| Konu: | TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 06.02.2013 |
GÜRKUT ACAR (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, 409 sıra sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın 9'uncu maddesiyle ilgili önergemiz üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu düzenlemeyle ilgili pek çok kaygı hem komisyon aşamasında hem de burada gündeme getirildi ama nedense hiçbir öneri dikkate alınmıyor. Yıllarca terörle mücadele etmiş ve bakanların açıklamalarına göre de 400 milyar dolarını bu nedenle kaybetmiş, binlerce vatandaşını teröre kurban vermiş bir ülke olarak, terörün finansmanının kesilmesinin öneminin elbette farkındayız, hepimiz farkındayız.
Değerli arkadaşlarım, finans olmadan o kadar insan dağlarda nasıl barınacak, nasıl yaşamlarını idame ettirecek, nasıl silah bulacak? Bunların hepsi para. Onlarca yıl bu paralar bir şekilde terör örgütüne aktarıldı ve o dağlarda kalmaları, silah almaları, bomba almaları, şehir merkezlerine bomba yığmaları sağlandı.
Şimdi bu konuda adım atılıyormuş gibi yapılıp burada başka amaçların, başka tezgâhların olmadığından emin olmak zorundayız. Türkiye, Mecliste tahkikat komisyonu kurdurup muhalefet milletvekillerini yargılamaya kalkan bir dönemi de yaşamıştır, görmüştür. Bunun doğru bir yol olmadığı açıktır. Böyle bir yolu açacak her türlü adımdan uzak durulmalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bugün Türkiye'de "hukuk devleti", "kuvvetler ayrılığı" ilkesi gibi kavramların AKP eliyle ne yazık ki -milletvekili arkadaşlarımdan bu konuda kullanırken özür diliyorum- içi boşaltılmıştır, rafa kaldırılmıştır.
Bugün Başbakan ne derse onun geçerli olduğu bir dönem yaşıyoruz. Bakın, Başbakan istemediği için, mahkemeye çağrılan MİT Müsteşarı "İşim var, gelemem." diyebildi, yargı bir hafta durdu ve kanun çıkarıldı. Bakın, Başbakanın kararıyla Danıştay kararları geçersiz kılınıyor. Artık Türkiye'de özelleştirme, yargının, adaletin işlemediği bir alan hâline geldi. Başbakan Danıştay kararlarını ezip geçiyor, yırtıp atıyor. Böyle bir hukuk devleti olur mu değerli arkadaşlarım? Peki, hukukun olmadığı yerde, hukukun işlemediği yerde, tamamen iktidarın keyfîyetiyle oluşturulacak değerlendirme komisyonunun kararlarına nasıl güveneceğiz?
Değerli arkadaşlarım, hükûmetin takdiriyle bu göreve gelen bürokratların hükûmetin takdiri dışında hareket etmeyeceği ortadadır. Yaşanan olaylar, örnekler, hepsi bunu gösteriyor. Bakın, bürokratları, Başbakanı eleştiren her kişi, kurum, sendika, meslek örgütü AKP'nin gazabını yaşıyor. Sendikalar, meslek örgütleri, dernekler AKP'lileştiriliyor, olmazsa susturuluyor. Böyle bir ortamda, bürokratlardan yansız, tarafsız, objektif kararlar beklemek mümkün müdür? Hayalciliktir bu. AKP'nin ileri demokrasisini savunanlar, o hayal âlemine gidenler bugün dert yanıyorlar değerli arkadaşlarım. Hukuk debeleniyor, biz bağırıyoruz, ağlıyoruz, şikâyet ediyoruz duymuyorsunuz ama ondan sonra kendiniz dert yanıyorsunuz. Bu nedenle, bu yetkinin bu kadar geniş bir şekilde hükûmetin keyfine verilmesi kabul edilebilir bir şey değildir.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye hızla demokrasiden, hukuktan uzaklaşırken tahkikat komisyonu benzeri yetkilerin gündeme getirilmesi tesadüf olmayabilir ama kesinlikle kabul edilemez. Türkiye bir kırılmanın eşiğindedir ve buraya sürüklenirken, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerleri iğdiş edilirken buna karşı çıkanlara, muhalefet edenlere daha ağır baskılar içeren düzenlemeler kabul edilemez. Bu düzenleme onlardan bir tanesidir. Kimsenin kaderi Sayın Başbakanın iki dudağının ucunda olmamalıdır. Hukukun, adaletin olmadığı yerde böylesi keyfî yetkiler kabul edilebilir değildir değerli arkadaşlarım. O nedenle, biz bu komisyonun çıkartılmasına ilişkin önergemizin kabulünü bekliyoruz.
Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Acar.