| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kongaz Süleyman Demirel Moldova Türk Lisesi Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 55 |
| Tarih: | 17.02.2022 |
MHP GRUBU ADINA AHMET ERBAŞ (Kütahya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmalarda MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, dünya üzerinde Asya'dan sonra en büyük 2'nci kıta olan Afrika, asırlardır güzellikleri, dünyanın en doğal toprakları, dünyanın en muhteşem doğa harikaları, nehirleri, ormanlarıyla ilgili değil, zengin kaynakları ama yoksul insanlarıyla, istikrarsız ve dışa bağımlı devletleriyle anılmaktadır. Halkın yoksul ama madenlerin, toprağın, iş gücünün ve güneşin en zengin olduğu yerlerdir. İşte, bu nedenledir ki Batı dünyası, kıtaya, yüzlerce yıldır işgal etmek, yağmalamak ve bu sayede ticaretini artırmak için gelmiştir. Batı, böl ve yönet anlayışıyla sadece siyasi ve ticari güç elde etmekle kalmamış, bir de tarihin en acı, en aşağılık insanlık suçlarından birini Afrika'da işlemiştir.
Değerli milletvekilleri, eskiden, genellikle kralların hayvan koleksiyonları olarak ortaya çıkan hayvanat bahçeleri yabani hayvanların sergilenmesinden dolayı her daim insanların ilgisini çekmiştir ama hayvanat bahçeleri aslında hapishanedir, doğal ortamından koparılmış hayvanların kafeslerin içinde hapsedildiği yerlerdir. Günümüzde hayvan aktivistleri ve hepimizin karşı çıktığı hayvanat bahçelerinde, çok da uzak olmayan bir geçmişte hem de medeniyetin sözde beşiği sayılan Avrupa'da, Afrikalılar başta olmak üzere Uzak Doğulular ve Kızılderililer tıpkı hayvanlar gibi kafeslere kapatılıp ziyaretlere açılıyordu. 1958'de -altmış dört yıl önce- Paris'te, Hamburg'da, Barselona'da, New York'ta, Londra'da, Milan'da ve Varşova gibi şehirlerde kurulan bu sergiler tüm Avrupalılar tarafından da ilgiyle karşılanıyordu. En son, 1958'de Brüksel'de sergilenen bu acımasız "insanat" bahçelerini, medeni olduğunu iddia eden 400 milyon Avrupalı ziyaret etmiştir. Fransa'nın Cezayir'de sivil halka yaptığı katliamlarda 1,5 milyon insan soykırıma kurban gitmiştir; on binlerce kişi kaçırıldı, bir daha da haber alınamadı. Ruanda'da daha dün, 90'lı yıllarda -otuz yıl önce- iki büyük kabile birbirlerine düşürülerek binlerce insanın katledilmesine sebep olunmuştur. Afrika'nın bütün yer altı, yer üstü kaynaklarını kendi zenginlikleri için sömüren Avrupa, Afrikalıları altın madenlerinde, kendi topraklarında köle yaptılar. Kendi coğrafyaları hariç tüm coğrafyalarda problem oluşturan Batı, Afrika'da bu planlarını, desteklediği darbelerle sürdürmüştür. Sadece son elli yılda, Afrika Kıtası'nda, başarılı başarısız en az 200'e yakın darbe girişimi olmuştur.
Peki, ya biz, Osmanlı Devleti'nin 1500'lü yıllardan sonra himayesine giren Kuzey Afrika ve Afrika içleri uzun yıllar Batı sömürgesinden kurtulmuştur. Asla zulmetmedik, kimseye fırsat vermedik. Anadolu insanı, gencecik yavrularını Afrika'nın Avrupa tarafından istila edilmemesi için feda etmiştir, ne yer altı ne de yer üstü kaynakları için onları asla sömürmedik. Batı "Medeniyeti getireceğim." diye "insanat" bahçeleri kurarken biz her yıl 30 bine yakın Afrikalı öğrenciye yurdumuzda barınma ve eğitim imkânları sağlıyoruz. Buradaki inancımız bir Afrika atasözüyle özdeşleşiyor: "Yüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsun gözyaşlarımızın rengi aynıdır." Yine, Büyük Önder Atatürk'ün şu önemli sözü de Türk milletinin sömürgeciliğe karşı duruşunu özetlemektedir: "Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletlerarasında hiçbir renk, din, ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk, yeni bir iş birliği çağı gelecektir."
Değerli milletvekilleri, Afrika'ya açılım politikamız ülkemizin çok boyutlu dış politikasının önemli bir parçasıdır. Karşılıklı olarak tarihsel ve kültürel bağlarımızın bulunduğu, şehitlerimizin var olduğu Afrika topraklarında yaşayanların Türk milletine ve Türk devletine karşı olumlu ve güvenli yaklaşımları bizleri ziyadesiyle memnun etmektedir. Kıtayla ilişkilerimizi eşit ortaklık ve karşılıklı fayda temelinde geliştirmekte, Afrika ülkelerinin siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınmalarına katkıda bulunmak, Afrika Kıtası'nda barış ve istikrarın tesisine katkı sağlamak, Afrika kaynaklarının Afrikalılara yarar sağlayacak şekilde geliştirilmesini hedeflemek en önemli meselelerimizdir.
Afrika'ya açılım politikamızla Sahraaltı Afrika ülkeleriyle başta siyasi ilişkiler olmak üzere ticari yatırımlar, kültürel projeler, güvenlik ve askerî iş birliği ve kalkınma projeleri gibi birçok alanda hızlı ilerlemeler sağlanmıştır.
