GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:51
Tarih:02.02.2022

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi'nin geneli üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifini savunan iktidar milletvekilleri ki Millî Eğitim Komisyonu Başkanı bile bu teklifi "tarihî bir gelişim" olarak nitelendirdiler; güler misiniz, ağlar mısınız? Çocuklarımızı yetiştiren yaklaşık 1 milyon 200 bini aşan öğretmenlerimize hiç değer vermediğinizi, her konuda olduğu gibi öğretmenlerin aklıyla alay ettiğinizi zannediyorsunuz. Bu kanun teklifini geri çekin ve doğru dürüst bir meslek kanununu gelin, birlikte hazırlayalım. Öğretmenlerin, eğitimin paydaşlarının, eğitim sendikalarının, eğitim uzmanlarının görüşünü almadan öğretmenlik gibi ihtisas mesleğini, kapsamlı bir mesleği 12 maddelik "Öğretmen Meslek Yasası" adıyla düzenlemeye kalkmak, sonunda konuyu eğitim öğretim tazminatı ve ek göstergeye indirgemek, onu da şarta bağlamak ve 2023'e ertelemek, eğitime ve öğretmene hiç değer verilmediğinin somut göstergesidir.

Öğretmenler yıllardır bu yasayı bekliyor sayın milletvekilleri. Öğretmenlik Meslek Kanunu öğretmenlik ekosisteminin bileşenlerini bir bütün olarak kapsamalı ve rollerini doğru tanımlamalıdır. Eğitimde en önemli rol ve kilit olan öğretmenliğin statüsü, rolün önemine verilen değer olmalıydı ama siz ne okullara ne de öğretmenlere değer vermiyorsunuz. Öğretmenlik mesleğinin statüsü böyle yükseltilmez. Bu teklife basit bir mevzuat düzenlemesi bile denilemez. Bu teklifin 3, 4, 5 ve 6'ncı maddeleri, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nda bulunan ve bu teklifle kaldırılan 43'üncü ve 45'inci maddelere ekleme ve çıkarmalar yapılarak düzenlenmiştir. Üstelik, kaldırılan 43 ve 45'inci maddeler daha kapsamlı ve daha hukukidir yani bu "meslek kanunu" diye getirdiğiniz kanun yerine 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nda değişikliğe gitmiş olsaydınız belki daha iyi olurdu ama burada gelen yeni bir şey 3600. Yani uzun yıllardır öğretmenlere, polislere, din görevlilerine, hemşirelere vermiş olduğunuz söz üzerine, 3600 ek gösterge ve eğitim öğretim tazminatını düzenleyen maddeler yenilikmiş gibi gözüküyor. Kanun teklifindeki tek olumlu gelişme, öğretmenlere tanınacak bu 3600 ek gösterge düzenlemesidir. Bu teklif içinde olmadan da öğretmenlere 657 sayılı Kanun'a ek yapılarak 3600 ek gösterge hakkı tanınabilirdi zaten. 3600 ek gösterge düzenlemesi ile eğitim ve öğretim tazminatını düzenleyen ilgili maddenin 2023 yılında yürürlüğe girecek olması da ayrı bir garabettir. Burada yapılan siyasi popülistliktir, burada yapılan tatlı su kurnazlığıdır.

Sayın milletvekilleri, öğretmenliği ilgilendiren 657, 1739, 222 sayılı Kanunlar ve 652 sayılı KHK gibi muhtelif hukuki düzenlemelerin arasına bir yenisini daha katıyorsunuz. Derli toplu, yekpare bir meslek kanunu çıkarma fırsatını kaçırıyoruz. Hadi diğer ülkelerin öğretmenlik meslek kanunlarına bakılmadı; ya, doktorların, avukatların, mühendislerin meslek kanununa da mı bakılmadı? Eğitim sendikalarının, eğitim platformlarının detaylı olarak hazırladığı taslaklar da mı ilginizi hiç çekmedi?

