| Konu: | Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 05.03.2022 |
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 314 sıra sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi'nin 24'üncü maddesi üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ve 87 milletvekilinin hazırladığı kanun teklifinin son maddelerini görüşüyoruz. Bu arada Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya burada yoklar, 87 vekilimiz burada yoklar.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Buradayız, buradayız.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Ben, teklif veren vekillerin tekliflerine sahip çıkmalarını ve görüşmelerde bulunmalarını öneriyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Anayasa'ya karşı muvazaa suçu; başkası hazırlıyor, imzalıyorlar. Anayasa'ya karşı muvazaa...
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Bu arada, bir hususa değinmeden geçemeyeceğim. Kanımca bu teklifteki kurumun adı yetersiz. Nükleer enerjinin düzenlenmesi kadar güvenli kullanımı da önemle vurgulanması gereken bir husustur. Teklif hazırlayıcıları, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Nükleer Düzenleme Komisyonundan esinlenerek "Nükleer Düzenleme Kurumu" ismini tercih etmişler ancak Avrupa'nın pek çok ülkesinde bu kurumun adı "Nükleer Güvenlik Kurumudur", hatta Almanya'da Çevre, Doğa Koruma ve Nükleer Güvenlik Bakanlığı olarak belirlenmiştir. Bizim de Avrupa ve Amerika'ya bakarak "nükleer güvenlik ve düzenleme kurumu" adını vermemiz daha uygun olurdu. Eğer Akkuyu'da inşası devam eden 1'inci reaktörün 2023'te enerji vereceğini düşünüyorsak -ki şahsen bugünkü şartlarda o kadar iyimser değilim- nükleer enerji güvenliği konusuna ağırlık ve önem verdiğimizi göstermemiz daha uygun olurdu. Maalesef, teklifler son anda alelacele getiriliyor, Komisyona bir günlük süre veriliyor, ardından da yeterli istişare yapılmasına imkân vermeden, âdeta yangından mal kaçırılıyor gibi, Genel Kurula indirilip milletvekillerini el kaldırıp indiren robotlar durumuna sokan bir anlayışla kanunlaştırılıyor. Son dört yılda kanunlaşan tekliflerde olduğu gibi, tüm yetkilerin Cumhurbaşkanına verilmesinin pek çok sakıncasını gördüğümüz, hatta Cumhurbaşkanınca bile yanlışlık yapıldığının kabul edildiği uygulamalar da olduğu hâlde hâlâ bu yanlışlıkta ısrar etmenize hayret etmemek mümkün değil. Mesele Cumhurbaşkanının şahsına münhasır değil, mesele sistem ve uygulama yöntemidir. Esas olan, çözümleri ortak akılla bulmaktır. "Nükleer güvenlik ve düzenleme hususunda bir kanun teklifine ülkenin ihtiyacı yok mu?" diye sorarsanız cevabımız "Tabii ki evet, ihtiyaç var." olacaktır ama "Kanun teklifinde bariz hatalar var mı, ileride bunlar sorunlara yol açar mı?" diye sorarsanız da "Evet, bariz hatalar var, ileride sorunlar da çıkarabilir." demek durumundayız. Bu hataların bariz olanlarını hem Komisyonda hem de Genel Kurulda izah etmeye çalıştık, önergeler verdik ama maalesef iktidarınız, istişareyi yenilgi gibi gördükleri için değerlendirme cesaretini gösteremiyorlar.
Akkuyu özelinde Türkiye'nin ileride başını ağrıtacak çok problem var. Yer seçimi, santral sahasının tüm egemenliğinin Ruslara teslimi, özel liman izni verilmesi, atık yönetimi, çevresel etkiler, denetim yetkileri, teknolojik yetkinlikler, fiyat yüksekliği gibi pek çok potansiyel sorun var. Devlet olarak yaklaşık 30 kuruşa üretip halka ortalama 2 liraya sattığınız elektriği Ruslardan 12,35 sente yani 1,8 liraya alırsanız halka kaç liradan satabileceksiniz? Kilovatsaatini 5-6 liradan mı satacaksınız? Bu fiyatı kim ödeyebilecek? Tabii ki en pahalı elektrik olmayan elektriktir ama yerli kaynaklarımızı sonuna kadar kullandık mı? Ülkemizin tüm rüzgâr ve güneş potansiyelini bitirdik mi? Onları devreye soksak, çatılara güneş enerjisi panelleri koymaları için vatandaşa teşvik versek, güneş ve rüzgâra öncelik versek daha doğru olmaz mı? Avustralya'da devlet bir eve yapılacak güneş panelleri için 2 bin dolar direkt destek veriyor. Bizim de benzer bir desteği vermemiz, ilaveten KDV desteğini de vermemiz Akkuyu için ödeyeceğimiz milyarlarca dolardan daha verimli olmaz mı?
Bu Hükûmetin yirmi yıldır başarabildiği şey, geleceğimizi satarak bugünü kurtarmak oldu. Artık sorunların çözülmediğinin, aksine günü kurtarmak adına daha da derinleştiğinin herkes farkına vardı. Bugün milyonlarca genç işsiz, psikolojisi bozuk; işi olup ücretli çalışanların yarısı asgari ücretle, çayla, simitle, kuru ekmekle yaşamını sürdürmeye çalışıyor, esnaf ve çiftçi perişan yani iktidarın gizlediği sorunlar gün yüzüne çıkmaya başladı. Ancak bunlar daha buz dağının görünen kısmı, halının altına süpürülen daha çok problem var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - İktidarınızın kalan kısa zamanında yeni sorunların ortaya çıkmaması için istişare etmekten kaçmamanızı umuyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)