GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:56
Tarih:22.02.2022

CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan uluslararası anlaşmaların uygun bulunması konusunda yapılan görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri; sözlerime gündemin sıcak konusu olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dün gece yapmış olduğu açıklamalarla başlamak istiyorum, zira bu gelişme hepimizi ilgilendiriyor. Gerginliğin sıcak bir çatışmaya evrilmesi Karadeniz havzasında hiç istenmeyen bir durumun ortaya çıkmasına ve bir savaş ortamının belirmesine yol açabilir. Bu da elbette en çok ülkemizi, Türkiye'yi etkileyecektir.

Değerli milletvekilleri, uluslararası hukuk uluslararası ilişkilerin sürdürülmesinde dikkatle uyulması gereken bir kavramdır. Sorunlar ne kadar karmaşık olursa olsun çözümü için daima uluslararası hukuk çerçevesinde davranılarak hareket edilmesi gerekir. Mevcut uluslararası hukuk kavramları, uygulanagelen kurallar, mevcut uluslararası örgütler yetersiz olabilir ancak bunun tek taraflı ve dayatmacı davranışlara bir gerekçe, bir mazeret olarak kullanılması bu eksikliği gidermez. Şunu kabul etmemiz gerekir: Evet, Birleşmiş Milletler günümüzde birçok uluslararası sorunun çözümünde yetersiz kalmaktadır. Bunun düzeltilmesi için Birleşmiş Milletlerin daha etkin bir kuruluş hâline getirilmesi maksadıyla çalışılmalıdır, reformu için gayret sarf edilmelidir. Bu çabalara elbette Türkiye'nin de katılması ve elinden gelen katkıyı yapması gerekir ancak bugünün şartları yetersiz ve sorunların çözümünde mevcut kurum ve kuruluşlar yetersiz kalıyor diye Birleşmiş Milletleri devre dışı bırakmak, tek taraflı davranışlarla çözüm aramak veya bu tür davranışları savunmak kabul edilemez, edilmemelidir. Kimi zaman bu tür tek taraflı davranış ve müdahaleler insan haklarını korumak iddiasıyla da yapılabilmektedir ancak tek taraflı davranışların aslında insan haklarının temel güvencesi olan uluslararası hukuku ihlal ettiğini de görmezden gelemeyiz. Bu tür davranışlar, uluslararası hukuku daha da zayıflatır. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak dış politikada uluslararası hukuk ilkelerinden yana tavır alınmasını bizler temel bir davranış kodu olarak kabul ederiz.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçı Donetsk ve Lugansk bölgelerinin bağımsızlıklarını tanıma kararını imzaladı, Rusya ordusu da Donbass'a Türkiye saatiyle bu sabah 00.45'te girmeye başladı. Putin, tanıma kararının ardından Rusya ordusuna Doğu Ukrayna'daki ayrılıkçı bölgelerde barışı koruma görevi de verdi.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Ukrayna'nın bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü hiçe sayan, başta Minsk Anlaşmalarının ve uluslararası hukukun açık bir ihlali olan, Birleşmiş Milletler şartında ifadesini bulan "devletlerin toprak bütünlüğüne saygı" ve "sınırların zor kullanılarak değişmezliği" ilkelerini açıklıkla ihlal anlamına gelen bu eylemi asla kabul etmediğimizi ve kınadığımızı açıkladık; benzer bir durum Kırım'da da mevcuttur, onu da biliyoruz ve Kırım'ın ilhakını da aynı şekilde tanımıyoruz. Dün geceki bu gelişme, Ukrayna ve çevresinde yükselen gerilimin diplomatik yollardan ve diyalogla çözülmesi için gösterilen çabalara ve girişimlere ciddi biçimde zarar vermiştir. Bizler savaşın ne kadar zarar verdiğini bilen ve savaş meydanlarındaki tecrübelerinden en güçlü barış mesajlarını çıkarmayı bilen bir lider olan Atatürk'ün partisi olarak uluslararası ilişkilerde emrivakilere ve uluslararası hukuku ihlal eden her türlü gelişmeye karşıyız. Söz konusu tanıma kararı Karadeniz güvenliğini ciddi biçimde tehlikeye sokmuştur. Bu kararın yaratabileceği sakıncaların önlenmesi için ilgili tarafların ivedilikle yapıcı ve barışı önceleyen bir diyalog içine girmelerini gerekli görüyoruz. Bu nedenle, gerilimin bir savaşa doğru evrilmemesi için farklı düzeyde yürütülen diplomatik temasları desteklediğimizi bir kez daha vurgulamak isterim.