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzüğü'nün 38'inci maddesi uyarınca "Komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasa'nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler." Bu teklif, Anayasa'nın 2'nci maddesinde vücut bulan hukuk devleti ilkesi, kanun önünde eşitliği düzenleyen 10'uncu maddesi, eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevini düzenleyen 42'nci maddesi ve "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir." hükmünü öngören 128'inci maddesi başta olmak üzere, aslında tüm temel hak ve hürriyetler, kişi hak ve ödevleri, sosyal hak ve ekonomik haklar ve ödevler yönünden; kısaca, Anayasa'nın eğitim hakkına verdiği değer yönüyle öncelikle Anayasa Komisyonunda incelenmesi gerekirdi. Hukuk devleti olmanın en önemli göstergesi belirliliktir, bu kanun teklifinde belirlilik hiçbir maddede yoktur.

Evet, sayın milletvekilleri, bu teklifte, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nda beklenen ve bulunması gereken, meslek standartlarını ortaya koyacak, mesleğin görev ve sorumluluklarını belirleyecek; öğretmen haklarını iyileştirecek, öğretmenlerin toplumsal statülerini ve saygınlığını yükseltecek, sözleşmeli, ücretli öğretmenliğin ve ayrıca PIKTES öğretmenlerinin bile durumlarının netleşeceği kadrolu öğretmenliği kurumsallaştıracak hiçbir madde yoktur. Yine bu teklifte, çalışma şartlarının zorlu olduğu bölgelerde öğretmen istihdamını ek haklarla özendirecek, nitelikli öğretmen yetiştirilmesi ve hizmet içinde geliştirilmesini sağlayacak, ek görev ve ek ders ücretlerine dair hükümler içerecek, liyakate dayalı kariyer yapmalarını sağlayacak, öğretmenliğe atanmada mülakatı kaldıracak, adil bir atama ve nakil sistemini teşkil edecek, disiplin hükümlerini ortaya koyacak, öğretmenlerin şiddete karşı korunmasını sağlayacak, özel eğitim kurumlarındaki öğretmenlerin durumlarını da kapsayacak, denetim ve eğitim yöneticiliğine geçiş şartları, görev ve sorumluluklarının olduğu hiçbir maddeye rastlanmamıştır. Sözde, bu teklif Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşüldü, verdiğimiz tüm değişiklik önergeleri reddedildi çünkü zatımuhterem böyle geçmesine mi karar verdi? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, 3 Aralık 2021 tarihinde 20. Millî Eğitim Şûrası'nda Sayın Erdoğan "Sözleşmeli öğretmenler ile kadrolu öğretmen ayrımını da ortadan kaldırıyoruz." dedi ve "Mazeret tayinleri başta olmak üzere, sözleşmeli öğretmenlerimiz kadrolu öğretmenlerimizle aynı haklara sahip olacaklar." açıklamalarında bulundu ve tabii, bir kesim, sözleşmeli öğretmenliğin kalktığını zannetti, bir kesim ise bu parçalanmış aile yapısının artık sona ereceğini düşündü. Öğretmenleri her zaman olduğu gibi kandırdınız. 652 sayılı KHK'de "sözleşmeli öğretmenler" ibaresinden sonra gelmek üzere, tayin gerekçesi, can güvenliği ve sağlık mazeretlerine dayandırıldı. Evet, bu önemli bir şey ama mazeret tayinine aile bütünlüğü nasıl girmez? Kısaca, sözleşmeli öğretmenlere eş durumlarından tayin hakkı verilmiyor.

