| Konu: | Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 70 |
| Tarih: | 23.03.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına 320 sıra sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, tüketici haklarını korumak devletin görevlerindendir ve Anayasa'mızın 172'nci maddesi de devletimize tüketicileri korumak için gerekli tedbirleri alma görevi vermiştir. Nitekim, aldığı mal ve hizmetten memnun kalmamış, kalite ve fiyat hususunda aldatılan, ürün ve hizmetler konusunda yeterli şekilde bilgilendirilmemiş tüketicilerin devlet tarafından korunması, diğer yönüyle tüketici haklarını savunan örgütlerle desteklenmesi de gereklidir. Zira üretici, satıcı, tüketici üçgeninde tüketici en korumasız paydaştır.
Tüketicinin korunması gerekliliği de yeni bir mesele değildir; Ahilik geleneğinden başlayarak Selçuklu ve Osmanlı Devletlerinde de bunun izlerine rastlamak mümkün. Kullandığımız "pabucunu dama atmak" tabirinin, Ahilik geleneğinde yaptığı pabuçların uygun olmadığı tespit edilen zanaatkârın işine son verilmesi ve ilanen uygun olmayan pabucun dama atılmasından kaynaklandığı bilinmektedir. Tüketicinin korunması konusunda atılan adımlar ta 1502 yılında Sultan II. Bayezit zamanında çıkarılan Kanunname-i İhtisab-ı Bursa fermanıyla ortaya çıkmıştı. Kaldı ki bu ferman dünyadaki ilk tüketici kanunu olma özelliği de taşımaktadır.
Ülkemizde tüketicinin korunmasına ilişkin ilk mevzuat çalışması Avrupa Birliği üyelik süreci dâhilinde 1994 yılında Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ve 1995 yılında 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'la yapılmıştır. Tüketici Kanunu zaman içinde birkaç kez değiştirilmiş; ekonominin değişen kurallarına ve tüketicinin ihtiyaçlarına cevap vermemesi nedeniyle 2014 yılında 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun yürürlüğe girmiş, 4077 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Ülkemizde devletin attığı adımlar yanında halk da sivil toplum örgütleri kurarak kendi haklarını korumak için çaba sarf etmiştir. Kurulan çeşitli sivil toplum kuruluşları, tüketici hakları hususunda tüketicileri bilinçlendirmeye çalışmışlar ve tüketiciyle ilgili uygulamaların önemli taraflarından olmuşlardır. Tüketici örgütlerinin beklentisi, istişare süreci içerisinde yeterli çalışmayla bir kanun teklifi verilmesi ve bu sayede de daha tatminkâr ve işlerliğe sahip bir teklifin hazırlanmış olmasıdır. Ancak tüketici örgütleri bugünkü düzenlemelerden memnun değil. Bakın, biz, tüketicilerin korunması adına yapılan düzenlemeleri olumlu bulsak da sürece katkı sağlayabilecek ve sürecin sağlığı açısından büyük önem arz eden paydaşların görüşüne başvurulmamasını çok büyük eksiklik olarak görüyoruz. Tüketici hakları hususundaki düzenlemelerde tüketici örgütlerinin de talepleri göz önünde bulundurulmalıdır. Zira, bu örgütler tüketiciyle iç içedir, sorunlarla karşı karşıyadır ve tüketicinin korunmasında yok sayılamayacak paydaşlardır. Tüketicinin hakkını aradığı ilk adres tüketici hakem heyetleri olsa da Tüketici Konseyi, Reklam Konseyi, Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu gibi onlarca kurumda da birçok tüketici örgütünün temsilcisi görev yapmaktadır. Bu kanun teklifinde de tüketici örgütleri, kanun teklifine ilişkin hazırlık çalışmaları sürecinde katkı sunmak, görüş ve önerilerini paylaşmak istemiş ve bu isteklerini Ticaret Bakanlığına iletmiş ve bu konuda birlikte çalışılacağı yönünde olumlu cevap