2005-05-11 - 17:00
TBMM Genel Kurulu'nda milletvekillerine hitaben bir veda konuşması yapan Derviş, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini kastederek, "bunu başaramazsak Meriç Nehri, bir nevi yeni demirperde olur. Meriç'in kuzeyi-batısı ile güneyi-kuzeyi diye...Buna müsaade etmemeliyiz. Biz bu coğrafyanın parçasıyız ve tarih boyunca parçası olmuşuz.'' dedi.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanlığı'na seçilen CHP İstanbul Milletvekili Kemal Derviş, Meclis'e veda etti.
TBMM Genel Kurulu'nda gündemdışı söz alan Derviş, konuşmasına başlarken ''Bugün gerçekten karışık hislerle hitap ediyorum. 2 yıldır birlikte çalışıyoruz. Yeni yeni dostluklar oluştu. Birlikte önemli işler yaptık. Sizlerden ayrılmak kolay değil. Türkiye'den ayrılmıyorum tabii... Ama işin merkezi New York'ta olduğu için evimizi taşıyacağız. O da hiç kolay değil'' dedi.
BM Kalkınma Programı yarışını Türkiye olarak kazandıklarını belirten Derviş, ''Yarış süresince hepinizin desteğini hissederken, daha büyük bir güçle yarışabildim. Türkiye olarak yarıştığımızı gördüm. Diğer ülkeler ve BM de bunu gördü. Şunu da gördük ki Türkiye olarak birliktelik olunca çok güçlü olabiliyoruz'' diye konuştu.
Kendisiyle yarışan diğer adayların da güçlü ve saygın olduğuna, güçlü ülkelerden geldiğine işaret eden Derviş, ancak Türkiye'nin dünyada özel bir konumu olduğunu vurguladı.
Derviş, ''Türkiye hem Müslüman dünyası üyesi hem Avrupalı, hem NATO üyesi hem gelişmekte olan ülkelerin dünyasında bir aile ferdi olarak gözüküyor. Türkiye dünyaya kucağını açtığı zaman, gücümüz çok artıyor ve Türkiye'nin dünyadaki yeri, hem de dünyanın Türkiye'ye gereksinimini görebiliyoruz. Bu yarışma biraz da bunu görmeme fırsat oldu. Dolayısıyla bu yeni işe büyük heyecanla başlıyorum. Türkiye'nin bu özel işlevini, 191 ülkenin biraraya geldiği BM'de yaşayıp, katkıda bulunacağım'' dedi.
Derviş, Bakanlar Kurulu sırasını göstererek, ''İlk geldiğimde bakan iken burada oturuyordum. Hatta bir hata yapmıştık. Dışarıdan atanan bakan oy verebilir düşüncesiyle el kaldırmıştık. 4 yılda tabii ki bazı şeyleri öğrendim. Deneyimler edindim'' diye konuştu.
Ekonomi yüzünden Türkiye'ye geldiğini ve ekonomiden sorumlu bakan olarak 18 ay görev yaptığını hatırlatan Derviş, edindiği deneyimlerden bazı önemli konuları milletvekilleri ile paylaşma gereği duyduğunu vurguladı. Türkiye'ye geldiğinde rakamlara baktığını, vatandaşla konuştuğunu ve olayları yerinde incelediğini söyleyen Derviş, ''Kriz kısa vadeli sürecin sonucu değildi. Hele hele kriz, Sayın Cumhurbaşkanı ile zamanın başbakanı arasındaki tartışmadan doğmadı. 90'lı yılların birikiminden ortaya çıkan bir kriz olmuştur'' dedi.
''90'LI YILLARDA KALKINMA TIKANDI''
Bütün rakamlara bakıldığında Türkiye'nin 50'li yıllarda ilerlediğini, 60'lı yıllarda kalkındığını; bunun, 70 ve 80'li yıllarda da sürdüğünü ifade eden Derviş, ancak, 90'lı yıllarda kalkınmanın tıkandığını, 2001 yılı krizinin, ''bu 10 yıllık kayıp sürenin ve yanlış uygulamaların sonucu olduğunu'' söyledi.
Derviş, ''Kriz, illa Şubat 2001'de olmayabilirdi, Mayıs 2001'de olabilirdi veya daha geç olabilirdi. Ama mutlaka olacaktı. Çünkü 90'lı yıların ekonomi politikaları gerçekten hatalı, kısa vadeye dönük, her an kısa vadeli hedefleri takip eden, uzun vadeyi görmeyen ve hesaba katmayan, uzun vadeli çalışmayı içermeyen bir ekonomi politikasıydı. Bunun, önemli siyasi nedenleri vardı'' dedi.