Aynı işi yapan öğretmenlerin farklı statülerde çalıştırılması öğretmenlik mesleği açısından onur kırıcı bir durumdur. Kadrolu-sözleşmeli ayrımının kaldırılmasının tek yolu sözleşmelilerin kadroya alınmasıdır. Benzer şekilde, kadro sınırlılığı yani bütçe yetersizliği gibi nedenlerle ücretli öğretmen veya vekil öğretmen uygulaması da asla kabul edilemez. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Ücretli öğretmen sayısı 85 bini geçti. 115 bin norm açığı var. Atanmayan öğretmenlerin sesini maalesef duymak istemiyorlar. İki gün önce, atanamayan Murat Öğretmen intihar etti. Tüm eğitim sendikaları, başkanları, temsilcileri hiç durmadan anlatmaya çalışıyorlar. Daha dün bir sendikanın yöneticileri polis zoruyla uzaklaştırıldı; bir basın açıklaması yapıp en azından imzaları Meclise sunmak istemişlerdi. Böyle bir demokratik ülke olabilir mi sayın milletvekilleri?

Evet, teklifin 4'üncü ve 5'inci maddeleriyle, öğretmen atamalarında mülakatın devam edeceği görülmektedir. Öğretmenliğe kabul sürecinde mülakat sistemi kesinlikle kaldırılmalıdır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Genç insanların psikolojisini bozdunuz. Bu gençlerin yaşadıklarını yakından takip ediyoruz ve içimiz sızlıyor. Devlete ve ülkelerine karşı güvensizlik yaşıyorlar, hak gasbına uğruyorlar, çözüm bulamıyorlar. Kendilerinden şüphe eder hâle getirildi Anadolu'nun zor şartlarda okuyan bu evlatları.

"Adalet mülkün temeli" diyoruz sayın milletvekilleri. Adaletsizliğe uğramaları bir yana, insanların zihinlerinde adaletten yana şüphe uyandığında mülk sallanmaya başlar. Bırakın sallanmayı, mülk yıkılıyor. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

KPSS'den en yüksek puanları alıp mülakatta eleniyorlar, vicdanlarınız hiç sızlamıyor mu sayın milletvekilleri? Dün mülakat mağduru öğrenciler saatlerce, ayazda, Millî Eğitim Bakanlığı önünde beklediler, bekletildiler, bir açıklama beklediler. Bir salon da mı yoktu bu öğrencileri içeri alıp açıklama yapmak için? Yazıklar olsun diyorum.

Öğretmenlik gibi son derece kutsal olan bir mesleğin hiçbir nesnel ölçütü olmayan mülakat sisteminin süzgecinden geçirilmesi adaletsizliğin en büyüğü değil midir? Mülakatın liyakate değil biate yönelik olduğu kanaati herkese hâkim oldu bu ülkede.

Gündemde olduğu için söylüyorum Millî Eğitim Bakanlığı "Bir ay içinde 5.500 yeni ana sınıfı açtık." diyor. Şubat ayında da bunu 10 bine tamamlayacaklarmış. Son bir ayda okul öncesine atama olmadığına göre bu sınıflarda eğitim verenler kimler? Yine, köle gibi çalıştırdığınız ücretli öğretmenler mi? Sayın Bakan, okul öncesi öğretmenleri atama bekliyor. Okul öncesi için ilk etapta en az 10 bin atama yapın.

Evet, teklifin 5'inci maddesi en büyük belirsizlik. Aday öğretmenlerin adaylıklarının kaldırılmasında oluşturulacak adaylık değerlendirme komisyonunun kimlerden ve nasıl oluşacağının, çalışma usul ve esaslarının ana hatlarıyla da olsa açıklığı yoktur. Süreç yönetmeliğe havale edilmiştir. Kanunda belirtilmeyen bir sürecin yönetmelikle belirlenmesi keyfîliğe açık bir durum oluşturmaktadır. Bu komisyon mesleğe girişteki mülakat komisyonları gibi mi olacak sayın milletvekilleri? Oluşacak komisyon değerlendirmelerinde yine, yandaş, vakıf, sendika, dernek listeleri mi devreye girecek? Gelsin baskılar, gelsin mobbing uygulamaları.

