| Konu: | 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası'na, AK PARTİ'nin iktidara gelişinin 19'uncu yıl dönümüne, AK PARTİ'nin başarılarına; kendilerine teveccüh gösteren, sevgisinden, desteğinden, doğasından güç aldıkları millete müteşekkir olduklarına; son dönemde her vakıfta yapılan hayırlı çalışmaların "yandaş" ithamıyla sorgulanmasını doğru bulmadığına; bu ithamlara ilişkin somut belge, bilgi varsa tartışabileceklerine ve vakıfların yaptığı hayır işleriyle herkesin gurur duyması gerektiğine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 14 |
| Tarih: | 03.11.2021 |
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta, Kızılay Haftası. Türk Kızılayı Türkiye'nin sınırlarını aşan bir şefkat elidir. Kızılayımız milletimizin şefkat dolu yüreğinde ete kemiğe bürünmüş bir hâl aldı âdeta. Yüz elli üç yıllık iyilik çınarı olan Hilali Ahmerimiz hem ülkemizde hem de dünyanın dört bir yanında yaralara merhem, insanlığa umut olmaya devam ediyor. Bu vesileyle tüm Kızılay çalışanlarımızın, gönüllülerimizin Kızılay Haftası'nı yürekten kutluyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 3 Kasım, AK PARTİ'nin iktidara gelişinin 19'uncu yılı. 3 Kasım 2002 vesayetin, dayatmanın yerini milletin iktidarının almaya başladığı özel bir tarih; gelişimin, değişimin, kalkınmanın öyküsünün ve Türkiye'nin milletiyle güçlü bir şekilde tarih sahnesine yeniden çıkmasının başladığı özel bir gün. Dünyada, demokratik ülkelerde bu kadar uzun süre iktidarda kalmanın çok az örneği var. Merhum Menderes'in on, merhum Özal'ın sekiz yıl gibi bir süre tek başına iktidarda kaldığını düşünürsek bunun önemi daha da iyi anlaşılır. Siyasi literatürde, uzun süre iktidarda kalan, zamanın ruhuna uyum gösteren, tarihsel bir misyona sahip olan, en önemlisi, güçlü bir halk desteği olan partilere biliyorsunuz "hâkim parti" denir; Türkiye'nin de hâkim partisi şüphesiz AK PARTİ olmuştur. Üstelik bu süreç yaşanırken yirmi yıl önce Türkiye'nin gündemindeki başörtüsü sorunu, kat sayı meselesi, vesayet odakları, IMF'ye mahkûm bırakılmış bir ekonomi, siyasi krizler, hükûmet krizleri ve bölgesel geri kalmışlık gibi birçok temel sorunun geride kaldığını gururla görüyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Üstelik bu süreçte MİT kumpası, 367 krizi, Gezi olayları, 6-8 Ekim olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi, kapatma davaları, e-muhtıralar, terör olayları, ekonomik operasyonlara rağmen, milletimizin desteğiyle Türkiye'yi büyütme imkânı bulduk. Salgına, konjonktürel sorunlara rağmen büyümeye devam ediyoruz.
AK PARTİ, Kars-Edirne arasına sıkışmış olan algımızı darmadağın ederek Türkiye'yi kendi medeniyet coğrafyasıyla yeniden buluşturdu. Bugün, mavi vatanda, Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Suriye'de, Karabağ'da Kıbrıs'ta tarihî gelişmeler, dış politikadaki duruşumuz, enerji, savunma sanayisi, ulaştırma başta olmak üzere birçok alandaki iddiamızla yeni sayfalar açmaya devam ediyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Devam edin lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Millete hizmette 19'uncu yılımızda, bizlere daima teveccüh gösteren, sevgisinden, desteğinden, doğasından güç aldığımız milletimize müteşekkiriz. Bu teveccüh, bu ağır emanet elbette bizlere daha ağır bir sorumluluk yüklüyor. Bu uzun yolda emeği geçen tüm teşkilatlarımıza, liderimizden mahalle başkanına, üyesine kadar teşekkür ediyoruz. Bu bilinçle, ilk günkü aşkla ve heyecanla daha nice yıllara diyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; derdim polemik yapmak değil ama Sayın Grup Başkan Vekilinin iddiasına ilişkin şunu söylemek isterim: Tarihte ilk vakıf, Hazreti Ömer'in, biliyorsunuz, Hayber'in fethinden sonra ganimet olarak kendisine düşen araziyi; satılmaması, miras bırakılmaması, hibe edilmemesi şartıyla; fakir, köle, kimsesiz, misafir ve Allah yolunda çalışanların istifade etmesi için vakfetmesiyle başlar. Vakıf kültürü sadaka, infak, hayırda yarışma gibi temel prensiplerle özdeşleşir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Biz, Osmanlı'dan gelen vakıf kültürünü çok özel değerlendiren bir kültürden geliyoruz. Vakıf çok hassas düşünülmesi gereken, davranılması gereken bir mesele. Vakıflarda yanlış yapan varsa mutlaka savcıların gereğini yapması gerekir ancak son dönemde her vakfa yapılan çalışmaların, hayırlı çalışmaların -tırnak içerisinde- "yandaş" ithamıyla sorgulanmasını da doğru bulmuyorum, vakıf mantığına uygun bulmuyorum.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - "Yandaş" eksik kalır.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - "Essükûtu hayrülminel dırdır." demiş mâni size, siz yine durun.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Vakıflarda yolsuzluk olmaz, olmamalı.