Bakan olduğunda, kendisinden önceki bakanların ortalama görev sürelerine baktığını kaydeden Derviş, şöyle konuştu:
''Benden önce hazineden sorumlu bakanların ortalama görev süresi 9 aymış...9 ayda bir, bir kuruluşun başı değişirse o kuruluş başarılı olamaz. Eminim aynı görüştesiniz. 3-4 ay ancak işi öğreniyorsunuz. 9 ayda bir, 1 yılda bir, bazen 6 ayda bir bakan değiştiren bir ülkede etkili, uzun vadeye dönük bir ekonomi politikasının olması mümkün değildi. Çok kısa vadeli işler yapıldı. Olmayan kaynak dağıtılmaya kalkışıldı, kısa vadeli siyasal hesaplarla...Sonu tabii çok ciddi, hepimizin ağır bedel ödediği kriz oldu.''
''BAĞIMSIZ MERKEZ BANKASI OLMASAYDI''
İleride aynı krizlerin yaşanmaması için daha uzun vadeli düşünüp, uygulama, politika, önlemlerin uzun vadeli bir perspektif içinde alınmasının önemini vurgulayan Derviş, bu konuda bağımsız kurulların önemli işlevi olduğunu söyledi. Kendisinin de dahil olduğu hükümetin reformlar konusunda başarılı adımlar attığına dikkati çeken Derviş, ondan sonra gelen hükümetin de başarılı adımlar attığını kaydetti.
''Acaba, Türkiye 30 yıldır yüzde 70 düzeyinde devam eden enflasyonu gerçekten bağımsız bir merkez bankası olmasaydı aynı biçimde yüzde 7-8'lere çekebilir miydi? Sanmıyorum'' diyen Derviş, şöyle devam etti:
''Hepimiz insanız. Ben de bakan iken Merkez Bankası Başkanı'na telefon açıp, 'Süreyya Bey, bu faizler çok yüksek, bence biraz daha hızlı indirmekte fayda var' diye konuştuğumu hatırlıyorum. Merkez Bankası Başkanı da 'Sayın Bakanım biz aynı fikirde değiliz, para politikasından biz sorumluyuz, şu anda düşürmeyeceğiz' yanıtını verdi. Eskiden bu mümkün değildi. Merkez Bankası bağımsız olmasaydı bu yanıtı veremezdi. Bu, 'bağımsız kurullar ve merkez bankası hiçbir zaman hata yapmaz' anlamına gelmez. Onlar da hata yapabilir. Ama bunların kısa vadeli siyasetten ayrı biçimde çalışması, Türk insanının mutluluğu için, uzun vadeli kalkınmamız için çok önemli. Tabii ki şeffaf, hesap verebilir, siyaset ve sivil toplumdan gelen sorulara yanıt vermeleri gerekir. Ama özerklikleri çerçevesinde uzun vadeli yaklaşımın önemli bir boyutudur. Buradaki dengeyi zaman içinde sizler eminim daha iyi ayarlayacaksınız. Ama bu uzun vadeli perspektifi unutmamak gerekir. Türkiye, 2001 yılı krizine 10 yıllık kısa vadeli hesaplar ve kısa vadeyi amaçlayan politikalar yüzünden geldi. ''
''KARAR MEKANİZMALARINDA OLAMAZSAK...''
AB konusuna da işaret eden Derviş, AB üyeliğini, ''Türkiye'nin 150 yıllık hedefi'' olarak tanımladı. ''Yaptığımız birçok reformu kendimiz için yapıyoruz. AB olmasa da yapacağız'' diyen Derviş, bunun hem CHP hem de AK Parti'liler tarafından dile getirildiğini hatırlattı.