almışlardır. Ancak 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da yapılması öngörülen değişiklikler konusunda ortaya konulan çalışmaları tüketici örgütleri, medya aracılığıyla öğrenmek durumunda kalmıştır. Kanun teklifinin gerekçesinde "Tüketicileri daha ileri seviyede korumaya yönelik tedbirlerin alınması..." ifadesi yer alsa da teklif Komisyon gündemine alınana kadar tüketici örgütleriyle bir araya gelinememiştir. Çıkarılacak kanunlar doğru, adil ve demokratik bir şekilde, makul biçimde, paydaşlarla müzakere ve istişare edilerek kararlaştırılmalıdır ki tüketicilerin de beklentileri karşılansın ve gerekçede gösterilen hedeflere ulaşılabilsin. Bu kanun teklifinin görüşüldüğü Komisyon toplantısından sonra 43 tüketici örgütü bir araya gelerek basın aracılığıyla "Taslağın kendisini dahi görmeden birkaç saat içinde taslağı inceleyip görüşlerin yasama Meclisine iletilmesini beklemek 'Biz yaptık, oldu.' yaklaşımının açık bir göstergesidir. Yasa değişikliği çalışmasının hiçbir sürecine dâhil edilmeden Tüketici Yasası'nın yaşama geçirilmesinde en önemli paydaş olan tüketici örgütlerini ve evrensel bir hak olan tüketicinin temsil edilme hakkını yok sayan bu yaklaşımı reddediyor, güçlü şekilde protesto ediyoruz." dediler. Kaldı ki aynı şekilde, kanun teklifi hazırlık çalışmalarına tüketici örgütleri dâhil edilmediği gibi Komisyon üyelerine de kanun teklifini incelemek için yeterli süre maalesef tanınmamıştır. Meclis Genel Kurulu çalışmalarının devam ettiği geç bir saatte Komisyon üyelerine bir gün sonra saat 13.15'te toplanmak üzere bildirim yapılmıştır. Ancak, maalesef hemen her kanun teklifi görüşmelerinde bu durum bu kürsüden dile getirilir; iktidarın, istişare etmediği, eleştirileri dinlemediği, yeterince çalışılmayan ve sonra düzeltilmesi gereken kanun teklifi verdiği ve bunları da yine koltuk çoğunluğu sayesinde komisyonlarda kabul ettiği söylenir ancak iktidar partisi bir türlü ikna edilemez. Sonuçta, aynı kanunda onlarca kez değişiklik kaçınılmaz olur; İhale Kanunu, Maden Kanunu, Diyanet İşleri Kanunu gibi. Tüketici Kanunu da sık sık değişikliğe uğrayan, düzenlenen bir kanun. Bugün görüştüğümüz, Eylül 2014'te yürürlüğe giren 6502 sayılı Kanun dahi 8 defa değişikliğe uğramış. Buradan da genel olarak kanun tekliflerinin iyi düşünülmeden, yeterli istişare yapılmadan, özensiz hazırlandığı sonucuna varabiliriz. Bu özensizliklerin önemli bir örneğini terminolojide yaptığımız hatalarda görüyoruz. Mesela, bu kanun teklifinde, daha öncesinde yapılmış terminolojik hatalarda düzeltmeye gidilmiş. Örnek verecek olursak: Sigortacılık mevzuatıyla kavram birliği sağlanması için 4'üncü maddede geçen "krediyle ilgili sigorta" ifadesi "kredi bağlantılı sigorta" olarak değiştiriliyor. Bir başka örnek, 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu'nun da terminolojisinde hatalar olduğu, "uygunsuz, hatalı, ayıplı" gibi kavramların bir arada kullanılmasının da uygulamada tereddüt ve sorunların yaşanmasına sebebiyet verebileceğidir. Ki komisyon üyesi arkadaşımız Yasin Öztürk bu hususu Komisyon görüşmelerinde söylemişti. Bu terminolojik farklılıklar muhtemelen İngilizceden çeviriden kaynaklanmaktadır. Tüketicinin korunmasıyla ilgili düzenlemeler büyük ölçüde Ticaret Bakanlığınca İngilizceden dilimize çevrilerek getirilmiş görünüyor. Belli ki bu çeviriler de konuyla ilgili uzmanların görüşlerine yeterince başvurulmadan ve hukuk sistemine uygunluğu irdelenmeden yapılıyor.
