GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifinin 4'üncü Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:32
Tarih:10.12.2021

MHP GRUBU ADINA HASAN KALYONCU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Su Enstitüsü bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. 10 Aralık 2016 tarihinde Beşiktaş'ta PKK terör örgütü tarafından yapılan hain saldırıda 39'u emniyet mensubu 46 insanımız şehit olmuş, 243 insanımız da yaralanmıştı. Dünya İnsan Hakları Günü'nde yapılan bu saldırıyı 5'inci yılında tekrar lanetliyor ve tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.

Gündelik hayatımızda bile yansımalarını hepimizin yaşadığı iklim değişikliği, etkilerini gün geçtikçe daha da güçlü hissettirmektedir. İklim değişikliğini sadece emisyon azaltımı yönünden ele almak yeterli değildir. Asıl önemli olan, ülkenin değişimlere karşı uyum sürecini zararsız atlatmak ve önlemler almaktır. İklim değişikliği, Millî Savunma Bakanlığı dâhil tüm bakanlıkları ilgilendiren bir konu olup tüm bakanlıklarda iklim değişikliği daire başkanlıklarının düzenlenmesi ve koordinasyonun sağlanması zorunludur. Her bakanlık kendi alanındaki etkileri bu birimlerde öngörerek raporlamalı ve genel plana dâhil etmelidir. Bu kapsamda, çıkarılacak su kanunu ve iklim değişikliği hakkındaki kanuni düzenlemeler çok iyi planlanmalıdır. Aceleyle alınmış kararlar ve detaylı inceleme yapılmadan uygulamaya sokulan genel müdürlük dağıtımları ve ayarlamaları, mevcut karmaşaya yakın gelecekte yeni büyük sorunlar ekleyebilecektir.

Sayın milletvekilleri, devletin teşkilatının iklim değişikliğine uyumlaşması önemli bir başlangıç noktasıdır. Toplumun tarımda, kentleşmede, ekonomide ve her boyutta, küresel ısınma ve iklim değişikliğine hem zihinsel hem de uygulamalarda adapte olabilmesi için devletin öncülük yapması gerekmektedir.

İklim değişikliğinin problem oluşturacağı birçok alan mevcuttur. Tarım açısından ele alındığında, alışık olduğumuz mevsimler ve mevsimsel geçişler artık değişim göstermiştir. Standart ve tahmin edilebilir hava olayları ve yağış rejimi değişime başlamış ve dengeye ulaşıncaya kadar bu değişimler tahmin edilemez bir durum hâlini almıştır. Sıcaklık ve yağış rejimindeki düzensizlikler organizmaların gelişimleri üzerine olumsuz etki ve yoğun stres yapacaktır.

Geçmiş yıllarda gelecek yıllar için yapılan tahmin ve planlamalarda büyük oranda başarı elde edilmesine rağmen şimdilerde öngörülmezlik söz konusudur. Bu durum tarım ürünlerinde rekolte kayıplarına sebebiyet vermektedir.

Geçiş dönemi şartlarında iklimdeki belirsiz değişimler, tarım üretiminde ekim ve hasat zamanlarında kaymaya, meyvecilik açısından verim düşüklüğüne yol açmaktadır. Ayrıca gelecekte, hayvancılıkta kullanılan yem bitkilerinde sorunlar yaşanacaktır. Tahıl depolarının artırılması, doldurulması ve olası durumlara hazırlıklı olunması gerekmektedir. Bugün Tarım ve Orman Bakanlığımız, Toprak Mahsulleri Ofisimiz bu konuda gerekeni yapmış ve yapmaktadır. Ayrıca soğuk zincire önem verilerek soğuk hava depolarının çoğaltılması ve geliştirilmesi gerekmektedir. Kısa sürede bozulacak ürünlerin uzun dönemde saklanabilmesi sağlanmalıdır. Ülkenin gıda ihtiyacını karşılayacak depoların oluşturulması ulusal güvenlik açısından da değerlendirilmelidir. Seracılıkta gerekli önlemlerin alınması, iptidai şartlarda kurulan ve hava olaylarına dayanaksız seraların sağlamlaştırılması da tarım ürünleri açısından büyük önem taşımaktadır. Kuraklığın yoğun hissedileceği alanlarda kuru tarıma ağırlık verilmelidir. Konya kapalı havzası gibi alanlarda sulu tarımdan vazgeçilmeli ve alternatif ürünler yer altı suları tükenmeden devreye sokulmalıdır. Kuraklığın ve hava sıcaklığının yükseldiği alanlarda havzalar arası su transferi de problemi çözmeye yetmeyecektir. Diğer yandan, gıda güvenliği ve temini açısından uluslararası ve ulusal tedarik zincirinin de sağlıklı denetlenmesi ve alternatiflerin planlanması gerekmektedir.

