| Konu: | İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 17.11.2021 |
MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlarken, geçen hafta hepimizi, kendini insan olarak gören, asgari insani değerleri ruhunda, şahsiyetinde barındıran herkesi derinden yaralayan bir cinayetle sarsıldık. "Başak Cengiz" isimli kızımız maalesef, bir sapkın, bir cani tarafından hunharca katledildi ve maalesef ki hepimizin de yüreğinde büyük bir yangın oluştu.
Tabii, bu cinayetin hemen sonrasında Muhterem Genel Başkanımız ailenin acısını paylaşmak adına kendileriyle bir görüşme gerçekleştirdi, Sayın Cumhurbaşkanımız aynı şekilde kendileriyle temas kurdular ve değişik siyasi partilerden, Sayın Kılıçdaroğlu da dâhil olmak üzere, liderler ve siyasiler ailenin acısını paylaşmak üzere aileyle temas içerisinde oldular. Bizler de Değerli Ankara Milletvekilimiz Sayın Nevin Taşlıçay Hanımefendi'yle birlikte aileyi ziyaret ettik -ilk ziyaret edenlerdendik- ve bu acıyı paylaşmak için, bir nebze hafifletmek için elimizden gelen gayreti gösterdik.
Tabii, gelinen nokta itibarıyla, kadın cinayetlerinin, ardı arkası kesilmeyen şiddet vakalarının ulaştığı boyut itibarıyla hepimizin acıyı paylaşmak ya da olayı lanetlemekten öte başka şeyler yapmamız gerektiği de gün gibi ortaya çıkmış durumdadır. Dolayısıyla her vakadan sonra, her olaydan sonra vakayı lanetlemek, olayı lanetlemek, şiddeti lanetlemek ve mutlaka ama mutlaka vebali yıkacağımız bir adres aramaktan öte yapmamız gerekenler var. Öncelikle şu gerçeği bu Parlamentonun değerli mensupları olarak kabul etmek zorundayız: Tüm bu olayların toplamından, toplumsal travmadan eğer ki mutlaka bir vebal çıkarmamız gerekiyorsa bu vebalin birincil ve öncelikli adresi Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve işlenen her cinayetin vebali sizlerin, bizlerin boynunun üzerinedir. Dolayısıyla, Parlamento başta olmak üzere, devlet kurumları ve toplumun değişik kademeleri işlenen her cinayetten, yaşanan her şiddet vakasından mesuldür. "Toplumun bütün kademeleri mesuldür." diyoruz, gençlerle iletişimin koparan, ailedeki evlatlarla iletişimini koparan, yeni nesli, nesillerimizi ve gençlerimizi akıllı telefonlara mahkûm eden, akıllı telefonlar içerisindeki denetimsiz ağlara ve "network"e mahkûm eden bütün ebeveynler, Millî Eğitim kurum ve kuruluşları hep birlikte sosyal bir sorumluluğun altındayız. Dolayısıyla, maalesef ki, bu kısır tartışmalara saatlerce zaman ayırdığımız gibi, ülkeyi devredeceğimiz, ikbalimizi ve istikbalimizi ellerine teslim edeceğimiz gençlerimizin bugün bir sosyal çürüme esareti altında can çekiştiğini de görmemiz ve bu konuda da çözüm önerilerini mutlaka üretmemiz gerekiyor.
