| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 56 |
| Tarih: | 22.02.2022 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Yaklaşık üç haftadır Türkiye'nin en önemli meselelerini maalesef biz Parlamentoda konuşmuyoruz. Yani bugün elektrik faturasından tutun gıda maddelerine yapılan zamlar, KDV'nin yüzde 8'den 1'e düşmesi, piyasada ne oluyor ne bitiyor aslında Parlamentonun bu geçtiğimiz günlerde bir an önce buna çözüm bulması lazım gelirken maalesef işte komisyonlardan gelen, yaklaşık üç dört senedir Parlamentoya inmeyen anlaşmaları burada teker teker görüşmeye çalışıyoruz. Tabii bunlar önemlidir ama Türkiye'nin gerçekleri bundan daha önemlidir, bundan daha acil sorunlarımız var, bu acil sorunları çözmeden bunların bir anlamı yok, bir karşılığı da yok. Her seferinde biz şu an Cumhurbaşkanının gözünün içine bakıyoruz; işte, elektrikte kullanılan kilovatsaati 210'dan 250'ye mi çıkarır, faturalarda ne oranda indirim yapar; yapar mı, yapmaz mı? Mesela, özellikle inşaat sektörü: Biz yılbaşından hemen sonra fiyat farkı kararnamesini çıkarmıştık ve hangi rakamın ne olacağına dair hiçbir uygulama yok. Bu sektörde uygulamayla ilgili hâlâ ciddi beklentiler var; eğer bu beklentiler karşılık bulmazsa -belki dikkate almayacaksınız ama- eğer doğru düzgün bir kararname çıkmazsa bugün, istihdamın yaklaşık yüzde 6'sını, 7'sini sağlayan bu sektörün tamamı iflasın eşiğinde. E, piyasalarda zaten elektrik, doğal gaz, su faturaları kiralardan daha önemli hâle geldi, bunlardan daha yüksek rakamlara tekabül ediyor. Peki, bütün bunların konuşulması lazım gelen Parlamentoda -başta iktidar olmak üzere- üç haftadır biz neyi konuşuyoruz? İşte, Fildişi Sahili'yle, Gine'yle, Papua Yeni Gine'yle arada yapılan anlaşmalar muhakkak görüşülmeli, önemlidir; zaten Parlamentonun da ittifakla geçirdiği kanun teklifleridir ama bundan daha önemlisi, bugün içinde bulunduğumuz şartlara bir an önce çözüm bulunması.
Aynı şekilde, bugün, uluslararası ilişkilere baktığımız zaman -tabii, Sayın Cumhurbaşkanımız Afrika'ya gitsin, hiçbir itirazımız yok, dünyanın her yerine gitsin; dünya bugün, küçük bir köy statüsünde ama- bugün özellikle Karadeniz'de olan olayları görüyoruz, Türkiye bunun neresinde, ne kadar aktör? Yani bugün -basından takip ediyoruz- Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Almanya Cumhurbaşkanı şu görüşmede, bu görüşmede, ona müdahale ediyor... Hâlbuki bu olaylar, bütün bu ülkelerin dışında, her yönüyle -başta enerji arz güvenliği, gıda güvenliği olmak üzere- Türkiye'yi derinden etkileyen meseleler ama bizim neyin ne olduğu konusunda hâlâ bir fikrimiz maalesef yok çünkü bizim dış politikamızda dün kötü dediklerimiz bugün iyi, bugün iyi dediklerimiz yarın kötü; hâlbuki devlette süreklilik esastır. O gün Birleşik Arap Emirlikleri'ne "FETÖ'nün finansörü." derken o gün Cumhurbaşkanını izliyoruz, kardeşim bilmem kim... Hakikaten, bir milletvekili olarak, bu hitapların bizi derinden üzdüğünü burada ifade etmek istiyorum. Yine aynı şekilde, Mısır'la ilgili aynı meseleleri gördük. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, uluslararası arenada ülkenin bir saygınlığı vardır, bir kimliği vardır; ya "dost" deyin ya "düşman" deyin, bir karar verin de en azından bu ülkedeki 84 milyon da sizin dış politikanız konusunda, olmayan dış politikanız konusunda bir karara varsın.