Bu konuşmamda, başta Türetici Örgütleri Konfederasyonu olmak üzere, tüketici örgütlerinden aldığım geri bildirimlerle teklif üzerinde değerlendirmelerimi yapıp sunacağım.
Bugünkü değişiklik ve düzeltme ihtiyacı 6502 sayılı Kanun'da da değişiklik yapılmasını içeren bu kanun teklifiyle giderilmeye çalışılmakta ancak tüketicinin sorunları 19 maddelik bir kanun değişikliğiyle sınırlı değil. Ele alınması gereken birçok sorun hâlâ çözüm beklemektedir, tüketicilerin çok şikâyet ettiği ama çözülemeyen pek çok konu var.
Örneğin, açma-kapama bedellerinin tahsili konusu. Elektrik, su, doğal gaz gibi sayaçların tüketici mahallinde olduğu durumlarda açma-kapama bedeli alınmasını makul ölçülerde kabul edebiliriz ama dijital hizmet alanlarında açma-kapama uzaktan erişimle yapılmaktadır. Bu nedenle, bu hizmetlerde açma-kapama bedeli alınmasının haksızlık ve tüketiciyi mağdur eden bir uygulama olduğunu ifade etmek isterim ama bu teklifte bu hususta bir iyileştirme bulunmuyor.
Mesela, internet üzerinden satış yapan sitelerdeki mesafeli satışlarda kişisel verilerin korunması meselesi, ayıplı malların iadesi, kargo sorunları gibi eksik bırakılan konular mevcut. Cep telefonu beklerken paketten salatalık çıktığını gören tüketici kargo firmasıyla baş başa bırakılıyor, onlar da paketin içini görmediklerini söylüyorlar. Mahkemeye intikal eden olaylarda da hukuki süreç o kadar yavaş çalışıyor ki tüketiciyi hakkını aramaktan caydırıyor.
Bir başka örnek ise, geçen sene tasfiye edilen faizsiz finans sistemiyle ev satan firmaların katılımcılarının durumları. Ev almak için aylarca taksit ödemişler ama kurada çıkmadıkları için sıralarını beklerken firma tasfiye edilmiş; ev almayı bırakın, ödedikleri paraları kurtaramaz hâle gelmişler. Bu arada ev fiyatları da 2'ye ve hatta 3'e katlanınca ev almaları iyice imkânsız hâle gelmiş. Tahminî olarak 20 bin katılımcının mağdur olduğu ifade ediliyor. Bu hususta da teklif bir çözüm getirmiyor.
Değerli milletvekilleri, Komisyon görüşmeleri esnasında 1'i Cumhuriyet Halk Partili üyelerle olmak üzere 2 adet madde ihdasına yönelik önerge verdik. Bunlardan ilki, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 73'üncü maddesindeki "tüketici mahkemeleri" ifadesinden sonra "idare mahkemeleri" ibaresinin eklenmesiydi. Bu önergeyle kayda değer gelirleri olmayan ve gönüllülük esasına göre çalışan tüketici örgütlerini tüketici haklarını ilgilendiren ve idare mahkemelerinde görüşülmesi gereken hususlarda da harç ücreti külfetinden korumayı amaçlamıştık. Zira belediyelerin yahut kamu kuruluşlarının yaptığı bir düzenleme için tüketici örgütlerinin idare mahkemesine gitmesi gerektiğinde karşılarına çıkacak olan maddi külfet caydırıcı bir niteliğe bürünüyor. İdare mahkemesinin alanına giren konularda tüketicilerin haklarını koruma amacıyla verdiğimiz bu önerge iktidar milletvekillerince reddedilmiştir.