''AB süreci olmasaydı reformların AB'nin istediği gibi yapılamayabileceğini'' ifade eden Derviş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Burada bir uzlaşma gereği var. AB ile bazı konularda uzlaşmak istiyoruz. Niye istiyoruz, çünkü AB'ye tam üye olmak istiyoruz. Asıl ikinci hedefimiz de Türkiye olarak bu coğrafyada söz sahibi bir ülke olmak... Masada oturmak, Brüksel'de gümrük politikası belirlenirken biz de o politikayı belirleyen ülke olmak, yarın savunma politikası belirlenirken biz de bunun belirleyicisi olmak istiyoruz. Dolayısıyla 'reformlar ilerlesin, biz hedefe doğru yürüyelim, ama olmazsa da olur' mantığına ben katılmıyorum. Olması gerekiyor. Orada tam üye olarak karar mekanizmasına katılmamız gerekiyor. Bunu başaramazsak Meriç Nehri, bir nevi yeni demirperde olur. Meriç'in kuzeyi-batısı ile güneyi-kuzeyi diye...Buna müsaade etmemeliyiz. Biz bu coğrafyanın parçasıyız ve tarih boyunca parçası olmuşuz.''
''AB ÜYELİĞİ ELDE EDİLEBİLİR...''
Derviş, dünyada büyük birleşmelere gidildiğini, küçük ülkelerin bugün zorluk çektiğini belirterek, ''Bizim coğrafyamızda AB var. Dolayısıyla bizim buna tam üye olarak katılmamız çok önemli. Çok zor bir hedef ama bence elde edilebilir bir hedef. Yeter ki buna inanarak, maçı kazanacağımıza gerçekten inanarak çalışalım, birlikte çalışalım. Ayrıntıda ayrı fikirde olmayabiliriz ama temel hedefi görerek, temel hedefin eşit güçte karar verici bir ülke olması çok önemli'' dedi.
''Milletvekillerinin çalışmalarına, uzaktan yararı olabilirse yeni konumuyla uyumlu olarak her türlü desteği vermeye hazır olduğunu'' söyleyen Derviş, konuşmasını şöyle tamamladı:
''TBMM'de olmasa bile Ankara'da, İstanbul'da, New York'ta ya da Avrupa ülkelerinde buluşur, kahve içer, birlikte yemekler yeriz. Her zaman beklerim. Bana birlikte çalışma fırsatı verdiğiniz, gösterdiğiniz dostluk için çok çok teşekkür ederim. Bundan sonra lütfen desteğinizi ve dostluğunuzu esirgemeyin. Bu dünya, küçük bir dünya, bir kamu görevinden diğer bir kamu görevine gidiyorum. Sizlere de dostça, yapıcı, siyasal yarışmalar dilerim'' dedi.
''BÜYÜK HİZMETLER VERDİ''
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Derviş'in konuşmasının ardından hükümet ve milletvekillerinin duygularını dile getirmek üzere söz aldı. Derviş'i kutlayan Çiçek, yeni görevinde başarılar diledi. Derviş'in yeni görevinden gurur duyduklarını söyleyen Çiçek, ''Görevini layıkıyla yerine getireceğinden eminiz'' diye konuştu.
Derviş'in Türkiye'nin çok zor ve sıkıntılı bir döneminde görev aldığını, ülkenin karşı karşıya kaldığı sıkıntılardan, bunalımlardan kurtarılması için büyük hizmetler verdiğini ifade eden Çiçek, tarih yazılırken önemli notların düşüleceğinden kuşkusu olmadığını söyledi.
Çiçek, Derviş'in konuşmasında, AB ve uygulanması gereken politikalar üzerinde kendileri için faydalı konulara temas ettiğini belirterek, şöyle konuştu:
''Artık şunu hepimiz biliyoruz ki Türkiye'nin kaybedecek günü yoktur. Günü kurtaracak politikalarla da bir yere varması mümkün değildir. Bu yola devam edersek, Türkiye bunca acıyı yaşamamış, hiç bir ders çıkarmamış demektir. Bundan sonra hepimizin, günü kurtarmak veya aferin almak adına değil, geleceği sağlam temellere oturtmak için adımlar atmamız, doğru tercihler yapmamız ve istikrarlı politikaları sürdürmemiz gerekir. Bu istikrar sadece siyasette değil ekonomide de olmalıdır. Ekonomisi güçlü olmayan ülkelerin, başka alanlardaki politikaları da güçlü olmuyor. Yaşananlardan bunu çıkarabildiysek ve böylesi bir gelecek inşa edebildiysek o tecrübeler bize bir şeyler kazandırmış demektir. İnanıyorum ki Türkiye, artık böyle siyasi ve ekonomik olgunluğa varmıştır, sorumluluk bilincine de ulaşmıştır. Böyle bir olgunun meydana gelmesinde de Derviş'in önemli katkıları olmuştur'' dedi.