Tabii, bunların yanı sıra özellikle bizim dış ticaretimizle ilgili dünyanın yaklaşık 150 ülkesinde iş adamlarımız bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Doğal olarak bu ülkede de devletini yanında görmek istiyor; ticaret ataşesini, büyükelçisini, o ülkeyle ilgili neler olup neler bittiğini bilfiil yerinde izlemek istiyor. Bizim bugün özellikle ihracatımıza baktığınız zaman, toplam ihracatımızın dünya ticaretindeki karşılığı yaklaşık yüzde 1, teknolojik ürünler açısından baktığınız zaman da ihracatımızın yaklaşık yüzde 3,6'sı teknolojik ürünler, geri kalanı bildiğiniz gibi. Hâlbuki bugün sadece Almanya'nın teknolojik ürün ihracat rakamı yaklaşık 200 milyar dolar civarında. Bunun yanı sıra, doğal olarak pazarlara şöyle bir baktığımız zaman, özellikle aralık ayı rakamlarına göre en fazla ihracatı Almanya'ya yapmışız, onun arkasından ABD, Birleşik Krallık, İtalya, Irak yani bu 5 ülkeye ihracatımızın yaklaşık yüzde 40'ını yapıyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin gerek bu bölgelerle gerekse diğer bölgelerle ilgili ciddi adımlar atması gerekiyor.
Tabii, ihracat derken ihracatı destekleyen kurum ve kuruluşlara da şöyle bir bakmak lazım; bunların başında ne geliyor? EXIMBANK geliyor. Peki, EXIMBANK'a baktığımız zaman, bizim ihracatçı kuruluş sayımız yaklaşık 94 bin, 13 bin civarındaki EXIMBANK'la çalışıyor, gerisinin EXIMBANK'la irtibatı bile yok yani EXIMBANK'ın da bu kredileri oluştururken istediklerini ben şöyle bir sayarsam... Bakın, EXIMBANK ihracatçıyı desteklemek için hangi belgeleri istiyor? Kredi başvuru evrakı, genel muvafakatname, kredi talep formu, transfer talimatı, muvafakatname, niyet mektubu, teminat mektubu, kefalet mektubu. Şimdi, Anadolu'nun herhangi bir yerindeki bir ihracatçının zaten banka nezdinde bu itibarı olsa yani teminat alacak gücü olsa, kredi alacak gücü olsa EXIMBANK'a neden gitsin? Dolayısıyla, EXIMBANK'ın bu ülkeler bazında oluşturduğu kredileri de alan firmalara şöyle baktığınız zaman daha çok bilinen firmaların dışında herhangi bir şey yok yani Türkiye'nin müteahhitlik hizmetleri de yurt dışında yaptığı faaliyetler de Türkiye'dekinin üç aşağı beş yukarı benzeri. Sanki koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu mahşerin 5 atlısına hizmet etmek için kurulmuş gibi yani bugün "Azerbaycan'da işler açılıyor." diyoruz, "Afrika'da işler açılıyor." diyoruz, "Asya'da işler açılıyor." diyoruz; sanki Sayın Cumhurbaşkanımızın bu 5 firmadan başka Türkiye'de sektör yokmuş gibi sürekli onları ön planda tutması doğal olarak ülkenin diğer güçlerini de rahatsız etmekte. Dolayısıyla, asıl olan, dış ticaret ataşeliklerimiz dâhil bunların güçlendirilmesi lazım. Dış ticaret ataşeliklerimizde görev yapan arkadaşlarımızın dil konusunda bir sorununun olmaması lazım. Aynı şekilde, o ülkenin ticaret hukuku nedir, nasıldır, bu işler nasıl olur, o ülkenin hukuki şartları nedir, bunlarla ilgili donanımlı bilgiye sahip olması lazım. Aynı şekilde, o ülkenin muhasebe düzeni nedir, vergi düzeni nedir, bununla ilgili de bilgi, birikim ve donanıma sahip olması lazım. Sadece ve sadece aldığı ücretlerin yüksek olması dolayısıyla veyahut da yandaşların, bir makam ve mevki sahibi olmak üzere yurt dışı elçiliklerde görevlendirdiğiniz insanların bu ülkenin ticaretine önemli bir katkısının olmayacağını buradan ifade edebiliriz.
