GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:33
Tarih:11.12.2021

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) - Sayın Başkan, Sayın Bakanlar, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşüyoruz. 21'inci yüzyıl modern sosyal devleti getirdi ve sosyal devlet ise adalet, güvenlik ve eğitimin yanında, devletin üstlendiği en büyük görevi, sağlığı. Devletin bu görevi yerine getirmesi için sağlaması gereken 4 evrensel standart var: Bir, sağlığın herkes tarafından karşılanabilir olması; iki, sağlık hizmetine bütün vatandaşların ulaşabilir olması; üç, yeterli alakanın tüm vatandaşlara gösterilmesi; dört, sağlık çalışanlarının insani şartlarda çalışabilmesi. Bunlara ilaveten bu standartları sürekli işler kılacak bir devlet kapasitesi inşası da gerekli. Bunun için de bir, uzun vadeli bir devlet planlaması; iki, toplum sağlığı stratejisi; üç, krizlere hazırlıklı olma ve krizlere uygun cevaplar verilebilmesi gerekiyor.

Bir sonraki dönemin Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığını üstlenmeye aday ve hazır bir partinin bir doktor milletvekili olarak söylüyorum ki mevcut iktidar sağlığın bu 7 alanında da başarısız olmuştur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Sen önce Cumhurbaşkanı adayını...

AYLİN CESUR (Devamla) - Ne diyorum? Sayın Bakan mıdır sorumlusu sadece? Hayır. Sağlık sistemimizin altı 2010'lardan itibaren performans sistemi ve sağlığın kontrolsüzce özelleştirilmesiyle dinamitlenmeye başlamıştı. Amaç ve söylem, herkes her yerden sağlık hizmeti alacaktı; sonuç ve gelinen nokta, sistem parası olanın sağlığa ulaşabileceği bir sisteme evrilmeye başladı. Kimse randevu alamaz oldu, sağlık sistemi, sevk sistemi çöktü, üniversite hastanelerimiz ihmal edildi. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünün kapatılmasıyla aşı geliştirme kapasitemiz de dönemin kurbanı oldu. Hastalar, koşulları daha iyi diye özel hastanelere, özele yöneldiler, doktorlar gidecek yurt dışı arar oldu. İhtiyacımızdan fazla sağlık çalışanı sağlık okullarında yetiştirildi ama atanamadılar. 2017'den bu yana tanıştığımız şehir hastaneleri rant programıyla hastanelere artık erişilemez oldu. Sağlık Bakanlığı bütçesi, kısaca, sakat bırakıldı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Bugüne gelelim; sağlıkta şiddet aldı başını gitti ve başarısız bir coronavirüs salgın yönetimiyle karşı karşıyayız. Hiç kimse darılmasın, tek tek söylemek zorundayız çünkü doktor olarak karşınızdayım. Türkiye'nin sağlığını nasıl yöneteceğiz, neler yapılması gerekiyor onları da anlatacağım çünkü bırakacağınız enkazı biz düzelteceğiz. Yirmi yıldır iktidardasınız, geldiğinizde neredeyse her köyde sağlık ocağı, her ilçede hastanesi, doktoru olan bir sağlık sistemimiz vardı. Yirmi yılda dünya değişti, elbette teknoloji de gelişti. Yirmi yılda hangi iktidar olsa yeni hastaneler açar, sağlık sisteminde teknolojiden de faydalanır, onları o hastanelere getirirdi; bu normal, olmayanı ne? Yaptıklarınız kadar yapmadıklarınızdan da sorumlusunuz Sayın Bakan ve sebep olduklarınızdan da sorumlusunuz. Bizim iddiamız net; daha iyisi yapılabilirdi ve biz sizi uyardık, sağlıkçılarımız uyardı, sivil toplum uyardı, halk uyardı ve şikâyetlerini dile getirdi. Sağlığı da maalesef her alan gibi rant gözlüğüyle ele aldınız; çok üzülerek söylüyorum bunu. İnsan hayatıydı oysaki avuçlarınızdaki ranta bulaştırılamazdı ama maalesef umursamazdınız.

Gelelim bütçeye; 116 milyon liralık bir bütçe bu, tüm bütçenin yüzde 6,6'sı, pandemi döneminde bu pay kesinlikle daha yüksek olmalıydı. Bütçe için plan yapılırken ne kadar mücadele verdiniz Sayın Bakan bilmem ama yetmemiş ya da Hükûmet, içinde bulunduğumuz sağlık krizinin farkında değil. Gayrisafi yurt içi hasılamıza oranla sağlık harcamasında 37 OECD ülkesi arasında sonuncuyuz ve bizde bin kişiye 2 doktor düşüyor, OECD ortalaması 3,6; bizde bin kişiye 2,4 hemşire düşüyor, OECD ortalaması 8,8. Bunlarla övünüyoruz, övünüyorsunuz ama bakın, durum bu. Koruyucu sağlık hizmetlerine 38 milyar ödenek ayrılmış; bu, tedavi hizmetlerine ayrılanın yarısı ve her vatandaşımıza aylık 37 lira koruyucu sağlık hizmeti düşüyor demek. 50 maske 25 lira, grip aşısı 117 lira, bir doz BioNTech aşısının maliyeti 200 lira ama kişi başına koruyucu sağlık hizmetlerine 37 lira ayrılmış sadece. Tedavi hizmetlerinin bütçeye yükü üstelik çok daha fazla, hesap kitap yok yani ama bütçeniz hastalığı önlemek yerine hastalığı tedavi etmeye odaklanmış.

