2006-07-13 - 12:40
Türkiye'de herkesin, her kuruluşun büyük bir değişim ve dönüşüm yaşıdığını ifade eden TBMM Başkanı Arınç "Her kurum ve kuruluş kendilerini sorgulamaya başlıyor. Bence sıra geldi ve geçiyor basınımız da kendini sorgulamalıdır." dedi.
Türkiye'de herkesin, her kuruluşun büyük bir değişim ve dönüşüm
yaşıdığını ifade eden TBMM Başkanı Arınç "Her kurum ve kuruluş
kendilerini sorgulamaya başlıyor. Bence sıra geldi ve geçiyor
basınımız da kendini sorgulamalıdır." dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Rusya'daki temaslarının son gününde,
Türk gazetecilerle bir araya geldi. Gazetecilerle birlikte kahvaltı
yaparak sohbet eden Arınç, burada soruları cevaplandırdı.
Arınç, Tunceli'deki Rehabilitasyon Merkezi'nin açılışında halk
oyunları ekibinin başı kapalı gösterisine ilişkin haberlerle ilgili
olarak, yıllardır açılışlara katıldığını belirterek, ''Kızların başı
açık mıdır, kapalı mıdır doğrusu bunu bir kenara yazma ihtiyacı da
duymadım'' dedi.
''HABERİN ALGILANIŞ BİÇİMİ...''
Bu tür konuların tartışılmaması gerektiğini vurgulayan Arınç,
şöyle devam etti:
''Kaldı ki o gün minik yavruların yanı sıra ablaları da gösteri
yaptı. Birbirlerinden farklı kıyafet giymişlerdi. Geleneksel, yöresel
kıyafetler içinde bu yavrularımızı hep beraber alkışladık. Bunu bir
büyük mesele haline getirmek dünyada herhalde sadece Türkiye'de
vardır. Bu basınımızın içinde bulunduğu acıklı durumu ortaya koyar.
Haberin algılanış biçiminde sadece Türkiye'de belki belli
gruplara mahsus bir anlayışı ortaya koymaktadır. Folklor oynayan
çocukların kıyafetleri bugüne kadar Türkiye'nin hiçbir yerinde
tartışılmamıştır, Tunceli'de de tartışılmamalıdır.''
''BASININ NAMUSU''
Tunceli'deki haberlere tepki olarak Vali, Belediye Başkanı,
milletvekilleri, özürlüler derneği ve konfederasyonu başta olmak üzere
7-8 kişi ve kuruluşun tekzip yayınladığına işaret eden Arınç, şunları
söyledi:
''Turnusol kağıdını ortaya koyuyoruz; bu olayı büyüterek bir haber
haline getirip, buradan rejim aleyhine, cumhuriyet aleyhine, laiklik
aleyhine bir sonuç çıkarmaya çalışan gazetelerimizin hiçbirinde bu
yapılan tekzip ve yalanlamaların hiçbiri yer almadı. Bu bir felaketi,
basınımızın sorumsuzluğunu ortaya koyuyor. Bu medyanın haber verme,
haberi algılama biçiminde ne kadar büyük bir zaafa düştüğünü ortaya
koyuyor. Madem bunu ciddi buldunuz, haber yaptınız, o zaman bu habere
tekzip gösteren kişi ve kuruluşların yalanlamasını niçin
neşretmiyorsunuz. Haber namusu veya habere karşı gösterilen ilgi; buna
karşı gönderilen, yayınlanması istenen tekziplerin aynı dürüstlükte
aynı gazetelerde yer almasıdır.''
''LENİN'LE İLGİLİ ESPRİLİ CEVAP VERDİM''
Tunceli'deki haberin bir benzerini Moskova ziyaretinde de
gördüğünü anlatan Arınç, Lenin'in mozolesini ziyaret öncesi şaka yollu
sorulan bir soruya, kendisinin de esprili bir cevap verdiğini söyledi.
Arınç, ''Bizler, yani suratı asık, daima resmi söylemlerde
bulunan, önündeki yazılı metni okuyan insanlar değiliz. Bir espri
yaptım ve arkadaşıma da bunun bir espri olduğunu, yayınlanmamasını da
rica ettiğimi ifade ettim'' dedi.