Kanun teklifinin 6'ncı maddesi, öğretmen kariyer basamakları uygulaması. Evet, yeni değil, 1739 sayılı Kanun'da olduğu gibi 3 kariyer basamağından söz edilmekte. 2006 yılında "uzman öğretmen" ve "başöğretmen" tanımları yapılmış. O dönem 83.350 uzman öğretmen ve doktoralı yaklaşık 200 öğretmene başöğretmen unvanı verilmiş ama Anayasa Mahkemesi kararıyla uzman öğretmenlik sınavı ondan sonra kaldırılmış. Bu sınav bir daha yapılmadığı için sınava giremeyen diğer öğretmenler maddi ve manevi yönden mağdur olmuşlardır. Bu durum öğretmenler arasında on altı yıl süren büyük bir huzursuzluğa sebep olmuştur. Yani yapmış olduğunuz bu yanlışı yine bir yanlışla devam ettiriyorsunuz. Teklifte diyor ki: "Uzman öğretmenlik için on yıl görev yapmak ve yüz seksen saat; on yıl uzman öğretmen olup, iki yüz kırk saat mesleki gelişime yönelik eğitime tabi tutulup sonra sınav yapılması ve 70'in üzerinde puan alınması."

Şimdi, ayrıca, uzman ve başöğretmenlere de birer derece verilecek. Lisansüstü eğitim gören öğretmenlerin sınavlardan muaf tutulacağı söyleniyor. Yani "kariyer basamakları" adı altında ifade edilen bu zaman planlamasının neye göre belirlendiği anlaşılmayan bir durum. Bahsi geçen eğitim programlarının ne olduğu, uzunluğuna bakılırsa ne zaman ve nerede tamamlanacağı tam bir belirsizliğe işaret etmektedir. Şu anda, Millî Eğitim Bakanlığında on yılını doldurmuş yaklaşık 500 bin öğretmen uzmanlık sınavına girebilecek ve mevcut 75 bin uzman öğretmen ise kanun yürürlüğe girdikten sonra başöğretmen adayı olabilecek. Yine, hazırlanan yönetmeliklerle kariyer basamaklarının sınırlı mali kadrolara bağlanacağı görülmektedir. On altı yıldır verilmeyen ve sınavı yapılmayan bir sistemde, zaten hizmeti yirmi yılı aşmış olan öğretmenlere imtihanı kazanarak uzman öğretmenlik verilse bile başöğretmenlik için on yıl daha beklemeleri gerekeceğinden, bu haktan yararlanmaları ancak emeklilikleri döneminden sonra mümkün olacaktır. Bu durum eşitlik ilkesine uyuyor mu? Teklifte bir yandan yüksek lisans ve doktora eğitiminin teşvik edildiği söylenirken, ülkenin dört bir yanında görev yapan öğretmenlerimize bu imkânın eşit şekilde tanındığından söz etmek mümkün müdür? Biz İYİ Parti olarak diyoruz ki: Sınav şartını kaldırın. Öğretmenlik zaten bir ihtisas mesleğidir, kıdemi dolan her öğretmen ilgili tazminatlardan yararlanmalıdır. "Uzman öğretmen", "başöğretmen" demeniz de gerekmiyor; on yılını doldurmuş, belirli hizmet içi programlarını almış, sicil temiz, sosyal sorumluluk projelerinde görev almış her öğretmene bin lira da verin, 1 derece de verin, 2 derece de verin, 2 bin lira da verin. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Lisansüstünü teşvik etmek mi istiyorsunuz? Yüksek lisans yapanlara bu süreyi yarıya indirin.

Öğrencilerin maruz bırakıldığı, okullarımızın değersizleştirildiği ve tamamıyla sınav odaklı bir hâle gelen millî eğitim sistemimizde öğretmenleri de ayrı bir sınav stresine sokmak, farklı bir sınav sistemine tabi tutmak abesle iştigaldir. Bu koşullarda, öğretmenlerin öğrencilerini ihmal edebilme ihtimallerini de göz ardı edemeyiz.