Birleşimi yöneten Başkanvekili Sadık Yakut, TBMM Başkanlık Divanı olarak Derviş'in BM Kalkınma Programı Başkanlığı'na seçilmesinden Türk milleti adına gurur duyduklarını belirterek, başarılar diledi.
Milletvekilleri, Derviş'i, yanına gelerek kutladı. Derviş, Genel Kurul'a, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile geldi.
TBMM Genel Kurulu'nda gündemdışı söz alan Derviş, konuşmasına başlarken ''Bugün gerçekten karışık hislerle hitap ediyorum. 2 yıldır birlikte çalışıyoruz. Yeni yeni dostluklar oluştu. Birlikte önemli işler yaptık. Sizlerden ayrılmak kolay değil. Türkiye'den ayrılmıyorum tabii... Ama işin merkezi New York'ta olduğu için evimizi taşıyacağız. O da hiç kolay değil'' dedi.
BM Kalkınma Programı yarışını Türkiye olarak kazandıklarını belirten Derviş, ''Yarış süresince hepinizin desteğini hissederken, daha büyük bir güçle yarışabildim. Türkiye olarak yarıştığımızı gördüm. Diğer ülkeler ve BM de bunu gördü. Şunu da gördük ki Türkiye olarak birliktelik olunca çok güçlü olabiliyoruz'' diye konuştu.
Kendisiyle yarışan diğer adayların da güçlü ve saygın olduğuna, güçlü ülkelerden geldiğine işaret eden Derviş, ancak Türkiye'nin dünyada özel bir konumu olduğunu vurguladı.
Derviş, ''Türkiye hem Müslüman dünyası üyesi hem Avrupalı, hem NATO üyesi hem gelişmekte olan ülkelerin dünyasında bir aile ferdi olarak gözüküyor. Türkiye dünyaya kucağını açtığı zaman, gücümüz çok artıyor ve Türkiye'nin dünyadaki yeri, hem de dünyanın Türkiye'ye gereksinimini görebiliyoruz. Bu yarışma biraz da bunu görmeme fırsat oldu. Dolayısıyla bu yeni işe büyük heyecanla başlıyorum. Türkiye'nin bu özel işlevini, 191 ülkenin biraraya geldiği BM'de yaşayıp, katkıda bulunacağım'' dedi.
Derviş, Bakanlar Kurulu sırasını göstererek, ''İlk geldiğimde bakan iken burada oturuyordum. Hatta bir hata yapmıştık. Dışarıdan atanan bakan oy verebilir düşüncesiyle el kaldırmıştık. 4 yılda tabii ki bazı şeyleri öğrendim. Deneyimler edindim'' diye konuştu.
Ekonomi yüzünden Türkiye'ye geldiğini ve ekonomiden sorumlu bakan olarak 18 ay görev yaptığını hatırlatan Derviş, edindiği deneyimlerden bazı önemli konuları milletvekilleri ile paylaşma gereği duyduğunu vurguladı. Türkiye'ye geldiğinde rakamlara baktığını, vatandaşla konuştuğunu ve olayları yerinde incelediğini söyleyen Derviş, ''Kriz kısa vadeli sürecin sonucu değildi. Hele hele kriz, Sayın Cumhurbaşkanı ile zamanın başbakanı arasındaki tartışmadan doğmadı. 90'lı yılların birikiminden ortaya çıkan bir kriz olmuştur'' dedi.
''90'LI YILLARDA KALKINMA TIKANDI''
Bütün rakamlara bakıldığında Türkiye'nin 50'li yıllarda ilerlediğini, 60'lı yıllarda kalkındığını; bunun, 70 ve 80'li yıllarda da sürdüğünü ifade eden Derviş, ancak, 90'lı yıllarda kalkınmanın tıkandığını, 2001 yılı krizinin, ''bu 10 yıllık kayıp sürenin ve yanlış uygulamaların sonucu olduğunu'' söyledi.
Derviş, ''Kriz, illa Şubat 2001'de olmayabilirdi, Mayıs 2001'de olabilirdi veya daha geç olabilirdi. Ama mutlaka olacaktı. Çünkü 90'lı yıların ekonomi politikaları gerçekten hatalı, kısa vadeye dönük, her an kısa vadeli hedefleri takip eden, uzun vadeyi görmeyen ve hesaba katmayan, uzun vadeli çalışmayı içermeyen bir ekonomi politikasıydı. Bunun, önemli siyasi nedenleri vardı'' dedi.