Bunu söylemesine rağmen, bu konuşmanın bir gazetenin neredeyse
birinci sayfasını dolduracak bir haber haline dönüşmesini
yadırgadığını dile getiren Arınç, ''Bizim için her şey haberdir''
yönünde bir anlayış olduğunu kaydetti.
''DÜRÜST BİR DAVRANIŞ DEĞİL''
Bu haberde, doğrudan doğruya bir düşünceyi, bir fikri ifade
etmediğini, konuşmalar sırasında espri yaptığını vurgulayan Arınç,
''Bazen mikrofonların açık olduğunu unutursunuz, yanınızdakilerle
espri yaparsınız. Bunu bir başkası duymuştur. Yani bu özel konuşmayı,
dertleşmeyi veya birisi hakkındaki konuşmayı bizim haberimiz olmadan
bir şekliyle buradan alıp haber şeklinde yayınlamak dürüst bir
davranış değildir. Bu bir espridir. Bu espri zaman zaman yapılır.
Zaman zaman başka şeyler de söylenebilir. Yazılmaması rica edilmişse,
yazılmaması gerekir diye düşünüyorum'' diye konuştu.
"BASIN KONSEYİ'NE BAŞVURACAĞIZ''
''Belki de bu vesileyle Türkiye'de Lenin hayranı bazı
arkadaşlarımızın aradan yıllar geçmesine rağmen az da olsa mevcut
olduğunu görme imkanımız oldu'' diyen Arınç, şunları kaydetti:
''Kaldı ki bu esprilerin çok daha fazlasını Rus meslektaşlarımızla
sizin olmadığınız yerde yapıyoruz. O bakımdan hiç üzerinde durulacak
bir şey değil. Ama ben basın adına bir üzüntümü ifade ediyorum.
Türkiye'de herkes, her kuruluş, büyük bir değişim ve dönüşüm yaşıyor.
Her kurum ve kuruluş kendilerini sorgulamaya başlıyor. Bence sıra
geldi ve geçiyor basınımız da kendini sorgulamalıdır. Haber nedir?
Nasıl olmalıdır? Haber kişilik haklarına saygılı olmak zorunda mıdır
değil midir? Haberin objektif oluşu hangi ölçütlerle sağlanmalıdır?
Veya bir habere karşı açıklama yapılmışsa bir tekzip veya yalanlama
varsa bunlara da dürüstlük ilkesi gereği nasıl yayınlanması gerekir?
Mesela Tunceli ile ilgili olarak dönüşümüzde, Basın Konseyine
başvuracağız. Bütün hazırlıklarımızı yaptık. Sorumsuzluğun bu derece
arttığını üzülerek gördüğümüz için Basın Konseyinden bu haber
organlarıyla ilgili bir kınama veya bunlar hakkında yasal tedbir
alınması ricasında, itirazında bulunacağız.
Hepimiz bir aradayız. Başarılı bir program yaptığımızı görüyoruz.
Türkiye ile Rusya'nın geleceğini konuştuk. Bu geleceğin çok parlak
olacağını gördük. Dolayısıyla böyle bir esprili haberin, bu
ilişkilerimizi gölgelemesi mümkün değil. Bunlar her zaman herkesin bir
arada olduğunda rahatlıkla yapabileceği, söyleyebileceği şeylerdir.
Bundan başka anlamlar çıkarmaya da kimse kalkışmasın.''
''RUSYA'DA 2008'DE TÜRK KÜLTÜR YILI...''
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Moskova'daki temaslarıyla ilgili bilgi
verirken de Türkiye ile Rusya arasında her alanda güçlü işbirliğine
gidildiğini belirterek, 2008 sonunda ticaret hacminin 25 milyar dolara
çıkarılmasının hedeflendiğini bildirdi.
Arınç, 2007 yılının Türkiye'de Rus Kültür Yılı, 2008 yılının ise
Rusya'da Türk Kültür Yılı olarak kutlanacağını söyledi.
