GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İçtüzük'ün 104 ve 105'inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:64
Tarih:08.03.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu olan partilerin önergelerinin birleştirilerek kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılması için 9 Mart 2021'de kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu'nu görüşüyoruz.

Komisyonun kuruluşu ilginç bir hadiseyle kesişti; 20 Martta, Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesinin yok sayılarak, bir gece yarısı kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararıdır bu kesişen. Bu, sadece demokratik hukuk devletine, güçler ayrılığına ve yasamanın yetkilerine uygun olmayan bir hamle değildi; kadınlarımızın verdikleri ve kadınlarımız için verilen mücadeleyle edinilmiş olan kazanımlarımızın da yok sayılması kararıydı. Senelerce kendisine destek vermiş ve yarın geleceğini eline alarak kendisini gönderecek milyonlarca kadını karşısına alacağı bir karardı bu iktidarın ve aslında Türk kadınının tarihi değiştirecek gücünü hafife almaktı.

Ne acayiptir ki bir yandan, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki iktidar kanadı, önceki yıllarda defalarca sunduğumuz ve reddettikleri kadına şiddetin araştırılması teklifini Meclis gündemine -birlikte- getirerek kabul etti; umutlandık biz de hep beraber, 2021'de 471'e çıkan kadın cinayetinden sonra nihayet iktidar çağrılarımıza kulak vermişti ve komisyon kuruluyordu. Tam on bir gün sonra, bir gece yarısı, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle tilki uykusundan uyandık. Meğer komisyon sadece bir tamponmuş; kanamayı geçici durdurmakmış amaç, kökünden kaldırmak değilmiş. Aslında mevzu, yine sorunu çözmek değil; mevzu, algıyı yönetmekmiş; "mış" gibilikmiş yine Hükûmetin yaptığı.

Buna rağmen, komisyonda kaldık, görüşlerimizi bildirdik, sorularımızı sorduk ve bugün yüce Meclise sunulan bu raporun oluşumuna katkıda da bulunduk. Sayın Şenol Sunat, işlerken yaşadıklarını, hemen her komisyonda takınılan çoğulcu değil de çoğunlukçu tutumla temsil etmede yaşadıkları sıkıntıları ve asıl amacına meşruiyet kazandırmamak adına 23 Haziranda neden Komisyondan ayrıldık, bunu burada paylaştı; onlara girmeyeceğim.

Özetle, salt siyasi saiklerle hareket edeceğini baştan belli eden, kadına yönelik şiddeti önlemek bir yana, kazanımlardan geri adım atılacağını ve belli kesimleri memnun etmek için, kanunlarda değişiklik için zemin komisyonu imiş maalesef; böyle bir duruma düştük. Bunu Türk kadını bilmelidir, iktidarı bu konuda yüce Türk milletine şikâyet ediyorum huzurlarınızda. Kadınlarımız "İstanbul Sözleşmesi'ne gerek yok." diyenleri, güvenlik ve adalet kurumlarından yardım istediklerinde nasıl geri çevrildiklerini, sözleşmeden çıkılırken artan kadın cinayetlerini unutmayacaklar. "Şiddetin kadını da olur muymuş?" "Cinayetin kadını da olur muymuş?" diyenleri, "Kadına yönelik şiddet tolere edilebilir rakamlarda arttı." diyenleri, cumhuriyetin kadınlarımıza kazandırdıklarını yok sayanları, "Türk kadını ne yaptı ki?" diyenleri unutmayacaktır.

Raporda 17 başlıkta 555 tane politika önerisi var. Bu şu demek: Hani senelerdir söylüyoruz ve reddediyorsunuz ya, "Biz harikayız, çok iyi bu işler." filan diyorsunuz ya; kendi tespitlerinizle en az 555 tane farklı adım daha atılabilirmiş ama atmamışsınız, bunlar kendi Komisyonunuzun tespitleri. Yani kadına karşı mücadelede eksiklikler o kadar büyükmüş ki iktidar vekillerinden teşekkül kalmış bir Komisyonda dahi, yapılmamış ama yapılması gerekli 550 adet tespit bulunmuş.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2021 bütçe konuşmamda söylemiştim, asliye ve aile mahkemelerinde onaylanan kolluk kuvvetleri kararları 2013'ten 2018'e 5 kat artmış. 2008'den 2019'a kadar kadın cinayetleri 500 kat artmış. Sığınmaevleri yetersiz ve şiddet mağduru kadınlarımıza iş imkânı sağlanmıyor demiştim. Biz şikâyetçiyiz; ölen, şiddet gören kadınlarımız adına şikâyetçiyiz; annesiz kalan evlatlar, evlatsız kalan anneler adına şikâyetçiyiz; çocuk yaşta evlendirilen kız çocuklarımız adına şikâyetçiyiz; alınacak dersler var. 2016-2020 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı'nız başarısız olmuştur; işte bu rapor da bunun kanıtıdır. 2021'de yine arttı ve 497 kadınımız daha öldürüldü. Biz 2018'den beri önerge veriyoruz; eğer o gün harekete geçilseydi, eğer ellerinizi reddetmek üzerine kaldırmasaydınız bugün hayatta olacaklardı ve belki binlerce kadınımız şiddetten uzak bir şekilde yaşayacaktı.