Değerli milletvekilleri, Karadeniz'in öneminin bir kere daha arttığı bu süreçte, kimi çevreler tarafından Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin sağladığı statünün tartışılmaya açılmak istenmesindeki tehlike de artık iyice gün yüzüne çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini oluşturan en önemli belgelerden biri Lozan Anlaşması ise, diğeri de Montrö Boğazlar Sözleşmesi'dir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasıyla ilgili olan bu 2 anlaşma âdeta Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu belgeleri gibi addedilen uluslararası hukuk araçlarıdır. Ne mutlu ve ne gurur verici bir durumdur ki bu anlaşmalar zamanında imzalanmış ve ülkemizin uluslararası hukuka dayalı şekilde çıkarları gözetilmiş, garanti ve güvence altına alınmıştır. Bugün, Montrö Sözleşmesi olmasa bağımsızlık ve egemenliğimize yönelecek olan tehditleri düşünebiliyor musunuz? İşte bu nedenle, uluslararası hukuku, onun araçları olan belgeleri, anlaşmaları ve uluslararası hukuku oluşturan diğer temel dayanakları savunmaya devam edeceğimizi bu vesileyle tekrar vurguluyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün gündemimizde 5 anlaşma var. Bunlara da kısaca değinmek isterim.

Bunlardan bir tanesi, biliyorsunuz, 194 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma'nın 13'üncü maddesinde, notayla yapılan değişiklik uyarınca, uyuşmazlıklara ilişkin bildirimlerin ve diğer belgelerin, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Mevzuat Genel Müdürlüğü, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Beştepe, Ankara, Türkiye adresine teslim edilmesi isteniyor. Türkiye'nin imzaladığı uluslararası anlaşmalarla ilgili irtibat noktasının Dışişleri Bakanlığı olmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bu konuda, Filistin Devleti Hükûmetiyle imzalanan benzer nitelikli bir anlaşmada da tutumumuzu bir muhalefet şerhiyle ortaya koymuştuk. Bu gerekçeyle, biz bu anlaşmada da bu teklife muhalifiz.

Ülkemizin ve bütün dünyanın çoklu küresel sorunlarla karşılaştığı bir süreçte, iktidarın, Dışişleri Bakanlığı yerine Beştepe'yi ikame etme çabaları kabul edilemez. Mikro örneklerde dahi görmüş olduğumuz üzere, izlenen bu tavır aslında iktidarın dış politikayı, uluslar ve devletler arası bir konu olarak görmediğini, âdeta hükûmetler arası bir dış ilişkiler manzumesi olarak anladığını göstermektedir. Yine, bu iktidar, Cumhurbaşkanı Başkanlığında Beştepe'de Avrupa Birliği büyükelçileriyle iki senedir yapılan toplantılara Adalet ve Kalkınma Partisi Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısını da çağırmaktadır. Bu toplantılar partinin toplantısı mıdır, devletin toplantısı mıdır? İşte, uyguladığınız sistem dünyada eşi emsali görülmemiş bir yönetim sistemi olursa, devlet ile iktidar partisi arasında bir fark kalmazsa olacağı budur; bunu, özellikle bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Zira, iktidar değiştiğinde uygulamaya sokacağımız güçlendirilmiş parlamenter sistemle birlikte bu acayiplikler de düzelecek ve devletin işleyişi normale dönecektir.

Diğer anlaşmalara baktığımda, Fas Krallığı'yla yapılan Serbest Ticaret Anlaşması... Herhangi bir çekincemiz bulunmuyor, anlaşmanın ekonomik olarak zor günlerden geçen ülkemize bir nebze de olsun ekonomik bakımdan katkı sunmasını arzu ediyoruz. 2 tane A400M uçağının durumuyla ilgili anlaşma var; biri, iş birliği içinde geliştirilmesi, üretim evresi ve başlangıç desteğine ilişkin; diğeri de onu tamamlayıcı nitelikte, yine üretim evresi ve başlangıç desteğine ilişkin 2 anlaşma. Bu 2 anlaşma önemli, şu açıdan önemli: Bizim herhangi bir çekincemiz yok ama hazır bu A400M uçağından bahsedilirken şunu da vurgulamak isterim: A400M uçağı büyük bir nakliye uçağıdır, Türkiye bu uçağın yapımında katkıda bulunan, parça üreten böylelikle sanayisini geliştiren, savunma sanayisi alanında da teknolojik birikim sağlayarak kapasitesini artıran bir ülke hâline gelmiştir. Gönül isterdi ki benzer bir fırsatı F-35 uçaklarının üretiminde de yakalamışken elimizden kaçırmasaydık ve bugün dünyanın en güçlü savaş uçaklarından biri olarak addedilen F-35'in üretimine katkı sağlayarak 900'ün üzerinde parçasını üreterek edindiğimiz deneyim ve birikimi savunma sanayimizin daha da ileri gitmesinde önemli bir girdi olarak kullanmayı sürdürebilseydik ama bildiğiniz gibi başka bir 400 sayısı üzerinden, Rusya'dan alınan S-400'ler yüzünden böyle bir imkânı kaybettik. İşte, bu durum da uluslararası ilişkilerin sadece tek boyutlu bir bakış açısıyla yürütülemeyeceğini, çok disiplinli, çok taraflı, enine boyuna düşünerek ve ince eleyip sık dokuyarak karar almadıkça kârdan çok zararla biten sonuçlarla da karşılaşılabileceğini bir kez daha hazin bir şekilde göstermiştir.

Değerli milletvekilleri, son olarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükûmeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Kara Yolu ile Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi de gündemimizde var. Bu anlaşma üzerinde de bir çekincemiz yoktur. Onunla ilgili de olumlu tutumumuzu burada bu vesileyle belirtmek isterim.

Çok teşekkür ederim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)