2020 bütçeniz 10 milyar dolardı, bugünkü 7 milyar; yüzde 30 daha küçük bir bütçe. Ya, bu yılki fark daha dramatik, geçen sene bir önceki yılla yüzde 17'ydi çünkü ilaç, aşı, ekipman, enerji, şehir hastaneleri garantilerinin tamamı dövize endeksli ve dövize bağlı. Bakın, personel giderleri için ayrılan bütçe geçen yıla göre yüzde 30 artmış ama enflasyonun yüzde 30 olduğuna baktığınız zaman o da artmamış. Yani diyorum ki: Hem doktorlarımıza hem sağlıkçılarımıza yeteri kadar ödenek ve zam düşünülmemiş hem de yeni personel alımı emekli olanlar, istifa edenler dışında pek yapılmayacak, atanamayanların tamamı atanamayacak demek bu.

Şimdi, şehir hastanelerinin nesine itirazımız var, onu da söyleyelim: 13 hastaneye ayrılan kira bedeli 14 milyar lira, hizmet alımları 7,5 milyar yani bütçenin beşte 1'i demek bu; 13 hastaneye gidiyor, 81 ilin ve ilçelerdeki tüm hastanelerin bu kadar pay almadığını düşündüğünüz zaman ne kadar büyük bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu siz görün.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in dediği gibi "Biz, hastanelere karşı değiliz; biz, ranta karşıyız, ranta karşıyız." (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Ve özetle, şehir hastaneleri, Sağlık Bakanlığı bütçesini esir almış. Pandemi döneminde yeterli bir sağlık bütçemiz yok; sağlık çalışanlarımıza iyi koşullar sunacak bir bütçe yok; halk sağlığını koruyacak bir bütçe yok; üniversite ve kamu hastanelerini güçlendirecek, AR-GE'yi artıracak bir bütçe yok. Peki, ne var? Kötü bir pandemi yönetimi var. Her gün 200 vatandaşımız coronavirüsten hayatını kaybediyor; bunlar resmî veriler ama gerçeği yansıtmıyor, ben bunlara inanmıyorum. Size de sordum Sayın Bakan Plan ve Bütçede çünkü vaka-ölüm oranı dünyada yüzde 2, bizde yüzde 0,9. Komisyonda cevap olarak dediniz ki: "PCR pozitiflileri biz saymıyoruz." Dolayısıyla, bir bu kadar ölüm daha var, bunları neden işlemiyorsunuz Sayın Bakanım; buna bir cevap bekliyoruz burada sizden. Çünkü düşünün ki, bıçak yaralanmasıyla ölen kişiye "Kan kaybından öldü." deyip bıçağı gizlemekle aynı şeye denk gelmiş oluyor esasında. Siz "Başarılıyız." diye göstermek kaygısıyla gizleyince tehlikeyi ve miktarı, o zaman halk buna adapte olmuyor ve aşılama oranı daha düşük oluyor hâliyle ve insanlar daha az dikkat eder hâle geliyorlar; sonuçta pandeminin durumu da bu.

Şimdi, 18 yaş üstünün yüzde 20'si aşılanmadı; aşılama çok yavaşladı, dünyada aşılamaları tamamlamada 68'inciyiz. Ülkeler çeşitli yaptırımlar yapmaya başladılar, bunlar bizde hâlâ yok; ne zaman olacak, bunları soruyoruz. Eylülde siz açıkladınız: "Hastaneye yatışların yüzde 83'ü, ölümlerin 90'ı aşıları tamamlanmamışlar." diye; neden bu konuyla ilgili daha ciddi yaptırımlar almıyoruz? Doğu illerimizde neden aşılama hâlâ düşük? Türkiye'nin yoksulluk haritası ile aşılama haritasının örtüşmesi bir insanlık dramı ve aynı zamanda bir sağlık yönetimi eksiği; bunun da altını çiziyorum.

Bakın "Omicron" kapımıza kadar, Yunanistan'a kadar geldi, bununla ilgili yeni bir salgın stratejimiz var mı; bunları da bizimle paylaşın lütfen. Ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığına yakışır şekilde bir acil durum stratejisi istiyoruz sizden.

Şu an pandemiyle mücadelede tek yasak, saat on ikiden sonra canlı müzik yasağı. Bu, ne kadar faydalı oluyor, bununla ne kadar mücadele ediyorsunuz; bir de bunu öğrenmek istiyorum.