Şimdi, burada, iktidarınıza bir sorumluluk düşüyor. Bizi karar süreçlerine dâhil etmediniz, birtakım çözümler geliştirdiniz; iktidarınızın son yılında bunları uygulayın. Dostane söylüyorum, kadına şiddeti "tolerable" bulan Aile Bakanınızla konuşun, tolere etmesin artan rakamları.

Bugün Dünya Kadınlar Günü. Biz, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Büyük Atatürk'ün bize verdiği haklara sahip çıkacak Türk kadınları olarak cumhuriyetimize ve ilkelerine bağlıyız ve Atatürk'e şükran duyuyoruz. Cumhuriyetin kendisi kadın ve erkeği eşit yapmayı hedeflemiştir; kadın, cumhuriyetle yasal olarak ulusal devletin eşit vatandaşı ilan edilmiştir. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için sadece haklarda eşitlik sağlanması yeterli değildir. Kadın cinayetleri, kadın yoksulluğu, kadın okuryazarlığının düşük oluşu, kadınların yeteri kadar temsil edilememesi; haklarının kullanımında bugün ciddi sorunlarımız olduğunun kanıtıdır. İstanbul Sözleşmesi gibi bir yol haritamız olmasına rağmen Türkiye, yıllarca bu sözleşmenin ilkesinden sapmıştır ve son olarak da hukuka aykırı olarak çöpe atmıştır. Geriye gittik biz kadınlar olarak ve elbette ülke olarak, her yerde görüyoruz bunu ve Türkiye'de kadınların hak ettiği koşullara ve hayata erişmesi için artık yönetimin değişmesi şart olmuştur, sizden bir beklentimiz kalmamıştır. Kadınlarımızın sorunları, kadına değer veren ve çağdaş bir dünya görüşü olan bir yönetim anlayışıyla ancak çözülebilir. 2008'den 2021'e kadar 4.147 kadınımız cinayete kurban gitti; 2008'de 80 olan sayı, bugün yılda 500'lere vardı. İstatistiklere baktığımızda, kadınlarımız, çoğunlukla eşleri, sevgilileri, eski eşleri, birileri tarafından öldürülüyor; çalışmak istediği için, boşanmak istediği için, yeni bir hayat kurmak istediği için; daha basiti, fikrini söylediği için öldürülüyorlar. Bu nedenle, bu cinayetlerin adı "kadın cinayeti."

6284 sayılı Kanun kapsamında, kadına şiddet sayısı 2016'da 162 binken 2021'de 268 bine yükselmiş; beş yılda yüzde 65 artmış. "Artış tolere edilebilir." diyen Aile Bakanına soruyorum: 268 bin olayı tolere edebilir misiniz? Size soruyorum: 268 bin şiddet olayını tolere edebilir misiniz?

Koruyucu tedbir kararlı kadınlarımız 2016'da 60 binken 2020'de 121 bine çıkmış ve 2021'de İstanbul Sözleşmesi'nden çıkıldıktan sonraki etki çarpıcı; 121 binden 65 bine düşüyor, üstelik şiddet yüzde 65 artmasına rağmen -az önce verdiğim rakamlarla- yani sözleşmeden çıkınca kadınlarımız bir nevi yalnızlığa terkedilmiş ve şikâyetlerini söyleyince geri gönderilmişler. En az 1 kere şiddete uğrayan kadınlarımızın oranı yüzde 38, psikolojik şiddete uğrayan kadınlarımızın oranı yüzde 45, ekonomik şiddete uğrayan kadınlarımızın oranı yüzde 30 ve bu yüzde 30'un yüzde 11'i ailesi izin vermediği için çalışamayan kadınlarımız. Bir şekilde ısrarlı takipteki kadınlarımızın oranı yüzde 27. En çok, erken evliliklerde ve çalışmayan, eğitimsiz kadınlarda görülüyor şiddet; demek ki çözüm sadece şiddeti bitirmekten değil, kadını güçlendirmekten geçiyor.