BAŞKAN - Sayın Turan...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Engin Bey, söyleyin de birkaç cümle söyleyebileyim ben arkadaşlarınıza.
İşte, bu anlayış sorun Sayın Başkan; dinlemeden saldıran, sadece söyleyen. O zaman siz saldırın, itham edin, hatta mahkûm edin, biz dinleyelim sadece. Ya, bu siyasi kültür iyi bir kültür değil. TÜGVA'ya, AK PARTİ'ye, bir sürü insana ismini vererek laf edeceksiniz vakıf mantığı...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Turan, biliyorsunuz, Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerinin de beş dakikayla sınırlanması konusunda bir mutabakat oldu...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sataşmadan istedim Başkanım.
BAŞKAN - ...ama sözlerinizi tamamlamanız için mikrofonu son kez açıyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Peki.
Şöyle: Tüm vakıf çalışmaları kıymetlidir, yanlış yaparsa savcı gereğini yapmalıdır ancak kendi gibi düşünmeyen anlayışı, vakfı sürekli itham eden, tahkir eden bir anlayış doğru olmaz.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Hangi savcı? Hangi savcı?
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, rica ediyorum, lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Türkiye'de bütün vakıflara üniversiteler, kurumlar yurt yeri verir, okul yeri açtırır; bu, kıymetli bir iştir. Bunu tırnak içerisinde diyorum, sizin ifadenizle, size yakın bir vakfa verince iyi olacak, uzak olunca olmayacak; bu doğru değil. Elimde bir sürü...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bize yakın vakıf yok ki. Bir vakıf yakın uzak olur mu ya?
Sayın Başkan, özür dilerim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ne kadar ayıp bir şey Sayın Başkan.
BAŞKAN - Müsaade eder misiniz, bakın, bu şekilde Sayın Grup Başkan Vekilinin konuşmasına müdahale hakkınız yok.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ama yani bu tarz tarz değil; size yakın, bize yakın...
BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekiliniz orada oturuyor.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Bilinçaltı ortaya çıkıyor.
BAŞKAN - Cevap verilecekse Engin Bey buna cevap veremeyecek mi yani. sizin mi devreye girmeniz gerekiyor?
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Efendim, parlamenter olarak benim de hakkım var, girerim.
BAŞKAN - Rica ediyorum, lütfen, bırakın.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Siz bırakın.
BAŞKAN - Buyurun.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bu çok ayıp bir üslup Sayın Başkan, İç Tüzük'e değil edebe davet ediyorum. Bu nasıl üslup ya! Böyle bir şey olur mu Başkana falan?
Değerli arkadaşlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, bu ithamı doğru bulmuyorum. Buna ilişkin somut belge, bilgi varsa tartışırız ancak dediğim gibi bir vakfın yandaşı-uzakdaşı olmaz. Vakıflar hayır işi yaparlar; üniversite yer vermişse o vakfın başkanının hayrına vermedi, oraya yurt yap diye verdi, oraya okul yap diye verdi, program yap diye verdi. Hepimiz bunlardan gurur duymalı, bunlara destek olmalıyız Sayın Başkanım.