Öğretmenlerin "ücretli", "sözleşmeli", "kadrolu", "uzman" ve "başöğretmen" gibi sınıflara ayrılması şüphesiz çalışma barışını da bozacaktır. Veli ve öğrencilerin gözünde de öğretmenlerin sınıflara ayrılmış olmaları öğretmenleri küçük düşürmekten başka bir amaca hizmet etmeyecektir.

Evet, OECD ülkelerine baktığımızda, mesleğe yeni başlayan öğretmen ile emekli olmaya hak kazanan öğretmen maaşı arasındaki fark yüzde 60 ile yüzde 65 arasındadır, Türkiye'de ise bu oran yüzde 12'dir. İktidara yakın bir gazete başlık atmış arkadaşlar: "Öğretmenlere müjde! Millî Eğitim Bakanı duyurdu, yüzde 120 zam." Bu teklifle sanki tüm öğretmenlerin maaşlarına zam yapıldığı şeklinde algı oluşturuyorsunuz; ayıptır, günahtır. Ya, Özel Eğitim Genel Müdürlüğü yok mu Millî Eğitim Bakanlığının? Bu taslak, özel eğitim kurumlarında çalışan veya diğer kamu kurumlarında görev yapan öğretmenlere yönelik hiçbir düzenleme içermemektedir. Sayıları 200 binin üzerinde olan özel öğretim kurumlarındaki öğretmenlerin de mesleki standartlarda ücret almalarına ve çalışma koşullarına ilişkin maddelerin bulunması gerekmez mi? Bu yaklaşım hem eksikliktir hem de ayrımcılıktır. Ya, burada, bu teklifte okul yönetiminin eğitim öğretim hizmeti ve öğretmenlik mesleğiyle olan zorunlu ve gerekli bağlantısının ve eğitim kurumu yöneticiliğinin yasal bir statüye kavuşturulma imkânı maalesef göz ardı edilmiştir. Eğitim kurumu yöneticiliği ve yöneticilerine ilişkin hükümlere yer verilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin en temel sorunlarından biri mesleğin itibarsızlaştırılmasıdır. Başbakanlığı döneminde Erdoğan'ın "On beş saat çalışıp çok maaş alıyorlar, üstüne üstlük iki ay tatilleri var." minvalinde söyledikleri sözlerini unutmadık. ALO 147 öğretmeni şikâyet hatları, öğrenci ve velilere performans değerlendirmeleri, Millî Eğitim Bakanlarının öğretmenleri rencide edici uygulama ve sözleri, liyakatsiz yöneticilerin mobbing uygulamaları mesleki onurun yıpranmasına, daha çok itibarsızlaşmasına yol açtı. O yüzden, bu konu, itibar meselesi öğretmenlerin en önemli konularından biridir ve yine tabii ki en önemli konu öğretmenlerin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ŞENOL SUNAT (Devamla) - Tamamlıyorum müsaade ederseniz.

Taslağın yine en büyük eksikliği öğretmen yetiştirme üzerinedir. Öğretmenlik bir uzmanlık mesleği olmasının yanında, kişilik niteliklerinin de uygunluğunu gerektiren bir meslektir. Bu yüzden öğretmenlik, doğal olarak öğretmenlik mesleği, kapatılan öğretmen liselerinin açılmasına tekrar ihtiyaç duyan, lisans süreci öncesinde de eğitsel süreçleri gerektiren bir meslek olarak düzenlenmelidir.

Değerli milletvekilleri, ben, buradan AKP milletvekillerine sesleniyorum: Bu kanun teklifini çekiniz. İnat edip geçirseniz de emin olun, az kaldı, biz tüm öğretmenlerimizi memnun edecek öğretmenlik meslek kanununu öğretmenlerimize armağan edeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)