Sosyal medya platformlarına ilişkin geçen sene bu Parlamentoda gerekli düzenlemeler konuşulduğunda, maalesef ki bir sansür yasası olarak kabul edildi, bir sansür yasası gibi değerlendirildi ve şiddetli bir direnç gördü. Şimdi, bugün geldiğimiz noktada şu gerçeği kabul etmek zorundayız: Gençlerimiz akıllı telefon içerisindeki bu karanlık dehlizlerde sosyal medyadaki bilgi kirliliği ve çürümeyle birlikte günden güne aşınmaya başladılar ve sosyolojik anlamda, maalesef, bir bataklığın içerisine bizlerin eliyle sürüklenmiş durumdalar. Öyleyse, hemen hemen her gün şiddetin övülerek gösterildiği televizyon programları başta olmak üzere, şiddeti normalleştiren, şiddeti bayağılaştıran ve sıradanlaştıran televizyon programları başta olmak üzere, mutlaka ama mutlaka sosyal ağların, televizyon yayınlarının gençleri şekillendirecek mahiyette elden geçirilmesi ve denetim altına alınması gerekiyor; toplumun beklentisi budur. Toplum, gelecek nesilleri devredeceğimiz gençlerin Anayasa'yla bize yüklenmiş olan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının, sağlıklı bir çevre isteme hakkının gereğini bizlerden talep etmek durumundadır. Ancak bu düzenlemeler dahi tek başına yeterli değildir. Şu anda toplumun bu konudaki feryadı arşa çıkmış durumdadır. Sadece kınayarak, sadece acıyı paylaşarak geçiştirebileceğimiz bir iklimi maalesef ki geçtik. Dolayısıyla, toplumun her mahallede, her sokakta mutlaka ama mutlaka rastlayacağınız bir talebini bu Parlamento artık dikkate almak ve tartışmak zorundadır. Dolayısıyla, iflah ve ıslah olmaz sapıklar, tecavüzcüler, çocuk istismarcıları, gençlerimizi aşama aşama zehirleyerek ölüme terk eden uyuşturucu tacirleri de dâhil olmak üzere, bu Parlamento artık toplumsal beklentiyi karşılamalı ve bu iflah olmaz toplum düşmanlarına, iflah olmaz insanlık düşmanlarına idam cezasıyla gerekli cevabı vermeli, bu Parlamento artık idamı mutlaka ama mutlaka gündemine almalı ve tartışmalıdır.
Değerli milletvekilleri, bugün Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İcra ve İflas Yasası ile bazı kanunlardaki değişiklikler üzerine söz almış bulunmaktayım. Tabii, yasanın metni incelendiğinde hemen hemen kimsenin esaslı bir itiraz sunmayacağı kanaatindeyim çünkü İcra ve İflas Kanunu'nun teknolojiyle uyumlu bir modernizasyonunu gerekli ve zorunlu kılan bir düzenlemeyle karşı karşıyayız. Ancak bir hususu hep birlikte de dikkate almak durumundayız. Nedir? İcra ve İflas Kanunu'nun modern ve medeni bir çerçeveye oturması mutlaka ama mutlaka önemli olmakla beraber, çağın gereklerine uygun revizyonunun yapılması önemli olmakla beraber, toplumlardaki huzur ve refah seviyesi İcra ve İflas Kanunu'na ne kadar başvurulduğuyla doğrudan orantılı bir durumdur. Dolayısıyla medeni ve refah düzeyi düzgün toplumlarda İcra ve İflas Kanunu en az başvurulan düzenlemelerden bir tanesidir.
Yine, ekonomik altyapısı sağlam toplumlarda alacaklı alacağını almak için, borçlu borcunu ödemek için İcra ve İflas Kanunu'na ya da adliyelere başvurmak durumunda kalmaz. Ancak bugün Türkiye'de içinde bulunduğumuz durum; çok ağır pandemi koşullarını hep birlikte atlattık, bu ağır süreci Hükûmetimiz gerçekten insanüstü bir özveriyle ve çabayla ve muazzam bir başarıyla yönetmeyi sürdürdü ve sürdürmeye devam ediyor. Ancak ister istemez, öngörülmez bu durumun sosyolojik anlamda yarattığı ekonomik bir tahribatı da hep birlikte dikkate almak durumundayız. Dolayısıyla İcra ve İflas Kanunu'nu sürekli başvurulan bir mevzuat hâline getiren sosyal şartlar ortadan kaldırılmadığı sürece İcra ve İflas Kanunu'nda yapılacak modernizasyonun insan huzuru, insan yaşantısı için de çok kayda değer bir anlamı olmayacaktır.