Bakan olduğunda, kendisinden önceki bakanların ortalama görev sürelerine baktığını kaydeden Derviş, şöyle konuştu:
''Benden önce hazineden sorumlu bakanların ortalama görev süresi 9 aymış...9 ayda bir, bir kuruluşun başı değişirse o kuruluş başarılı olamaz. Eminim aynı görüştesiniz. 3-4 ay ancak işi öğreniyorsunuz. 9 ayda bir, 1 yılda bir, bazen 6 ayda bir bakan değiştiren bir ülkede etkili, uzun vadeye dönük bir ekonomi politikasının olması mümkün değildi. Çok kısa vadeli işler yapıldı. Olmayan kaynak dağıtılmaya kalkışıldı, kısa vadeli siyasal hesaplarla...Sonu tabii çok ciddi, hepimizin ağır bedel ödediği kriz oldu.''
''BAĞIMSIZ MERKEZ BANKASI OLMASAYDI''
İleride aynı krizlerin yaşanmaması için daha uzun vadeli düşünüp, uygulama, politika, önlemlerin uzun vadeli bir perspektif içinde alınmasının önemini vurgulayan Derviş, bu konuda bağımsız kurulların önemli işlevi olduğunu söyledi. Kendisinin de dahil olduğu hükümetin reformlar konusunda başarılı adımlar attığına dikkati çeken Derviş, ondan sonra gelen hükümetin de başarılı adımlar attığını kaydetti.
''Acaba, Türkiye 30 yıldır yüzde 70 düzeyinde devam eden enflasyonu gerçekten bağımsız bir merkez bankası olmasaydı aynı biçimde yüzde 7-8'lere çekebilir miydi? Sanmıyorum'' diyen Derviş, şöyle devam etti:
''Hepimiz insanız. Ben de bakan iken Merkez Bankası Başkanı'na telefon açıp, 'Süreyya Bey, bu faizler çok yüksek, bence biraz daha hızlı indirmekte fayda var' diye konuştuğumu hatırlıyorum. Merkez Bankası Başkanı da 'Sayın Bakanım biz aynı fikirde değiliz, para politikasından biz sorumluyuz, şu anda düşürmeyeceğiz' yanıtını verdi. Eskiden bu mümkün değildi. Merkez Bankası bağımsız olmasaydı bu yanıtı veremezdi. Bu, 'bağımsız kurullar ve merkez bankası hiçbir zaman hata yapmaz' anlamına gelmez. Onlar da hata yapabilir. Ama bunların kısa vadeli siyasetten ayrı biçimde çalışması, Türk insanının mutluluğu için, uzun vadeli kalkınmamız için çok önemli. Tabii ki şeffaf, hesap verebilir, siyaset ve sivil toplumdan gelen sorulara yanıt vermeleri gerekir. Ama özerklikleri çerçevesinde uzun vadeli yaklaşımın önemli bir boyutudur. Buradaki dengeyi zaman içinde sizler eminim daha iyi ayarlayacaksınız. Ama bu uzun vadeli perspektifi unutmamak gerekir. Türkiye, 2001 yılı krizine 10 yıllık kısa vadeli hesaplar ve kısa vadeyi amaçlayan politikalar yüzünden geldi. ''
''KARAR MEKANİZMALARINDA OLAMAZSAK...''
AB konusuna da işaret eden Derviş, AB üyeliğini, ''Türkiye'nin 150 yıllık hedefi'' olarak tanımladı. ''Yaptığımız birçok reformu kendimiz için yapıyoruz. AB olmasa da yapacağız'' diyen Derviş, bunun hem CHP hem de AK Parti'liler tarafından dile getirildiğini hatırlattı.
''AB süreci olmasaydı reformların AB'nin istediği gibi yapılamayabileceğini'' ifade eden Derviş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Burada bir uzlaşma gereği var. AB ile bazı konularda uzlaşmak istiyoruz. Niye istiyoruz, çünkü AB'ye tam üye olmak istiyoruz. Asıl ikinci hedefimiz de Türkiye olarak bu coğrafyada söz sahibi bir ülke olmak... Masada oturmak, Brüksel'de gümrük politikası belirlenirken biz de o politikayı belirleyen ülke olmak, yarın savunma politikası belirlenirken biz de bunun belirleyicisi olmak istiyoruz. Dolayısıyla 'reformlar ilerlesin, biz hedefe doğru yürüyelim, ama olmazsa da olur' mantığına ben katılmıyorum. Olması gerekiyor. Orada tam üye olarak karar mekanizmasına katılmamız gerekiyor. Bunu başaramazsak Meriç Nehri, bir nevi yeni demirperde olur. Meriç'in kuzeyi-batısı ile güneyi-kuzeyi diye...Buna müsaade etmemeliyiz. Biz bu coğrafyanın parçasıyız ve tarih boyunca parçası olmuşuz.''