Durum ne peki? 2018 Nüfus ve Sağlık Araştırması'na göre 21-25 yaş arası genç kadınlarımızın yüzde 14,8'i 18 yaşından önce ve yüzde 2'si 15 yaşından önce evlendirildi. Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne göre aile mahkemesi hâkimleri 2019'da, 16 yaşındaki 11.446 çocuğun evlenmesine; 2020'de, 16-17 yaş arası 13.014 kız çocuğunun evlenmesine izin verdi ve 2019'da 15-17 yaş arası doğum yapan çocukların sayısı 9.714. İşin temelinde kadının ekonomik özgürlüğü var, kadın ekonomik özgürlüğünü kazanabilirse şiddetten ancak kaçabiliyor. Kadınlarımızın okumasında, istihdamında karar alıcılar arasında kadınların olması çok önemli. Ülkemizde okuma yazma bilmeyenlerin yüzde 85'i hâlâ kadın yani okuma yazma bilmeyen 1 milyon 872 bin kadın var ve eğitim çağında ama okula gitmemiş, yarıda bırakmış hâlâ 516 bin kız çocuğumuz var. Yükseköğrenimde, lisede çocuklarımız erkeklere göre gerideler okumakta ve kadınlarımızın eğitimde geçirdiği zaman erkeklere göre iki yıl geride. Dolayısıyla iş bulmada, iş imkânı yaratmada da o kadar gerideler.

Şu bizi kıskanan Batı sorunları çözdüğü için yüzümüzü oraya dönelim diyoruz işte. Türkiye'de kadının ekonomiye katılımı fırsat eşitliğinde 153 ülke arasında Katar ve Bahreyn'den sonra 136'ncılığa gerilemişiz, 2006'da 106'ncıydık. Nedir on dört senelik yaptıklarınızla Türkiye'yi 30 sıra daha geri gönderen? Bir düşünme zamanı, şapkayı çıkarıp bir düşünme zamanı. Kadın istihdamında AB ortalamasını yakalamak için 10 milyon kadına daha iş vermemiz gerekiyor. Kadın işsizliğinde Avrupa'nın 2, OECD ülkelerinin 3 katındayız ve yönetici kadınlarımız yüzde 14,8; Avrupa'da yüzde 25 ve 40'larda. Türkiye'de 1.389 belediye başkanından sadece 41'i kadın ve 50.278 muhtardan 1.071'i kadın. Bürokraside üst düzey yöneticilerin yüzde 11,38'i; İçişlerinde 1.672 mülki idare amirinin 63'ü, 6.561 savcıdan 946'sı, Anayasa Mahkemesinde 12 üyeden 3'ü, HSK'de 211 hâkim ve savcıdan 14'ü, 81 validen 2'si, 143 genel müdürden 14'ü, 830 kaymakamdan 23'ü, 30.832 okul müdürünün ancak 2.900'ü kadın. Yani ne kadar gerideyiz görüyorsunuz değil mi? Gelir adaletsizliğinde erkeklerin kazandığı her 100 liraya karşı kadınlarımız sadece 43 lira kazanıyorlar, birikim ve mülklerin çoğunluğu da maalesef erkeklerde. Kadın hamile kalır diye, çocuğu var diye işe alınmıyor, alınırsa tacize veya mobbinge uğruyor ve bakımevleri, kreşler, bakım hizmetleri yetersiz olunca bu da kadınların üzerinde.

Sonuç: Hâl böyleyken en çok yoksullaşan, işini kaybeden kadınlar; Türkiye geriye giderken en hızlı geriye gidenler yine kadınlar. Devlet yönetiminde, kurumlarda, yerel yönetimlerde, yasama süreçlerinde kadının önde olması gerekiyor, başka türlü soruna çözüm çıkmıyor işte. Şiddet odaklı değil, yapısal yani mesele, yapısal problemleri çözmeniz gerekiyor, tümden bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var ve bu zihniyetle, sizdeki zihniyetle buna çözüm olmadığı da net olarak ortada.

"Ah! Vah!" diyerek, "Kadınlarımız öldü, biz de çok üzülüyoruz." diyerek bu işin içinden çıkılamayacağı da ortada. Şiddete sonuna kadar hepiniz karşısınız, biz de karşıyız ama çözüm sizde değil, çözüm demokraside. Bu nedenle, ben konuşmamın sonunda kadınlarımıza sesleneceğim ve konuşmamı kadınlarımıza seslenerek, Türk kadınına seslenerek tamamlayacağım.