Türkiye, kıtanın dört bir yanında geniş, diplomatik temsil ağıyla Afrika halklarının daha fazla kalkınmasının, refah arayışının yanındadır ve kıtada 43 büyükelçimiz bulunmaktadır. Türkiye'nin Afrika ülkelerine yaklaşımı, Afrika Birliğinin kurucu ilkelerinin tümüyle örtüşmekte; kıtada bütüncül, kapsayıcı, karşılıklı saygı ve kazan-kazan temelinde eşit ortaklığı temel almaktadır. Kıtayla toplam ticari hacmimiz 2021 yılı sonu itibarıyla 40 milyar dolar civarındadır. Bu tabii ki yeterli değildir. Bu rakamın artacağına, kıtaya bakış açımızın da partilerüstü olduğuna inanıyoruz.
Değerli milletvekilleri, işte bu 40 milyar doları aşan ticaretimizin içinde Kütahya'nın da çok önemli bir hacmi vardır. Kütahya olarak çinide dünyanın en büyük üreticilerinden biriyiz. Ayrıca, seramikte, camda dünyaya, özellikle Çin'e kafa tutuyoruz. Sağlık turizminde, kaplıcalarda ve sera alanında Türkiye'nin öncü şehirlerinden biri olma yolundayız. 2021 yılı Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre 400 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. 7 adet organizasyon sanayi bölgesiyle, 177 üretim yapan fabrikasıyla 20 bin kişiye istihdam sağlanmaktadır. Yatak kılıfı ve ev tekstili, enerji sektörü ve kuru akü, rafineri ekipmanları ve tank teknolojileri, iklimlendirme, bitkisel destek ürünleri imalatı gibi pek çok alanda faaliyet gösteren fabrikalarımızın yanı sıra Simav'dan 17 ülkeye rot ihraç ediyoruz. Türkiye'de iki noktada soğuk dövme çelik üretimi var, bunlardan biri Simav'dadır. İnşaatlarda çatı ve kalıp malzemelerinin birçoğu Simav'da üretiliyor. Çok ciddi bir pekmez üretim merkeziyiz. Türkiye'de kullanılan tüm Hyundai ve Ford arabalarının iç dizayn aksamındaki elektrik kabloları Tavşanlı'da üretiliyor. 1.000 kW'ye kadar elektrik güç kaynakları Tavşanlı'da üretiliyor yani Tavşanlı yalnızca leblebiden ibaret değil. Gediz'de 52 adet sanayi tesisimiz var; mermer, tarım, tarım makineleri, plastik ve hepimizin bildiği ve kullandığı bir tekstil markasının ana üssü Gediz'dir. Yurdumuza bu kadar katma değer kazandıran ve istihdam sağlayan sanayicimizin bir kaygısı var: Bölgesel iklim koşullarına göre belirlenecek kademeli doğal gaz satışının Kütahya için dezavantaj olacağını düşünüyorlar. BOTAŞ'ın bu kararı tekrar gözden geçirmesini bekliyoruz.
İlimizde 1.780 endemik bitki türü bulunmakta; 282 bitki türü literatüre girmiş ve 11 bitki türü yalnızca ve yalnızca Kütahya'da yetişmektedir. İlimizin zenginliklerinin tamamını vakit azlığından dolayı paylaşamıyorum ama orada bir şehir var; şimdiye kadar gitmediyseniz ya da gelmediyseniz o şehir bizim şehrimizdir ve adı Kütahya'dır. Bu şehre, Kütahya'ya yatırım için bekliyoruz, sanayi için bekliyoruz. Bu şehre turizm için bekliyoruz, kaplıca tedavisi için bekliyoruz, seralar için bekliyoruz, Murat Dağı için bekliyor. Sizi Aizanoi için bekliyoruz; Domaniç, Haymana tarihimizi anmak için sizi bekliyor. Emet'te, Hisarcık'ta dünya bor işletmelerinin merkezini görmeniz için bekliyoruz. Kısaca, değerli vekillerim, sizleri bu şehri gezmek, doğası ve tarihini görmek için ve yatırım yapmanız için davet ediyoruz.
Bu arada, adım adım 2. Lig'e doğru yürüyen, eski başarılarını tekrar yaşatacağına inandığımız Belediye Kütahyaspor'a da başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bizler Meclisimizin kürsüsünden sesleniyoruz, yerel, ulusal ve uluslararası konularda açıklamalar yapıyoruz ama sesimizi ulusal basından ziyade yerel basın aracılığıyla duyuruyoruz. Daha önce de bu kürsüden ifade ettiğim gibi, bizim sesimizi bulunduğumuz bölgelerden yurdumuza ve tüm dünyaya duyurmamızı sağlayan önemli bir kaynak olan ve ülke yönetiminin dördüncü gücü olarak kabul edilen yerel basınımız ekonomik olarak çok ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bu nedenle, tarafsız, bağımsız, yerli ve millî yerel basınımıza hep beraber destek olalım. Kâğıt fiyatları tonajda geçen yıl 675 dolar iken bu yıl 940 dolara çıkmıştır. Yerel basın sadece "basılı gazete" demek değildir, özel radyolar ve televizyonlar da aynı sıkıntıları yaşamaktadır. Bu nedenle, Basın İlan Kurumunun payının, yüzde 15 diliminin KDV'de yapılan düzenleme gibi düşürülmesi, bunun yerel gazeteler için yapılması gerekmektedir. Ayrıca "doğrudan temin" adı altında yapılan ihalelerin de en aza indirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde yerel gazeteler daha fazla kapanacak ve bu sorun ciddi bir istihdam sorunu olarak yansıyacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)