dışında üniversite açtık." diye reklam yapmaya, fizibilitesiz projelere rant aktarmaya devam etmenin sonuçlarını görüyoruz. Vatandaş yağ için, gaz için kuyrukta; marulu, domatesi, biberi alacak para bulamıyor, faturaları nasıl ödeyeceğini kara kara düşünüyor. Elimizdeki iyi üniversiteler bile nitelik kaybına uğramış durumda. Bunlar sizin hatalı politikalarınızın neticesi. Üniversitelerde niteliği niceliğin önüne koymak birinci hedefimiz olmalıdır. Üniversitelere doğal olarak kadro gereklidir ancak kadro demek, nitelikli üniversite demek değildir. Öyle olsaydı, kadro sorunu olmayan, dünyadaki önde gelen üniversitelerin yöneticileri çok rahat olurlardı, hâlbuki "Ben bu üniversiteyi daha iyi yapmak için neler yapabilirim? Dünya nereye gidiyor? Bilimsel araştırmalarda hangi konulara ağırlık vermeliyim?" diye düşünmekteler; nitekim, üniversiteler böyle gelişir. Bizdeki problemlerin başında sorunu yanlış teşhis etmek var; esas sorun, planlama hususundadır. "Hocalarda atıl kapasitemiz var mı?" "Bazı bölümlerde yetişen öğrenciler iş bulamıyor, ne yapılabilir?" "Hocaları ve öğrencileri daha iyi nasıl motive ederiz?" gibi sorulara yanıt aranmalıdır. Ayrıca "YÖK, mezunlarının işsiz kaldığı bölümlere yeni öğrenci alımına neden izin veriyor? Ülkemizin üniversite mezunlarını absorbe etme kapasitesi nedir? Hangi branşta, ne kadar eleman yetiştirilmelidir?" diye sorulmalı, bölümlere mezunlar üzerinden bir projeksiyonla bakılmalıdır. Üniversitelerde "Ben yaptım, oldu." mantığına yer olmamalıdır, kurullar, komisyonlar olmalıdır. Gelişmiş ülkelerde bu böyledir, hatta rektör seçimi dahi komisyona bırakılır. Bizde ne oldu? Boğaziçine hakkında intihal iddiası olan, siyasi çevresi olan bir akademisyen Cumhurbaşkanınca rektör olarak atandı. Bu atamanın nedeni de geri bildirim almamaktı. Eskiden bu sürece YÖK dâhildi, şimdi o da devre dışı kaldı. Boğaziçi Üniversitesi dünyada saygınlığı olan bir üniversitemizdir ancak istişaresiz rektör atama yüzünden üniversiteye her geçen gün bu saygınlığını kaybettiriyoruz. Umarım ki Boğaziçi Üniversitesinde ihdas ettiğiniz yeni kadrolar, son iki yıldır yaşananlar Boğaziçini ele geçirmek iddiasında olanları yanıltır. Yaşananların bir kadrolaşma hamlesi olmadığını ispat etmek ve güzide üniversitemize dönülmez zararların verilmesini önlemek boynunuzun borcudur diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)