Değerli kadınlarımız, sevgili kızlarımız, kardeşlerimiz; bugün ne yapıyorsak ve neye sahipsek biz Türk kadınları bunu Atatürk'e borçluyuz ve yarın bize reva görülen bu çaresizlikten çıkmak da biz kadınların el ele vermesiyle mümkün. Bunu sağlamak, bunu bize sağlayan atalarımıza borcumuz ve gelecek nesillere karşı sorumluluğumuz. Nasıl başaracağız? Ülkemizi içine girdiği bu kaygılı, huzursuz; yokluklarla sınandığımız; kızlarımızı, evlatlarımızı koruyamadığımız; onlara yarınlara umutla bakacakları bir ülke, bir memleket hayali kurdurtamadığımız; komşumuzun aç uyuduğu; kadınlarımızın, doktorlarımızın, hatta sokaktaki hayvanlarımızın dahi şiddete uğradığı; yarınlara umudu kalmayan gençlerin ülkeyi terk etmek istediği; uluslararası camiada saygınlığımızın kalmadığı; her gün şehit cenazelerinin kalktığı ve yüreklerimizin yandığı; borcun yiğidin kamçısı olmaktan artık çok uzak olduğu ve borcun batak olduğu; her gün gelen zamlarla kazancımızın mum gibi eridiği; takatimizin tükendiği; konuşmanın yasaklandığı, ses çıkarıp hakkını arayan öğrencilerin terörist ilan edildiği; gelirin, adaletini bırak, kendisinin bile artık mucize sayıldığı; hak ve hukukun Kafdağı'na; eşitliğin masallara; insanca yaşamların ise sadece dizi senaryolarına saklandığı bir ülke olmaktan biz sizinle çıkacağız; Yüce Allah'a ve size güveniyoruz.

Genel Başkanı kadın olan bir partinin bir kadın milletvekili olarak tüm emekçi, üretici, esnaf, işçi kardeşlerimin, öğretmenlerimizin, doktorlarımızın, hukukçularımızın, mühendis ve teknisyenlerimizin, kamu personeli ve atama bekleyen kadınlarımızın, kızlarımızın Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Bugünler geçecek, size söz veriyorum. Yeter ki kendinize inanınız, yeter ki önünüze "kader" diye konan ve sadakalar ile vaatlerle sizi insanca yaşama hakkından mahrum bırakan bu yönetimden artık elinizi çekiniz. Başaracağız. Nereden mi biliyorum? Daha evvel yaptık çünkü biz kadınlarımızla. Nezahat Onbaşı'yla başardık, Halide Edip'le, Şerife Bacı'yla, Nene Hatun'la, Tomris Hatun'la başardık biz daha önce; Kara Fatma'yla, Gördesli Makbule'yle, Sabiha Gökçen'le, Süreyya Ağaoğlu'yla, Türkan Saylan'la, Safiye Ali'yle, Nurcan Taylan'la, Filiz Dinçmen'le yaptık; Özlem Türeci'yle, Canan Dağdeviren'le yapıyoruz.

Gelin, karanlıklar ülkesi olmaktan çıkaralım güzel memleketimizi. Gelin, aydınlatalım beraber karanlıkları. Karanlık, karanlığı kovamaz değerli kadınlarımız; bunu sadece ışık yapabilir. Nefret, nefreti uzaklaştıramaz değerli kadınlarımız; bunu sadece sevgi, inanç ve kendine güven yapabilir. Bugün önümüze konan bu kaderden ve yoksulluktan birlikte çıkabiliriz. Tek başına biz bir zeytin dalıyız, birlikte koca bir zeytin ağacıyız; birbirimize güvenelim, zeytinimize sahip çıkalım, Atatürk'e ve kurduğu cumhuriyete sadakatle bağlı kalalım ve başaracağımıza inanalım. Gelecek, bugün ne yaptığımıza bağlı. Sabahı olmayan gece yok, iyileşeceğiz; biraz daha sabırla, başaracağımıza inançla ve damarlarımızda akan o asil kan durmadıkça vatanımız için ve yüce milletimiz için inançla bu memlekete, memleketimize, topraklarına, ağacına, insanına, hayvanına sahip çıkmakla mümkün. İyileşeceğiz, sizinle iyileşeceğiz; umudunuzu karartmayınız ve iyi günler yakın diyorum.

Hepinizin Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum ve saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)