GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:61
Tarih:03.03.2022

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

314 sıra sayılı Nükleer Düzenleme Kanunu Teklifi'nin 10'uncu maddesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Teklifin 10'uncu maddesi radyoaktif atık ve işletmeden çıkarma yöntemine ilişkin hükümleri düzenlemektedir. Böylece ülkemizde radyoaktif atık politikası ve stratejisi belirlenmekte, yetkilendirilen kişilerin ve devletimizin sorumlulukları yer almaktadır, ayrıca radyoaktif atıklara ilişkin özel hesaplar da öngörülmektedir.

Tabii, bizler parti olarak milletimizin menfaatine olan her türlü yatırımı desteklediğimizi her zaman bu kürsülerden ifade ediyoruz, diyoruz ki: Biz yatırıma, üretime değil ranta karşıyız. Burada da özellikle nükleer santralle ilgili 2010 yılında Ruslarla bir anlaşma imzaladınız. Orada da -aslında hepimiz de biliyoruz- bunu söylediğimiz zaman, özellikle iktidar partisine mensup milletvekili arkadaşlarımız "Enerji sektöründe genelde on yıl garanti veriyoruz, nükleerde de on yıl garanti verdik dolayısıyla mülkiyet hakkı zaten üretim yapan firmaların üzerinde." dedi ama nükleer enerjiyle ilgili böyle bir yorumda bulunmanın ben doğru olmadığını düşünüyorum.

Bu kürsüye çıkan arkadaşlarımızın tamamı, özellikle nükleer atıkların bertarafıyla ilgili gerekli konuları söylediler. Yani bu kadar önemli bir hususun, önemli bir hadisenin muhakkak millî sermayeyle yapılmasının altını buradan ben bir kez daha çiziyorum. Orada belli, işte, 4 tane ünite yapılacak, her bir ünite 1.200 megavat civarında, ilk 2 ünitenin yüzde 70'ini satın alma garantimiz var, diğer 2 ünitenin de yüzde 30'unu satın alma garantimiz var. Hâlbuki bu yatırımı biz yapmış olsa idik, bugün bunun ortalama fiyatı 4,32 dolarsent ama bizim aldığımız fiyat 12,35 dolarsent. Bu tür kritik yatırımların, stratejik yatırımların çevreye etkisi de düşünülerek muhakkak millî sermayeyle yapılması lazım. Hep söylüyorsunuz ya "Cebimizden beş kuruş para çıkmıyor." diye ama maalesef bu finansörlerin, bu yatırımcıların eli devletin cebinden bir türlü çıkmıyor. Burada da maliyetler ortada, ortaya verdiğimiz garantileri de hepiniz biliyorsunuz. Normal şartlar altında Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı var mı? Var. Ciddi rakamlar ödüyor mu? Biz enerjiye yılda yaklaşık 40 milyar dolar para ödüyoruz. Hâlbuki, bugün Türkiye, güneş enerjisi açısından, rüzgâr enerjisi açısından, yenilenebilir enerji kaynakları açısından çok ciddi potansiyele sahip. Eskiden 1 megavatın altında lisans şartı aranmıyordu, her tarafta da mantar gibi bu tesisler yapılıyordu, bunu da lisansa bağladınız. Dolayısıyla bu yatırım da bir noktada artık... "İhale yapacağız, ihaleye açacağız." buna benzer tekliflerinizle, maalesef, güneş enerjisinde, bugün Türkiye'nin yarısı kadar aydınlanmayan Almanya'nın çok çok gerisindeyiz. Hem rüzgâr hem güneş enerjisine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğunu bugün dahi müşahede ediyoruz. Kaldı ki bunları sağlayamadığımız zaman ne yapıyoruz? İthalata dayalı enerjiyi kullanmaya başladık. Bunun başında ne geliyor? Doğal gaz. Bugün üretimimizin yaklaşık yüzde 27'si, yüzde 28'i doğal gaza dayalı enerji üretimi, bu da en pahalısı. Ne yapıyorsunuz? Dönüp bu sefer bu rakamları sübvanse etmeye çalışıyorsunuz. Tabii, bunun yanı sıra bunun çevresel etkileri de önemli. Bunlarla ilgili, doğal hayata ne olacağı -deniz suyunu tekrar denize şarj edecek- artık denizlerdeki durum, deniz canlılarına ne kadar zarar vereceği konusunda, hangi tedbirler alınacağı konusunda net bir bilgi yok. Yine bunun yanında, hayvan ve insan sağlığına vereceği olumsuz sonuçlarla ilgili de net bir çalışma yok. Bunun en güzel örneklerinden biri de maalesef, işte, Samsun'da yapılıyor, biyokütle enerji, çok ciddi de bir kapasiteye sahip. Ama nereye yapılıyor? Bugün Türkiye'nin en büyük 10 ovasından biri olan Çarşamba Ovası'nın tam ortasına yapılıyor. Hâlbuki, buraya yapılması yerine, daha farklı bir yere -bu kürsüde müteaddit defa da hep ifade ettik- tarım arazileri yerine, kullanılmayan arazilere yapılmasının faydalarını anlattık. Neticede bu maden değil, bulunduğu toprağın altından da çıkmıyor. Taşıma sistemiyle, bitkisel atıkları veya başka türlü atıkları taşıyarak yakıp elde ettiğiniz ısıyla, buharla bu enerjiyi üretiyorsunuz. Bunu, en verimli arazilerin ortasında değil, daha verimsiz bir alanda sadece taşıma maliyetiyle yapmanız mümkün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Ben bu kanunun hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

İlave süre mi verdiniz Başkanım?

BAŞKAN - Verdim, buyurun.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Yani dolayısıyla bu tür yatırımların faydasız alanlara yapılmasını bu kürsülerden hep ifade ettik. Türkiye'nin buna ihtiyacı var mı? Var. Biyokütle enerjiye de ihtiyacı var, güneşe de var, rüzgâra da var, hepsine de var. Bu alanın net bir şekilde desteklenmesi lazım.

Tabii, bunların teknolojileri de önemli. Bugün biz bunları yapıyoruz ama güneş panellerini yapabiliyor muyuz? Yok. Hidrolik santrallerin türbinlerini yapabiliyor muyuz? Yok. Yirmi yıl önce temeli atılan, bu türbinleri yapan "TAMTAŞ" diye bir firmamız vardı, onu geliştireceğimiz yerde, biz, maalesef, krediyi sağlayan Çin şirketlerine mahkûm olduk.

Yerli üretimi, yerli makine sanayisini desteklemeden enerjide istediğimiz mesafeleri almamızın mümkün olmadığını bir kez daha ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)