Toplumun birçok kesimi, kademesi ve bunlardan en önemlisi çiftçilerimiz, bu son iki iki buçuk yıllık ağır ekonomik koşullarda hırpalandılar ve ayakta durmaya çalışıyorlar. Çiftçilerimiz bir yönüyle önemli, köylülerimiz bir yönüyle önemli ve ilk başta Başak Cengiz kızımızın katledilmesiyle bu sosyolojik sorunun arasında da bir rabıta bulunuyor. Nedir bu rabıta? Bugün çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine, Ziraat Bankalarına olan borçları 2016 yılına göre, 2017 yılına göre 3,5 kat artmış durumda ve yoğun bir icra baskısıyla karşı karşıya kaldılar. Traktörlerin İç Anadolu'da neredeyse tamamı hacizli bir durumda. Birçok milletvekili arkadaşımız da bu konuları gündeme getirdiler ve çiftçilerimizin acil, faizsiz ve vadeli bir şekilde mutlaka ama mutlaka bir yapılandırma beklentisi içerisinde olduğunu ifade ettiler.
Şimdi, bu yapılandırmayı bu Parlamento bir an önce hayata geçirmek zorundadır. Geçirmezse ne olur? Yüzde 45'i köylerde yaşayan toplam nüfusumuzun bugün sadece ama sadece yüzde 6'sı köylerde yaşıyor. Yani binyıllık bir medeniyetin ve birikimin bugüne, 21'inci yüzyıla taşınması konusundaki temel kolon olan köylerimiz tamamen boşalmış durumda ve toplam nüfustaki ağırlıkları yüzde 6'nın da altına düşmüş durumda. Bu insanlar eğer borçlarını ödeyemez hâle gelirlerse -ki geldiler şu anda- bir şey kazanamayacaklarını düşündükleri bu topraklarını terk etmeye, büyük şehirlere doğru akın akın göç etmeye devam edecekler; yüzde 6'nın da altına düşmüş olan bu dilim büyük şehirlere maalesef ki gelip ekmeğini ve rızkını aramak durumunda kalacak.
Değerli milletvekilleri, işte büyük şehirlerde rızkını ve nafakasını arayan Anadolu insanlarının evlatları, gençlerimiz maalesef yeterli ekonomik altyapı olmadığı için yeterli eğitim imkânlarından da yoksun kalacağı için yine en ucuz bilgiye doğrudan ulaşımla karşı karşıya kalacaklar; Sosyal medyayla çarpık, çapraşık ve kirli medya yayınlarıyla büyük şehirlerde karakterlerini şekillendirmeye çalışacaklar. Bugün, işte bu yayınlarla şekillenmiş sosyal yapının içerisinden sürekli şiddeti normalleştirmiş, kanıksamış, bayağılaştırmış ve benimsemiş insan profilleri çıkıyor. Dolayısıyla yapmamız gereken acil ve ivedi bir şekilde bu karanlık dehlizleri ve bu bataklıkları ya kurutmak ya gençleri bu bataklığın içerisinden çekip almak, çıkarıp almak ve bunu yaparken de elbette topluma, köy hayatını temsil eden çiftçilerimize ve değişik sosyal sınıflara, gençlere, çocuklarına sağlıklı bir eğitim altyapısı kurabilecekleri bir ekonomik yapıyı da vadetmek durumundayız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
YÜCEL BULUT (Devamla) - Dolayısıyla, oldukça uzun bir konu ancak Gazi Meclisin değerli milletvekillerine bir kez daha şunu ifade etmek istiyorum: Bazen bu çatı altında altı saat, yedi saat süren kısır ve anlamsız çatışma ortamının, tartışma ortamının lütfen ama lütfen Türk milleti adına kullanıldığını, bu sürelerin Türk milleti adına kullanıldığını bilerek toplumun esas kanayan yaraları üzerinde de aynı şevkle, aynı heyecanla, aynı inançla bir an önce tartışmaya başlayalım çünkü toplumun önceliği olmayan meselelere harcadığımız gayretler yüzünden her gün yeni bir gencimizi kaybediyoruz, her gün yeni bir kadınımızı kaybediyoruz, her gün yeni bir çocuğumuzu kaybediyoruz.
Dolayısıyla, vebali üstlenmesi gereken Gazi Meclisin değerli milletvekillerini, en kısa süre içerisinde bu soruna bir çözüm bulacakları inancıyla, sevgiyle saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)