| Konu: | Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 05.03.2022 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Kanun teklifi Parlamentoya indiği andan itibaren enerji üretimi, maliyeti, enerji teknolojileriyle ilgili konulara bundan önceki konuşmalarımda değinmiştim, bu konuşmamda da çevresel etkileri üzerinde durmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi nükleer santrallerde enerji üretiminde radyoaktif hâle getirilen maddeler 100 bin yıl daha dünya üzerinde varlığını sürdürmektedir. Nükleer atıklar on binlerce yıl aktif kalmaktadır ve radyasyon yaymaya devam etmektedir. Örneğin, Akkuyu'dan çıkacak atıkların on beş yirmi yıl süreyle soğuması için reaktör yanındaki havuzlarda bekletileceği, daha sonra yeniden işleme tabi tutulmak için Rusya'ya gönderileceği belirtilmektedir. Bu teklifte radyoaktif atıkların radyasyon yaymalarını önleyecek şekilde ve hangi tedbirlerde, hangi şartlarda, nasıl depolanacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Burada atıkların nihai çözümü Türkiye Nükleer ve Maden Araştırma Kurumuna bırakılmaktadır. TENMAK burada, nerede bertaraf edecek, nasıl bertaraf edecek? Depolar nerede olacak, kaç tane olacak? Bunları yapabilmek için imkân ve donanım kabiliyetimiz var mı? Yapılacak olan depolama maliyeti ne olacak?
Bir diğer husus da on beş yirmi sene bekletilen atıkların Rusya'ya transfer işlemidir. Burada Rusya'ya transfer işleminin nasıl yapılacağı da önemlidir. Çünkü bu atıklar Çanakkale ve İstanbul Boğazlarından geçiş yapacaktır. Bu geçişlerin risk durumu iyi hesaplanmalıdır.
Ayrıca, Akkuyu Nükleer Santrali'nin bulunduğu ilimiz Mersin, oldukça önemli bir konuma sahiptir. Burada da çevresel faktörlere çok dikkat edilmelidir. Tarım, balıkçılık buradaki en ufak bir ihmalde oldukça olumsuz etkilenecektir.
Yine buna paralel olarak Sinop'ta düşünülen bir nükleer santral var. Sinop bugün Türkiye'nin en dingin, en sakin şehirleri arasındadır. Bir sürü de Tabiat ve Kültür Varlıkları Koruma Kurulu tarafından koruma altına alınan sahası vardır. İşte, bunlardan bir tanesi Bozburun Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, diğeri Sarıkum Tabiatı Koruma Alanı, Hamsilos Tabiat Parkı da 1980 yılından beri koruma altına alınmıştır, 1991 yılında da birinci derece sit alanı olarak ilan edilmiştir. Alanda 97 familya, 328 cins, 522 tür ve 6 takson tespit edilmiştir. Bunların 14 tanesi de endemiktir. Yani netice itibarıyla, doğanın bu kadar cömert olduğu alanlarda -hep söylüyoruz- mümkün olduğunca bu tesisler yapılmamalı.
Yine, buna paralel, termik santrallere kömür temin etmek amacıyla zeytin arazilerinin yok edilmesi; yine, termik santrallerin üzerine yapılacak bacaların, gaz tutucu bacaların hâlâ istenildiği şekilde olmaması çevresel etkiler açısından önemlidir. Yine, buna paralel olarak, özellikle Samsun Çarşamba Ovası'nda yapılan biyokütle tesisinin yeri oldukça yanlıştır. Tarım arazilerine bırakın enerji tesislerinin, sanayi tesislerinin yapılmasını, konut bile yapılmamalıdır. Hepinizin bildiği gibi, 1 santimetre kalınlığındaki toprağın oluşumu yaklaşık üç yüz dört yüz yıl sürmektedir.
Buna paralel olarak, rüzgâr enerjisiyle ilgili, rüzgâr türbinlerinin de yer seçimi yapılırken buna da dikkat edilmesi lazım. Özellikle kuşların göç yolları üzerine kurulmamalı, uçan hayvanların bulunduğu alanlarda ekosistem açısından da dikkat edilmeli, yerdeki hayvanların bir yerden bir yere rahat hareket edebilmesi için türbinsiz koridorlar oluşturulmalıdır.
Yine, jeotermallerde jeotermal atık suları yüksek miktarlarda tuz, bor, tarımsal üretim için zararlı madde, arsenik gibi fiziksel zehirli maddeler ve su kirliliği yapan maddeler içerdiği için jeotermal akışkanların kontrolsüz olarak yüzey üstü su kaynaklarına boşaltılması durumunda yüzey ve yer altı sularının kirleneceği aşikârdır. Ayrıca, yüksek derişimler hem kullanılan yüzey ve yer altı suları hem de toprak için tehdit oluşturmaktadır.
Tabii, biz İYİ Parti olarak şunu baştan söyleyelim: Yani Türkiye'nin bu kadar enerjiye ihtiyacı varken bütün enerji kaynaklarını, enerji üretim çeşitliliklerinin tamamını destekliyoruz. Burada altını çizmek istediğimiz temel mesele şu: Enerji üretiminde güvenlik, çevre ve doğayı koruma esas. Yani bizim, insanımızın sağlığını tehdit edecek her türlü faktöre karşı önlem alma mecburiyetimiz var. Bu önlemleri aldığımız sürece -tabii ki Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı var- bununla ilgili her türlü yatırımın yapılmasına da buradan destek verdiğimizi her ortamda, her şekilde söylüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.
Bunun yanı sıra, tabii, özellikle hidroelektrik santralleri: Hidroelektrik santrallerinde bugün Türkiye maalesef üretiminin sadece ve sadece yüzde 24'ünü kendi santrallerinden yapıyor. Bunun da ortalama maliyeti 33 kuruş civarında. Yani bütün bu fiyatı sizin yap-işlet-devretlerdeki ortalamanızla yaklaşık 10 sent. 10 sent ne demek? Yaklaşık 1,42 TL'ye özel sektörden alıyorsunuz. Devletin üretiminin maliyeti de 33 kuruş. Bununla yüzde 75'i dengelemeye çalışıyorsunuz, dengeleyemezsiniz, buradan söylüyorum. Özellikle devletin düzenleyici kuruluş olması açısından şu an üretime almayı planladığı büyük barajları bir an önce üretime alarak hiç olmazsa bu dengelemeyi yapmasını bekliyoruz. Bu konuyla ilgili de her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)