| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 24.11.2021 |
AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 36'ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Bugün 24 Kasım, Öğretmenler Günü'müz kutlu olsun.
Kanun teklifi boşanan ailelerin çocukları açısından önemli düzenlemeler içermektedir. 36'ncı maddede çocuk teslimine dair ilam veya tedbir kararlarının yerine getirilmesi usulü düzenlenmektedir. 1932'den beri uygulanan çocuk teslimine ve çocukla ilişki kurulmasına dair ilam ve tedbir kararları nihayet icra sistemi dışına çıkarılarak Çocuk Koruma Kanunu kapsamına alınıyor. Çocukların icra konusu olmaktan çıkarılması, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair işlemlerde çocuğun örselenmemesi ve polis zoruyla karşılaşmaması, böylece olası travmaların önüne geçilmesi amaçlanıyor. Teklif yasalaşırsa boşanmış anne, babaların çocukla ilişkileri artık psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı gibi uzmanlar eliyle yürütülecek.
Bu uygulamaları olumlu buluyoruz ancak kanun teklifinde çocuğun, kendisiyle kurulacak olan ilişkide pasif bir konuma alınmaması da gerekmektedir. Modern dünyada bunun yerine çocuğun üstün yararını gözeten uygulamalar tercih edilmektedir. Örneğin, Almanya'da 1998'de, İsviçre'de 2002 yılında yapılan çocuk hukuku reformunda, çocukla kişisel ilişki kurma konusunda çocuk odaklı yasalar getirilmiştir. Mesela, İsviçre'de anne, baba ve çocuğun kişisel ilişki kurma talep haklarının karşılıklı olduğu benimsenmiştir. Alman hukukunda, çocuğun anne veya babasının rızası hilafında kişisel ilişki kurma hakkının sınırını çocuğun üstün yararı çizmektedir. Bu gibi uygulamalar çocukların korunması konusunda önemli adımlardır ancak çocukları korumak sadece yasal veya cezai düzenlemelerle kalmamalı, ülkemizdeki çocukların ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı gelişmesi için elimizden geleni yapmalıyız. Bunun başlıca şartlarından biri de şüphesiz ailelerin ihtiyaç duyduğu ekonomik refahı sağlamaktır.
Değerli arkadaşlar, 25 Şubat 2021'deki verilere göre, bir yıl içerisinde 135 binden fazla çift boşanmıştır, 125 bin civarında çocuk da bu boşanmalardan etkilenmiştir. Birçok araştırma göstermiştir ki ailelerin yaşadığı sıkıntıların en önemli nedenlerinden biri ekonomik sorunlardır. Bazen işini kaybetmek, hesapta olmayan harcamalar, borçların veya kredilerin ödenememesi eşler arasında büyük bir stres yaratıyor. Sonu boşanma olmasa bile, evde yaşanan bu problemler de hâliyle çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Bu olumsuzluklar içe kapanıklık ve depresyon gibi çocuğu psikolojik olarak yıpratan sebepler arasında gösterilmekte, öz güven eksikliği yarattığı da söylenmekte. Bu çocuklar, mutlu olmayı, değerli olmayı paraya bağlayabiliyorlar, kendilerini kıymetsiz hissedebiliyorlar.
Bakın, mevcut ekonomik koşulları göz önüne alırsak maalesef çocuklara, gençlere sağlıklı bir ortam sunamıyoruz; onları psikologlarla, psikiyatrlarla baş başa bırakıyoruz. Terapistler, psikologlar, psikiyatrlar ekonomik sorunların çocukların ruhunda yarattığı etkilerle ilgilenirler ama ekonomik sorunlara çözüm aramazlar ancak bir siyasetçinin böyle bir şansı yoktur; siyasetçi temel soruna çözüm bulur, zaten halk tarafından da bunun için görevlendirilir yani ekonomik koşulların iyileşmesi için çözümler arar. Siyasetçi vatandaşa "Normalde ayda 1 kilo, 2 kilo et yiyorsak şimdi artık yarım kilo yeriz." demez, diyemez; vatandaşın domatesini, biberini taneyle hesap edemez; oturur düşünür "Bu millet beni niye seçti?" diye; vatandaş ayda 1 kilo et yiyorsa onu 5'e çıkarmanın hesabını yapar; "Bu mevsimde domates zaten sağlıklı değil." demek yerine sağlıklı beslenebilmesi için gerekli önlemleri düşünür. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)
Kendi milletinize, kendi çocuklarınıza, kendi gençlerinize diğer milletlerin altında bir hayat standardını layık görüyorsanız; vatandaşın yiyeceği eti lüks görüyorsanız, sizce vatandaşın hakkı soğan ekmekse, milleti ucuz işçi konumuna düşürdüyseniz; gençler başka ülkelerde çalışmayı, yaşamayı kurtuluş sayıyorsa; halkınız kendi yurdunda mutlu olamıyorsa, refah içinde yaşayamıyorsa buna milliyetçilik denmez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.
AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Daha önce de belirtmiştim, BDDK verilerine göre, 2002'de 6,3 milyar lira olan hane halkı borcu, sadece bu senenin ilk altı ayında 874 milyar liraya yükselmiş. Çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 90'ı borç içinde, önümüzde ekonominin daha kötüye gittiği gerçeği var.
Milletimizin geleceği için nasihat vermek yerine çözüm bulmaya çalışacağınızı, hatalarınızda ısrarcı olmayacağınızı umuyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)