Kıymetli milletvekilleri, özellikle kuraklıkla yüzleşecek alanlar ve iklim değişikliğinin yoğun yaşanacağı alanlar öngörülerek bu bölgelerde köylerin bir araya toplanması, üretimin devam ettirilebilmesi ve iç göçlerin engellenmesi açısından dirençli tarım kentleri gündeme alınmalıdır. Göç olgusu ele alınırken iklim değişikliğinden meydana gelebilecek göçler de ele alınmalı ve planlamalar yapılmalıdır. Bu durumun sadece dış göçler açısından değil, iç göçler açısından da ayrıntılı olarak ele alınması gerekmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisinin 1969'dan bu yana sürekli gündemde tuttuğu ve geliştirerek günümüze taşıdığı dirençli tarım kentleri iklim değişikliği etkilerinin azaltılmasına çare olabilecektir. Dirençli tarım kentleri vasıtasıyla şehir köye taşınırken insanlarımızın ve çiftçilerimizin birçok sorunu da çözülecektir. Dirençli tarım kentleri su tasarrufunu, üretici birliklerini, makine parklarını, sözleşmeli tarımı içinde barındıran yapılar olurken afetlere dayanıklı altyapısı planlanmış, akıllı şehir özelliği taşıyan yerleşim birimleri olacaktır. Dirençli tarım kentleri sayesinde eğitim, sağlık, güvenlik ve ulaşım sorunları çözülmüş, sıfır atık kapsamında kaynakta ayrıştırmanın yapıldığı, arıtma tesislerinden çıkan suyun tarımda tekrar kullanıldığı, caddeleri, parkları planlanmış yeşil şehirler kurulacaktır. Tarım kentlerinde hayvan haklarına duyarlı, doğayla uyumlu bir yapı sergileneceğinden hem insanımızın refahını sağlayan hem tarımda iş gücü kaybını önleyen hem de ekosistemin dengesiyle uyumlu yaşam alanları oluşturulacaktır. Bu sebeple, dirençli tarım kentleri bir an önce uygulamaya alınmalıdır.

Değerli milletvekilleri, şu anda su ve tarımın millî güvenlik meselesi olarak ele alınması ve her ikisinde de yeni şartlara göre ayrıntılı şekilde planlamaların yapılması gerekmektedir. Su yönetimi, atık yönetimi ve değişimlere uyum sağlamak açısından ilk olarak bakanlıklar ve genel müdürlükler arasındaki yetki çakışmaları ve kargaşası ortadan kaldırılmalıdır. Çevre, su, orman ve iklim değişikliği konuları idari olarak bir araya toplanmalı ve ulusal güvenlik sorunu oluşturan küresel iklim değişikliğiyle mücadelenin bu hassasiyetler çevresinde planlanması gerekmektedir.

Sularımızı kirleten tüm kaynakların bir an önce ortadan kaldırılması, orman ve bitki varlığımızın değişimler karşısında nasıl korunacağı konusuna eğilinmesi ve bu kapsamda çevre konularının ele alınması gereklidir. Şehirler ekolojik olarak kültürel çöl olarak ele alınır ve canlı geçişlerini engelleyen alanlardır. Şehirlerin planlamaları küresel iklim değişikliği açısından da büyük önem taşımaktadır. Bilindiği üzere, şehirler hem su hem de tarımsal alan ve ürünleri açısından tüketim merkezleridir. Bu sebeple yeşil alanların planlanması, su tasarrufu ve kullanımı konuları hayati önem taşımaktadır. Bunlardan dolayı şehircilik ve çevre konuları birbirlerinden ayrılır ve iklim değişikliğinin oluşturacağı etkilerle yüzleşirsek ülkemiz açısından riskler azaltılabilecektir.

Bitkisel üretim, hayvansal üretim ve su ürünleri açısından yaşanacak sorunlar, ülkemizin ulusal güvenliği dâhil tüm alanları ve temelde de ekonomiyi etkileyecektir, en büyük etkileriyse gıdaya ulaşım zorlukları ve iç göç olarak karşımıza çıkacaktır. Her iki durumda da ülkede birçok sosyal sorun yaşanacaktır. Bu sorunlar sadece ülkemizde değil tüm dünyada yaşanabilecek sorunlardır. Bugün İngiltere'de tedarik zincirinde meydana gelen aksaklıkların büyük problemlere sebep olduğunu açıkça görmekteyiz.

Bu dönemlerden itibaren tarımı ve suyu iyi yönetebilen ve bu alanlarda sorun yaşamayan ülkeler dünyanın en güçlü ülkeleri ve başat güç olacaktır. Türkiye önündeki riskleri öngörecek yetkin insan kapasitesine sahiptir. Geliştirilecek tedbirler sayesinde milletin refahı artırılıp sürekliliği garantiye alınabilecektir. Milletimiz bunu hak etmektedir.

Kıymetli arkadaşlar, Türk devletlerinin bağımsızlığının 30'uncu yıl dönümünde 12 Kasım 2021'de gerçekleşen Devlet Başkanları Zirvesi'nde alınan kararla Türk Konseyinin adı "Türk Devletleri Teşkilatı" olarak değiştirilmiştir. Bu önemli adımı gönülden kutluyorum. Bununla beraber, tarım, hayvancılık ve iklim değişikliği sorunlarında, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde, etkin ve kalıcı iş birliği yollarının açılması ve aranması gerekmektedir. Dünyamızın geleceğini gıda darlığı ve iklim değişikliği sorunları şekillendirecekse Türk dünyasının bu sorunlara iş birliği ile çareler araması, sorunları aşarken sahip olacağımız ortak gücümüzü artıracaktır. Ürün deseni çalışmalarında, su yönetimi çalışmalarında ve tedarik sürecinde iş birliğimiz, birlikte üreten ve birlikte doyan büyük bir millet olduğumuz gerçeği Türk dünyasında ortak bir şuurun gelişmesine de hizmet edecektir. Tarımda Turan'ı gerçekleştirmek zorundayız.

Sözlerime son verirken, iklim değişikliğine uyum sağlama konusunda sağlıklı öngörülerle her alanda harekete geçmenin gerek Gazi Meclisimizin gerekse Hükûmetin yüce Türk milletine borcu olduğunu hatırlatmak isterim.

Yeni bütçenin milletimize ve devletimize hayırlı olması dileklerimle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)