| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 05.01.2022 |
AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Yeni yıldaki bu ilk konuşmamda olumlu şeyler bulup söylemeyi çok arzu ettim, içten söylüyorum, aradım, bulamadım maalesef. O zaman bari bir hoşluk olsun dedim, Attila İlhan'ın iki dizesiyle seslenmeye karar verdim: "Gözlerin gözlerime değince/Felaketim olurdu, ağlardım." Attila İlhan'ın felaketi olan o gözlerde ne vardı bilmiyorum ama bu seneye zam yağmurlarıyla girerken bir gece ansızın, milletimiz ağlıyor ve gelen ilk sandık o zamları bunca sıkıntı çeken milletin tepesine gönderenlerin de felaketi olacak, benden söylemesi.
Siz, kendinizce romantik söylemlerle gündem oluştururken milyonlarca vatandaşımız aylarca sürecek bir yoksulluk fırtınasıyla boğuşuyor değerli arkadaşlar. Gözlerinize bakınca biz ne arıyoruz biliyor musunuz? "Yoksulluğu bu ülkeye biz getirdik, yapamadık biz bu işi." diyemeseniz de en azından mahcup olmuş gözler arıyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) "Orta sınıfı yok ettik ve ekonomiyi öyle bir hâle getirdik ki bugün çalışanların yüzde 50'den fazlası en düşük olan asgari ücreti almak zorunda." diyemeyen ama en azından mahcup olan gözler arıyoruz.
Bakınız, Avrupa'da çalışanların sadece yüzde 10'u asgari ücretli. Bizde TÜİK'e göre üretici enflasyonu yüzde 79,9 yani yılın başında bir malı üretmek için üreticinin 100 lira harcaması gerekirken 2021 sonunda 180 lira harcaması gerekiyor. Ülkeyi bir yıl içerisinde getirdiğiniz durum bu ve buna henüz asgari ücret zamları da yansımamış. Buna yılbaşı sürprizi olarak sanayide tüketilen doğal gaza gelen yüzde 50 zam da dâhil olmamış, sanayi ve ticarethanelerdeki elektriğe gelen yüzde 130'u bulan zam da dâhil olmamış buna. Şunu demek istiyorum: Daha 2022'de çok daha büyük bir pahalılık ve zam yağmuruyla karşı karşıya kalacak millet. Bu seferki neden diğer pahalılıklardan farklı? Çünkü piyasa istikrarını kaybetti ve her yeni zam dalgası yeni bir zam doğuruyor yani bu zamlar doğurgan zamlar.
Sonuç: Türkiye'de enflasyon sizinle artık kalıcı ve kronikleşmiş, hadise kronik artık. Hani "Maaş zamları emeklinin eline geçer geçmez eridi." filan deniliyor ya, işte bunun sebebi de bu aslında. TÜİK'in açıkladığı enflasyon yüzde 38, ENAG'ın enflasyonu yüzde 83. TÜİK, aylarca enflasyonu düşük açıkladı ki memura, emekliye verilecek zam ona göre ayarlansın. Yani milleti kandırmaya çalışıyorsunuz; olacak iş mi bu, kabul edilebilir bir şey mi? İnsaf yani hakikaten insaf! Emeklisine, memuruna yarım asgari ücret veren başka bir ülke var mı değerli arkadaşlar? Şimdi, soru şu; gözlerinizin içine, ta içlerine baka baka soruyorum: Neden yılbaşında yapılan zamlar, memur ve emekli maaş zamları, asgari ücret zamları açıklanmadan önce yapılmadı? Vatandaşın elektriğine yüzde 125, doğal gaza yüzde 25, vergilere yüzde 36 zam ne demek? Ve neden maaş zammı hesaplanırken bu zamlar dikkate alınmadan yapıldı? Gözlerinizin ta içine bakarak soruyorum, maaş zamlarını açıkladığınız gibi bu fiyat zamlarını da çıkıp milletin gözüne gözüne bakarak açıklasanıza, niye onu yapmadınız? Bir gece ansızın gönderdiniz hepsini. Hani "Maaş zamları maaşlar verilmeden eridi." deniliyor ya, işte ben diyorum ki: Bu, yalan arkadaş; erimedi, çünkü aslında vatandaşa zam falan yapmadınız; "mış" gibi yaptınız, zam yapmış gibi yaptınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Memura, emekliye korka korka veriyorsunuz; bu cebinden alıp bu cebine koyuyorsunuz. Hani doktorların döner sermayesini kesip de emekliliğine yansıtacak düzenleme yapacaktınız da geri çektiniz ya, "mış" gibi yaptınız, ondan da eser yok ortada. Ve memurumuz, emeklimiz, emektar vatandaşlarımız onca yıl çalıştıktan sonra en rahat etmeleri gereken zamanda gittikçe daha da yoksullaşıyor.
Şimdi, bakın, ne diyorum? 2002'de en düşük işçi emekli aylığı 257 lirayken asgari ücret 184 liraydı, yirmi yıl sonra en düşük emekli aylığı 2.500, asgari ücret 4.253 lira yani aslında 2002 Türkiyesinde olsak 6 bin lira olması gerekiyor. Düşünün, 2.500 nerede, 6 bin nerede? Krizden çıkmış 2002 Türkiyesinden beter beter, katbekat kötüleştirmişsiniz Türkiye'yi, yoksullaşmış vatandaş; gözlerinizin içine içine bakarak bunu söylüyorum.
Şimdi, sizinle her gün yüzde 5 fakirleştiğimiz günler yaşadık, önce "Yüksek kur, düşük faiz." dediniz, üç hafta sürmedi bu; sonra, dolara endeksli faiz verip, rezerv satıp kuru bir miktar daha düşürdünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
AYLİN CESUR (Devamla) - Sağ olun.
Son zamlarla gördük ki bu da bir çare olmamış çünkü ekonomi oluk oluk kanıyor ve böyle geçici çözümler, yamalar bunlara çare değil. Ekonomi bilimiyle savaşamazsınız. Ekonomide bir savaş olduğu doğru ama siz ekonomi bilimiyle savaşıyorsunuz. Oysa ekonominin kuralları var, kuralları olan bir bilimle savaşılmaz değerli arkadaşlar, sonuçları bu olur işte. Ve yıkımı engellemek için bir başka yıkım yaratacak politika üretiyorsunuz, vatandaşa "Sabredin." diyorsunuz. Hiç kimse sabretmek zorunda değil. Şimdi, sabırla olmaz ama neyle olur biliyor musunuz? Planla, doğru bir mali yönetimle olur bu. Mesela verimlilik artacak mı, bize bundan haber verin. Katma değerli üretim artacak mı, bundan haber verin. İthalat kalemlerimizi azaltacak, iç yatırımı teşvik edecek ne politikanız var, bize bunları anlatın eğer ekonomiden bahsediyorsanız. Piyasa istikrarını neyle sağlayacaksınız? Millete hayal satmayın artık, yeter. Yönünüz belli değil, hedefler net değil, nereye ulaşılacağı belli değil. Ampul sönmüş aydınlatmıyor ve vatandaş artık normal yaşamak istiyor. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYLİN CESUR (Devamla) - Ne olacak sonu? Kötü olacak deyince, "Üzülürüz." diyorsunuz ya hani, yamalı çözümlerinizle değil güven iklimiyle olacak ve ampul kapanınca sabah olacak, gün doğacak, gün ağarınca doğan güneşle iyi'leşeceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)