GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:20
Tarih:17.11.2021

HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben 285 sıra sayılı Teklif'in 1'inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Ancak bu tartışmalardan sonra doğrusu, ben, mevcut konuşmayı yapmak yerine, şimdi yapılmakta olan konuşmaya bir nebze dâhil olmak istiyorum.

Türkiye'de bizim geçmiş dönemlerde yaşadığımız birçok doğru ya da yanlışlar olabilir ama şu Meclis çatısı altında konularımızı rahatlıkla tartışabildiğimiz takdirde Türkiye'nin çözülemeyecek sorunu da yoktur.

"Alevilerle ilgili ayrımcılık yapıldı mı, yapılmadı mı?" derken en azından şunu belirtmek isterim: Ben, yirmi beş yıl önce belediye başkanlığım dönemimde, ilkmişim, kamu yöneticisi olarak, Alevilere destek olan ve onlara cemevi yapılmasını sağlayan, planlayan, temel atan belediye başkanıymışım. Ben de bunu sonradan öğrendiğim için Alevilerin bu konudaki takdirlerini görmüşümdür. Ben bir hukukçu olarak bunu Alevilerin hakkı olarak gördüğüm için asla onlara bir ayrım yapmak ya da bir konu hakkında artı değer kazanmak için değil, insani değerlere göre bunu düşünmüştüm ama geldiğimiz noktada, o günlerde de tartışılan konu, Alevilerin ibadetgâhı saydıkları cemevlerine Türk siyasetinde ve siyasetçiler tarafından "onların ibadetgâhıdır" sözünü hâlâ Türk siyaseti söyleyemez. Oysa bu çatı altında biz bunların hepsini çok rahatlıkla konuşur hâle gelirsek, tartışır hâle gelirsek Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Türkiye'de siyasetçi... Aleviler "Cemevi bizim ibadetgâhımız." derken egemenlerin "Hayır." deme yetkisi yoktur. O insanların o tercihidir. Benim ibadetgâhım camidir ama Alevi yurttaşlar "cemevi" diyorsa ya da bir kısmı "cemevi" diyorsa ibadetgâhı olarak varsaymak devletin görevidir, siyasetçinin görevidir. Bunları çözmek, tartışmak siyasetçilerin birinci vazifesidir.

Biz elimizi taşın altına sokmazsak Türkiye'nin sorunları bütün dünya devletlerinin sorunları hâline gelir. Türkiye, sorunlarını bu çatı altında tartışıp, çözmek zorundadır. Birbirimize tahammül etmek zorundayız. Ne oldu? En sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "Alevilerin cemevi ibadetgâhıdır." dedi ve Türkiye devletini de tazminat ödemeye mahkûm etti, cezalandırdı. Bu bizim ayıbımız değil mi? Türk siyasetinin, Türk yargısının ayıbı değil mi? Bizim veremediğimiz kararı nihayet Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi vermek durumunda kalmıştır. Biz, Kürtlerle olan ilişkimizi, Alevilerle olan ilişkimizi dünya devletlerine ya da dünya mahkemelerine terk edemeyiz. Biz kendi sorunlarımızı burada sorma kabiliyetine, sorma cesaretine sahip olmalıyız ve bunda da risk alması gereken, elini taşın altına sokması gereken siyasetçidir. Bu konuda müdahil olmak siyasetçiden başka kurumların ya da güçlerin görevi değil; en başta siyasetçinin görevi bu konuları tartışmak, sonuna kadar tahammülle tartışabilmek olmalıdır.

"Filanlar bölücüdür." Bölücü mü, değil mi ben bu çatı altında bunu duymak istiyorum ama bunu tartışamıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Bunları bu çatı altında tartışamazsak başkaları başka yerlerde tartışır; diğer ülkeler müdahil olur, diğer devletlerin olayı manipülasyonlarıyla karşılaşırız. Onun için ben bu konuya ucundan, kenarından girmek zorunda kaldım, 1'inci maddeyle ilgili konuşmamı da terk etmiş oldum ama kanunun geneli hakkında dün konuştuğum için belki de bu konuya girmek, tartışmak faydalı olmuştur.

Benim dileğim her şeyin burada konuşulabilmesi ve birbirimize tahammül göstermemiz hâlinde Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir sorunu olmadığını buradan ben yeniden ifade etmek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti, CHP ve HDP sıralarından alkışlar)