Yine, bunun yanı sıra, tabii yurt dışında iş yapan firmalarımız da var, müteahhitlerimiz de var veya ticaret yapan arkadaşlarımız da var. Zaman zaman bu ülkelerle ilgili alacakları oluyor, bu alacakların tahsilatı konusunda da çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Yine, devletimizin bu konuyla ilgili muhakkak bir adım atması lazım. Neticede onlar bu ülke için bir şeyler yapmaya çalışıyor, bu ülke için üretmeye çalışıyor, bu ülke için bulunduğu coğrafyada faaliyetlerini yürütüyor, doğal olarak devletini de yanında görmek istiyor.
Zaman zaman bu kürsüden müteaddit defalarda söylemişimdir: Bugün, özellikle ihracat şampiyonu olan ülkelerin önemli bir kısmını şöyle incelediğiniz zaman, ticaret ataşeliklerinin -çalışan eleman sayısının kesinlikle- neredeyse büyükelçiliklerde çalışan eleman sayısı kadar eleman istihdam ettiklerini de biz görüyoruz. Yani hiçbir şey tesadüf değildir, hepsi bir çalışmanın ürünüdür. Buradaki arkadaşlarımızın da bu ülkede görev yapan arkadaşlarımızın da iş adamlarının randevuları dâhil, iş programları dâhil, mevzuatları dâhil her türlü kılavuzluğu yapma mecburiyetleri var. Bunu buradan biz bir kez daha hatırlatıyoruz. Yani özellikle Afrika olsun Asya olsun -bugün Asya'da da ciddi faaliyetler var ama- maalesef oralardaki arkadaşlarımız bu destekleri ciddi oranda alamadıklarını ifade ediyorlar. Tabii, özellikle teknolojik ürünleri biz daha çok ihraç edelim diyoruz ama bugün maalesef bizde bu rakam 3,8'den 3,6'a düşmüş. Bizim patent sayımızı, buluş sayımızı uluslararası arenayla şöyle bir mukayese ettiğiniz zaman çok gerilerde olduğunu görüyoruz. Bugünkü ekonomik şartlarda nasıl desteklersiniz bilemem ama -TUBİTAK da dâhil- özellikle bu tür teknolojik ürünlerin üretilmesine yönelik faaliyetleri devletin net olarak desteklemesi lazım. Bu üreticilerimiz devleti net olarak yanında görmek istiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Tabii, ülkenin uluslararası riski de doğal olarak özel sektörün de piyasada kredi bulması açısından ciddi sorunlar yaşamasına sebep oluyor. Bugün dünyada en yüksek enflasyonu yaşayan 8 ülkeden biriyiz. Yine, uluslararası arenada, finans çevresinde en yüksek faiz oranlarıyla borçlanan ülkelerden biriyiz. Bu rakamlarla bugün, bu ülkede bir şeyler yapmak oldukça zor. Yine, bugün, işte "Kredi faizlerini 14'e indirdik." diyorsunuz, serbest piyasadaki faizler 24, 25. Yani özel bankalardaki yüzde 24, yüzde 25 faizlerle bugün bu ülkede yatırım yapmak, ihracat yapmak gerçekten çok zor. Bu şartlarda hizmet eden bütün arkadaşlarımızı, üreticilerimizi ben şahsen buradan takdir ediyorum, tebrik ediyorum. Ülkeye bütün bu zorluklara rağmen istihdam sağlıyorlar, vergilerini ödüyorlar, hepsine buradan ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
Tabii, doğal olarak bu tür anlaşmalar ortak anlaşmalar; bunu da desteklediğimizi buradan ifade ediyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)