25 Haziran 2010 tarih ve 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun'un 30'uncu maddesinin (1) ve (5) numaralı fıkralarında geçen "dört" ibaresinin "iki" olarak değiştirilmesini teklif etmiştik. Bu önergemizin gerekçesi kara yolları için belirlenen geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yaptığı tespit edilen vatandaşlara uygulanacak cezai yükün tüketiciler lehine azaltılmasıydı. Burada ayrıca sistemdeki sorunlar nedeniyle örneğin, HGS sisteminin verdiği hatalar ya da bakiyenin yetersiz kalması gibi durumlar neticesinde tüketici cezalandırılmaktadır. Bunun yanı sıra, burada asıl sorunlardan biri de otoyol işletmecisi firmaların cezalı geçişleri araç sahibine bildirmeden cezaları uygulaması ve aylar sonra avukat marifetiyle haciz yoluyla tahsil etmeye kalkışmasıdır. Bu firmaların ihbar yapmadan ceza ve haciz uygulamasına da son verilmelidir.
Değerli arkadaşlar, maddeler üzerindeki görüşlerimizden de kısaca bahsetmek istiyorum. İlk 3 madde kredili satışlarla ilgili olarak tüketiciye kolaylıklar getirmektedir; olumlu buluyoruz.
Madde 4'te tüketici kredilerinde, madde 5'te de konut kredilerinde sigorta zorunluluğu kaldırılmaktadır. Özellikle uzun vadeli konut kredileriyle beraber istenen bu hayat sigortaları için tüketicinin yaşına bağlı olarak aşırı yüksek bedeller istenmektedir. Bir diğer deyişle bankalar ucuz diye sattıkları kredilerde dosya masrafı, zorunlu sigorta gibi yollarla tüketiciye daha ağır bedeller ödetmektedirler. Bu gibi gizli maliyetlerin açıklığa kavuşturulması olumlu olmuştur. 6'ncı maddeyle büyük ölçekli, ön ödemeli konut projelerinde inşaat sürecinin tamamlanmasının uzun süreler alabilmesi göz önünde bulundurularak bu konutların tüketiciye azami teslim süresinin otuz altı aydan kırk sekiz aya çıkarılması öngörülmekte. Başka bir deyişle Bakanlığın inceleme yapabilmesi için gerekli olan asgari süre otuz altı aydan kırk sekiz aya çıkarılmaktadır. Bu durumun projelerin tamamlanması, müteahhitlerin zora girmemesi gibi durumlar açısından önemli olduğunu söyleyebilirsiniz; bu hususta da haklısınız. Ancak tüketicinin bir sene daha bekleyecek olması sizce tüketici lehine bir düzenleme midir? Kaldı ki Komisyon görüşmeleri sırasında iktidar partisindeki milletvekili arkadaşlarımız bu düzenlemeye gerekçe olarak hiç kabul etmedikleri ekonomik sıkıntıları sebep göstermişti.
7'nci maddede, tüketicinin ihtiyaçlarına göre hazırlanan mallarda teslim tarihi otuz günle sınırlandırılmak yerine sözleşmeyle belirlenmektedir. Bu maddeyle de üreten firmalara kolaylık sağlanmaktadır.
8'inci maddeyle devre tatil uygulamaları düzenlenmekte, bunu genel itibarıyla olumlu buluyoruz ancak devre tatil hususunda aidat meselesinin de düzenlenmesi gerekiyor. Bazı devre tatil uygulamalarında tüketicilerin karşısına çıkarılan aidatların kontrolsüz ve keyfî bir şekilde arttığını görüyoruz, bunun sınırlandırılması önemlidir. Ayrıca, birçok örnekte devre tatil uygulamalarında başlangıçta tüketiciye vadedilen imkânların zaman içerisinde farklı amaçlarla kullanıldığı, satıldığı ve netice itibarıyla tüketicinin başlangıçtaki anlaşmasına aykırı bir süreç işlediği, başlangıçta anlaşılan tesis imkânlarının önemli ölçüde değiştirildiği de ortaya çıkıyor. Devre tatil uygulamalarında buna da çözüm bulunması ve bu tarz olumsuzlukların önüne geçilmesi gerekmektedir.