Parlamentolar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için Türkiye
ve Rusya'daki ihtisas komisyonlarının karşılıklı ziyaretlerde
bulunacağını ifade eden TBMM Başkanı Arınç, iki ülke
parlamenterlerinin futbol maçında bir araya geleceğini, ilk maçın ise
Türkiye'de yapılacağını sözlerine ekledi.
yaşıdığını ifade eden TBMM Başkanı Arınç "Her kurum ve kuruluş
kendilerini sorgulamaya başlıyor. Bence sıra geldi ve geçiyor
basınımız da kendini sorgulamalıdır." dedi.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Rusya'daki temaslarının son gününde,
Türk gazetecilerle bir araya geldi. Gazetecilerle birlikte kahvaltı
yaparak sohbet eden Arınç, burada soruları cevaplandırdı.
Arınç, Tunceli'deki Rehabilitasyon Merkezi'nin açılışında halk
oyunları ekibinin başı kapalı gösterisine ilişkin haberlerle ilgili
olarak, yıllardır açılışlara katıldığını belirterek, ''Kızların başı
açık mıdır, kapalı mıdır doğrusu bunu bir kenara yazma ihtiyacı da
duymadım'' dedi.
''HABERİN ALGILANIŞ BİÇİMİ...''
Bu tür konuların tartışılmaması gerektiğini vurgulayan Arınç,
şöyle devam etti:
''Kaldı ki o gün minik yavruların yanı sıra ablaları da gösteri
yaptı. Birbirlerinden farklı kıyafet giymişlerdi. Geleneksel, yöresel
kıyafetler içinde bu yavrularımızı hep beraber alkışladık. Bunu bir
büyük mesele haline getirmek dünyada herhalde sadece Türkiye'de
vardır. Bu basınımızın içinde bulunduğu acıklı durumu ortaya koyar.
Haberin algılanış biçiminde sadece Türkiye'de belki belli
gruplara mahsus bir anlayışı ortaya koymaktadır. Folklor oynayan
çocukların kıyafetleri bugüne kadar Türkiye'nin hiçbir yerinde
tartışılmamıştır, Tunceli'de de tartışılmamalıdır.''
''BASININ NAMUSU''
Tunceli'deki haberlere tepki olarak Vali, Belediye Başkanı,
milletvekilleri, özürlüler derneği ve konfederasyonu başta olmak üzere
7-8 kişi ve kuruluşun tekzip yayınladığına işaret eden Arınç, şunları
söyledi:
''Turnusol kağıdını ortaya koyuyoruz; bu olayı büyüterek bir haber
haline getirip, buradan rejim aleyhine, cumhuriyet aleyhine, laiklik
aleyhine bir sonuç çıkarmaya çalışan gazetelerimizin hiçbirinde bu
yapılan tekzip ve yalanlamaların hiçbiri yer almadı. Bu bir felaketi,
basınımızın sorumsuzluğunu ortaya koyuyor. Bu medyanın haber verme,
haberi algılama biçiminde ne kadar büyük bir zaafa düştüğünü ortaya
koyuyor. Madem bunu ciddi buldunuz, haber yaptınız, o zaman bu habere
tekzip gösteren kişi ve kuruluşların yalanlamasını niçin
neşretmiyorsunuz. Haber namusu veya habere karşı gösterilen ilgi; buna
karşı gönderilen, yayınlanması istenen tekziplerin aynı dürüstlükte
aynı gazetelerde yer almasıdır.''
''LENİN'LE İLGİLİ ESPRİLİ CEVAP VERDİM''
Tunceli'deki haberin bir benzerini Moskova ziyaretinde de
gördüğünü anlatan Arınç, Lenin'in mozolesini ziyaret öncesi şaka yollu
sorulan bir soruya, kendisinin de esprili bir cevap verdiğini söyledi.
Arınç, ''Bizler, yani suratı asık, daima resmi söylemlerde
bulunan, önündeki yazılı metni okuyan insanlar değiliz. Bir espri
yaptım ve arkadaşıma da bunun bir espri olduğunu, yayınlanmamasını da
rica ettiğimi ifade ettim'' dedi.
Bunu söylemesine rağmen, bu konuşmanın bir gazetenin neredeyse
birinci sayfasını dolduracak bir haber haline dönüşmesini
yadırgadığını dile getiren Arınç, ''Bizim için her şey haberdir''
yönünde bir anlayış olduğunu kaydetti.