Şimdi, yirmi aydan beri vaka ve ölüm sayılarının yaşa, cinsiyete göre dağılımını biz bilmiyoruz. Herhangi bir salgın modellemesi yapmadık; bunlar, keyfî ve siyaseten kapanmalar oldu. Yasaklara siyaseten uyulmadı, vatandaşı eve tıkıp kongreler yapıldı; bunları da unutmadık. Hidroksiklorokin başka ülkelerde kullanılmazken aylarca bizim vatandaşlarımıza verildi. Şimdi, aşıların getirilmesi ve diğer konular ranta bağlanmışken maske yönetimi, dezenfektan satışındaki rantla Bakan düşürmelerini filan hatırlayınca hani bunu da sormak tabii, bizim hakkımız.

Bakınız, bir doktor olarak söyleyeyim: Dışarıdan gelecek hastaları kabul ederken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayanları kabul etmeye kalkarsanız ve eğer Covid'in bütün varyantlarını Türkiye'ye taşıma ihtimaliyle bizi karşı karşıya bırakırsanız bir kere daha hadise olur, onu da söylememiz lazım.

Bir diğer yandan, halk sağlığı taramaları, filyasyon, izolasyon gevşedi. Çin'den sipariş edilen 75 milyon doz aşıdan hâlâ ses yok. BioNTech etkinliğinin 6'ncı aydan sonra azaldığına dair yayınlar var. Dünya 3'üncü dozu aşılıyor, biz 3'üncü doz ne olacak bununla ilgili bilgi almak istiyoruz. Türkovac'ı bekliyorsanız da büyük hata yapıyorsunuz. Neden? Onu da hemen söyleyeyim: Dünyada kullanılan aşılar çıkalı bir yıl oldu ve Refik Saydam'ı 2011'de kapattığınız için birikimimizi kaybettik. Aşı haberini her ay "Müjde, müjde!" diye veriyorsunuz bize çok uzun bir zamandır ama aşı bir türlü yok; olsa da inaktif aşılar eski varyantlar için geliştirilmişti yeni varyantlara etkisi düşük. Bu, kanıtlandı artık; dolayısıyla, aşımızı tedarik edelim.

Nihayet, yanlışınızdan dönme kararı alıp "Bir AR-GE üretim merkezi açacağız." dediniz. Sayın Bakan, on yıl önce yapılan büyük bir hatadır bu, sizin hatanız değil ama lütfen adını "Refik Saydam" koyunuz.

Sağlık çalışanlarına verilen ek ödemeler şaka gibiydi. Meslektaşlarımızın haklarını koruyamadınız. 39 branşta 800 bin sağlık çalışanı bekliyor. Sağlık çalışanına en çok ihtiyaç olan dönemde neden yapmadınız bu atamaları, bunu soruyoruz. Şehir hastanelerine bu yıl ödenen parayla 10 bin lira maaşla 136 bin sağlık çalışanı istihdam edebilirdik. Acilen... 16 Aralıktaki konuşmamda bunları konuşacağım, bugün yetişmiyor sürem ve diğer konuları da bugün yetiştiremeyeceğim. Tıbbi malzeme, ilaç konularında ve TUS'la ilgili verdiğiniz, "Müjde!" diye açıkladığınız, bana göre sağlık sistemine dinamit koyacağınız bu kararınızla birinci basamak ordumuzun, aile hekimlerinin ihmal edilmesini, hepsini konuşacağız ve dediğim gibi yapılanlar kadar yapılmayanlardan da sorumlusunuz. Umarım, bu son bütçeniz olur. Milletimiz merak etmesin, bundan sonrası bizde, biz nasıl bir sağlık stratejisi olsun, buna çalışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) - Bir dakika rica edeceğim.

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

AYLİN CESUR (Devamla) - Biz biliyoruz ki sağlık sistemimizin lokomotifi doktorlar ve hocalar; onlar güçlü olacak ki tüm sağlık çalışanlarına sahip çıksınlar. Zaten aldığı ücreti zam yapılıyormuş gibi yansıttınız halka; bu, aslında ekonomik krizin, yönetimi krizinin bir tezahürü. Yapacaksak 1,5 milyon sağlık çalışanının tamamına bunun uygulanması gerekiyor. Rantta değil, sağlıkçı memnuniyetine giden bir bütçemiz olacak bizim; vizyonu olan, hedefleri olan ve az önce saydığım 7 hedefi gerçekleştiren. İYİ Parti iktidarında Sağlık Bakanlığı 1,5 milyon sağlık çalışanının Bakanlığı olacak, bunun sözünü veriyoruz buradan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ve bizler Kırımlı Aziz Bey, Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye-i Şahane geleneğinden gelen Refik Saydamlarla Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş, devrimleri yapmış bir mesleğe sahip, Nusret Fişeklerden toplum sağlığını öğrenmiş, pandemide en ön saflarda can pahasına çalışmayı başaran bir meslek grubuyuz ve bu mesleği ne sizin ne de uluslararası sermayenin tahakkümü altında ezdirmeyeceğimize ben buradan ant içiyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Hepinizi saygıyla selamlıyor, Sağlık Bakanlığı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.