''AB ÜYELİĞİ ELDE EDİLEBİLİR...''
Derviş, dünyada büyük birleşmelere gidildiğini, küçük ülkelerin bugün zorluk çektiğini belirterek, ''Bizim coğrafyamızda AB var. Dolayısıyla bizim buna tam üye olarak katılmamız çok önemli. Çok zor bir hedef ama bence elde edilebilir bir hedef. Yeter ki buna inanarak, maçı kazanacağımıza gerçekten inanarak çalışalım, birlikte çalışalım. Ayrıntıda ayrı fikirde olmayabiliriz ama temel hedefi görerek, temel hedefin eşit güçte karar verici bir ülke olması çok önemli'' dedi.
''Milletvekillerinin çalışmalarına, uzaktan yararı olabilirse yeni konumuyla uyumlu olarak her türlü desteği vermeye hazır olduğunu'' söyleyen Derviş, konuşmasını şöyle tamamladı:
''TBMM'de olmasa bile Ankara'da, İstanbul'da, New York'ta ya da Avrupa ülkelerinde buluşur, kahve içer, birlikte yemekler yeriz. Her zaman beklerim. Bana birlikte çalışma fırsatı verdiğiniz, gösterdiğiniz dostluk için çok çok teşekkür ederim. Bundan sonra lütfen desteğinizi ve dostluğunuzu esirgemeyin. Bu dünya, küçük bir dünya, bir kamu görevinden diğer bir kamu görevine gidiyorum. Sizlere de dostça, yapıcı, siyasal yarışmalar dilerim'' dedi.
''BÜYÜK HİZMETLER VERDİ''
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Derviş'in konuşmasının ardından hükümet ve milletvekillerinin duygularını dile getirmek üzere söz aldı. Derviş'i kutlayan Çiçek, yeni görevinde başarılar diledi. Derviş'in yeni görevinden gurur duyduklarını söyleyen Çiçek, ''Görevini layıkıyla yerine getireceğinden eminiz'' diye konuştu.
Derviş'in Türkiye'nin çok zor ve sıkıntılı bir döneminde görev aldığını, ülkenin karşı karşıya kaldığı sıkıntılardan, bunalımlardan kurtarılması için büyük hizmetler verdiğini ifade eden Çiçek, tarih yazılırken önemli notların düşüleceğinden kuşkusu olmadığını söyledi.
Çiçek, Derviş'in konuşmasında, AB ve uygulanması gereken politikalar üzerinde kendileri için faydalı konulara temas ettiğini belirterek, şöyle konuştu:
''Artık şunu hepimiz biliyoruz ki Türkiye'nin kaybedecek günü yoktur. Günü kurtaracak politikalarla da bir yere varması mümkün değildir. Bu yola devam edersek, Türkiye bunca acıyı yaşamamış, hiç bir ders çıkarmamış demektir. Bundan sonra hepimizin, günü kurtarmak veya aferin almak adına değil, geleceği sağlam temellere oturtmak için adımlar atmamız, doğru tercihler yapmamız ve istikrarlı politikaları sürdürmemiz gerekir. Bu istikrar sadece siyasette değil ekonomide de olmalıdır. Ekonomisi güçlü olmayan ülkelerin, başka alanlardaki politikaları da güçlü olmuyor. Yaşananlardan bunu çıkarabildiysek ve böylesi bir gelecek inşa edebildiysek o tecrübeler bize bir şeyler kazandırmış demektir. İnanıyorum ki Türkiye, artık böyle siyasi ve ekonomik olgunluğa varmıştır, sorumluluk bilincine de ulaşmıştır. Böyle bir olgunun meydana gelmesinde de Derviş'in önemli katkıları olmuştur'' dedi.
Birleşimi yöneten Başkanvekili Sadık Yakut, TBMM Başkanlık Divanı olarak Derviş'in BM Kalkınma Programı Başkanlığı'na seçilmesinden Türk milleti adına gurur duyduklarını belirterek, başarılar diledi.
Milletvekilleri, Derviş'i, yanına gelerek kutladı. Derviş, Genel Kurul'a, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile geldi.