''DÜRÜST BİR DAVRANIŞ DEĞİL''
Bu haberde, doğrudan doğruya bir düşünceyi, bir fikri ifade
etmediğini, konuşmalar sırasında espri yaptığını vurgulayan Arınç,
''Bazen mikrofonların açık olduğunu unutursunuz, yanınızdakilerle
espri yaparsınız. Bunu bir başkası duymuştur. Yani bu özel konuşmayı,
dertleşmeyi veya birisi hakkındaki konuşmayı bizim haberimiz olmadan
bir şekliyle buradan alıp haber şeklinde yayınlamak dürüst bir
davranış değildir. Bu bir espridir. Bu espri zaman zaman yapılır.
Zaman zaman başka şeyler de söylenebilir. Yazılmaması rica edilmişse,
yazılmaması gerekir diye düşünüyorum'' diye konuştu.
"BASIN KONSEYİ'NE BAŞVURACAĞIZ''
''Belki de bu vesileyle Türkiye'de Lenin hayranı bazı
arkadaşlarımızın aradan yıllar geçmesine rağmen az da olsa mevcut
olduğunu görme imkanımız oldu'' diyen Arınç, şunları kaydetti:
''Kaldı ki bu esprilerin çok daha fazlasını Rus meslektaşlarımızla
sizin olmadığınız yerde yapıyoruz. O bakımdan hiç üzerinde durulacak
bir şey değil. Ama ben basın adına bir üzüntümü ifade ediyorum.
Türkiye'de herkes, her kuruluş, büyük bir değişim ve dönüşüm yaşıyor.
Her kurum ve kuruluş kendilerini sorgulamaya başlıyor. Bence sıra
geldi ve geçiyor basınımız da kendini sorgulamalıdır. Haber nedir?
Nasıl olmalıdır? Haber kişilik haklarına saygılı olmak zorunda mıdır
değil midir? Haberin objektif oluşu hangi ölçütlerle sağlanmalıdır?
Veya bir habere karşı açıklama yapılmışsa bir tekzip veya yalanlama
varsa bunlara da dürüstlük ilkesi gereği nasıl yayınlanması gerekir?
Mesela Tunceli ile ilgili olarak dönüşümüzde, Basın Konseyine
başvuracağız. Bütün hazırlıklarımızı yaptık. Sorumsuzluğun bu derece
arttığını üzülerek gördüğümüz için Basın Konseyinden bu haber
organlarıyla ilgili bir kınama veya bunlar hakkında yasal tedbir
alınması ricasında, itirazında bulunacağız.
Hepimiz bir aradayız. Başarılı bir program yaptığımızı görüyoruz.
Türkiye ile Rusya'nın geleceğini konuştuk. Bu geleceğin çok parlak
olacağını gördük. Dolayısıyla böyle bir esprili haberin, bu
ilişkilerimizi gölgelemesi mümkün değil. Bunlar her zaman herkesin bir
arada olduğunda rahatlıkla yapabileceği, söyleyebileceği şeylerdir.
Bundan başka anlamlar çıkarmaya da kimse kalkışmasın.''
''RUSYA'DA 2008'DE TÜRK KÜLTÜR YILI...''
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Moskova'daki temaslarıyla ilgili bilgi
verirken de Türkiye ile Rusya arasında her alanda güçlü işbirliğine
gidildiğini belirterek, 2008 sonunda ticaret hacminin 25 milyar dolara
çıkarılmasının hedeflendiğini bildirdi.
Arınç, 2007 yılının Türkiye'de Rus Kültür Yılı, 2008 yılının ise
Rusya'da Türk Kültür Yılı olarak kutlanacağını söyledi.
Parlamentolar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için Türkiye
ve Rusya'daki ihtisas komisyonlarının karşılıklı ziyaretlerde
bulunacağını ifade eden TBMM Başkanı Arınç, iki ülke
parlamenterlerinin futbol maçında bir araya geleceğini, ilk maçın ise
Türkiye'de yapılacağını sözlerine ekledi.
