| Konu: | Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 12.01.2022 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 301 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9'uncu maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Bireysel emeklilik sistemleri hem bireylerin emeklilik dönemindeki refah düzeylerini yükseltmeyi hem de oluşan uzun vadeli emeklilik fonlarıyla ekonomiye ciddi bir kaynak oluşturmayı hedeflemektedir. Bireysel emeklilik sistemi, devletin sosyal güvenlik sistemini tamamlayan, bireylerin gönüllü katılım esasına dayanan özel bir emeklilik sistemidir.
OECD tarafından yapılan değerlendirmelere göre nüfusun yaşlanmasının emeklilik sistemleri üzerindeki etkilerini azaltmaya yönelik olarak yapılan reformların hizmet ettiği 4 ana amaç vardır; çalışma yaşı nüfusunu artırmak, çalışma hayatını uzatmak, emeklilik maaş ve ikramiyesini azaltmak, emeklilik geliri kaynaklarını çeşitlendirmek ve özel emeklilik fonlarını kamu sistemlerinin tamamlayıcısı şeklinde geliştirmek olarak sıralanabilir. İşte, bu şartlar altında biz bireysel emeklilik fonlarında para toparlamaya çalışıyoruz. Ama burada şunu üzülerek ifade edeyim ki: Biliyorsunuz, özellikle çalışanlar geçtiğimiz dönem içerisinde bu bireysel sigorta sistemindeki birikimlerinin yüzde 60'a yakınını gününü, vadesini, süresini beklemeden bozdurdular. Bu da ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumun nelere mal olduğunu, işlerin nereye doğru gittiğini görmek açısından önemlidir. En azından bu göstergenin bile size bir şeyler ifade etmesi lazım.
Diğer taraftan, çalışabilir nüfusun istihdam oranının ortalaması yüzde 66,3 iken bizde yüzde 46'dır yani çalışma yaşına sahip olan insanlarımıza bile, maalesef, yeterli iş imkânı sağlayamıyoruz; özellikle yurt dışına gitme konusunda gerek gençlerimizin gerekse çalışabilir yaşta olan insanlarımızın talebi her geçen gün artıyor. Hâlbuki, devletin birinci görevi, vatandaşlarına iş bulmak ama bugün içinde bulunduğumuz şartlar hepimizi de aldı bir yerlere doğru götürüyor. Bu veriler, bizi şöyle bir sonuca da götürüyor: Ülkemiz yaşlılarının sadece yüzde 47'sinin sosyal güvencesi varken geri kalan yüzde 53'lük nüfus grubu ya kendi imkânlarıyla ya ailesinin desteğiyle ya da devletin muhtelif yardımlarıyla hayatlarını sürdürebilmektedir. Sosyal güvencesi olmayanların aldığı devlet desteği, cüzi bir meblağla vatandaşı hükûmete devamlı bağımlı hâle getirmekte, böylece AK PARTİ'ye veyahut da iktidara olan bağımlılıklarını artırmaktadır. Siz, iktidara geldiğiniz zaman bu ülkede sadece ve sadece 2 milyon kişi devletten aldığı desteklerle geçiniyordu ama bugün siz -kendi ifadelerinizde- diyorsunuz ki: "Yaklaşık 8 milyon kişi sosyal kurumlardan aldığı desteklerle geçiniyor." Yani siz, iktidara gelirken yoksullukla mücadele edeceğinizi ifade ettiniz ama ortadaki rakamlar, bırakın yoksullukla mücadele etmeyi ülkede yoksulluğun arttığının en temel göstergeleri.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hangisinden...
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Ben bu ülkede yoksul sayısını artırdım diye övünen bir iktidara sahibiz; Abdullah ağabey iyi duy diye söylüyorum. Yani devletten destek alan sayısının, mümkün olduğunca, asıl olan, azalması lazım.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Bedri ağabey, yanlış anlatıyorsun. O zaman para yoktu dağıtamıyordun, ihtiyaçlar vardı.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Devletin görevi iş bulmak. Gayet tabii, sosyal devlet ilkesi üzerinden dağıtmalı ama fakir sayısı azalacak ki biz ülkenin refah seviyesinin yükseldiğini görelim. Asıl olan refahı...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Evde bakım hizmeti var, özürlü evladına bakan var.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Onlara hiç girmiyorum, bunlar sosyal hizmettir ve de yapmalıdır. Bakın, adalet herkesin hakkı, devlet sağlamalıdır; sosyal devletin, yolda kalan, aç kalan, susuz kalan herkese bu desteği verme mecburiyeti var; sağlık şartları devlet olma gereğidir, verme şartı var. Bunlar lüks değildir, devletin yapması lazım gelen işlerdir yani bunları yapıyoruz diye bizim övünmemiz gerekmez. Tabii ki, asıl olan alım gücüdür yani biz alım gücüyle bu maaşlara yaptığımız zamları değerlendirebiliriz. Refah seviyesi alım gücüyle ölçülür; alım gücü arttıkça refah seviyesi de artar. Dolayısıyla bu da bizim desteklediğimiz bir madde, bir itirazımız yok. Bu, aynı zamanda tasarrufu da artırıyor, yüzde 25'ten 30'a çıkmasına da diyebileceğimiz bir şey yok. Ümit ediyoruz, en azından tasarrufa yönelmesi açısından, tasarrufun desteklenmesi açısından önemli.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Yaşar.
BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Çalışanlarımıza, özellikle emeklilerimizin bazısına yüzde 2,5 zam vermeyişimizi de biliyorsunuz. Ümit ediyoruz ki bundan sonraki dönemde onlara da bu zam verilir, emekliler arasında bu ayrım orta yerden kalkar. Netice itibarıyla şu an gelen zamlara şöyle bir baktığımız zaman zaten yaptığımız zam miktarları, özellikle asgari ücret birinci ayın 31'inde yani bu ocak ayının sonunda ilk defa işlem görecek, o zaman ödenmeye başlayacak. Diğer emeklilerimiz de belki 15'inden itibaren bu ücretlerini alacaklar ama gelen zamlara şöyle bir baktığımız zaman, inanın, mesela, bu elektrikte 150 kilovatsaat meselesini sürem olmadığı için söylemiyorum. Bir tane lambayı yaksa, haftada bir sefer ya da üç günde bir sefer çamaşır makinesini, bulaşık makinesini çalıştırsa 150 kilovatsaat doluyor; arada uçurum bir fiyat farkı var yani 150 kilovatı geçince neredeyse yüzde 80'e yakın fiyat farkları var. Bunlar da bir elden geçmeli.
Yine, aynı şekilde, doğal gazla ilgili "Kademeli olsun." diye bir önerimiz vardı. Bunu da dikkate almanız bizim için önemliydi.
Ben kanun teklifinin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)