9'uncu madde, özellikle teknolojik cihazların yenilenmesi hakkında olumlu bulduğumuz bir madde. Bilhassa kullanılmış cep telefonlarının yenilenerek Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun Merkezi Cihaz Kayıt Sistemi'ne kaydedilmesi yoluyla tekrar kullanılabilir duruma getirilmesi faydalı olacaktır. Bu arada Merkezi Cihaz Kayıt Sistemi'nde bulunan kayıtların sayısı aşırı artmış durumda. Bu da kaçak telefonların "klonlama" denilen yöntemle yasal hâle getirilmesine yol açıyor. Bu konuda çalışma yapılarak Merkezi Cihaz Kayıt Sistemi'nden üç yıldan uzun süre kullanılmayan telefonların çıkarılması uygun olacaktır.
Madde 10 yetkili servis izlenimi veren özel servislerin düzenlenmesini içeriyor, olumlu buluyoruz.
Madde 11'de Reklam Kurulunun çalışmasıyla ilgili bir düzenleme yapılıyor, onu da olumlu buluyoruz.
Madde 12'de il ve ilçelerde tüketici hakem heyetlerinin oluşumu Bakanlığın yetkisine bırakılıyor. Bu tür yetkisel işlemlerin kanunda yer alması daha uygun olacaktır görüşündeyiz.
Madde 13'te tüketici hakem heyetlerine başvuru koşulları güncellenmiş görünüyor.
Madde 14'te ise tüketici hakem heyetlerinin kararları ve kararlara itiraz usulü belirleniyor. Mevcut yasada bulunan tüketici mahkemelerinin kararlarının üst mahkemelere taşınamaması hak arama açısından sınırlama getirmektedir.
Madde 15'te ceza hükümleri yer almaktadır. Bu maddenin (c) bendinde yer alan "internet sitesinin tümüne yönelik olarak erişimin engellenmesi kararı" suçu işleyen yerine çok daha genel bir kitleyi cezalandırma sonucunu doğuracaktır. Bu ifadenin çıkarılması daha adil olacaktır görüşündeyiz.
Daha sonraki maddeler için olumlu görüş taşıyoruz.
Değerli milletvekilleri, tüketicilerin ürün ve hizmet satın alması ile ekonominin genel tablosu arasında bir orantı vardır. TÜİK tarafından şubat ayında yapılan açıklamaya göre tüketici güveninde daha önceki aylarda yaşanan artış, yerini düşüşe bırakmıştır. 2021 yılının Şubat ayında yüzde 84,5 civarında hesaplanan Güven Endeksi, 2022 yılının aynı ayında yüzde 71,2 oranına düşmüştür.
Bakın, TÜRK-İŞ'in Ocak ayında açıkladığı verilere göre ülkemizde 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 4.250 liranın üzerinde, yoksulluk sınırı 14 bin lira civarında; bekâr bir çalışanın yaşama maliyeti aylık 5.587 lira. Tüketici Hakları Derneğinin tespitine göre nüfusumuzun yüzde 30'undan fazlası yani 25 milyon kişi açlık sınırının altında, yüzde 60'ından fazlası yani 50 milyondan fazla insan da yoksulluk sınırı altında yaşıyor; Türkiye'de nüfusun yüzde 90'ından fazlası yani 76 milyondan fazla tüketici aç ve yoksul olarak yaşamını sürdürüyor.
Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener 16 Mart Çarşamba günkü grup toplantımızda söylemişti: "Bu ülkede evine et alamayan milyonlar var, kirasını ödeme hayali kuran vatandaşlarımız çok sayıda. İstiyoruz ki bir annenin gece düşündüğü 'Yarın çocuklarıma ne yedirebilirim?' olmasın. İktidar, her bir vatandaşını düşünsün. Devletin adaletini ve cömertliğini bütün vatandaşlarımız eşit olarak hissetsin istiyoruz. Maalesef bugünkü sistemde bunun pek mümkün olmadığını da görüyoruz çünkü sürekli aksine bir gidiş var."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Ancak milletimiz müsterih olsun, demokrat ve kalkınmacı bir anlayışın hüküm süreceği iktidarımızda her vatandaşımızı gözeteceğiz diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)